27 Mayıs 2019 Pazartesi

İSTANBUL SEÇİMLERİ YAPILACAK MI?


                                       
     Rakibinizin kazandığı ve mazbatası verilmiş bir seçimi neden iptal edersiniz sorusunu, birkaç kişiye sorduğumda aldığım cevaplar.
     - Devletin bütün gücünü seferber edeceğim, seçimi kazanacağım için.
     - Kazanmam kesin olduğu için.
    - Seçimi tekrar yapmayı düşünmediğim için.
    - Bu süre zarfında, İstanbul belediyesinden götürmem gerekenleri götürebileceğim zamanı kazanmak için.
     -Bir mağdur yaratılması gerekiyordu. O mağdur şimdi, İmamoğlu. Onunla birlikte iktidar değişikliği yapılmak isteniyor. ABD nin isteğine uymak için.
     -Hükumet olarak iki ay daha ekonomik meselelerden, halkı uzak tutmak için. Seçimi iptal ederim gibi cevaplar aldım.
      Bunların en kötüsü, Seçimi tekrar yapmayacağım için cevabı oldu. Nedenini sordum, sorduğum kişiye. Dedi ki, - seçimlere ramak kala beka sorunu diye bir sorun ortaya atarım. “Memleketin geleceği mi, yoksa İstanbul’u kimin yöneteceği mi önemli?” derim ertelerim seçimi. Dedi.
       Aynı kişiyle sohbeti sürdürmeyi düşündüm, konuyu biraz kaşıdım anlayacağınız.
-          Nasıl bir beka sorunundan bahsedersiniz?
-          Güney Kıbrıs’ta bekleyen, On Bin ABD askerinden, Bizim kıta sahanlığımızda petrol arama izni veren, Rum yönetiminden, Akdeniz’e konuşlanan ABD uçak gemisinden bahsederim. Suriye’de konuşlanan ABD askerleri ve PKK – PYD ye verilen olağan üstü destekten bahsederim.
-          Millet yer mi bunu?
-          Yemek zorunda bırakırım.
-          Karşı çıkan olursa?
-          Seferberlik aşamasında ayaklandıkları için hapishanelere tıkarım. Biliyorsunuz ki Kapanan fabrikalar yerine, ya cami yapıldı ya da hapis hane yapıldı ülkemizde. Camilerde biat etmeyenleri, hapis hanelerde biat ettiririm.
-          Çok kötüsün kardeşim sen. Sonuçlarına katlana bilir misin?
-          Hiçbir şey olmaz, bu Osmanlı kalıntısı ülkede halk ayaklanması diye bir şey olamaz.
-          Nasıl yani?
-          Osmanlıdan kalan toprakların üzerinde 24 Devlet kuruldu. 23 ünü isyan eden milletler kurdu. Sadece Türkiye Cumhuriyetini, Osmanlı paşaları kurdu. Yani Türk milletinin genlerinde halk ayaklanması diye bir şey yok.
-          Çok iyi incelemişsiniz ama “halkı ekonomik meselelerden bir süre daha uzaklaştırmak için seçimi iptal ederim” cevabındaki gecikme sonucunda, vatandaş ekonomik rahata ermediğini gördüğünde, mesela maaşları ödeyemez duruma geldiğinde ne yapacaksın?
-          Para basarım yine maaşları öderim.
-          Peki, enflasyonu ne yaparsın?
-          Bu ülke, öylesine büyük enflasyonlar yaşadı ki, bir gecede Türk parasının değeri üç kat birden düştü. Gecelik faizler Yüzde Yedi bin Beş yüz oldu. Bunun ne demek olduğunu biliyor musun sen?  Milletin gene de gıkı çıkmadı.
-          Biliyorum, Bankalar kredi verdiği müşterisinden bir gecede Yüz lira karşılığında, yirmi lira faiz aldı. Tefeci ayda alıyordu bu faizi, devlet bankaları bir gece de bunu aldı.
-          Görüyorsunuz ki Beka ve ülke geleceği sorunumuz var, dediğimde seferberlik bile ilan etmesem, seçimi çok ileri bir tarihe kadar erteleyebilirim.
-          Çok haklısınız kardeşim, çok ta kötüsünüz ama çok da güzel incelemişsiniz Türk Milletini. O halde her türlü sonuca hazır bekliyor olacağız bu durumda dostlarım.
                  İstanbul seçimi yapılır mı yapılmaz mı bilmiyorum ama ülkemin ekonomik meselelerinin çözümü de çok zor dostlarım. Üretimden uzaklaştırılmış bir toplum. Çalışanlara yapılan ödemelerden daha fazlasını alan çalışmayanlar topluluğu. Ülkem ve insan manzaraları.
        Hani vardır ya ılık suya atılmış kurbağa misali haşlanmayı bekleyen bir toplumuz. Önümüzdeki günlerde, “İstanbul’u kimin yöneteceği mi önemli, yoksa Ülkemizin geleceği mi?” Sorusu sorulursa şaşmayalım. Başka bir soru daha, “Sizin maaşlarınızı az almanız mı önemli, Vatan mı?” sorusu da sorulabilir. “Açlığa yoksulluğa mı razısınız, yoksa ABD işgaline mi?” sorusu da sorulabilir.
         Allah korusun dostlarım da, Allah Üretmeyen, çalışmayan, yatan toplumu korumaz ki.
          Saygılarımla.     Mehmet Kızılaslan 2019-05-27

6 Mayıs 2019 Pazartesi

BİLGE BİR ABİ İLE SOHBET


                            
     Bu güne kadar nadirdir, birilerinin yemeğine kahvaltısına katıldığım. Editörüm Servet Töz, Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu’nun Yazarlarımızla kahvaltıda sohbet etmek istediğini söylediğinde ne yalan söyleyeyim heyecanlandım.
     Saydığım, sevdiğim ve fikirlerine çok önemsediğim İyi bir ekonomist, saygın bir devlet adamı, Kaliteli bir mali bilimci, en önemlisi de, çok iyi bir okuyucu ve analisttir, Ertuğrul Kumcuoğlu. O nedenledir ki davetine koşarak gittim.
      Amacım, Türkiye ve Dünya güncelinde bizim göremediğimiz konularda kendisinin düşünce ve görüşlerini alıp eksiklerimi tamamlamaktı. Biraz hal hatır sorduktan sonra, sürekli sorularımızla açlığımızı gidermeye çalışırken fikri ayrılığımız olup olmadığını kontrol etmeye çalışıyordum.
     Aşağıda yazdıklarım benim bu sohbetten çıkardığım satır başlarıdır.
     Alışa geldiğimiz devlet sisteminin değiştiğini, Parlamenter sistemin eksik yanlarının olmasına rağmen, Başkanlık sistemini Türkiye’nin istemediğini, yadırgadığını, Dünyanın hiçbir yerinde, böylesi bir Başkanlık sisteminin uygulanmadığı, içeriğinin ülkemizde tartışılmadığı halde oldu bit tiye getirildiği fikrinde mutabıktık.
      Ülkemizde, demokrasinin tarifinin değiştirildiğini görüyoruz. Eskiden Devletin bizim olduğunu, bizim de devletin olduğumuzu biliyor, inanıyorduk. Bu gün Devletin Çalındığını seyrediyoruz.
      Fetö ile İslam’da Misyonerlik müessesesinin kurulmaya çalışıldığını seyrettik.
      Ortadoğu da İsrail ile savaşmamamızın gerektiğini ama mesafemizi iyi koymamızın önemini biliyoruz.
     ABD nin orta doğuda  ve ege de yaptıklarının arkasında Nato dan çıkmamızı istemelerinden kaynaklandığını, Bizi NATO den atamadıklarını ama çıkmaya zorlandığımız fikrine katıldım.
      Devlet yönetiminde kuralların, sürekliliğinin önemli olduğunu, günümüzde Devletimizin kurallarının tamamına yakınının çiğnendiğini, kuralsızlığın hakim olduğu bir dönemden geçtiğimiz fikrinde birleştik.
       Türkiye’de çalışanların aldıkları paranın, çok daha fazlasını, çalışmayanların devlet den şu ya da bu şekilde yardım alan 16 milyon kişinin olduğunu konuştuk. Bunun vahim bir durum olduğu görüşünde birleştik.
        IMF den yüzde 3 Faizle aldığımız kredileri Tefecilerden Yüzde 8-9 faizlerle aldığımızı bunun ödenemez hale geldiğini konuştuk.
        Ülkemizde İngiliz yanlılarının yeni oluşumlar içinde olduğunu, buna karşı hepimizin uyanık olması gerektiğini, demokratik kurallar çerçevesinde hepimizin ülkemize sahip çıkmamızın öneminde birleştik.
        Yukarıda, birçok yandaşın kesesini haksız yere doldurmasını eleştirdiğimizde, aşağıda vatandaşın “hastanelerde kuyrukta beklemiyoruz ya” diyerek cevaplamasını, yanlışları düzeltmek için değil de, kendisine faydalı olan kısmı görmeye çalıştığını düşündük.
         Ruhsatlı silahı olanlara verilen mermilerin fiyatının düşürülüp, sayısının beş kat artırılmasının da doğru olmadığını konuştuk.
         “Türkiye’nin güçlü bir ülke olduğunu, özellikle Ortadoğu’da etkin bir ağırlığı vardır ama buna rağmen dış politika ve ekonomide kırılma noktasına doğru hızla ilerlediğimizi konuştuk.
         ‘Demokrasi sağlıklı bir şekilde çalıştırılması gerektiğini n önemini konuştuk.
         ‘Halkın büyük çoğunluğu yanlış olan şeylere doğru demeye devam etse de, kimseyi dışlamadan, ötekileştirmeden, üzmeden, suçlamadan, ayıplamadan doğruları anlatmaya devam etmemizin gereğini konuştuk.
         1920’de doğruyu bularak en zor şartlar altında bile cumhuriyeti kurmuş bir ülkenin fertleri olarak daha sonraki sıkıntılı dönemden de kurtulmayı başaran bir Millet olarak; bu sıkıntılı ve içinden çıkılmaz gibi görünen durumdan da sivil toplum örgütleri önderliğinde demokratik yollarla kurtulacağımız ümidi ve mecburiyetindeyiz.
         Değerli okurlarım. Bu yazım bir bilge abi ile sohbet de alınan notlarımdandı. “Biz devletin, devlet de bizim”, anlayışından uzaklaşan, devleti çaldıran, bilgi ve belgeleri ile şeffaf olmayan, Başkanlık sistemi yerine, demokratik parlamenter sisteme bir an önce dönmemiz dileğimle.
                                         Mehmet Kızılaslan 2019-05-06