27 Şubat 2017 Pazartesi

VAZGEÇİN BU BAŞKANLIK SEVDASINDAN


               Hiçbir zaman güçlüye ve güçlülerin piyonlarına teslim olmadım.
Hayatıma mal olsa da, Rüşvet yemedim ve vermedim. Zordan yana, azdan yana tavrımı koydum. Azınlık olmadığım halde, azınlıkların haklarını savundum. Uzlaşmayı, çözüm bulmayı ve insanları kazanmayı amaçladım.
Amaç memleketi kurtarmak sa, ve tek parti ile iktidar olmaksa, dar bölge seçim sistemini getirebilirsiniz. Milleti, Evet’ci, Hayır cı diye, kamplara bölmeyiniz.
Amaç iş yapmaksa, hangi girişiminize, dur denildi de siz durdunuz?
Hangi yapmak istediğinizi yapamadınız?
Hangi vatandaşınıza ceza vermek istediniz de veremediniz?
Olağanüstü hal yasası ile hangi kararınızı geçirmek istediniz de geçiremediniz?
Hangi kurumu kapatmak ya da açmak istediniz de yapamadınız?
Hangi özel işletmeyi cezalandırmak istediniz de cezalandıramadınız?
Hangi yargı organı üyesini bertaraf etmek istediniz de edemediniz?
Hangi partinin yöneticilerini ya da üyelerini cezalandırmak istediniz de cezalandıramadınız?
Hangi vatandaşı, makamlarınızda, eğlencelerinizde, gecelerinizde, resepsiyonlarınız da, kabul etmek istediniz de kabul edemediniz?
Aynı insanları, karar değiştirdiğinizde cezalandırmak istediniz de, cezalandıramadınız? 
Hangi insanı, zengin etmek istediniz de, bu Millet engelledi?
Hangi rakibinizi cezalandırmak istediniz de cezalandıramadınız?
Hangi devlet kurumunu, iktisadi işletmesini, hangi insana vermek istediniz de veremediniz?
Hangi yasayı çıkarmak istediniz de, çıkaramadınız?
Hangi uygulamayı yapmak istediniz de, yapamadınız?
Hangi suçluyu cezalandırmak istediniz de cezalandıramadınız?
 
Bu sorularımın bir tanesinde yapamadığınızı yazabilirseniz, benim kararım da evet.
Ama bu kadar yapabildiğiniz olmasına, yapamadığınızın olmamasına rağmen bile, hala daha fazla yetki istiyorsanız. Sadece sizden sonrakilerin iyi niyetlerinin olmayacağı korkusuyla Hayır diyorum. 

Bana garanti verebiliyorsanız sizden sonra gelenlerin sizin kadar iyi niyetli olacaklarına, yine de evet diyeceğim.

Sizlerde çok iyi biliyorsunuz ki, Allah korusun başınıza bir iş gelse, İlk önce sizi o yanı başınızdaki sizi yanlış yönlendiren, şakşakçılarınız terk edeceklerdir. 
Ben yine burada, köşemde, hayatım boyunca, sizin iyi taraflarınızı anlatmaya, sizi korumaya çalışıyor olacağım.
Birileri diyor ki; senin korumana ihtiyacı yok, Sayın Cumhurbaşkanımızın.
Doğrudur koruyanların en hayırlısı Allah’tır. Onunla birlikte ben sizi bu gün alkışlayanların ve size yanlışlar yaptıranların, sizi ilk terk edecek olanların onlar olacağını söylüyorum. Ama benim, sizin yanınızda yer alacağımı sizi yaptığınız onca iyilikleriniz için sizi korumaya, sizi savunmaya, sizi anlatmaya, devam edeceğimi, söylüyorum.

Sayın Cumhurbaşkanım vazgeçiniz bu sevdadan. Allah korusun. Bu sevda bizi bölecek. Bu başkanlık sevdası onulmaz yaralar açacak insanımız yüreğinde ve kamu oyun da.
Dar bölge sistemli seçimi mi getireceksiniz, ne yapacaksanız yapınız. Bizde istemiyoruz koalisyon hükümetleri. Biz de istemiyoruz eli ayağı bağlı devlet yöneticileri.
Biz de istiyoruz insanımız yararına icraatlar. Bizde istiyoruz insan onuruna yakışır yaşam koşulları. Biz de istiyoruz, ileri, kalkınmış, demokratik bir Cumhuriyet de yaşamak.
Saygılarımla.         
                                   Mehmet Kızılaslan 2017-02-27



20 Şubat 2017 Pazartesi

DEVE GÜREŞLERİ VE İLKELLİK

    



               
Tarihin gerilerine doğru bir gidiniz. İnsanların, hayvanlarla, arenalarda mücadelelerini ve hayvanların hayvanlarla dövüşlerini, çeşitli şekillerde görürüz. Daha dün horoz dövüşleri ve bahisleri alenen ve yasaksız yapılıyordu. Bugün yasak, ne değişti de horoz güreşlerini yasakladılar acaba?
Horozlar birbirlerinin gözlerine acımasızca saldırdıkları için olsa gerek, kan revan içinde kalan horozların durumlarına yetkililer, insanlar acıdılar. Yetkililer müdahale ettiler, yasaklandı.
Bu gün ise yine alenen ve yasaksız deve ve boğa güreşleri yapıyorlar. Onlar henüz çok az kan revan içinde kaldıkları için mi izin veriliyor?  Henüz kansız yada kanın azlığından mı yasak değil?
 Kimileri hayvanları dövüştürmenin ya da güreştirmenin normal olduğunu söyleye dursun. “ Onlar benim sesiz kullarımdır” diyen bir yaradan var. Ağzı olup konuşması olmayan, ya da konuştuğunu anlayamadığımız develeri ve boğaları eziyet ettiğimiz için bizden hesap soracak bir yaratıcımız var bizim.
 Meydana sürdüğümüz develer güreşmezlerse  taze bir dişi deveyi önlerinden geçiririz güreşmelerini sağlarız.
Ey sizler, develeri, boğaları ve çeşitli, hayvanları dövüştüren, güreştirenler. Ve sizlere dur demeyen ve hatta önder olup bu organizasyonu yapan yetkililer. Allahın sesiz kullarını onların istekleri dışında güreştiren ya da dövüştüren sizleri affedecek mi sanıyorsunuz?  
Hayvanları üzerek kazandığınız paraların helal olacağını mı sanıyorsunuz?
Kazandığınız bu hartam paralarla hayır yaptığınızda kabul olacağını mı zannediyorsunuz? Ey gafiller ey haram ve yasaklar üzerinde düşünmeden para kazanarak onlarla hayır yaptıklarında makbul kul olduğunu zanneden zevatlar. “B..k la yapılan, sidikle yıkılır” biliyor musunuz?
İçki içmediğinizi millete her dem gösterdiğiniz halde, ölülerin başında okuduğumuz, ama diriler için yaşanması gerekenleri anlatan Yasin suresi takımımız kazansın diye her maçtan önce okuyanlar. Deve güreşlerinde arenaların kenarlarının meyhanelerin aleni açık uygulanması haline geldiğinde sevabınız artacak mı sanıyorsunuz?
Böylesi bir pislik içinde kazanılan paranın helal yerlere harcanmasının pislikleri temizleyeceğini mi sanıyorsunuz? Yanılıyorsunuz.
Suçlusunuz.
Çoluğun, çocuğun önünde hayvan dövüştürmek ve güreştirmekten, suçlusunuz.
Oradan, haramdan kazanç temin ettiğinizden suçlusunuz.
Gelecek nesillere daha kötülerini (köpek dövüşü) yapabilecekleri mesajını verdiğiniz için suçlusunuz. Orada içilen içkilerden sonra güvenliği sağlayamadığınız için suçlusunuz. İşlenen cinayeti engelleyemediğiniz için suçlusunuz.
Dilim varmıyor daha ağırlarını söylemeye ama sizler bunları iyi niyetle yapıyorsunuz değil mi? “ Cehennemin yolu iyi niyet taşları ile örülüdür”
                           Mehmet Kızılaslan 2017-02-20


14 Şubat 2017 Salı

KALKINMIŞLIĞIN GÖSTERGELERİ




 Ülkelerin kalkınmışlıklarına, ya da geri kalmışlıklarına işaret eden, çeşitli kriterler vardır.  Bu kriterlerden bazıları şunlardır.
1-Diğer ülkelerin vize istemelerinin azlığı kalkınmışlığına, çokluğu geri kalmışlığına işarettir.
2-İhraç ürünleri teknoloji ürünü ise kalkınmışlığına, değilse geri kalmışlığına işarettir.
3- Kadınların ve çocukların ölüm sebepleri, cinayet ya da yetersizlikse geri kalmışlığına, değilse kalkınmışlığına işarettir.
4- Ülkenin alacak ve borç dengesi açık veriyorsa geri kalmıştır. Fazla veriyorsa kalkınmıştır.
5-Arge (araştırma geliştirme) ye ayrılan bütçelerin çokluğu gelişmişliğine değilse geri kalmışlığına işarettir.
6- Milli gelirin kişi başına düşen dilimin inin o kişinin gerçek geliri ise gelişmiliğine değil se geri kalmışlığına işarettir.
7- Zenginle fakir arasındaki gelir farkı uçurum halinde ise geri kalmıştır değilse fark çok az ise kalkınmışlığına işarettir.
8- Ekonomisinin, lokomotifi inşaatsa, geri kalmışlığına, sanayi ürünleri ise kalkınmışlığına işarettir.
9- Yaşam standardının yüksekliği gelişmişliğine ilkelliği geri kalmışlığına işarettir.
10- İş kazalarının çokluğu geri kalmışlığına, azlığı kalkınmışlığına işarettir.
11- İhracat ürünlerinde katma değerin çokluğu kalkınmışlığına, azlığı geri kalmışlığına işarettir.
12- Faili meçhullerin çokluğu geri kalmışlığına, azlığı yada yokluğu kalkınmışlığına işarettir.
13- Üretimin çokluğu kalkınmışlığına, yokluğu esirliğine işarettir.
14- İnsan sağlığına verilen önem kalkınmışlığına, değilse geri kalmışlığına işarettir diyeceğim, ama Küba aklıma gelince bu maddeyi bu kategoriye sokmak istemiyorum. Küba da insan hayatı çok ama çok önemli, ama kalkınmışlık tartışma konusu olabilir.

Aklıma geldiği kadar kalınmışlık ve geri kalmışlık göstergelerini ayazmaya çalıştım.
Bizi kıskanan!. Avrupa ülkelerini düşününce neden kıskandıklarını anlamakta zorlanıyorum. Bir ülke düşününüz, sanayi ürünleri değil de ülkenin taşı toprağı madeni mermeri işlenmeden satılırken, gökdelenleri tavırları arazileri ile birlikte pazarlanıyorsa. Birileri de “topraklarını mı götürecekler, bizde Avrupa’dan bina alabiliyoruz.” Diyorlar sa, söyleyecek sözüm kalmıyor.
Ben biraz tutucuyum bu konuda, Allahın ürettiği, toprak hiçbir yabancıya satılmamalı. Madenler ise en son teknolojilerle, en büyük katma değerlerle işlendikten sonra ihraç edilmeli. Ve karşılık olarak da para alınmamalı, yine Allahın ürettikleri ile takas edilmelidir. Burada anlatmak istediklerimi anlamakta birçoğunuz zorlanacaksınız.
Ama sizler lütfen yukarıdaki maddelere bakarak kalkınmış mıyız, değimliyiz anlamaya bari çalışınız. Saygılarım doğru tahlil edenleredir. Sevgililer gününüz kutlu olsun.
                               Mehmet Kızılaslan 2017-02-14


6 Şubat 2017 Pazartesi

VEKİL ÖRNEKLERİ VE ASİLLER





         “Nazilli’nin il olması taraftarı değilim. Mevcut statüden geri dönülmez. Hükümetin programında böyle bir şey yok, olursa bunu ilk açıklayan ben olmak isterim”
         Bu söz Aydın AK Parti Milletvekili Sayın Abdurrahman Öz e aitmiş. Okuyunca şaşırdım.
Ne günlere kaldık ya Rabbim dedim.
         Bu Sayın vekilin dil sürçme olayı değil. Bu vekâletini aldığı, ülkenin Otuz ilinden büyük olan Nazilli ilçesinde kendisine vekâlet veren, asillerin, düşünce ve isteklerine ters bir açıklamadır.
 Hiçbir vekil, Asillerin istek ve düşüncelerinin dışında, bir eylem ya da söylem yapamaz. Yaparsa, vekâletini verenler, onu azlederler. Vekâletini verenlerin böyle bir yetkisi yoksa eğer, Yukarıdakilerin vekili ise, bu vekilimize yukarıdakilerden dolayı oy verenler, bu sefer,  onu tekrar sıralamaya koyan, partilerine de oy vermeyebilirler.

Bir başka vekil var CHP Adana Milletvekili Elif  Doğan Türkmen 2016 yılı haberleşme giderleri, Bir Milyon İki Yüz Bin TL. Sözleri de şu şekilde."Divan üyesi olarak benden önce alınmış bir karar ile divan üyelerine verilen hakkı ben de kullandım." 

Yazık, demezler mi sayın vekile, Asiller “ Divan katipliği görevinde bu kadar israf ederseniz sizlere daha büyük görevler verildiğinde, kim bilir neler yapacaksınız?”
Bu hakkı, bu kadar kötüye kullanan bir başka Vekil daha var mı sayın Vekil.
Var Dokuz Milletvekili daha var. Faturaları Kırk Bin TL ile Üç Yüz Elli Bin TL olan. Bunların Beşi Ak Partili, Dördü CHP li vekil.
CHP Genel başkanına düşün bir görev vardı. Hemen bu sayı saymasını bilmeyen vekil, Elif  Doğan Türkmen’e, yaptığı bu israftan dolayı partisinden ihraç ederek, Milletin parasının nasıl korunacağını kendilerinin israfçı olmadığını, göstermeleri gerekirdi.
Takdir kendilerinin ama, koca bir fırsatı kaçırdıklarına inanıyorum.
Bu vekil de tekrar sıralamaya girerse, CHP nin israfçıların arkasında durmasından dolayı oy kaybı büyük olacağına inanıyorum.

İsrafa gelince konu, bir olay daha var bahsini yapacağım, bu ise tasarrufla alakalı, ama ne yazık ki kötü bir tasarruf. Çok kötü bir örnek.
         Ankara Üniversitesinde eğitim yılı başında, sözleşmeli olarak göreve alınan ve bir hafta öncesine kadar, çalışmalarından ve başarılarından dolayı teşekkür edilen, dört genç eğitimcinin sözleşmeleri tasarruf politikaları nedeni ile fesih edildi.
         Biliyor musunuz aldıkları ücretler ne kadardı bu bilim insanlarının? Dokuz Yüz’er TL.
Ankara Üniversitesinin yetkililerine sesleniyorum şimdi de “Yazıklar olsun sizlere. Bu eğitimci gençler, acaba ileride kadrolu olabilir miyiz diye sözleşmeli olarak işe, bu bedellerle giriyorlar. Eğitim yılı ortasında sözleşmelerini fesih ediyorsunuz. Bari bu genç eğitimcilerle dalga geçer gibi kendilerinden memnuniyetinizi bir hafta öncesinde belirtmeseydiniz.”

 Bu ülke dengesizler ülkesi oldu. Hiçbir şeyin ortasını bularak dengesini sağlayamadık. Bir tarafta, genç bilim insanının maaşını, Bin Üç Yüz Otuz kez aşan, asgari ücretlinin maaşını Sekiz Yüz Elli Yedi kez aşan, yani Bir asgari ücretlinin 71 yılda alacağı maaşı, haberleşme gideri olarak bir yılda harcayan bir vekil. Diğer tarafta Dokuz Yüz er TL, ödediği eğitimci gençlerin işlerine, tasarruf nedeni ile son veren, Ankara Üniversitesi.

Yazık bu ülkenin insanlarına.
Birde en başta bahsettiğim vekil var. Genel Merkez Vekili, Halkın, Milletin vekili değil. Halkın Milletin Vekili olsaydı, böylesi bir açıklama yapma gafletinde bulunmazlardı.
Takdir sizin okurlarım Saygılarımla. Mehmet Kızılaslan. 2017-02-06













1 Şubat 2017 Çarşamba

BAŞKANLIK SİSTEMİ VE TRUMP




              
Bu günlerde başkanlık sistemi konusunda, düşmanlık noktasına gelen açıklamalar had safhada. Hayırcılar, evet çilere, evet çiler hayırcılara, vatan haini demeye başladılar.
Bir yerlerde yanlışlık var.
Bu noktaya nasıl gelindi?
Kimler getirdi? 
Hedeflenen nedir? 
Kazançlı çıkacak olanlar kimlerdir?
Eğer referandum yapılır da, sonuç ne çıkarsa çıksın, açılan yaranın, oluşan tahribatın tamiri mümkün olur mu?
Bu soruların cevabını vermeden önce, başlıkta bahsettiğim Trump efendinin 11 günde yayınlamış olduğu 19, kanun hükmündeki kararnamelere, basından bir bakalım isterseniz. Bu efendi BAŞKAN. Ve Obama dan koltuğu devir aldı. Alır almaz İslam düşmanlığı için yaptıklarına bir bakınız. Beş yaşındaki, İran asıllı, Amerikan vatandaşı çocuğu beş saat boyunca hava alanında kelepçeli tuttu.
Beş yaşındaki bu Amerikan vatandaşı olan çocuk ülke için tehlike arz ediyormuş. Sadece Trump değil, yardımcıları da aynı yönde açıklamalar yaptılar.
Neden?
Çünkü, Trump seçti, o yardımcılarını. Onun aksi bir görüş açıklarlarsa görevlerinden olurlar. ABD de henüz eyalet savcılarını kendisi seçmediği için olsa gerek, birçok eyalet savcısı Trump aleyhine kararlarını açıkladılar.
Vatandaşlar sokaklara ve havaalanlarına döküldüler. Trump un genelgeleri aleyhine.
ABD yasaları gereği ABD vatandaşlarının tamamı sokaklara dökülseler de, Trump un yaptığı yasal değil mi?
Yasal ama İnsani değil.
İnsani olmaması, vahşi olması, kendi kökleri de göçmenliğe dayanan, eşinin kökleri de göçmenlik den gelen, Trup u engelliyor mu?
Hayır.
Trump’un tüm yaptıkları yasal, yani kanunlara uygun.
Peki Obama zamanında bu yasalar var mıydı?
Evet vardı.
Peki o neden böylesi etik olmayan, insancıl olmayan, ama yasal olan, genelgelerle ülkeyi yönetmedi?
Çünkü Obama Trum’dan  biraz daha insaniydi, çok değil, birazcık daha insani.
Demek oluyor ki, yasalar, kanunlar, başkanlık sisteminde, birazcık daha iyi insanların elinde daha insani, biraz cık daha katı, acımasız, ama ABD çıkarlarını savunuyorum diyen, birisinin elinde, ülkeyi değil dünyayı dehşete düşürecek noktalara gelebiliyormuş.
Anayasa değişikliği, inşallah Referanduma sunulmaz. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan mükemmel bir insan olabilir. Ya azıcık daha kötüsü Trump gibisi, ondan sonra Başkan seçilirse?
Bırakınız ülke bütünlüğünü, Dünya barışı bile tehlikeye düşebilir.
Benimkisi sadece sesli düşünmektir. Ne benim gibi düşünenler, ne de benden farklı düşünenler Vatan hainidir.
Ben statükocu değilim. Yenilikten yana oldukça radikal düşünceleri olan birisiyim.
Ülkemin çok daha acil yeniliğe ihtiyacı var.
Özellikle döviz kurları ile oynayanların, terör odaklarını destekleyenlerin, rüşvetçilerin, adaleti saptıranların, vergi kaçakçılarının, torpilcilerin önünü 6 ay gibi kısa bir sürede kesecek ve kökünü kurutacak; ülkeyi huzura kavuştururken, sabit gelirlilerin alım gücünü Yüzde yüz artıracak, vergi gelirlerini beş katına çıkaracak. Üretimi şahlandıracak bir yöntem öneriyorum. SATIN ALAN SADECE YÜZDE ON ÖDER yasası ile, paranın kayıt altına alınmasını öneriyorum.
Referandumdan çok daha etkili ve hayırlı bir sistem öneriyorum. Bu sistemi yasalaştıran hükümetler, 50 yıl iktidardan inmez. İddialıyım.
Yapmayın bu anayasa değişikliğini. Yapmayın referandumu.
Koalisyonların olmadığı, sürekli tek partili hükümetlerin kurulduğu, sistem mevcut, parlamenter yapımızda da mümkün ve çok kolay.
Bu ülkeyi kamplara ayırmayın. HAYIR cılar, EVET ciler diye ikiye bölmeyin.
Satırlarımın başındaki sorduğum soruları da, sizler cevaplayınız lütfen.
Saygılarımla.           Mehmet Kızılaslan 2017-02-01