29 Kasım 2013 Cuma

TAŞLAR YİNE BAĞLANDI MI ACABA?

                             

            Yaptıklarınıza baktıkça üzülüyorum. Sizler kendinizi ne zannediyorsunuz acaba?
          Vekil olabilirsiniz, başkan olabilirsiniz. Vekilin yakını olabilirsiniz. Başkanın yamağı olabilirsiniz. Ama iyi insanları üzdükten sonra ne işe yararsınız?
          Bu masum millet, size oy verenler var ya onlar asillerdir, biliyor musunuz?
          Sizler o mevkilerde geçici siniz ve o asillerin, vekiller siniz. Bunu da biliyor musunuz?

        “Milletin hizmetkârı” olduğunu söyleyen başkanlarınız, başbakan larınız, yukarıda bas, bas bağıra dursun, siz aşağıda egonuzu nasıl tatmin edeceksiniz onu düşününüz olur mu?
         
        Benim oy verdiğim vekil, memleketin sorunları nasıl aşılır, bu millete nasıl yararlı olabilirim diye düşünmesi gerekirken. Benim seçtiğim başkan, vatandaşına nasıl hizmet etmesi gerektiğini düşünmesi gerekirken.
           Sizler yakınlarınızın işlerini, angaryalarını nasıl çözeriz? Onları kanun ve yasalardan nasıl muaf tutarız? Diye düşünüyorsunuz.
        Kanunsuz, nizamsız, düzensiz, kurallara uymayan, yakınlarınıza, kuralları hatırlattıkları için, Devletin memurlarına düşmanlık ediyorsunuz. Onlara iftira atarak, sürgünlere nasıl göndeririz diye uğraşıyorsunuz.
        Efendiler şunu iyi biliniz ki, sizden makam olarak büyük, başkanlar var, başbakanlar var. Onların hepsinden de büyük, Allah var.
       Sakın ola unutmayın “Keser döner sap döner bir gün gelir hesap döner” diye bir sözde  var halk arasında.
        Bu vekillikleriniz bittiğinde, başkanlıklarınız gittiğinde, insanların selam vermeyeceği günler geldiğinde, yaptıklarınızdan utanacak mısınız acaba?

        Son dönemlerde gelişen olaylara baktığımızda, seçimi nasıl kazanırız? Memleketin sorunlarını nasıl çözeriz? Diye çalışmalar yapması gerekenler, efendiler sizler, memleket de düzen, nizam ve kanunları uygulamaya çalışanları neden rahatsız edersiniz?

        Kanunlara, nizamlara, sizler ve sizlere yakın olanlar, uymazlarsa; kimler uyacaklar?
        Kanunlar, nizamlar, yönetmelikler sadece sıradan vatandaşlar için mi yapılıyor?
        Sizlerin bir yerlere seçilmiş olmanız, yakınlarınızın iltimaslı vatandaş olmasını mı gerektiriyor?
       Sizler, kanunlara, nizamlara uymayacaksınız da, sadece sıradan vatandaşlar mı uyacaklar?
      Bana söyler misiniz bu hak mıdır revamıdır? Yaptığınız yanınıza kalacak mı zannediyorsunuz?
      Efendiler Bu ülkenin memurları, amirleri, Parti başkanlarının, vekillerinin, kanunlara, nizamlara aykırı isteklerini yerine getirmedikleri için, özel işlerini yapmadıkları için, oradan oraya sürülmeleri mi gerekecek?

      Büyük şef zamanında, Parti İl başkanları, Valinin görevini; Parti ilçe başkanları da Kaymakamın görevini üstlenirlermiş. Şimdi sıra size mi geldi efendiler?
       Sizde alın Valileri görevden. İl başkanlarınızı oturtunuz o makama.
       Alın Kaymakamları görevden, oturtun yerine ilçe başkanlarınızı.
       Hepsinin başına da Vekillerinizi oturtunuz. Çözün sorunu.

      Size de kalmaz kardeşim bu yetkiler, o makamlar.
      Yukarıdakilere sesleniyorum.
         Ey yukarıdakiler, Bir memuru, amiri partili birilerinin iki lafı ile sürgünlere göndermeden evvel, belge isteyiniz. Şikâyete konu olan, belgeler önünüze gelmeden, şikâyet konusu ispatlanmadan, memurunuzu amirinizi üzmeyiniz.
       Bir söz vardır “Büyük adamlar sistemi düzeltmekle,
                                Orta adamlar olayları büyütmekle,
                                Küçük adamlar, insanları yemekle uğraşırlarmış.” Bu söz size bir şey ifade ediyor mu efendiler?
 
                 Vicdanınız varsa biraz düşünün efendiler. Bazı insanlar, başka dairelerden, malını, mülkünü satacak şekilde cezalar yerlerken bile, ağzını açmazlarken, kaderlerine razı olurlarken; sizler nelerle uğraşıyorsunuz?
         Haksızlığa uğrayan, yakınınız değil, ortağınızın çocuğu değil, kızınız değil, yamağınız, yandaşınız değil. Haksızlığa uğrayan, kanunları, nizamları, yönetmelikleri uygulamaya çalışan, amir, memur, kardeşlerimizdir. Onlar, sizlerin çıkardığınız yasaları uyguluyorlar. Bunu yapmak ne zamandan beri suç olmaya başladı?
              Efendiler  “Asil insanlar, idare ederler.
                                Aciz insanlar, şikâyet ederler.
                                Basit insanlar İftira ederler.” Diye bir söz duydunuz mu?
            İftiraya uğrayan, adaletsizliğinizle karşılaşan, mağdur olan; memur, amir, kardeşlerimizin, ellerini gökyüzüne kaldırıp “Ya Rabbim sana havale ediyorum, bu adaletsiz, ölçüsüz, kanunsuz, nizamsız, kullarını” dediklerinde inanın iki yakanız bir araya gelmez.
          Yukarıdaki, Adaleti, Kalkınmanın önüne yazanlara ve buna inananlara duyurulur.
                                           Mehmet Kızılaslan 2013-11-29


    


   

27 Kasım 2013 Çarşamba

BU BÜROKRATLAR SİZİN BAŞINIZI YİYECEKLER

                 
           Bu güne kadar birçok konuda doğru ya da yanlış, bir çok sınırı aşmanıza rağmen; Bürokratlarınızın yanlışlarını aşmakta zorlandığınızı görüyoruz.
       Size şimdi bir veli bir baba olarak soruyorum.
Çocuğum Üniversite sınavlarını kazanamamış, ya da kazandığı üniversiteyi beğenmemiş olsaydı. Bir dahaki seneye sınava girmesini ve daha iyi bir üniversitede eğitim görmesini isteseydim. Nerede kurs almasını sağlayacaktım?
       Kapattınız diyelim dershaneleri.
Bu çocuğumun nerede daha iyi bir üniversite ye kazandırmak için yetiştireceğim?
      Merdiven altlarında mı?
Evime getireceğim özel öğretmenlerden mi?
Yoksa arkadaşlarıma çalışmaya gidiyorum dediği yerlerde mi? Nerede seviyesini yükselteceğim.
        Diğer yandan kapatacağınız dershaneleri okula dönüştüreceğinizi söylüyorsunuz. Zengin çocukları zaten özel okullarda eğitim alıyorlar ve üniversitelere rahat giriyorlar.
       Benim üniversiteye kazanamayan çocuğum sizin okula dönüştürdüğünüz hangi okulda eğitim alabilecek? Aynı işi yapmayacaklar ki bu okullar.
       
      Sınavı kazanamayan ve gelecek sene daha iyi bir okula girmek isteyen genci, hedefinden uzaklaştırdığınızda, olabilecekleri hiç düşündüğünüz oldu mu?
         Dershaneler kapatıldığında ya da okula çevrildiğinde benim çocuğuma faydası olacak mı?
Dershaneler bahsini ettiğiniz fakir fukara, garip gurabanın çocuklarının hizmetindedir.    
        Zengin çocukları zaten, özel okul ve kolejlerde eğitim alıyorlar, en iyi ve özel üniversiteleri kazanacak eğitimle geliyorlar.
          Hiç mi vicdanınız sızlamıyor? O oylarını aldığınız fakir fukaranın garip gurabanın çocukları üniversitelere giremediklerinde ve tekrar dershaneler yardımı ile üniversitelere hazırlanamadıklarında kimlerin tuzaklarına düşecekler biliyor musunuz?
        Hiç mi düşünmüyorlar, sizin önünüze bu dershanelerin kapatılması konusunda raporları sunan bürokratlarınız?
          Efendiler nereden geldiğinizi, kimlerin destekleri ile orada olduğunuzu, kimlere borcunuz olduğunu, ne çabuk unuttunuz. Sizleri oralara taşıyanlar fakir fukaralar, sizin deyimlerinizle garip gurabalar, çocuklarını okutamadıklarında gelecekleri karartıldıklarında, acaba siz oralarda rahat oturabilecek misiniz?
          Siz o, sizi yanlış yönlendiren bürokratların kurbanı olacaksınız. Ama olan gariban çocuklarına olacak. Kaldı ki siz onların ailelerinin sırtına basa, basa ve onların destekleri ile oralara geldiniz.
         Dershanelere olan husumeti körükleyerek sizleri güç duruma düşürenler kimler acaba?
İnanınız bu sizin iktidarınızın sonu olabilir. Çünkü ben çocuğumun geleceği ile oynayanları asla affetmem onlarda affetmeyeceklerdir.
        Sırtındaki ceketi satarak çocuklarını okutmak isteyen garibanlarda çocuklarının üniversiteye hazırlanabilecekleri ve zengin çocukları ile aynı şartlarda okutabilecekleri, ortamı dershaneler sayesinde yakalayabilmektedirler.
Onlarda çocuklarının istikbalini söndürmek isteyenlerin, geleceklerini karartacaklardır.
     Sizi yanlış yönlendirenlere “Efendim çok iyi düşündünüz” Efendim çok iyi karar veriyorsunuz” “efendim çok güzel yapıyorsunuz” diyen yalaka bürokratlarınız sizin başınızı yeme kararı alan çakallardan farksızlar.
      Sizi iktidara taşıyanlara düşmanlık edenler, inanın huzur bulmayacaklardır.
 Kiminle cebelleştiğinizin, kime savaş açtığınızın ya farkında değilsiniz, ya da gözü karartınız sonunuzu hazırlıyorsunuz.
       Arkanızdaki fakir fukara, garip guraba ve adını söylemek istemediğim kimselerin desteği çekilirse, inanın sudan çıkmış balığa dönersiniz ve iktidar ömrünüz, balığın ömrü kadar olamaz.
       Diğer yandan boşlukta kalan, üniversiteye hazırlanamayan, hedefleri ortadan kalkan gariban çocuklarının bedduaları da sizleri yakar.
O çocukların hakkı, sizleri iki cihanda yalnız bırakmaz. Huzur vermez.
        Bu ülkede, disko açacağım diyenlere, bar açacağım diyenlere, genel ev açacağım diyen çakallara, izin veriyorsunuz da; ben çocuklarımızı ileriye hazırlayacağım, geleceklerini ufuklarını büyüteceğim, onları bekleyen tuzaklardan, dağdan, şehir eşkıyalarından ve çetelerinden koruyacağım diyen, dershaneleri kapatmaya kalkıyorsunuz.
       Kapatamazsınız efendiler.
   “Kapatır benim başbakanım. Dediğini çiğnemez benim başbakanım” diyen yalakalara kanmayınız. Aklıseliminizi kullanınız. Bu yanlış sizin, hem bu dünyada sonunuz olacaktır. Hem de geleceğini kararttığınız gençler nedeni ile öbür dünyadaki cehenneminiz olacaktır.
        Saygılarımla.               Mehmet KIZILASLAN  2013-11-27


11 Kasım 2013 Pazartesi

BİTİRİN PİYASALARI DA GÖRÜN GÜNÜNÜZÜ

                   

Efendiler piyasalarda iş yapan işletmelerin nereden bakarsanız bakınız yarısından fazlasının içi kof ve boş. Çokları günü kurtarmaya çalışıyor.
Vergi dairesine ve  SGK ya borçlarını ödeyemez olmuşlar.
Adam ödemek istiyor, ama çok önceleri faizlerin yüksek olduğu dönemlerde anaparaya dahil edilen, faizler yüzünden, SGK borçları tamamen ödenemeyecek hale gelmiş.
Birçokları da bu kurumlara acziyet belgesi verecek ama, arlarına gittiği için birçokları bu belgeyi veremiyor. Birçokları da böyle bir durumdan bile habersiz.
Adam Vergi dairesine borcunu ödemek istiyor. Kul hakkıyla Millet hakkıyla öbür tarafa gitmek istemiyor. “Taksitlendirin borcumu ödenecek hale getirin ödeyeyim” diyor.
“Yüzde 10 peşin öde kalanı taksitlendirelim”  diyor yetkili.
Adam “Bin liram var bunu alın taksitlendirin, zaten size olan başka taksitlerimde var aksatmadan ödemeye çalışıyorum, yardımcı olun bana” diyor.
Yetkili “Ben başka bir şey yapamam, verilen yetki buraya kadar” diyor.

Ey yukarıdaki tuzu kurular, aşağıdaki esnafın durumunu bilmeyenler. Tarımsal kalkınma kurumunda yeni işletmeler kurdurup işsizliği önlemeye çalışanlar; hibeler vererek yeni işyerleri açılması çalışmaları yapacağınıza; açık işyerlerinin borcunu 100 -120 taksite bölünüz. Hibe vermeyiniz. Ödeyebilecekleri taksitlere bölünüz.
Borç zaten faizin, faizi diye, diye katmerleşmiş, ödenmez durumdan çıkarmanın yolunu arayınız.
Ey yukarıdaki ekonomist geçinenler, siz bu ülkenin içine düştüğü durumu göremeyecek kadar bilgisiz ve beceriksiz misiniz?
Millet senin hibenle, teşvikinle olmak ve Millete kul hakkıyla ölmek istemiyor. Borcunu ödemek istiyor. Faizleri sıfıra yakın çektiniz. Neden milletin devlete olan borçlarını 100 -120 taksitin üzerine yayıp ta piyasaları rahatlatmayı düşünmüyorsunuz.

Diyelim E hacizleri yaptınız. Ne olacak piyasaların hali? Ne olacak piyasalarda dolaşan üç kuruşu da siz el koyduğunuz da?
Amacınız ne efendiler? Bağcı dövmekten yorulmadınız mı?
Bu ülkenin üreteninin hayatından bezdiğinden haberiniz var mı?
Kilitleyin piyasaları, kapatın küçük işletmeleri, rahatlayın bakalım.

Bir gün bu çareleri üretemediğinizde, kapanıp giden işletmelerin vebalini çekemez hale geleceksiniz.
Allah rızası için, şu Devlet sektörünün, özel sektöre, esnafa, köylüye, sanatkara, hasılı üretene, düşmanlığını bitiriniz.
Üreten olmazsa, yakında o devlet sektöründekilerin maaşlarını karşılıksız basacağınız paralarla ödemek zorunda kalacaksınız.

En son e hacizlerin zamanlamasını da çok güzel planlamışsınız, Allah razı olsun sizlerden.
Nerede o Millete dair, üretene dair, çalışana dair nutuklarınız?
Yeniden söylüyorum. “Bu alacaklarınızı siliniz” deme gibi bir bencilliğimiz olamaz. Bu borçları, hibe ve teşvik diye karşılıksız vereceğiniz fonları kullanarak 100-120 aya bölerek borçlu olanları rahatlatarak yaşama ve ödeme heyecanı yaratınız. Piyasaları rahatlatınız.

Kimse ama hiçbir kimse Devlete olan borcunun, Kul hakkı, Millet hakkı, olduğunu bilmiyor değil. Ödemek istiyor borçlarını, borçsuz işine devam etmek ve huzurlu sona ulaşmak istiyor.
   Ettiğiniz ve edeceğiniz e-hacizler, önce yarısı borçlu olan esnafı, sonra piyasaları, en sonrada kimi bitirir bilmem.
Çare bulun efendiler bu gidişe, bu gidiş hayırlı bir gidiş değil. Sizin amacınız yaşatmak olmalı öldürmek ve bitirmek değil…
                       Mehmet KIZILASLAN 2013-11-11

  

2 Kasım 2013 Cumartesi

ADAYLARINIZ NASIL OLMALI

    
                             
Nazilli, Aydınını en özel ilçesidir. İlklerin başladığı ve en iyilerin olduğu bir yerdir.(eskiden).
Kurtuluş savaşına baktığınızda Yunan ordusunun, Nazillide Demirci Mehmet Efe ve kızanları tarafından, önünün kesilmesi, Ankara’ya zaman kazandırmış. Nazilli Kuvvayı Milliyesi, Ankara’nın toparlanmasına yardımcı olmuş. Belki de var olmasının sebeplerin başında gelmiştir.

 O cumhuriyetin İlk günlerinde, parasız, yoksul, yorulmuş ama idealleri olan, dimdik duran, Ankara’ya 300 000 Altın gönderen Nazillidir. (Demirci Mehmet Efe aracılığıyla)
Osmanlı dönemine de baktığınızda Osmanlı sarayının, zeytinleri, zeytinyağları, inciri, narı, Nazilli’nin dağlarından gitmiştir.
 Nazillinin dağları efelerin hasını beslediği gibi, Osmanlı sarayının da beslemiştir.
 Nazilli, ürünün iyisini, gıdanın doğalını, Adamında, kadınında, hasını yetiştirmeyi bilmiştir.

Adamında, kadınında, hasını dedik ya, yine bilinçaltımız getirdi bizi siyasetin içine. Efendiler, eskilerin deyimiyle seçim sathı mahalline girmiş bulunmaktayız.
Parti yetkilileri, sizlere sesleniyorum. Öyle şahısları belediye başkanı adayınız olarak ortaya çıkarınız ki; sadece yandaşlarını değil, Şehrimizin tamamını sınıf atlatacak projeleri olsun.
Sorduğunuzda insanımıza, şehrimize termal enerjiyi nasıl kullandıracağına dair fikri olsun. Çalışmaları olsun.
Yandaşlarına para kazandırmak yerine, şehrin bütün tesisatlarını galerilerin içine nasıl alacağına dair bilgisi olsun.
Şehrin imarından tutunuzda, tarımsal alanların dahi imarı konusunda bilgisi olsun. Üç beş iş bilir yandaşa, şehrin imarını, geleceğini teslim etmesin. 
Bizim termal sularımızın, Orman ürünlerinin işlenmesinde gerekli olan minerallerin bulunduğunu bilsin.  Şehrimizde buna yönelik fabrikaların kurulmasına öncü olsun.

Nazilli’mizde üretime dayalı fakültelerin açılmasının önemini kavrasın (Mühendislik fakülteleri). Yeni açılacak bölge hastanesinin yanına Sağlıkla ilgili bir fakültenin (Tıp Fakültesi) açılmasının önemini bilsin ve bunu getirebilecek gücü olsun.
Hasılı, Nazilli’mize bir Üniversite getirebilecek gücü olsun.

Kadınımızın, köylümüzün, sanayicimizin, esnafımızın, sanatçılarımızın, ürünlerini sergileyebilecekleri, emeklerinin karşılığını alabilecekleri,  sürekli fuarcılığın nasıl yapılabileceğini bilsin. “Düğün salonlarını bize kültür merkezi diye yutturmasın”

Büyük beyinli, ufku geniş vizyonu büyük, kaliteli, kültürlü, söylediğimiz gibi Nazilli’mizi yine ilklere, en iyilere, en güzele taşıyabilecek kapasitede adaylarınız olsun.

 Başta söylemiştik ya bizlere, çocuklarımıza, artı değer kazandırabilecek, “İşte bu şehirde yatırım yapılabilir” “işte bu şehirde iş kurulabilir” “işte bu şehirde yerleşilebilir” denecek hale getirebilecek, fikirleri, projeleri olsun.
 Benim şehrimde termal kuyular var, yararlanamıyoruz.
 Benim şehrimde eskiden evlerimizin musluğundan belli saatlerde akan, iyi sular vardı, şimdi parayla satın alıyoruz.     
 Benim şehrimdeki garibanlar, Toki den yararlanamıyorlar.
 Benim şehrim kan kaybetmesin, göç vermesin.
 Benim şehrimin battığından , yetkililerin haberi olsun.

Aydın Nazilli arasındaki verimli arazilerin üzerinde en az yirmi tane satılık levhası okuyorum. Dünyanın en verimli bu topraklarında insanlar acaba bu toprakları neden satılığa çıkardılar?  Sorusunun cevabını araştırıp, çözüm üretecek, insanının önünü açabilecek, adaylar çıkarınız.
Dünyanın her yerinde, Nazilli de doğmuş, bilim insan, kültürlü eğitimli kişiler var. Bunları zaman, zaman misafir edip, fikirlerini alacak, onlardan yararlanacak adaylar çıkarınız.
Dünyanın dört bir yanında tanıdıkları olan, Ankara’da, İstanbul’da yararlanabileceği, yardım alabileceği, çevresi olan. Vizyonu geniş, Herkesle barışık, adaylar çıkarınız.

 Ha birazda, bu kadar özelliğe, güzelliğe rağmen, burnu büyük olmayan, kolay ulaşılabilen, güzel yürekli, kini olmayan, sevgi dolu, insanın hası, başladığı işi muhakkak bitiren, tutuğunu koparan, sözünün eri, adaylar çıkarınız.

Ey Millet sizlerde böylesi bir adaya, oylarınızı vereceğinizi biliniz, söyleyiniz, dillendiriniz, anlatınız. Aksi halde, değil çocuklarınıza, sizlere bile yetmeyecek bir köyde, yaşamaya hazırlanınız.  Saygılarımla.
                                       Mehmet KIZILASLAN 2013-11-02