22 Şubat 2013 Cuma

İŞSİZLİĞİ ÖNLEME PROJESİ -2

İŞSİZLİĞİ NASIL ÖNLERİZ 2 Vergi düzenlemesi yeniden yapılmalı. Kendi işletmesini kuracak olan küçük işletme sahiplerinden 10 yıl boyunca gelir vergisi alınmamalı. Dolaylı vergilerle kazancını harcarken vergi alacağımızı belirtmeliyiz. Gelir vergisine kayıt olurken işlemleri ayağına getirilmeli. İşlemler kolaylaştırılmalı. Devlet kapısında iş bekleyenlerin bir kısmını işsizler sınıfından alıp iş sahibi durumuna sokulabilmesinin önemini anlamanız için aşağıdaki rakamlara dikkat edelim şimdi. Bu gün işsizimize iş temini için Devlet takriben 200 - 250 Bin TL harcamak zorunda. Bir vatandaşımız kendi işini kurmuş ise devletin hazinesinde tam 200 - 250 Bin TL çıkmamış, kalmış demektir. Bu kendi işini kendisi kurmuş küçük işletme sahibi esnafımızın, sanatkarımızın her yıl gelir vergisi olarak 6 666 TL vergi ödemesi halinde, tam 30 yılda 200 Bin lirayı biriktirebiliyorsunuz demektir. Her yıl bir mükellefinizden 8 333 TL vergi aldığınız da 30 yılda 250 000 TL toplayabiliyorsunuz. Bu ne demek biliyor musunuz? Devlet Bir serbest meslek erbabından 30 yılda aldığı vergilerle, sadece bir elemanına iş verebiliyor demektir. Bu gerçek göz önünde iken neden kendi işini kuran birisi sizin üzerinizdeki 200 -250 Bin liralık yükü kaldırmaya çalışmış iken tekrar bu vatandaşımızdan gelir vergi almayı düşünüyorsunuz ki? Bu yükü Devletin üzerinde bırakması ve sizden iş istemesi daha mı iyi olacaktır? İnsanımız kendi işini kurmuş devlete yük olmamış ve kazandığı parayı harcarken de dolaylı vergilerle bu insanımızdan vergi almaya devam ediyorken neden insanımızın önünü açmayı düşünmezsiniz ki? Diğer yandan kendi işini kuran ve size yük olmayan küçük esnaf ve sanatkarımızın sosyal güvenlik harcamaları için primini de kendisinin ödediğini düşündüğünüzde, bu insanımız için çok daha iyi kolaylıklar ve hizmetleri ayağına götürmeniz gerekmez mi diye düşünüyorum. İşsizliği önlemek çok zor bir konu değil iken, vergi kaydını yaptırmış olan vatandaşımızı çantada keklik hem de yolunması gereken bir keklik olarak düşünen sistem hata yaptığını hala anlamadı. Vergide, vergi demeye devem ediyor. Kümestekileri yolmaya devam ediyor. Dolaylı vergiyi %10 a çekip “alan öder” dediğinizde bu iş biter. Başka hiçbir vergi almanız gerekmez. Vergi ne için toplanır? Vergi Devletin ve Milletin ihtiyaçları için toplanır değimli? Evetse, eğer sorumuzun cevabı, sizlere soruyorum. İşsiz insanımızın, iş imkanlarına kavuşması da bu hizmetlerin içindemi? Evet. O halde bunun için bir pay ayırmak gerekli mi? Evet. Kardeşim o halde, iş yerini kendisi açan, insanımız, peşinen sizin sırtınızda yük olmaktan çıkmış, işyeri açmış mı? Kendi başına öyle bir bir bela yüklenmiş ki; Hayatından nefret ettiriyorsunuz adamı. İşyeri açmış patron oldum zannetmiş ama çok çalışan amele olduğunu 30 yılın sonunda anlamış. Otuz yıl sonra bakıyor ki, başkasının yanında çalışsaydı hayatı çok daha güzel olurdu. Mal varlığı da ha da fazla olurdu. Birde Devlet sektöründeki çalışanlarla özel sektördekilerin barışının sağlanması gerekli. Nasıl mı? Hemen Devlet sektöründe çalışanların maaşları kaç para ise vergisiz hale getireceksiniz. Yani Bir memur bordrosunda maaşı 3000 tl ise eline geçen net para 1500 tl olmayacak. Diyeceksiniz ki maaşınız 1500 tl sizden de vergi almıyorum. Bu neyi getirecek? Memur bakıyor bir küçük esnafın vergi levhasına bir yılda adam 2000 tl vergi vermiş. Kızıyor esnafa kinleniyor “ben bu adamın vergisini bir ayda veriyorum” diyor. Haklı ama, doğru değil. O memuruna iş temin eden Devlet, ta başında o memuru için 200 - 250 bin TL ayırmadı mı? Ayırdı. Ama esnafı için hiç bir şey ayırmadı. Gelin bu Millet için bir şeyler yapalım. İşsizlik sorunsa bunu kaldırmak bizim işimiz olsun. Hem de toplumsal barışa katkıda bulunalım adı konulmamış bir düşmanlık ve savaş “ özel sektör ve devlet sektörü savaşı” bu savaşın adı, bunu da ortadan kaldıralım. Mehmet KIZILASLAN 2013-02-23

21 Şubat 2013 Perşembe

ŞU CE HA PE VAR YA ŞU CE HA PE

Başlıklı bir yazı geldi okurlarımın birinden “Yayınlar mısınız“ diyor. Yayınlarız dedik. Bakalım beğenecek misiniz dostlarım? ŞU CE HA PE VARYA ŞU CE HA PE -Sayın üst düzey yetkilimiz ne olmuş Ce Ha Pe ye? - Üstadım işimizi o kadar kolaylaştırıyor ki sorma gitsin. Şimdi şöyle arkana yaslan ve düşün. Ce Ha Pe olmasaydı biz ne yapardık? Ce Ha Pe yi öcü yerine koyamazdık. Ortalıkta öcü olmayınca, Millet onlardan korkmaz ( yani korkuları ile harekete geçmez) ve avucumuza düşmezdi. Biliyorsun insanlarımızın iki ana hareket noktası vardır. Birisi KORKU diğeri ÜMİT tir. Korkutmak en ucuz ve kolay yoldur. TAKTİK ve GÜNİZ sokakta oturan BABAMIZ (!) 40 yıl böyle yapıp iktidarda kalmadı mı? Sol geliyor, aman SAĞA ve SAĞCILARA (!) sıkı yapışın diye iktidarda kalmadı mı? Biz de aynı taktiği uygulamak zorundayız. Çünkü insanları korkuları ile harekete geçirmek, hem ucuz hem kolaydır. İnsanları ÜMİT leri ile harekete geçirmenin ciddi maliyetleri vardır. Caddeye çıkan küçük bir çocuğa, ya çukulata göstererek ( bunun maliyeti vardır) yanınıza çağırırsınız, yada ÖCÜ GELİYOR (diye korkutarak) bedava yanınıza getirirsiniz. Ayrıca “YUNANİSTAN GİBİ OLURUZ HA” diyerek de insanımız korkutuyoruz. Niçin? Çünkü bu korkutmanın maliyeti yok. Yunanlılar Adaları satıyorlarmış. Bizde yol ve köprüleri satıyoruz. Yok aslında birbirimizden farkımız, ama biz Osmanlı bankasıyız. -Bu Ce Ha Pe olmasaydı ne yapacaktık. -İşte o zaman işimiz zorlaşırdı. GÜNİZ sokakta oturan BABAMIZ(!) gibi 40 yıl korkutup bize sımsıkı yapışmasını sağlayamazdık. Milletlin gözünü ve cebini dolduracak icraatlar yapmak mecburiyetinde kalırdık. Şimdi işimiz çok kolay. Çat Ce Ha Pe ye işler tamam, oylar tamam. Ayrıca Ce Ha Pe de yeterli muhalefet yapamadığı için, işler daha da kolaylaşıyor. Adamlar bir uyansa “ Kardeşim sen gece gündüz Ce Ha Pe ye çatıyorsun da Ağustos 1942 yılında yürürlüğe soktuğumuz VERGİ KANUNUNA neden dokunamıyorsun?” Halen Türkiye’nin maliyesini merhum liderimiz İsmet İnönü nün mezardan yönetmesine izin veriyorsun? Merhum Ecevit in bir yıllığına çıkardığı GEÇİCİ VERGİ KANUNU ile mezardan Türkiye MALİYESİNİ YÖNETMESİNE neden izin veriyorsun? Ce Ha Pe nin kapattığı Ruhban okullarını açıyorsun da, Fatih Sultan Mehmet in emaneti olan AYASOFYA yı Cami haline neden getirmiyorsun? Ruhban okulunu ve Vakıfların arazilerini iade ediyorsun da 28 şubat da kapatılan Vakıfların açılışına ve mallarının iadesini neden yapmıyorsun? Ce Ha Pe nin müracaat edip, ilk başvurusunu yaptığı AB ye girmek için can atıyorsun da, Merhum Lideriniz Erbakan Hocanın kurduğu D-8 leri neden güçlendirmiyorsunuz? Tohumculuk ta dönen dolapları(!) niçin önlemiyorsunuz? HİBE ve TEŞVİK adı altında dağıtılan paraların ne kadarının geri döndüğünü takip etmiyorsunuz? Patates tohumunda ve Şeker de dönen dolapları (!) niçin durdurmuyorsunuz? İnsanımıza asgari ücretle yaşamayı mahkum edip 3-5 çocuk istiyorsunuz? Bir çocuğa bir gemi, İki çocuğa iki gemi, Üç çocuğa üç gemi neden vermiyorsunuz? Yol ve köprülerde Kamuya Gel Sisteminden (KGS) Hatırlama Gel Sistemine (HGS) niçin geçtiniz? Beş yılda yatırdıkları paraları geri alan hatırlıları(!) 25 Yıllığına neden ihale yapıyorsunuz? Yüz aileye Milli gelirin üçte birini verirken 21 Milyon aileye kalanını dağıtmak ADALET mi? Böyle bir taksimi kurt bile yapmaz kuzulara şah olsa; gelir dağılımındaki ADALET sizliği niçin düzeltmiyorsunuz? Yer altı sularına saat takarak milyonlarca adet, 1500-2000 liralık su saatlerinden kimlerin ne kazanacaklarını hesaplamıyorsunuz? Türkiye nüfusunun ne kadarının, ne kadar bankalara borcunun olduğunu biliyor musunuz? 40 Milyon insanımızın adliyelerde uğraştığından haberiniz var mı? Ankara Bürokrasisinin (yabancı sermayeli bir kuruluş ile bütçe açığını ve cari açığı kapatmak için) NEFESMATİK isimli bir cihaz geliştirerek hem nefes alıp vergisini kayıt altına almak, hem de 75 milyon insanımızı ( banka kredisi ile) NEFESMATİK satmak, hem de hava kirliliğini önlemek için (!) ve boynundaki NEFESMATİK ile Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarının yurt dışında kolayca tanınmaları için çalışmalar yaptığını biliyor musunuz? Her tavuk kümesinde birer veteriner hekim mecburiyeti yokken, Fidancılığa( 100 000 lira cironun üzerinde olabilir) Birer Ziraat Mühendisi zorunluluğunun getirildiğini; Tohum üretene ve tohum dikene teşvik ve destek verildiği halde FİDAN ÜRETİCİ lerine neden destek verilmediğini biliyor musunuz? Meyve Fidanlarına neden 3 yıllığına sertifika verilmediğini, 2 yıllığına verildiğini biliyor musunuz? Palamut, Meşe, Çiçek ve süs bitkilerine masraf yazma, gider gösterme hakkı verilirken MEYVE fidanlarına neden bu hakkın verilmediğini biliyor musunuz? Ce Ha Pe döneminde görülen başörtüsü sorununun, Kuranı okutmama (!) durumlarının şimdi de devam ettiğini (Şimdi ki gençlik hiçbir şey okumuyor) O zamanda camiler boştu şimdi de boş. Öğrencilere dağıtılan TABLET (Hap) BİLGİSYAR lar için ne kadar paranın hangi şirketlere dağıtıldığını, bütçemizin ne kadar HAPI YUTTUĞUNU (!) biliyor musunuz? İmam Hatip Okullarının da diğer liseler ile birlikte şehir dışına taşınma çalışmalarının sürdürüldüğünü, Bu okulların arazilerinin üzerinde kuran eğitimi verilmek koşuluyla vakfedildiğini; Sizler hiç hüthüt kuşu ile hazreti Süleyman’ın kısasından hisse almadınız mı? Derlerse biz ne yaparız? Şu Ce Ha Pe var ya, Şu Ce Ha Pe, BİZİM VELİ NİMETİMİZDİR. Çat, Ce Ha Pe ye, Doldur oyları heybeye. Çalışmak yok haybeye. Yaşasın Ce Ha Pe, İyi ki Varsın. Türkiye Bizimle Gururu duyuyor.(!) Duyacaksın önce gür sesle Van Minut. Sen gelir dağılımındaki adaleti Unut. Adaleti unutunca, kalkınmayı da unut. Haksız ve yanlış icraatları sıkı tut. Boğaz köprüsünden geçtiğiniz lüks ciplerle Acaba sırat köprüsünden de geçebilecek misiniz? Dün daha bakkal borcunu ödeyemeyenler, Para ve döviz dolu kasalarınızın hesabını verebilecek misiniz? Abdullah GÜZELBAKAN. Saygıdeğer okurlarım mektubu aynen aktardım. İlgililerin anlayacağı ve değerlendireceği kanısındayım. Ben bu mektubun hiçbir noktasına dokunmadım. Siz ne dersiniz? Saygılarım Adaletli olanlara. Sırat köprüsünden geçeceğini unutmayanlara. Mehmet KIZILASLAN 2013-02-20

18 Şubat 2013 Pazartesi

İŞSİZLİĞİ ÖNLEMENİN YOLLARI -1

Akıllı siyaset adamları yaklaşan krizlere ve olabilecek olağan üstü durumlara, piyasalardaki para darlığına karşı hazırlıklı olandır. Önceden tedbirini alarak, milletin paniklemesini ve patlamasını önlemek görevidir. Bunun birini yapıp diğerini yapmamak da yanlıştır. İşsizlik denilen şey öncelikle devletin anlattığı rakamlarda değildir. Muhakkak milletin paniklememesi için, rakamları küçültmek doğru olabilir. Ne var ki yapılabilecek çok şey varken, sadece olumsuz rakamları küçülterek ortamı güllük gülistanlık göstermek doğru değildir. Çevrelerinin alkışçılar tarafından, Çin Seddi ile çevrili oluşu İktidardakilerin genellikle eksik bilgi almalarını ve eksik çalışmalarını getiriyor. Daha akılcı ve insana yatırım yapmak, söylemlerden öteye geçmedi, geçmiyor. Geçmişte yapılan yardımların etkisinden çok tepkileri olmuştur. Yardımların bazıları kaçınılmazdı beklide ilk etapta. Bazı yardımlar, mesela beyaz eşya kahverengi eşya yardımları doğru değil di, acil gıda yardımı ya da yakacak yardımı abartılmadan yapılmalı idi. Kaloriferli doğalgazlı evlere de kömür yardımı yanlıştı. Bu gün bağıra, bağıra geliyorum diyen, sıkıntılı günlere ulaşmadan ne yapılabilir onu söylüyorum şimdi. İnsanımızın piyasalardaki para sıkıntısı yüzünden, işsizlik nedeni ile paniklediği ortamda seçim meydanlarındaki insanımızın karşısında “Bu kriz Dünyanın krizidir, sadece bizde değil. Bizim suçumuz yok” denemez, demenizde gelecek seçimlerde sizleri kurtarmaz. Seçim harcamaları için ayrılan paraları Büyük Millet Meclisinde bir yasa teklifi ile “Bu sefer seçim harcamalarını, partilere verilecek paraları vermiyoruz. Bu paraları işini aşını kaybetmiş insanımızın iş bulması için harcayacağız. Partilere vermiyoruz” diye bir yasa çıkarabilirsiniz. Mecliste bu yasa teklifinize, hiçbir siyasi parti karşı çıkamaz. Kazara çıkacak olanlara karşı elinizde seçim kozu olur. Millet de sizin seçimi kazanmanızın mı, yoksa kendilerinin mi önemli olduğunu görürdü. Bunu lütfen yapınız. Millet seçimlere giderken sizlerin “Onların geçimi ile, aşı ile, işi ile ne kadar ilgilendiğinizi görsün. ” bunu gösteriniz. Bu teklif sadece iktidar partisi tarafından verilmeyebilir. Aynı teklifi muhalefet partileri de yapabilir. Teklifi Meclise getiren Seçimlere üç adım önden başlar. Sizlere bir akıllı işsizlik çözümü da ha öneriyorum. Ukalalığımı bağışlayın. Şu anda Fidan dikme zamanıdır. Tamda işsizliği önleme zamanıdır. Ve piyasalardaki parasızlığı, sıkıntıyı, bolluk haline getirecek bir yöntem öneriyorum. Her ilde ve ilçede Orman idaresi var. Devlet arazilerine fidan dikmenin, tam zamanıdır. Her yerleşim biriminin merkezinden, ağaç dikim alanlarına otobüslerle işsiz vatandaşımızı taşıyacaksınız. Fidan dikim alanında, dikebileceği kadar fidanı alacak dikimi yapacak, can suyunu verecek, geri dönerken yetkili görevli memurdan bir banka kartına, diktiği fidanın parası işletilecek. Merkeze indiğinde o bankadan parasını alacak. Her gün her yerleşim merkezinde işsizim diyen insanımız en az üç ay boyunca ağaç dikim bölgesine gidecek dikebildiği kadar ağacı dikecekler ve en az asgari ücret kadar para kazanacaklar. Hem ülkemizin senelerdir kaybettiği ormanlar, zeytin, ceviz, meyveli ya da meyvesiz, bulunduğu yöreye uygun ağaçlarla tekrar kazanılacak. Hem de işsiz insanımızın paniklemesi önlenecek. Piyasalardaki para sıkıntısı, üretmeyi çalışmayı yeniden becermeye başlayan, işsizim diyen insanımızın para kazanmasıyla aşılacaktır. Karşılıksız dağıtılan paralar yerine, insanımıza alın terinin karşılığı olarak verildiğinden, onuru gururu kırılmamış olacak tır. Efendiler sizler bizim aynamızsınız. Sizlerde kendimizi görüyoruz. Çözüm çok ama Bütün Millete ait paraları sadece “el açana, isteye bilene” dağıtmak doğru değil. Bunu bizler yani beleşçi hampacı bizler istesek de sizlerin karşılıksız dağıtmanız, hibe etmeniz doğru değil. Doğru olan Çalışmak isteyene iş verip karşılığını ödemenizdir. Onurlu olanda budur. Bunları sizlerin bilmemeniz mümkün değil. Ben yine de ukalalık edip akıl verdiğim için üzgünüm, bağışlayın efendiler. Mehmet KIZILASLAN 2013-02-18

14 Şubat 2013 Perşembe

ÜLKE ÜRETENİ ÇALIŞANI ÇIKMAZDA

Vergi affı, SGK affı diye yeni bir sayfa açtı hükümet. Sıradan vatandaş zannetti ki vergisini ödemeyenlerin borçları silindi. Sigorta primini ödemeyenlerin borçları silindi. Sordular hep “ Ödeyenler cezalandırılıyor mu? Ödemeyenlere hep af mı geliyor?” Alın size bu soruların cevabı olacak, bir af belgesinden bilgiler aktarıyorum: BORC ASLI : 4. 562, 17 GECİKME ZAMMI : 11. 797, 64 TEFE / FE. GEC. ZAMMI : 2. 649,33 Buradaki rakamlar ne anlatıyor, açayım isterseniz sizlere. Borç aslı 4.562 TL 17 kuruş imiş. Ama sistem bu borca karşılık 11.797 TL 64 kuruş gecikme zammı yazmış. Ödenmez duruma getirmiş. Bugün Hükümet bu 11.797 TL 64 kuruş gecikme zammı yerine 2.649 TL 33 kuruş ödeyiniz demiş. Ödenebilir hale getirmiş. Öncelikle Allah razı olsun, dört bin beş yüz atmış iki liralık asıl borcu ödeyemeyen sigorta borçlusunun borcunu ödenir hale getirdikleri için. Bu borca karşılık İki bin altı yüz kırk dokuz TL de, yeni gecikme zammı yazdıkları için. Şimdi Vergi kaydı olmayan vatandaşlarımıza sesleniyorum. ve vergi nedir, sigorta pirimi nedir bilmeyen ve oturdukları yerde ahkam kesenlere sesleniyorum. Yukarıdaki rakamlara göre borca af gelmiş mi? Faizlerinde indirim olmuş ama, yeni faiz ve gecikme zammına da baktığınızda Ana paranın neredeyse % 58 Fazlası bir, faiz ya da, adı her neyse, gecikme zammı yazılmış mı? Evet tamı tamına ana paranın %58 fazlası bir gecikme faizi ile birlikte bu ödenecek bir sene içinde iki kez aksatılırsa borç eski haline dönecek. Allah ınızı severseniz bu anaparayı ödeyememiş borçlu, bundan sonraki sigorta primleri ile birlikte eski borcunu nasıl öder dersiniz? Borcu bu kadar az olan ne yapar, yapar öder ama, diğer bazı evraklarda tam bu rakamların 20 katı fazla rakamlar gösteren belgeler var elimde. Düşününüz iki ayda bir 8000 TL eski borç ve ayda bir de 3000 TL yeni Sigorta pirimi ödemesi gereken bir işveren düşününüz. Yanında 8 kişi çalıştıracak ve bu borçları kapattıktan sonra sekiz elemanın asgari ücretten 5200 TL de maaşlarını ödeyecek. Kira ödeyecek elektrik su ödeyecek. Üretimine devam edecek öylemi? Sizlere bir şey söyleyeyim mi? Borçları nı taksitlendiren, yanında 8-10 kişi çalıştıran KOBİ lerin çokları bu borçları ödeyemez ve kapatır gider. İşsizlik yeniden hortlar. Yaz ayları geçince de bu memleket de Allah korusun KAOS başlar. Bu ülkenin üreteni çalışanı çıkmazda dedim ya sizlere, alın size sebebini açıkladım. Peki alternatifi ne kardeşim? Diyorsunuz değil mi? Alın sizlere çözüm. Bu borçlar 36 aya değil de tam 120 aya yayılmalı. İki ayda bir 8000 TL ödemesi gereken borç ayda 1200 TL ye indirilmeli. Bu bir. İşçi sigorta primleri bugünkünün en az yarısına indirilmeli. Kaçak sigortasız çalıştırılan işçiler kayıt altına sokulmalı. Bu iki. Ülkemde 3 milyon vergi mükellefi en az 15 Milyona çıkarılmalı. Bu üç. Bu gün bir vergi mükellefinin üzerine üretmeyen tüketen 24 kişi düşüyor. Bunun hemen azaltılması gerekiyor. Bu dört. Eğer Kazanç yerine, harcamalardan yani, tüketimden vergi alırsanız, bu vergi ödeyenlerin sayısı otomatik olarak 40 milyona çıkacaktır ve vergi oranını %10 a indirseniz bile hazineye giren para artacaktır. Bu beş. Benden söylemesi, bu yeniden yapılandırılan borçların yarısı ödenmez. Ödeyemeyenlerin birçokları da iş yerlerini kapatıp, iflaslarını isterler. Siz bu 8-10 işçi çalıştıran binlerce iş yerinin kapanmasını istemiyorsanız, yol yakınken bir çare bulunuz, Siz bir çözüm ortaya koydunuz, ama gerçek çözüm bu değil. daha iyisini bulmalısınız. Bırakınız üç kağıtçılara HİBE ler vermeye Çalışan üretenin borçlarını yayınız, Primlerini ve vergilerini azaltınız. Elinizdeki paraları da hibe olarak dağıtmak yerine, üretime devam edenlerin faizlerinin kaldırılması olarak kullanınız. Hem elinizle para vermemiş olursunuz. Hem de üretenin yanında olduğunuzu göstermiş olursunuz. Saygılarımla. Mehmet KIZILASLAN 2013-02-14

6 Şubat 2013 Çarşamba

NAZİLLİ TİCARET ODASI NAZİLLİYİ DEĞİŞTİREBİLİR

NAZİLLİ TİCARET ODASI SEÇİMLERİ Ticaret odası seçimlerinden dolayı, Posta hizmetleri, ziyaretler, pulsuz mektup göndermeler ve çalışmalar başladı. Birebir görüştüklerimize neler yapacaklarını soruyoruz. Ukalalığımızın kusuruna bakmasınlar, nasıl olması gerektiğini de, sorarlarsa anlatıyoruz. Ümit ederiz ki oda seçimleri sülale çekişmelerine sebep olmadan, proje yarışına dönüşür. Ve projeleri çok daha kaliteli olan ve çok daha yararlı olan ekip kazanır. Geçmiş dönemlerde genellikle hizmet içindekilerle hizmet dışındakilerin çekişmesi durumunda cereyan eden seçimler, örgütlenemeyen hizmet dışındakilerin hüsranları ile sonuçlandı. İnşallah bundan sonrada hizmet içi yada dışı diye ayrılmaksızın ama yapacakları ile gündeme oturanların kazanması ile sonuçlanır. Cuma günleri cumalarımızı mübarekleyen, aidatların toparlanması ile telefonlarımızı meşgul eden, başkanımızın konuşması filanca radyoda ya da televizyon kanalında, diye mesajlar çekerek görevinin bittiğini zanneden yönetimler yerine, Ticaretin önünü açan bir yönetim bekliyoruz artık. Birde emekli bir memur mantığından ileri gitmeyen, aidatlarımızla bina alıp, onu kiraya vererek görev yaptığını zanneden mantığın yanlışlığını anlamamız gerekli artık. Adı üstünde Ticaret odası, Ticaret erbabının kayıtlı olduğu, onun çıkarlarını koruyan onun önünü açması gereken bir kurum. Öyle bir çalışmaları olmalı ki, Ticaretin akışını hızlandırmak için varını yoğunu akıtmalı. Şehrin vitrinini oluşturmalı. Nazilliden geçen herkes nazillideki yaptıklarından imrenmeli. Her konaklayan ve her geçen bir şeyler almadan geçememeli. Sıcak paranın devamlı damladığı merkezler oluşturmalı. Nasıl olacak sorusunu müsait olduklarında anlatabiliriz ama, bunları bilemiyorlarsa hiç aday olmasınlar. Ticaretinin önü açılan bir şehirde, üretimin önü de açılır. Bunu yapmak Ticaret odasının görevidir. İnşallah bu görevi bilenler gelir. Diğer yandan Ticaret erbabını koruyan bir yönetim gerekli. Üyelerinin haklarını koruyabilen yönetimler gerekli. Nasıl mı dediniz? Mesela Vergi dairesinin musallat olduğu bir üyesi mi var. O üyesinin yatırımlarını, malının mülkünü tespit etmeli. Yatı, katı, lüks harcamaları olup olmadığını araştırmalı ve demeli ki “ Benim üyemin varı yoğu bu, Siz bu işletmeyi, benim üyemi tarihten silemezsiniz” diyerek yetkililerle tartışabilmeli. Ticaret erbabı, üyelerini, koruyan, yasa teklifleri hazırlayıp vekillerin önüne koyabilmeli. Sadece kendisini, beraber geldiği ekibini değil, tüm ticaretle uğraşan üyelerini korurken üretimin önünü de açtığını, açacağını bilen bir kadro seçilmeli. Şimdi size sesleniyorum aday olanlar, kadrolarınızı ekibinizi hazırlarken bu çalışmaları yapabilecek cesarette, bilgi birikimli, sözü dinlenen, arkadaşlarımızdan oluşturunuz. Hizmetin içinden, dışından diye öbeklenmek yerine, görevinizi Nazilli ticaretini ve üretimini artıracak, bilgi birikimli, arkadaşlarımızdan oluşturunuz. Oy kullanacak arkadaşlarımıza da bu yönde çalışmaları olabileceğine, inandıklarına, oy vermelerini öneriyorum. Başarısızlık ve küçülme kader değildir. Yöneticileriniz ve idarecilerinizin sizin önünüzü açan kişiler olması, sizleri başarıya taşıyacaktır. Sizin başarınız şehrimizin ticaretinin ve üretiminin önünün açılması demektir. Başaranları inşallah, Nazilli ticaretinin ve üretiminin olur. Kan kaybeden her gün küçülen ve nüfusu eksilen Nazilli’nin olmaz. Saygılarımla. Mehmet KIZILASLAN 2013-02-05”

2 Şubat 2013 Cumartesi

HER PARTİ SONUNU KENDİSİ HAZIRLAR

Her sistem kendi sonunu kendisi getirir. Şiddeti kurtuluş yolu gibi görenler bir süre sonra akıttıkları kanın içinde boğulurlar. Şiddetten yara alan ve acı çeken her şahıs şiddetle gelen sistemin yıkılması için er geç tavrını koyar ve öcünü adalet önünde alır. Her partide sonunu kendisi hazırlar. Çünkü uygulamalarının sonunda zaman içinde oldukça çok mağdur oluşur. Hele Adaletli davranmayı hakkı hukuku bir kenara bırakmışsa parti üyeleri, onlarında akibeti oldukça kötü olur. Birde iktidar partisi ise bahsini ettiğimiz. O zaman yandaşları da oldukça çok olur. Başlangıçta, kuruluşundaki, saf ve temiz duygularla parti içinde yer alanları da ekarte ederek, çıkar çevrelerini bünyesine almışsa parti; vay onun haline artık. İlk günlerdeki idealist düşünceli insanlar gücendirilmeye başlanmış, onların Vatan Millet aşkıyla çalışmaları göz ardı edilmiş; yerine ne oldukları belirsiz, sadece kendi keselerini düşünenler görevlere getirilmeye başlamıştır. Bu son gelenlerin aslında partileri de yoktur. Onlar yeni girdikleri partinin iktidarda kalma sürelerini göz önünde tutarak; geçmişte ölürümde bu partiye oy vermem dedikleri halde artık bu partinin içinde yönetimlerinde yer almaya başlamışlardır. Amaçları ne hizmettir, nede Vatan Millettir. Onların varsa yoksa görevleri Sakarya dır. Cüzdanlarına ve kasalarına aktarılacak olan paralardır. Yandaşlarına sağlanacak imtiyazlardır. Artık iktidar partisi dahi olsanız, çizginiz değişmeye başlamıştır. Artık yukarıda konuşulan ve kayıtlara geçen hizmet için yapılacaklar, aşağılarda kendimiz için neler yapabiliriz’e dönüşmüştür. Hangi ihalenin kime verileceği. İhale zarflarının hangi kitapçıdan alınacağına kadar görüşülür. Zarflar bahsi geçen kırtasiyeciden alınmazsa ve bedelinden fazla para ödenmezse, ihaleye verilen teklif zarflarının renginden dolayı bile dikkate alınmaya bilir. Yada zarfın renginden dolayı bile teklifi verenin kendi yandaşları olduğu anlaşılır işlem o yandaş için hızlandırılır ve ihale o yandaşa verilir. Parti artık kan kaybetmeye başlamıştır. Bunları yapanlar kendilerinin takipte olduğunu bilmezler. Hiç yaptıklarının fark edilmediklerini zannederler. Parti genel merkezinin bağrına buna benzer hançerler dört bir yandan sokulmaya başlar. Bu konuda uyaranlara; Vekillerde dikkat’e almazlar. Bazıları çok iyi niyetli olmalarına rağmen, kendilerini uyaran ve dürüst çalışan, memur, amir ve gazetecileri dinlemezler. Çıkarcıların çalışmalarını engelleyecek olanları da, o parti içine çöreklenmiş çıkar çeteleri görevlerinden basit nedenlerle uzaklaştırırlar. Sözüm meclisten içeri vekilleri de kullanmayı düşüne bilirler böyleleri. Uyanık vekiller kullandırmaz iken, kendilerini, bazıları alet bile olabilirler. Vekillerin bazıları, geçmişte kahvecilerle, bazıları meyhanecilerle bile ortak olabiliyorlardı, toplantılarının çoğunu bu ortak oldukları yerlerde yaparak ortaklarına üç kuruş kazandırma gibi bir düşünce içine bile girebilirlerdi. Bazı partiden nemalanmak isteyenler bulundukları yerin iş bitirme yeri olması halinde, köylerde muhtarlardan ve işini yaptıkları kişilerden, hiçbir şey alamazlarsa, bir şişe rakı ve tavuk la, ya çilingir sofrası kurdururlar, yada bu istihkaklarını paket yaptırarak taşıtlarına koydururlardı. Eğer parti Müslüman’ım nutukları atıyorsa bunların yaptıkları partinin kalbine saplanan hançer görevi yapardı. Bu bahsettiklerim geçmiş dönemlerde hep böyle olmuştur. Partiler kendi sonlarını böylece kendileri hazırlamışlardır. Dileğim o dur ki bundan sonra böyle olmasın “…. Yakınlarınız dahi olsa adaletli olun” Enam 152 Şimdi her partinin içindekilere, özellikle iktidar partisindekilere sesleniyorum. Adaletsiz davrandığınız ve Ahmet’ in hakkını Mehmet’e verdiğiniz her adaletsiz iş, sadece bugünkü adaletsizliğiniz olmayacaktır. Bu gün haksız yere kazancını engellediğiniz kişinin 7 kuşak sonraki torunlarının bile, haksız yere yoksullaşmasının sebebi olduğunuzu unutmayınız. Bunun hesabını bu gün ödemediğinizi zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. Hem bu gün, hem de öbür cihanda yaptıklarınız yüzünden, acı çekenlerin bedduaları sizi bulacak defteriniz kapanmayacaktır. İyi niyetlerle parti kuranlarında bedduaları sizlerle olacaktır. Henüz basın hürriyeti tamamlanmadığından daha açık yazmıyorum. Saygılarımla. Mehmet KIZILASLAN 2013-02-02