23 Eylül 2021 Perşembe

HİÇ BİR ŞEYİ YOK AMA GÖZÜ TOK

 

         

-Suyunuzdan içebilir miyim?

-Tabi ki kardeşim, elimdeki işi bitireyim oturun size çayda ikram edeyim.

Boya yapıyordum,  acele bitirsem olmayacak, bıraktım boyamayı ellerimi sildim, oturmasını istedim. Hemen iki çay koydum beraber içmeye başladık. Yüzüne baktığımda, bilge bir adamın izleri vardı yüzünde. Gülümsemek istiyor ama gülemiyor gibi bir ifade.

-Nasılsınız iyi misiniz?

- Teşekkür ederim siz nasılsınız? Sizi işinizden alıkoymayayım.

- Hayır dinlenmem gerekiyordu zaten. Eskisi gibi, çok çalışamıyorum artık. Bir sat çalışırsam bir saat dinlenmem gerekiyor. Nereden böyle sırt çantasıyla?

-Sıcak bölgelere doğru. Antalya’ya gideceğim.

- Böyle yürüyerek mi?

-Evet. Merakım artmıştı. Bakışlarımdan anladı soracağımı. Devam etti sözlerine. Ben hep böyle yürüyorum abi. Evim yok, işim yok. Hayata tutunamadım. Artık kışın sıcak bölgelere, yazın yaylalara doğru yürüyorum.

-Nerelerde yatıp kalkıyorsun?

-Her yerde, kuytu köşelerde, parklarda, cami bahçelerinde, nerede izin verirlerse oralarda yatıyorum abi.

-İzin verirlerse dedin?

-Evet abi Parklarda görüntü kirliliği yarattığım için polisler bekçiler izin vermiyorlar. Camilerde Ya yaptıranlar yada imamlar izin vermiyorlar yatamıyorum. Nasıl yani der gibi bakışlarımdan anlatmaya devam etti. Bir gün el ayak çekildikten sonra bir parkın bankına uzandım. Bekçi geldi burada yatamazsın dedi. Neden yatamayayım diye sorunca, otele git dedi. Otel param yok gidemem dedim. Burada görüntü kirliliği yaratıyorsun dedi. Şu ağacı kes o zaman dedim, bekçiye. Neden kesecekmişim dedi. Diğer ağaçlara göre dalları düzgün çıkmamış da ondan, o da görüntü kirliliği yaratıyor onu da kes o zaman dedim. Aptalca bana baktı. O zaman kenardaki banklarda yat bari dedi. Olmaz dedim burada daha güvendeyim, burada yatacağım dedim. Zorla kaldırdı beni.

-Cami içleri daha güvenli değil mi oralarda yatsan daha sağlıklı olmaz mıydı?

-Olurdu abi de, bir gün bir köy camisinde namazımı kıldıktan sonra oturmaya devam ettim. Neden oturuyorsun burada diye sordu imam. Yolcuyum bu gece burada yatmak istiyorum dedim. Olmaz camide yatamazsın dedi. Neden yatmayayım burasını Allah’ın evi demiyor musunuz, bende onun kulu olarak onun evinde yatmak istiyorum. Köy odanız yok, başka yerde yatamam bari bu soğukta burada yatayım, dedim. Olmaz dedi. Neden kardeşim ya diye zorlayınca. Bak şu dışarıdaki hacı bu camiyi yaptıran adam. O benim seni buradan çıkarmam için bekliyor dedi.

   Hacıya döndüm, siz mi çıkmamı, burada yatmama izin vermiyorsunuz deyince, evet dedi. Çıktım hava çok soğuktu, eksi kaçlardaydı bilmiyorum havanın soğukluğunu, dışarıda yattım sabah kalkınca ayaklarımın dizlerimden aşağısı yok gibiydi yokladım ikisi de yerindeydi.

 Ağlamamak için kendimi zor tuttum. Sen burada bekler misin biraz, gelen müşterilerle ilgilen lütfen, satış fiyatları üzerinde her ürünün, satış yapabilirsin dedim. Eve gittim hazır olan yemeğimden bir tabak koydum. Bir soğan, bir domates, bir ekmek doğradım tepsinin içine, yan masaya servis ettim. Ben biraz daha çalışayım siz yemek yerken, boya kurumasın izin verirseniz dedim. Sırtımı döndüm yemeğini rahat yesin diye, boyama işine devam ettim.

   Baktım ne getirdiysem bitirmiş. Yetmedi mi acaba diye düşündüm sordum

-          Yetmediyse daha getireyim mi?

-          Hayır abi artmasın, sebil olmasın, israf olmasın diye zorla yedim, artırmadım ben onları. Allah razı olsun.

-          Afiyet olsun kardeşim. Birer kahve içelim şimdi ve birazda konuşalım mı?

-          Olur, abi soracakların var değil mi?

-          Hayır, bir hikaye anlatacağım. Tolstoy’un kitabından bir can alma meleği Azrail’in hikayesini. Merak etti, anlattım. Anlattığım hikayede Tolstoy’la Can alma meleğinin ilk karşılaşmalarında birbirlerinden korkmaları vardı. Ben senden sende benden korkabiliriz ama yaradan izin vermezse ne sen bana, nede ben sana, hiçbir kötülük yapamayız. Kal benimle, size yatacak yer, iş ve maaş vereyim. Benim kardeşim ol, yoldaşım ol.

-          Yok abi, ben gideyim. Bu güne kadar, çalıştığım yerlerin Yüzde sekseni bana yatacak yer verdim karnını doyurdum diye maaş ödemediler.

-          Ben onlar gibi değilim, isterseniz deneyelim. Allah seni bana sınav olarak göndermiştir belki.

-          Ben artık sınavlara da inanmaz oldum abi. Fakirler hem bu dünyada eziyet çekiyor hem de öbür dünyada çekiyorlar. Zenginler hem bu dünyada rahatlar hem de öbür dünyada.

-          Yapma bilmiyoruz öbür tarafı. Gel sıfırdan bir daha başlayalım.

-          Abi ben hiç artıdan başlamadım ki. Hep sıfırdaydım yine sıfırdayım, izin ver gideyim.

-          Teklif var ısrar etmeyeceğim kardeşim vardır bir bildiğiniz. Şunu al, Allah yardımcınız osun.

-          Almam abi, benim hiç param olmadı. İhtiyacım da yok. Hem de bu verdiğin para çok.

-          Olsun helal olsun kardeşim. Seni bu duruma düşürenler utansın. Allah yolunu bahtını açık etsin.

  Bu karşılaşma, benim bütün dengelerimi Allak bullak etti. Hiçbir yorum eklemeden dün başımdan geçen bir olaydı bu.

    Saygılarımla.        Mehmet Kızılaslan  2021-09-23

4 Eylül 2021 Cumartesi

KİRLETTİK DÜNYAYI

 

                                 

    Dünyayı kurtarma konferansları,  Akademik çalışmalar, Uluslararası iş birliğine çağırmalar, birbiri ardına devam ede dursun; insanoğlunun dokunduğu, değdiği, onun ellediği her yer, bozulmaya devam ediyor.

    Lütfen yazımın iki paragrafı masal gibi gelip sizi sıkmasın, okumaya devam ediniz.

     Bizler ilkokula giderken, sabah evimizden çıktığımızda, evlerinin bahçelerini süpürmeyi bitiren anneler, ablalar, nineler, evlerinin önlerini yani yolları da süpürürlerdi. Bizler her köşe başında çöp tenekeleri olmamasına rağmen elimizdeki çöpleri yol kavşaklarında bulunan varillere atmak için elimizde taşırdık.

     O evlerinin önündeki yolları süpüren analarımıza, bacılarımıza nenelerimize saygıdan olsa gerek o tek oyun alanımız olan toprak ya da Arnavut kaldırımlı yolları temiz tutardık.

    Yorulduğumuzda oynamaktan, neresine oturursak oturalım üzerimiz kirlenmezdi, sadece toz olur onu da elimizle iki silkeledik mi temizlenirdi elbiselerimiz.

    Gerçi,” çocukların kirlete bilecekleri hiçbir yer yoktur.” Kirletirlerse dünyayı büyükler kirletirler.

Büyüklerin, işlediği suçlardan, yaptıkları yanlışlardan hesap vereceği hiçbir merci yoktur. Bu onlara göre böyledir aslında. Dünyanın dengelerini bozan bu mantıktır. “Benden kim hesap sora bilir?”

    Dünyayı, maddi manevi kirleten mantığın tek sorunu, beyinlerine kazınan bu yanlış cümlededir.

    Ey efendiler Sizlerden,

Allah hesap sorabilir, zaman zaman Nuh tufanına benzeyen sellerle, Lut kavmine gönderdiği depremlerle, diğerlerine gönderdiği fırtınalarda helak ettiği gibi.

    Anlamayız belki, hepsi başka, başka yerlerde olduğundan ve bizlere ucu dokunmadığından, sıra bize gelecek diye düşünmeyiz. Allah kitabında demiştir “Siz kendinizi değiştirmedikçe sizlerin üzerinizdeki nimeti değiştirmem” ne demek olduğunu anladınız mı?

    Asıl hesap sorması gerekenler mazlumlardır aslında, Onlar hesabını; Kanunlar düzgün olduğunda, Savcılar cesur olduklarında sora bilirler.

     Kanunların düzgün olmayışı nedendir düşündüğünüz oldu mu hiç?

Kanun yapıcılar, bazı yerlerde Millet Meclisleridir. Bazı yerlerde, Krallar padişahlardır. Bazı yerlerde Başkanlar dır. Eğer bu kanun yapıcıları, İyi kaynaklardan beslenmiyorlarsa, bakınız burası çok önemlidir. Kaynaklar Maddi manevi kaynaklardan bahsediyorum; bu kaynaklar temiz değilse eğer, Yasalar temiz ve doğru çıkmaz. Doğru çıkmayan yasalar Dünyamızı kirletmeye devam eder.

    Suçlu kim diye sorduğumda, hepimiz, kendimizden başka herkesi suçlarız. Asıl suçlu bizleriz dostlarım. Yediden yetmişe dürüst ve Namuslu insanlar suçludur. Diğerleri zihniyetleri gereği yanlış yapıyorlar. Bizler zihniyetimizin gereğini yapmıyoruz.

     Elimizle, dilimizle ve en zayıf hali yüreğimizle kin bile duymadığımız; yanlış yapanlar meydanı boş buldukları için dünyamızı kirletmeye devam ediyorlar.

     Hani eskilerin deyimi ile dokundu mu, elledi mi, kirletti mi, derlerdi ya kız kaçırana, Şimdiki deyimi ile defalarca tecavüz etti mi diye soruyorlar ya; işte öyle bir şey.

  Onlar kendilerini dokunulmaz sanılanlar, Dünyamızı, hayatımızı, ve bizlerin geleceğimizi, kirletmeye, tecavüz etmeye devam ediyorlar.

    Dünyayı kirletenler, Fiili işleyenler değil, O fiil işlenirken ayağa kalkmayan sürünen bizleriz.

Hani şair diyordu ya şiirinde “

     Bana kefendir yatak sana tabuttur havuz

     Sen kıvrıl ben gideyim son peygamber kılavuz

     Yol onun varlık onun gerisi hep angarya

     Yüzüstü çok süründün ayağa kalk Sakarya.

             Saygılarımla 2021-09-04 Mehmet Kızılaslan.

Not: Bu gün kurtuluşunu kutladığımız Sarıgöl ve diğer yerleri kurtaranların, başta Mustafa Kemal  Atatürk ve arkadaşlarının Ruhları şad olsun. Bizlere de Dünyayı kirletenlere karşı Allah Cesaret versin.