28 Temmuz 2020 Salı

VATANIMIZA MİLLETİMİZE HAYIRLI OLSUN AYASOFYA


                      
    Allah bütün emirlerini ve yaptırımlarını iyi insan olmamız için emretti.
İyi insan ne demek?
    İyi insan, İnsanlarla, hayvanlarla, doğayla, çevreyle ilişkilerini iyi şekilde sürdüren, hiçbir şekilde zarar vermeyen, aksine iyi yönde katkıda bulunup faydalı olmak zorunda olan insandır.
  İyi insan, ibadetlerini, Allah’ın emirlerini yerine getirirken, yaşantısının her kademesinde kendisini temizleyen, çevresine iyi yönde örnek olan, katkıda bulunan insandır.
   Allah’ın emirleri iyi insan olma yolunda birer araçtır.
   Namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, hayır hasanet yapmak iyi insan olma yollarında araçlardır. Çünkü bunları yaparken arınır insanlar.
    Yüce yaratıcı, Namaz kılan kavgacı ve ayırımcı, nifak sokucu insan istemez.
    Allah, namaz kılan, oruç tutan ama hırsız, soysuz, ırz düşmanı insan olmanızı istemez. Namaz kılarken vicdanımızı temizlemenizi ister.
    Bu çerçevede, İyi insanlar hem kendisini temizleyen, arındıran  insanlardır. Hem de vatana Millete, faydalı olan insanlardır.
   Vatana Millete faydalı olmak?
    O kadar geniş bir alanı kapsasa da, İstanbul’u Yurt edinmemizi sağlayan,  Fatih Sultan Mehmet Han, Yattığın yer cennet olsun. Bize İstanbul u fetih ettiğin ve İslam alemine bıraktığı için, iyi insanların başında gelir.
    Osmanlının çöküşüne sebep olan padişahlar, zevk ve sefaya dalanlar, yapılması gerekeni yapmayanlar, Muhakkak ki kendilerine özgü ibadetler yapsalar da, emanetleri koruyamadıkları için Vatana Millete zarar verdikleri için, İyi insanlar olarak anılamazlar.
    Vatanı düşman işgalinden kurtaranlar, Milletin yabancı işgalciler tarafından, canına, malına, ırzına, namusuna göz dikenleri Milletle birlikte denize dökenler, İşte onlar var ya onlar da Vatan kahramanları ve Allah katında inanıyorum ki en makbul insanlardır.
      Biz Onlara, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları diyoruz.
 Geçmişte hangi sebeple, hangi ortamda ve şartlar altında,  Fatih Sultan Mehmet Hanın Camiye çevirdiği Kiliseyi, Müzeye çevirmişlerse de, Allah katında yeryüzünün, her noktası birer mescit olduğunu düşündüğümüzde,
      Osmanlının kaybedilen topraklarının On yedide biri üzerinde tekrar Anadolu topraklarında bir İslam Devleti olan Türkiye Cumhuriyetini kuran, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına dil uzatanlar, gaflet delalet hatta hıyanet içindedirler.
      Sayın Cumhur Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ekibinin, Geçmişte Müzeye çevrilen,  Fatihin Camiye Çevirdiği Kiliseyi, Tekrar Fatihin vakfiyesi üzerine Camiye çevirmesine, İslam alemine verilmiş en büyük hediye olarak değerlendiriyor. Allah razı olsun diyorum.
      Yetkililerin bazılarının, şu ya da bu şekilde ayrıştırıcı parçalayıcı, nifak sokucu açıklamalarını; Allah’ın iyi insan olma emrine karşı geldikleri için, kınıyorum.
      Partilerini ve parti başkanlarını överken, sürçü lisan ederek ya da kasıtlı şekilde, O övdükleri göklere çıkaramadıkları fakat Osmanlının çöküşüne ve hatta işgaline sebep olan padişahları baş tacı yaparken; onların koruyamadıkları topraklar üzerinde Yeni bir Türkiye Cumhuriyeti inşa edenleri tu kaka etmelerini hazmedemiyorum.
        Mustafa Kemal Atatürk bu Toprakların her zerresinde tekrar namaz kılma imkânı sağlayan bir ekibin Lideri bir dehadır.
       Mustafa Kemal Atatürk, Dünya sermaye sistemine karşı savaş vermiş ve ülkesini, 10 yıl içinde tam bağımsız hale getirmiş bir liderdir.
       Mustafa Kemal Atatürk, tersanelerine girilmiş, postanesi elinden alınmış, toprakları yakılmış yıkılmış, işgal edilmiş bir Anadolu’dan,  kendi kendisine yeten, bir vatan kurmuş, dâhidir.
      Mustafa Kemal Atatürk, bu gün içinde namaz kıldığımız, Ayasofya’nın da bulunduğu, İstanbul’u, Fatihten sonra tekrar Fetih eden, İngilizlerden geri alan, kurtaran Kahramandır.
     Fatihten sonra, ikinci Fatihtir.
       Unutma ki, o övdüğün Osmanlının son padişahları, beceriksizlikleri ve uçkur sevdalıları oldukları için, İşgalin davetçileri olmuşlar ve İngiltere’nin mandası olmaya razı olmuşlardır.
       Bu gün sadece Ayasofya da değil, Anadolu’nun her yerinde, namaz kılabiliyorsan eğer,  Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları sayesinde kılabildiğinizi unutmayınız.
       Allah iyi insan olmayı emrederken, adil olmayı, adaletli olmayı ve iyilik yapanlara dil uzatmamayı da emreder.
         Ha bir şeyi, daha hatırlatmakta yarar görüyorum. Sizler işgalin, hala topla, tüfekle, silahlarla ve çizmeyle olduğunu zannediyorsanız yanılıyorsunuz. İşgallerin en kötüleri sermayelerle yapılıyor artık.
         Allah korusun çevremizde işgal edilen ülkelerin tamamında, ezanlar hiç dinmemişti, bayraklarda hiç inmemişti. Gariptir, inananlar birbirleri ile aralarına düşmanlık sokularak savaştırıldılar. O ülkeler şimdi yok gibiler.
        Her fert ağzından çıkan düşmanca sözlerin, yarın çocuklarına, komsusunun çocukları tarafında sıkılmış bir mermi olacağını düşünerek söylesin. Düşmanlık tohumları ekmesin.
         Saygılarımla .
                                 Mehmet Kızılaslan 2020-07-28
         
  

22 Temmuz 2020 Çarşamba

ÜLKEMDE NE EKSİK?


                                       
             Ülkemde Allaha şükür her şey var.
           Eksik yok, fazla olan birçok şey var, diyenlerinizi duyuyorum.
           Eksik olanın, eksikliğini göre bilmek için, onun başka yerlerde olduğunu görmeniz ya da düşünen sorgulayan ve olmasını hayal eden beyninizin olması gerekmez mi?
      “Her şeyimiz var adam, bir sen eksiksin, üzülme sen evimize gel yeter” diyen kadının sözlerinin arasında, gönlünün bolluğu, eşinin alamadıklarından, ulaşamadıklarından dolayı üzülmesini istemeyişinin ve sağlığını bozmamasına dua edişini okursunuz.
       O biliyordur evde eksiklerin neler olduğunu. O bildiği halde eşine sorar, acil olarak alması gerekeni, gözünden kaçanı karısından duymak ister. Karısı da biliyor ki onun cebinde almak istese de alacak parası yoktur. Üzmek istemez kocasını.
       Bu diyalogda saygı vardır, sevgi vardır, geçmişten gelen, sorunlara, dertlere yokluklara katlanmak duygusu vardır.
       Eksik olan her ne ise bilinen görünen ve ihtiyaç hissedilen, tahammül sınırlarının sonuna kadar dayanılır, görmezden gelinir. Üzülmek istenmez, imkansızlık içinde kıvrananlar.
       Hiçbir aklı selimi olan kimse imkansızlıklar içinde kıvrananları üzmek, ezmek istemez. Kendisini üzer, kendisini ezer, yok olanları var sayar, yokluklar içinde ortaya koyulanlarla yetinir mutlu olur. Mutlu eder.
      Birde, bolluk içinde yüzenler vardır.
      Açın, yoksulun, hakkını yiyen, tüyü bitmiş, bitmemiş yediden yetmişe, Milletin kazancını helal mi haram mı diye sorgulamadan götürenler vardır. Bunlar kendileri aksırıncaya, tıksırıncaya, o lanet olası işkembeleri patlayıncaya kadar yeseler de, yine de gözleri doymadığından, hep eksikleri, hep doymayan bir yerleri vardır.
       Onlar için geri kalmış ülkelerde tüm kurumlar seferberdir, hizmet için. Bütün yasalar onlar için yapılır. Bütün güvenlik tedbirleri onlar için alınır. Ve Devlet onların kasasıdır, soyulmak için. Ve devler onların çiftlikleridir, talan etmek için.
      Özgürlükler sınırsızdır, alabildiğine sonsuzdur onlar için.
       Hak arayanlar, sorgulayanlar, emeğinin karşılığını isteyenlerin ise, katli vaciptir. Onların nefes almaları bile suçtur. Sorgulayan, okuyan, başka devletlerde var olanları, insanlık yararına kendi ülkelerinde isteyenlerin tamamı, hapishanelerde sürünmelidirler. Dışarılarda gezmeleri suçtur. Virüs gibidir onlar. Tecrit edilmeleri gerekir toplumdan.
         Bu veriler dahilin de, ülkemde ne eksik diye sorduğumda, Düşünenler için sorgulayanlar için daha adil bir dünya isteyenler için;  İnsan hakları, kadın hakları, hayvan hakları, Özgürlükler ve demokrasi eksik.
     Hakim sınıflar için, her şey yerli yerinde, yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda. Her şey fazlası ile var. Hiçbir şey eksik değil. Çünkü herkes olaylara kendi çerçevesinden bakar ve ona göre kara verir.
      Ne demişlerdi?
     “Kriz bize dokunmaz, bizde ekonomik sorun yok. Ülkemiz uçuşa geçti. Ekonomimiz şaha kalktı”
       Bazen intihar edenleri, cinnet geçirenleri, iş yeri kapatanları, işçilerini eksiltenleri, icra dosyaları altında kalanları, ekonomik sebeplerden yuvalarını yıkan ları, ve bu haberleri veren TV kanallarının tamamının PATAGONYA ülkesinde olduğunu düşünmüyor değilim.
       Ben ülkemle Patagony yı ne zamandan beri karıştırır oldum?
      Ne zaman akıl hastanesine düştüm?
      Ne zaman salıverdiler?
      Sonuç ne kardeşim?
      Ne halt etmeye yazdın bu kadar yazıyı ve neden meşgul ediyorsun insanları?  
        Neden işgal ediyorsun internet gazetelerindeki sayfaları?
       Birazcık sesli düşünmeye çalıştım. Birazcık hakim sınıfın izin verdiği ölçüde gerçekleri, kendi kafamca yazmaya çalıştım.
        Üzdü isem, sürçü lisan etti isem af ola. Allah’ım aklımıza mukayyet ol.
                      Mehmet Kızılaslan   2020-07-22

3 Temmuz 2020 Cuma

GÜNÜMÜZ İNSANLARININ SORUNU


                                       

      İnsanların parasal sorunları muhakkak ki en büyük sorun.
    Ancak insanların parasal sorunlarının,  başına gelenlerin ve birçok olayların, kendi yanlış tercihlerinden ve yetinme duygusunun olmayışından kaynaklandığını bilmemekte olmalarındandır.
     Mutlu insanlara ve geçmişte mutlu olduğumuz zamanlara bir baktığımızda, genellikle parasal imkânlarımızın az olmasına rağmen, mutlu olmamızın sebeplerinin başında, içinde bulunduğumuz imkânlardan yetindiğimizin olduğunu görürüz.
      Ne zaman yetinmemeye, ne zaman daha fazlasını çalışmadan istemeye, ne zaman başkalarının imkânlarını kıskanmaya başladık mutluluğumuz eksilmeye başladı.
      Bilmedik kendimize kötülük yaptığımızı. Bilmedik mutlu olmanın yollarını kapatmaya başladığımızı.
      Bilemedik rızık ve ömür Allah’ın garantisindedir.
      Bizden daha güç durumda olanları görmedik.
       İstemeye geldiklerinde vermedik.
       Allah versin dedik.
      Oysa  ki, elimizdeki ihtiyacımızdan fazlasını dağıtıp, dağıtmayacağımızı kontrol için Allah tarafından gönderilmişti, o isteyen.
     Daha fazlasını, daha fazlasını kazanmak için her yolu mubah saydık.
     Verilenin fazlasını, paylaşmayı, enayilik saydık.
     Ticaretimizde, mesleğimizde çok kazanmak için, her tür yolu denedik, yetmedi; hile ile hurda ile siyasetin içine girersek, Devlet den nemalanmamız, çok daha kolay olur dedik.
      Kul hakkı nedir, haram, helal ne demek, öğrenmedik.
     Temiz insanları vitrinimize koyduk, seçildik. Onları da, onları sevenleri de, kullandık. Aldattık.
     Makamlara geldik.
     Geldiğimiz makamlarda, haksız kazanma ve devleti milleti dolandırma çeteleri kurduk. Adına şirketleşme dedik. Siyasi örgütlenme dedik. Ticaret dedik. Sadece kendimizi aldattık.
     Bizden öncekiler kazandı, sıra bize geldi dedik. İyi insanları vitrine koyduğumuz için ya da Allah tarafından denenmek için o makamlara geldiğimizi düşünmedik.
      Kötü örnekleri, örnek aldık. Oysa ki bu hem bizim, hem de bizi seçenlerin sınavı idi, düşünemedik.
Bu yaptığımız yanlışlar zinciri içinde, çok paraların sahibi de olduk, Zengin de olduk. Ama mutlu olamadık. Bir yanımız hep eksik oldu.
     Bizim asıl sorunumuz parasal sorun değildi aslında, İnsanlık sorunu idi, Ahlak sorunu idi, vicdan ve inanç sorunu idi bilemedik.
     Kendimize, milletimize çevremize ve bizi örnek alan geleceğimize, çocuklarımıza kötü örnek olduğumuzu bilemedik. Kendimiz mutlu olamadığımız gibi onların geleceklerini yediğimizi de düşünemedik.
       Sonuç ne biliyor musunuz okuyan dostlarım? Bu dünyada haksız olarak kazandığımız her şey, Hem bu dünyada ki mutluluğumuzu, hem de öbür taraftaki huzurumuzun sonunu hazırlıyordu bilemedik.
                            2020-07-03   Mehmet Kızılaslan