Ülkenin kaderi
artık bir tek kişinin, Cumhurbaşkanın, pardon Başkanın, ağzından çıkacak söze
bağlı. Şirket yönetmek gibi devlet yönetmek, belki prosedürlerin çok olduğu
yerde, işlemeyen hantal yapının düzelmesi için gerekli olabilir ancak,
önümüzdeki günlerde umarım olmadık sakıncalar doğurmasın.
Ekonomi
bilmediği halde, sadece yakınımız olduğu için görev verdiğimiz zatı muhteremler
şirketimizin batmasına sebep olabilirler. Bu konu, daha sonra sonuçlar ortaya çıktıkça
konuşulacak bir konu. Bunu geçiyorum.
Dışarıdan gelecek
yatırımcılara, “Bir tek benimle
muhatapsınız, gelin yatırımlarınızı Türkiye’ye yapınız.” gibi demeçlerle,
yatırımcılar ülkelere akın etmezler. Yatırımcılar ülkedeki şartlara bakarlar.
Günü birlik
değişebilecek kararların alınabileceğini, yarın Devleti yönetenlerin
değişebileceğini, uyuşmazlık halinde, kendilerinin tarihten silinebileceklerini
de düşünürler.
Mallarına el
konabileceğini de düşünürler. Bu gün kendilerinin gelmesini, isteyen kişinin,
şartları düzeltmesinin, yarın uyumsuzluk halinde tersine dönebileceğini de
düşünürler.
Hasılı yatırım
yapacakları ülkelerde istikrar ve devamlılık isterler. Düzen isterler, güven
isterler, mal varlıklarının korunmasını, artmasını ve kazançlarının düzenli
artmasını isterler.
Henüz bunlar
ülkemde var mı?
Yok.
Nereden
biliyorum yokluğunu?
İktidara yakın, büyük işletmeleri takip
ettiğinizde, sizlerde görürsünüz. Çünkü onlar Türkiye’den kaçıyorlar. “Borçlarımı yapılandırın batıyorum.
diyenler dışarıda banka mal mülk alıp kaçıyorlar.
Bu onların
yanlışı, diyenleriniz olabilir. Ancak sizlerde çok iyi bilirsiniz ki, sermaye
kazanacağı ve güvende hissettiği yerden kaçmazlar. Bu günkü yöneticilere yakın olsalar da,
ileride ne olacağından endişeliler ki kaçıyorlar.
Diğer yandan,
mevcut yatırımcıların, sanayicilerin, küçülmeden yatırımlarını korumaları da
büyük başarıdır.
Bu var mı, benim ülkemde?
O da yok, çünkü işletmelerin çoğu, küçülmeye
yatırımlarını durdurmaya, olayları ve gelişmeleri görerek, karar vermek için beklemeye
aldılar kendilerini.
Bu durum değerlendirmelerinden sonra, çözüm
efendi, çözüm ne? Diyenlerinize cevap vermeye geldi sıra.
Öncelikle Bu
güne kadar gerçek değerlerini fark etmediğimiz, Kobilerin ve mikro işletmelerin
önünü açmak gerek ülkemde.
Dr. İsmail SERİNKAN, Kardeşimin MİKRO
İŞLETMELER adlı kitabını okuyanlarınız bilirler. Bu, Kobilerin ve mikro işletmelerin
ülke kalkınmasında ve işsizliğin çözülmesindeki payı; büyük yatırımcılardan çok
daha fazla olduğunu göreceksiniz. Büyük işletmeler işsizliği önlemede % 23 paya
sahip iken, Kobiler %43 e, Mikro işletmeler %34 paya sahipler.
O halde Kobilerin
ve Mikro işletmelerin yeniden canlanmasını, güçlenmesini ve artmasını sağlamak
zorundasınız.
Kesin çözüm önerim; Başlangıç olarak, Kendi
işletmesini açanların ve yanında 20 işçiye kadar çalışanı olanların, SGK primlerini
Devletin ödemesi lazım. Daha ilerde Tüm çalışanların primlerini ve emekli
ikramiyelerini devletin ödemesi lazım.
Neden? Çünkü
devlet bir işsize iş sağlamak için geçen seneki rakamlarla, 430 000 TL para
harcamak zorundadır. Bu yükü, kendi işini açan ve yanında işçi çalıştıran kişi,
adam başına devletin sırtından, 430 000 TL yükü alıyorlar da ondan.
Saygılarımla Mehmet Kızılaslan 2018-07-25