Bir gönderiyi izledim face te,
hayretlerde kaldım. Fare sanki annesiyle oynar gibi kediyle oynuyor.
Bir başka paylaşım da kumru,
kediyle, sanki dalga geçiyor, şakalaşıyor. Hepsi çok mutlu.
Bu her iki kısa filmde, kedinin
tabiatı değişmiş. Kimyası farklılaşmış. Alışkanlıkları tabuları yıkılmış sanki.
Yemesi gereken fareyi ve kumruyu yemiyorlar, onunla oynuyorlar.
Yadırgadım mı?
Evet yadırgadım.
Ama sonra birde etrafıma baktım.
Bizdeki değişiklikleri düşündüm. Asıl değişen bizlerdik, hepimizdik. Ve
farkında değildik bu değişmelerin.
İnsanlar zaman içindeki
alışkanlıklarını doğrularını ve işin garip tarafı ahlak ve karakterini nasıl
değiştirebilirler ki? Bunu bile düşünmedik.
Ilık suya atılmış ve altından
yavaş, yavaş ısıtılan kurbağalar gibiydik hepimiz. Rehavet le, uyuşukluk içinde
yattık suların içine. Bir süre sonra haşlandık, yandık farkına varamadık.
“Haksızlıklar karşısında susmak,
dilsiz şeytan olmaktır” Hadisi şerifini unuttuk.
Dürüst olmayanlara karşı tavır
almanın insanlık gereği olduğunu unuttuk.
Peygamberlerin tek başlarına
mücadelelerini ve başına gelenleri unuttuk.
Onların başlarına gelenlerin
milyonda birinin bizim başımıza gelmesinden korktuk.
O adaletiyle ünlü Osmanlının
torunu olduğumuzu söylerken onların yüzde biri kadar adil olmayı istemedik.
Mertliği ile ünlü atalarımızın
binde biri kadar, mert olmayı beceremedik.
Övündüklerimizin neredeyse tamamı
patates gibi toprağın altında kaldı. Onlardan ders almayı beceremedik.
Ne oldu bize neden böyle olduk?
Eskiden babalarımız bizlere helal
lokma yedirmek için, her türlü zorluğa göğüs gererlerken, Namussuzun, hırsızın
ve adaletsizin karşısında dik dururlarken; Bizler neden bu kadar ikiyüzlü ve riyakâr
olabildik.
Nedenini hiç düşündük mü?
Daha önceki yazılarımda İslam
halifelerinin göreve başlamadan önceki mal varlıklarının tamamını, görevleri süresince
bitirdiklerini, birçoğunun, sırtındaki elbiseden başka elbiselerinin
kalmadığını yazmıştım.
Şimdiki Müslüman’ım diyen
siyasetçilerin ise göreve başladıktan sonra mal varlıklarını yüzlerce kat
artırdıklarını yazmıştım.
Hangisinin doğru olduğunu, hangilerinin gerçek Müslüman olduklarını
düşünmenizi sağlamaya çalıştım.
Dostlarım, hepimiz kolaycı ve
beleşçi olduk. Başımıza gelen her şey, hak etmediğimiz halde, edinmek
istediğimiz mal özleminden dolayı başımıza geldi.
Suçlu biziz. İslam’ı yeniden yorumlayınız diyenlerin ve yorumlayıp
hayatımıza sokanların oyuncağı olduk. Sizin önünüzü açarız İsrailin güvenliğini
artırın diyenlerin serserisi olduk.
Çünkü kolayı biz de sevdik. Hem
çalışmadan yemeyi sevdik. Hem de hak etmediklerimizi almanın suç olmadığı
örnekler gördük. Hoşumuza gitti beleşçilik.
Allahın istedikleri yerine,
çevremizdeki yobazların kolaycılığına meyil ettik.
Kimyamız değişti,
Alışkanlıklarımız değişti.
Tabularımızı biz kendi
ellerimizle yıktık, bunu başarı saydık.
Doğrularımızın yerine, çevremizde
yapılan hırsızlıkların cezasız kalması bizimde hoşumuza gitti. Belki bir gün
bizde çalabiliriz diye hoş gördük.
Bizler bazılarımız, hayvandan da
aşağı mahlûklar olduk. İşin garibi bu aşağılık olanları Uyanık, açıkgöz ve
başarılı saydık.
Biz kaybediyoruz. Kaybedeceğiz.
Kaybettik dostlarım. Adaletini yitiren
bir ülkenin bekası olmaz. Adaletini yitiren bir insanın cenneti olamaz.
Saygılarımla Mehmet KIZILASLAN
2014-12-24