23 Kasım 2016 Çarşamba

ÖĞRETMEN, ÖĞRETMENLERİMİZ

            
Hayatımızda, idol olan öğretmenlerimiz de vardır. Hayatımızdan bezdiren öğretmenlerimiz de.
Herkes, bu günün anısına iyi öğretmenleri ve onların anısına yazılar yazacaklar.
Ben yine aykırı ve yaşadığım anılarımdan, bir öğretmenimden bahsedeceğim.
Anlayışsız, duygusuz ve tabirlerin bazılarını size bıraktığım öğretmenimden, ilkokul öğretmenimden bahsedeceğim.
Bilenleriniz vardır, ABD yapısı süt tozundan yapılmış süt ve yoğurtların beslenmemizde kullanıldığı günlerdi, bizim ilkokul günlerimiz.
Sevmediğim, sevemediğim ve her gün beslenme saatlerinde bizlere zorla içirilmek istenen sütlerden, bir yudum içmedim. O bizim alışkanlıklarımıza uymayan yoğurtlardan ise bir kaşık yemedim. Yemediğim için de her gün öğretmen görünümlü canavardan, dayak yedim.
Yazılarımı takip edenleriniz bilirler, aklımın ermediğini yapmadığım gibi, damak zevkimize uymayan besinlerde tüketmedim ben. Sorgulamadan hiçbir şeye evet demedim.
O, ABD malı sütleri ve yoğurtları tüketmediğimdendir belki de, sorgulama alışkanlığım ve dik kafalılığım.

Bu öğretmenimizle geçen bir anımı anlatacağım demiştim.
Defterlerimize yaptığımız ödevleri kontrol ediyordu, Canbağ soy isimli öğretmenimiz. Ben ona hep, Canavar öğretmen derdim.
Yanımda oturan kız arkadaşımızın defterini aldı. Sınıfa gösterdi,
 en güzel ödev diye. Kızın üç dört renk kalemi vardı başlığı ayrı renkle, ara başlıkları farklı renklerle yazmıştı. Yazısı benim kadar kötü olmasına rağmen defteri temizdi. Ödev güzel görünüyordu.
Sınıfın en kötü ödevi diye de, benim defterimi aldı gösterdi.
Oysa ki, ödevi kız arkadaşımla birlikte hazırlamıştık. Defterimin siyahımsı hali gerçekten çok kötüydü. Ama ödevin içeriği doğruydu.
Beni defterimin kirli oluşundan dolayı dövdü.
Dayak atarken de elindeki sopanın dalı, benim kafamı deldi. Kanamaya başlayınca sınıftaki Kızılay dolabındaki pamuk yetmedi. Sınıfın dışından da pamuk ve benzeri şeyler almak zorunda olunca, benim başımın delinmesi okul idaresince görüldü.
Sınıfa döndüğümde, Öğretmenime
-          Ödevimin doğru olduğuna bakmadan beni neden dövdüğünü sordum.
-          Defterimin silinmiş olduğunu ve kirli olduğundan dövdüğünü söyledi.
-           Yaptığının doğru olmadığını, nedenini bile sormadığını, ağlayarak anlatmaya
çalıştım. Dinlemedi ve bana bağırmaya devam etti.
             Bu arada ödevi beraber yaptığımız kız arkadaşım, dayanamadı, devreye girdi. Ödevi beraber yaptığımızı ve kendi ödevinin bile, birçok kısmında benden yararlandığını anlattı.
             Ama canavar öğretmen kuyruğu dik tutuyordu.
             Bu arada okuldan çıktığımda, babamın berber dükkanına giderdim. Ve dükkana alınan, Cumhuriyet, Milliyet, Demokrat İzmir ve Ulus gazetelerinin köşe yazılarının tamamını babam çalışırken ona okurdum.
             Tabii ki gittiğimde, başımdaki tentürdiyotlu pamuğu gördü. Neden olduğunu sordu, anlattım.
-Defterini  baştan sona, neden sildin oğlum?
- Siz iki gün önceki gece eve geldiğinizde, Annemle yemekte konuşurken, borcumuz olduğunu, annemin dokuma tezgahında dokuduğu çarşafların paraları ile, senin kazandıklarının yetmediğini konuşmuştunuz. Bende defterim bitti diyemedim.
-A benim güzel oğlum, bizim her zaman defter alacak paramız olur ki.
-Olsun, ben size söyleyemedim, defterimin bittiğini. Dedim, çok güzel bir okşama şekli vardı babamın, iki yanaklarımdan makas alır, anlımdan öperdi, yine öyle yaptı.
Bu kez ikimizin de gözlerinden yaş geliyordu.
Sildi gözyaşlarımı. Ağlama dedi. Kimse senin gibi bir çocuğu ağlatamaz, ağlatmamalı.
Daha sonraki günlerde okula geldi. Süt tozundan yapılan süt ve yoğurtları da yemediğim içinde, her gün dayak yediğimi, arkadaşlarımdan öğrenmiş olan babam. Müdür ve baş öğretmen arkadaşı olduğu için olsa gerek, Canavar öğretmenimle konuşmuş.
-Benim oğlum okula gelmek istemiyor. Okumak istemiyor. Nedenini merak ediyor musunuz acaba öğretmen hanım?
 Öğretmenim aksi bir cevap vermiş olacak ki;
-Dua ediniz ki, bu çocuk, benim çocuğum. Eğer benim değil de, bir başkasının çocuğu olsaydı, haritadan yer beğendirirdim size. Dediğini öğrendim.
Bu sözü ben seneler sonra kızıma yanlış yapan bir öğretmen hanıma söyledim.
Tüm idol olan öğretmenlerin, öğretmenler günü kutlu olsun.
Diğerleri öğrencilerden uzak dursun. Saygılarım elleri öpülesi öğretmenlere.

                                      Mehmet Kızılaslan. 2016-11-23

17 Kasım 2016 Perşembe








                      BAYRAK SEVDAMIZ
Bayrak, bayrağımız üzerine öylesine şiirler yazılmış sözler söylenmiştir ki, hepimizin bu şiirleri ve sözleri duyduğumuzda yüreklerimiz yerine sığmaz, tüylerimiz diken, diken olur.
Bir başka sevdadır bayrak, bir başka sevdadır vatan, bir başka sevdadır toprak ve bir başka sevdadır özgür bir ülkede yaşamak.
Bir dönem, 12 Eylül de ülkemizin bir hayli kaynağını, Atatürk heykellerine yatırdık. Diyemedik ki, heykellere harcayacağımız aynı paralarla, her köyümüze, Atatürk marangozhaneleri, Atatürk demirhaneleri kursaydık, Üzerlerine Atatürk marangozhanesi, Atatürk demirhanesi yazsaydık. Bu köylerimizde, isteyen herkese birer meslek öğretebilseydik.
İhtiyacı olanlara, bu mesleklere ilgi duyanlara, hemen köyünde kurulan atölyelerde meslek sahibi edebilseydik. Atatürk’ün üretim seferberliğine yaraşır çalışmalar yapabilseydik.

Diğer yandan 10-20 haneli köylerde devasa camiler yapacağımıza; küçük birer mescit den sonra, kalan paralarla yine, o küçücük köyde, bir üretim hane kurabilseydik ve köyün ortak malı olsaydı. Köyde üretilen ürünleri değerlendirip birkaç gün içinde satamadığımızda, bozulmalarına izin vermeseydik. Bir yıl içinde pazarlanabilir hale getirebilseydik.
Günümüzde birde, dev bayrak direkleri ve devasa bayraklar asmak, moda oldu.
Yetmedi, altlarından, gece boyunca yanan aydınlatmalar yapmaya başladık. Alın size bir gider kapısı daha.
Bunu yapınca, daha çok mu milliyetçi oluyorsunuz?
Aklım ermiyor, bunları yapanlara.
Aklım ermiyor, hiçte faydası olmayacak harcama kalemleri bulanlara.
Aklım ermiyor “tüyü bitmedik yetimin hakkını yemem” dediği halde üretime akması gereken paralarımızı carcur edenlere.
Efendiler, bayrak aşkı, devasa bayraklar yapıp, birde altından gece boyu ışık yakarak, sağlanamaz.
Atatürk sevgisi, her köşeye Atatürk heykelleri dikilerek aşılanamaz.
İslam dini, iki safı bile dolmayan, devasa camiler yapılarak geliştirilemez.
Bu ülkenin üretimi için, kalkınması için, harcanması gereken paraları hoyratça harcadığınızda sanmayınız ki, Daha çok sevaba giriyorsunuz. Sanmayınız ki daha çok Atatürk sevgisi aşılıyorsunuz. Sanmayınız ki daha çok bayrak ve vatan sevgisi aşılıyorsunuz.
Eğer, vatanın bağımsızlığının, refahının artmasının, yaşam seviyesinin, kalitesinin yükselmesinin; üretimden geçtiğini, üretime dayalı eğitimden geçtiğini, göz ardı ediyorsanız; biliniz ki, camilerinizin minareleri altından da olsa, içinde saf olacak inanan bulamazsınız.
Atatürk heykellerini ve Bayrakları altından da yapsanız, Vatanı koruyamazsınız.
Koruyamadığınız vatanda, özgürce ibadet dahi yapamazsınız.
Vatanı korumanın bir tek yolu vardır.
O da, Milli ve üretime dayalı bir eğitimdir.

Efendiler sizlere acıyorum. Kendimiz ve Milletimiz için de üzülüyorum.
Biz bu göstermelik, yapay, içi boş para harcamalara layık değiliz.
Biz, refah düzeyimizi artıracak ve Bizi bu vatana, bu bayrağa, bu topraklara, daha çok bağlayacak, çözümler istiyoruz. 
Bazılarınız, bu adam Müslüman değimli?
Bazılarınız, Atatürk ve Bayrak düşmanımı?
Diye düşünmeye başladınız. Biliyorum.
Aksine birçoklarınızdan daha inançlı ve sevdalı olduğumu biliniz.
Efendiler, şüphesi olanlarınızla da, daha çaplı tartışmalara bekliyorum.
Saygılarımla.                 Mehmet Kızılaslan 2016-11-17  

       

11 Kasım 2016 Cuma





DEFNE FİDANINDAN DEF(İ)NE SAHİBİ OLMAK

Bu yazımda sizlere, çok faydalı, önü açık ve çok kazançlı bir işten bahsedeceğim.
Bu iş, sizleri meşgul etmeyecek, zamanınızı almayacak.
Bu işyerine sadece gezmek istediğinizde gideceksiniz.
Bu işi kurmak için, büyük paralar harcamayacaksınız.
Bu iş sizi yormayacak, üzülmeyeceksiniz.
Bu iş o kadar büyük kapasiteli bir iş ki, sizlerde bizimle birlikte, bu işe giriniz, sizlerde bizimle birlikte kazanınız istiyoruz.
Şimdi sizlere, bu işin ne olduğunu, nasıl girileceğini, neden katılmanız gerektiğini ve nasıl katılabileceğinizi, Neler kazana bileceğinizi anlatmaya çalışacağım.

1- Bu iş, DEFNE FİDANI YETİŞTİRİCİLİGİ dir.. Toprağınızın olması gerekmez. (toprak bizde var. Noterden ve tapudan 50 yıl kullanma izinli)
2- Defne Fidanları (fidanlar üç yaşındadır) Bir tanesinin bedeli orman işletmelerinde 10 TL, özel işletmelerde 17-18 TL + KDV dir. Biz ise, arazisi bizden, bakımı bizden, 7 TL den dikeceğiz.
3-Siz sadece bir defaya mahsus 10 000 adet fidan için, 70 000 TL ödeyeceksiniz.
50 yıl boyunca, 2067yılına kadar düzenli gelir temin edeceksiniz.
4-Yatırdığınız 70 000 TL yi, hasadın başladığı, 4-5 sene içinde geri alacaksınız.
Ve kalan Kırk Beş yıl boyunca, Arazi masrafı ve bakım masrafı ödemeden, düzenli olarak 50 000 TL gelir temin edeceksiniz.
5-Yakınlarına, akrabalarına, muhtaç insanlarımıza, Öğrencilerimize (burs Olarak), evlatlarına, torunlarına, vefatlarından sonra bile devam edecek, 45 yıl boyunca sürpriz gelir temin etmek isteyenler.
6-Cami, Okul, Yol, Su, gibi Sadakay-ı- Cariye için kapı açmak isteyenler. Ahretteki sevdikleri adına, 50 yıl sürekli hayır yapmak isteyenler.
7-70 000 Lira ile hiçbir yerde ev - daire sahibi olamazsınız. Satın aldığınızı kabul etsek bile, bu evden, aylık 4 000 TL gelir temin edemezsiniz. 50 000 TL ile 50 yıl boyunca 5-6 dairenin kira geliri kadar, sürekli gelir temin edemezsiniz.
     5-6 Daire kirası düzeyinde gelir alabilmek için en az Bir Milyon TL para ayırmak zorundasınız.
                8-Bir defaya mahsus 70 000 TL yatırım yaparak,
50 yıl boyunca (45 yıl X 50 000TL= 2 250 000 TL) gelir temin etmek isteyenler.
                9- Refah düzeyini, harcama miktarını, emekli maaşlarını yıllık 50 000 TL artırmak isteyenler. Lütfen bu yazımı dikkate alınız.

               NEDEN DEFNE ÜRETİMİ
Defne üretimi, küresel ısınma, sert ve mevsimsiz budama gibi nedenlerle hızla düşmektedir. Rekolte azalmaktadır. Yıllık üretim düşerken, kullanım alanları ve talep her yıl artmaktadır. Önümüzdeki bir iki yıl içerisinde, DEFNE YAPRAĞI ihtiyacını karşılamak için, ithalat yapma mecburiyeti doğacaktır. Özetle söylemek gerekirse, ihracatın önü açıktır ve her geçen yıl DEFNE YAPRAĞI kullanımı artmaktadır.
DEFNE YAPRAKLARININ KULLANILDIĞI ALANLAR
Defne yaprakları sizlerinde bildiği gibi, et ve balıklarda lezzet verici olarak, köfte harcında kullanılmaktadır. Ancak en önemli kullanım alanları, tıbbi ve aromatik bitki olarak, ilaç ve parfümeri sanayinde ve DEFNE YAĞI olarak birçok alanda kullanılmaktadır.
Poşetlerde DEFNE ÇAYI olarak henüz yeterli yaprak bulunamadığından kullanılmaya başlanmamıştır ama evlerimizde gastrit ve mide ağrılarında çayı yapılmaktadır. Yine çayı, idrar sökücü, ateş düşürücü, vücudumuza rahatlık verici romatizma giderici, Zehirli hayvan ısırığında, etkili çözüm olan Defne yaprağı, kadınlar için adet günü düzenleyici, iştah açıcı, gibi birçok özelliğe sahiptir. Defne yaprağı, sinir ağrıları içinde dindirici özelliğe sahiptir ve ALTERNATİF TIP alanında da her geçen gün artarak,  kullanılmaktadır.

Önümüzdeki 100 yıl boyunca DEFNE YAPRAĞI açığının kapanmayacağı kanaatindeyiz. Bu nedenledir ki, Kendimiz için dikim yaptığımız alanda, 100 000 fidanlık, boş alanımız bulunmaktadır.
Yani, 10 000 Fidan ile katılacak, 10 katılımcı arkadaşımıza,
20 000 Fidan ile katılacak, 5 katılımcı arkadaşımıza yerimiz vardır.
( 1000-2000-3000-4000-5000 -6000-7000-8000-9000 fidan ile katılım yapabilirsiniz)
DEFNE BAHÇESİ KURMA PROJEMİZE KATILMAK İSTEYEN
 Ek gelir temin etmek isteyen, Doktorlarımız, Avukatlarımız, İş adamlarımız, Esnaflarımız, Memurlarımız, Öğretmenlerimiz ve hatta öğrencilerimiz bilgi almak için, Bu proje ilginizi çekiyorsa eğer, beni telefonumdan arayabilirsiniz. Telefonum 0 544 434 54 69.
 Bu projemizin, Devletimize, Milletimize ve hepimize hayırlı olması dileğimle.

Önemli Not: Bu bir ön talep yazısıdır. Kesin taleplerde sözleşme yapılıp faturası fidan sayısı kadar fidan sahiplerine kesilecektir.
                            Mehmet Kızılaslan  2016-11-11