27 Mayıs 1960 Tarihinde
“Bugün demokrasinin içine düştüğü
buhran ve müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek
maksadıyla Türk silahlı kuvvetleri memleketin idaresini ele almıştır. Bu
harekata silahlı kuvvetlerimiz, partilerin içine düşükleri anlaşamaz durumdan
kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında
en kısa zamanda adil ve serbest şeçimler yaptırarak idareyi hangi tarafa mensup
olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş
bulunmaktadır.”
27 mayıs sabahı radyodan okunan bu bildiriyle Türkiye,
yepyeni bir günle beraber, yepyeni bir döneme de uyandı. Kendilerini milli
birlik komitesi olarak adlandıran, silahlı kuvvetler hiyerarşisinin dışında
kurulmuş bir askeri komitenin gerçekleştirdiği darbeyle DP iktidarına son
verildi.
Öncelikle Darbelerin her türlüsüne “Kim
yaparsa yapsın, en güzel sonuçlar alınsa dahi” karşı olduğumu bildirmek
isterim.
Medeni insanlar, kendi
kendisini yönetme yeteneğine sahip olmak zorundadır.
Yönetenlerinde, şeffaf, açık,
demokratik tüm kurallara uyar, Yasama, yürütme, yargı erkinin bağımsız ve
tarafsız olduğu durumu ayakta tutması kaydı ile yönetme mecburiyeti vardır.
Ülkemde, İyi parti başkanı Meral
Akşener, Rize’de saldırıya uğruyor. Sayın Cumhurbaşkanı, Erdoğan, "Daha
neler olacak, neler. Bunlar iyi günler" cümlelerini kullanıyor.
Ülkemde, sükûnet, itidali, barışı,
kardeşliği ve can güvenliğini sağlamak mecburiyeti olan en üst makamdaki, Sayın
Erdoğan, daha önce de Çubuk’ta cenaze merasiminde saldırıya uğrayan CHP lideri sayın Kılıçtaroğlu için “Olay tüm
boyutlarıyla soruşturulmaktadır. Şiddeti asla tasvip edemeyiz” dedi. Fakat Erdoğan açıklamasında Kılıçdaroğlu'na
"geçmiş olsun" dememişti.
Diğer taraftan Organize suç örgütü lideri
olduğu devlet tarafından söylenen, Sedat Peker’in videolarında yaptığı
açıklamaları hiçe sayarak, İç İşleri Bakanı Sayın Soylu nun arkasında olduğunu
da açıklamayı ihmal etmedi.
Sorum şu, Nereye gidiyoruz?
“Kardeş kavgasına meydan
vermemek” Devletin bütün kurumlarının görevi olması gerekirken, Devletin Sayın Cumhurbaşkanı’nın
tavrı ve sözleri; Sayın içişleri Bakanı’nın
hakkındaki iddiaları göz ardı etmesi biraz ilginç değil mi?
Ne yapması gerekirdi?
Muhakkak Görev verdiği, Bakanlarının arkasında olacaktır ama,
haklarındaki iddialarında soruşturulması için gerekenin yapılacağını dilinin
ucu ile bile söyleye bilirdi.
Bunu yapmıyorsa amacı nedir?
Biz niyet okuyucu değiliz, ancak gelişmeler
kamuoyunu korkutuyor. Kamuoyu kardeş kavgasının önünün açılmaya çalışıldığına
dair endişe içindedir.
Derin devlet geçmiş dönemlerde muhalefetin
sesine kulak vermek şöyle dursun, o sesi kesmek için şiddetlerde bulunmuştur.
Bunun kanıtları Faili meçhul cinayetlerdir.
Demokratik Devlet, faili meçhul cinayet ve
olay bırakmamak ve faillerini bulmak zorundadır. Fail bulunamıyorsa, derin
devletin bu işlerin içinde olduğunu kamuoyu düşünür. Bu düşünceyi kamuoyunun
kafasından silmek Demokratik devletlerin görevidir.
Nereye gittiğimizin korkusunu endişesini
silmek, kim tarafından, ne şekilde olursa olsun kardeş kavgasını Ülkem de yaşamamak
için provokasyonlardan uzak durmak hepimizi n görevidir.
Saygılarımla. Mehmet Kızılaslan 2021-05-27