26 Haziran 2014 Perşembe

PİYASALAR VE CUMHURUN BAŞI




            



Kapıldık yine bir gündeme ve o gündemi yine çoğunluklar belirlemedi. Birileri belirledi bizler arakasına takıldık.
Piyasalar sinek avlıyor kimsenin gündeminde değil. Tatil sezonunun çoktan açılmış olmasına rağmen telefonlarınıza mesajlar geliyor. Komik rakamlarla her şey dahil tatil bedelleri geçen senelerin çok altında.
Günlük piyasalarda korkunç bir duraklama var esnafların birçokları siftah etmeden işyerlerini kapatıyor.
Biz Cumhur Başkanına takıldık.
Yoksul ülkelerde seçimler çok önemliymiş gibi gösterilir. Ve toplum kendi adayını seçtiğini zanneder çoğu zaman. Önüne konulanlar, iyi incelendiğinde hep aynı güçler tarafından belirlenen isimlerdir. Ama o toplum bunu bilmez, bilmek de istemez.
Bu cumhur Başkanlığı seçimi tamı tamına 5 yıl öncesinden belli değil miydi?
Kaç sivil toplum örgütü yönetimi, bir arsaya gelip bir önceki seçimden sonra bu seçimlerin ilk kez Cumhur (halk) tarafından yapılacağını bildiği halde istişarelerde bulundu?
Önümüze konulan yapay gündemlere takılıp gittiğimizden hiç bu konuyu düşünemedik, görüşemedik bile.
Sonra önümüze bir Ekmeleddin Bey konuldu. Bas, bas bağırmaya başladık. Bana söyler misiniz ey Sivil Toplum Kurtuluşu yöneticileri, sizler en az 5 yıldır birkaç adayla ortaya çıkıp bu güne hazırlık yapamaz mıydınız?
Siz Cumhurun başı konusunu, önceden çözmüş olsaydınız bu gün, gerçek gündemi konuşuyor olmaz mıydık?
Siz uzlaşmaz tavırlarınızla, başkalarını küçümseyen beyinciklerinizle, kendinizden başka doğrularında olduğunu kabul etmediğiniz sürece, bu gün bu ülke çok değişik yerlerde ve seviyelerde olması gerekirken, bu hallere düşer miydik?
Bu ülkede ne gariptir ki Muhalefet denen bir nane yok.
Neden yok?
Onların da, yani Muhalefetin başlarını da hakim sınıflar belirleyip oturtuyorlar da ondan.
Bana hangi başın seçimlerden önce icazet alınacak makamların önünde eğilmediğini söyleyin, sizin elinizi öpeyim.
Yok böyle bir şey.
Sizler taşradaki sivil toplum kuruluşlarının başları, sizlerin bazılarınız diyorsunuz ki, “Bizi onlar belirlemedi” Çok haklısınız sizlerin bazılarınız marjinalleriniz hariç diğerlerinizi de onların belirledikleri kişiler, belirlemedi mi?
 “Siz şu derneğin kuruluşunu yapınız” diye yukarıdan ricalar gelmedi mi?
Bana gerçek gündemle meşgul olan ve hayatın gerçek siyaset olduğunu bilen ve yerelde merkezi olan yöneticileri kendiliğinden, taşrada belirlenen bir sivil toplum kuruluşu söyler misiniz?
Efendiler gelelim Gerçek gündeme.
Piyasalar batıyor. Adı konulmamış bir kriz yaşanıyor. Hiçbir kimse bununla ilgilenmiyor. Esnaf tedirgin. Sabit gelirliler, maaşlılar, panikte taksitlerine yetişemiyorlar. Biz bir seçime, Cumhurun başını seçmeye odaklandık.
Sonuç ne olacak biliyor musunuz? Her şeye rağmen Ekonomimizi düzeltmek için 10 senedir başımızda olan ve bu oynak ekonomiyi düzene koyamayan, ama piyasalarda ve bu korkunç krizi konuşturtmayan, Recep Tayyip Erdoğan, Yüzde Atmışlık bir oy oranı ile Cumhur Başkanımız olacak efendiler.
Helal olsun, sizler armudun sapıyla, üzümün çöpüyle, oynaya durun. Sonuç bu hayırlı uğurlu olsun Vatana Millete.
Saygılarımla Mehmet KIZILASLAN 2014-06-26



  

14 Haziran 2014 Cumartesi

ESKİMİZ HAİN YÖNETİCİLER


                                          

             ŞEREFSİZLER...         
  Aşağıdaki yazıyı “Savaş Naraları Atanlar” başlıklı köşe yazımı okuyan bir kardeşim, gönderdi.
          Okurken ağladım, tutamadım gözyaşlarımı. Bu ülkeyi 38 yıl boyunca savaş alanına çevirenlerin ve şimdiki barış ortamını bozup tekrar savaş alanına çevirmek isteyenlerin neler yaptıklarını görmeniz için okumanızı istiyorum.
          Bu ülkenin kardeş iki halkını ne hale getirdiklerini ve hala, neler yapabileceklerini görmeniz için okumanızı istirham ediyorum.
          Lütfen okuyunuz.
         
                Yüreğine sağlık dolsun hocam, çok güzel bir yazı. (“Savaş Naraları Atanlar” başlıklı yazım için söylüyor)
           Kıbrıs'ta Rum'un bayrağı indirirken onu vuran askerle ilgili herhangi bir bilgiye sahip misiniz?(Kaynağını vermeyeceğim bir isimin şahsıma anlattığı  bilgiler şöyle) 
             Olayı bana anlatan arkadaş bayrak direğini gören bir alanda nöbetçidir. Olayı seyrediyoruz...
            “ Omzumda bir ağırlık hissettim, kafamı çevirirken  (birlikte nöbet tuttuğum ayni şehirden hemşerim) Sakın omzunu hareket etttirme, hareket edersen bu namluyu sokarım sana dedi... Hem de Kürtçe...  Nefesini duyuyorum derin bir nefes çekti (Ya Xudâ, Ya Mixammed) dedikten sonra  kulağım koptu sanki...
               Gözlerin gönderdeki Rum da...
               Kurşun gidip saplandı ve Rum aşağıya doğru kuş gibi süzüldü... Ben hemen döndüm ona “ulan toprak emir gelmeden neden yaptın, ceza alırsan dedim”...
              “Bayrağım yere düştükten sonra hangi namusla yaşayacağız... Şimdi beni assınlar isterseler dedi...
             Hemen kaybettik yolladık memlekete o askeri... Eşyalarını bile ben 2 ay sonra götürdüm evine bırakmaya...
             Annesi kör bir nine idi.. Kardeşleri göçmüşler başka şehirlere çalışmak için... Evini buldum anasının ellerini öptüm... Durdurmamışlar evde...
             O tarihlerde çok baskı var askerlerin gençler üzerinde... dayanamamış.. başka şehre gidecek paraları yok... Şahsına yapılan hakaretleri hazmedememiş..
            En sonunda o da dağa çıkmış kızıp,... 6-7 ay sonra karşılaştık bir gün oturduk konuştuk...    
           “Sen bayrak için kurşun sıktın şimdi gerillasın nasıl iş diyor...
           “Evet bayrağı düşürmemek için yere sıktım Rum’u öldürdüm...
            “Ama buradaki askerler bana çok zulüm yaptılar,
              uzun süreli hastalık raporum var diye... o kadar sustum... “Ben bayrağın namusunu kurtarmışım” demedim bile kendilerine...
              Sonuçta dağa kaçtım... şimdi PKK ile birlikteyim... dedi.
               3-4 sonra duydum ki dağda asker vurmuş onu... Ah vah ettik ama geri dönüşü yoktu artık...
               işte hocam o askerin hikayesi de bu.... Doğuda buna benzer çok hikaye duydum bizzat olayları yaşayan arkadaşlardan.... Bir öğretmen arkadaşımın evinde iki resim yan yana..
            Biri asker kıyafetli... PKK ile savaşırken şehit düşmüş...
            Diğer resim aynı yaşlarda gerilla giysili amca oğlu... dağda askerlerle savaşırken öldürülüyor...
            Ağabeyim şehit ünvanlı amca oğlum terörist...
             Bu arkadaşım şeyh... Seyit sülalesi.. Dedesi büyük bir alim... Çok büyük saygı duyulan bir din alimi...
            Ve bir üsteğmen,( Şerefsiz bir üsteğmen, şereflileri tenzih ediyorum) oruçlu dedeye yedirdiği insan dışkısı ile orucunu açtırır 110 yaşındaki ihtiyara...
           yediği dayak hesap bile edilmiyor... köyün muhtarı yalvar yakar baskıyı üzerlerinden çeker... hemen ailenin gençlerinden 4 tanesi komşulardan aldıkları silahlarla dağın yolunu tutar... çıkış o çıkış...

          Selam ve hürmetlerimle.       .........     …………
          
           Hepimiz empati yi söyleriz, uygulayanımız yok gibidir. 38 yıldır Türk, Kürt kardeş iki halk arasındaki savaşı körükleyen savaş çığırtkanlarını, Bu ülkenin insanının geleceğini karart maya sebep olanların hepsini, Onlara bu tür düşmanlığı körükleyen, emirler verenlere, bu durumu görmezden gelen eskimiş hain yöneticilere, kan üzerinden politika yapanlara, düşmanca yazı yazanlara, gençleri düşmanlık üzerine sokaklara dökenlere, sanal alemde gaza gelip düşmanlık pompalayanlara Lanet okuyorum.
            Bu acıyı yüreğinde duyan tüm insanlara saygılarımı sunuyorum.
                                                                                  Mehmet KIZILASLAN 2014-06-14
 Not: koyu yazılar mektubun aynısıdır. Açık tonla yazılmış kısımlar benim ilavelerimdir.


10 Haziran 2014 Salı

OYUNA GELMEYECEĞİZ DOSTLARIM



                   SAVAŞ NARALARI ATANLAR
Hepinize sesleniyorum, Bayrak olayına takılıp kalanlar. Genelkurmayı, Başbakanı, Cumhurbaşkanını eleştirenler.
Sizler yanınızda hiç, on kişiyi bir arada çalıştırdınız mı? Hiç sorumluluk verdiğiniz halde işini yapmayan adamın, işine son verdiğiniz oldu mu?
Hani derler ya “Bekara karı boşamak çok kolaydır” diye. Allah aşkına sakin, sakin bir düşünsenize.  Daha önceki senelerde Kıbrıs’ta bayrağımızı indiren Yunan vatandaşını hiç tereddütsüz vuran, askerimiz bu gün bunu niye yapmadı?
Onu sonra tartışalım isterseniz. Diyeceğim ama diyemiyorum. Çünkü milyonları galeyana getiren bu olay anında, bu adam niye vurulmadı? Olayın hemen arkasından bu vatandaş neden tutuklanmadı, sorgulanmadı?
Diğer yandan Güneydoğuda barış inşa etmeye çalışanlar, Yukarıda bahsettiğim yetkililer değimli? Cumhurbaşkanı, Başbakan ve genel kurya yetkilileri değil mi?
Neden kendi yapacakları, kuracakları, istikrarın temeline bomba koysunlar, ya da izin versinler. Allah aşkına bu kadar mı boyandı gözlerimiz bizim.
Bu istikrarı kim bozmak isteyebilir isterseniz bir düşünelim.
Bundan kim nemalanır?
Kimin işine yarar bu olay?
Kurulmaya çalışılan istikrar bozulduğunda kimlerin çocukları savaşta ölür?
Kimlerin çocukları askere gitmez?
Kimler çocukları olmadığı halde, savaş naraları atarlar?
Otuz yıl boyunca bütün kaynaklarımızı akıtarak savaştığımız APO cular örgütünü kimler kurdurdu?
Çocuk katilinin ilk eşi Kesire Yıldırım, kimin kızıydı?
Kesire’nin babası, Ali Yıldırım, Türk Milli İstihbaratının, baştan, kaçıncı adamıydı?
Milli İstihbarat bu örgütü kurdurmasaydı, bu tuzağa bu millet düşmeseydi, Savaşa harcanan kişi başına milli gelir kaç para artardı?
Her ferdimizin beşikte yatanlarda dahil, kaç arabası, kaç evi olurdu?
Bu topraklar iyi işlendiğinde insanlar emeğinin karşılığını aldığında dünyanın ne kadarını doyurabiliriz?
Savaşı körüklediklerinde turizm gelirlerimiz ne kadar düşer?
Savaş devam ettiğinde ekmeğimiz ne kadar küçülür?
Şehit haberlerinden kimlerin bağrı yanar?
Kimler şehit haberleri geldikçe timsah gözyaşı dökerler?

               Bu soruları kendimize sorduğumuzda, oynanan oyunu görmemiz çok daha kolay olacaktır. Bayrağı indiren ceza görmeyende bu savaştan nemalananların adamıdır.
               Birileriniz “Seyirci mi kalalım. Yanlarına mı kalsın yaptıkları? Diyorsunuz. Hayır, ama bize düşen sakin ve sabırla beklemektir.  Onların istediği zaten bizi birbirimize düşürmektir. Sokaklara dökmektir. Sokak olaylarında heyecanlı ve Milli duyguları üstün gençlerimizin ölümüne sebebiyet vermektir. Olanları zevkle seyretmektir.
                Önce sakin olarak onların oyunlarını bozacağız, sonra gerekli önlemi almayan devlet adamlarına, Mecliste hesap sorulması için soru önergesi verilmesini sağlayacağız.
                Oyuna gelmeyeceğiz dostlarım, asla, biz bu filmi defalarca gördük.
                  Tuzağa düşmek yok.
                             Saygılarımla.      Mehmet KIZILASLAN. 2014-06-10