SEVGİ SAYGI VE AŞKA DAİR
Bu
yazımın sevgiye, saygıya ve aşka dair olmasını istedik. Bahar gelmişti ya hani,
mevsime uymak gerekliydi. Birde Gazetemizi seneler sonra okuyanlar olursa eğer,
yazılar bayatlamamalı ve onlarca yıl sonra bile okuyanlar için tazeliğini
koruyor olmalıydı.
Karar
verdik Sevginin, Saygının ve Aşkın literatürdeki anlamlarından bahsetmeyecektik.
Olağan üstü bir sevgiden, saygıdan ve insanları bu mevsimde saran aşktan
bahsedecektim.
Seneler
sonra bile birçok insan kendisinden bir bölüm bulmalıydı yazımda.
Bu bizim
yazımızdı ve bahsettiğim aşk, sevgi ve saygı ile, aşığını özgürleştirmeli, onu
yaşayan herkes kendisini buldukça, sevmeyi, öğrenmeliydi.
Söyledim
ya mevsim bahardı, aşk bahardan etkilense bile, sevgi ve saygı ne mevsimlerden,
ne de yaştan etkilenmemeliydi.
İnsanlar aşklarını,
sevgilerini birbirlerini haykırarak söyleseler bile, birçok kimsenin bilmelerini
istemeye bilirler. Bu çok doğaldır, onların sevgileri, başka kimseleri
ilgilendirmez ki.
O sır
sadece kendi aralarında değildir. “Allahın sessiz tanıklığında sürmekte ve bu
onun izniyle ve şahitliğinde devam etmektedir.” Hiçbir yaprak ondan izinsiz düşmüyorsa eğer, hiçbir sevgi ve saygı
da kalplere ondan izinsiz giremezdi.
Birlikteliklerimizde, genellikle mesafeler bırakmayız. Saygıyı ihmal
ederiz. Bunu da “aşkımızın sevgimizin
büyüklüğünden” olduğunu söyleriz.
Sevgiyi,
sevgiliyi yüreğimizde tutmayı, onu tutsak almayı, Sevgimizin aşkımızın çok özel
olduğunu söyleyerek değerlendiririz genellikle.
Oysa sevgi, Cennetin rüzgârları
arasında özgürce, doyasıya dans edebilmek gibi bir şeydir. Orada çok özel saygı
vardır.
Birbirimizi
çok sevmeliyiz ama onu kendi istediğimiz şekle sokmamalıyız.
Kendi potamızda eritip, kendi kalıplarımıza dökmemeliyiz. Eğer
tamamen bizim istediğimiz gibi olursa sevgilimiz, yaşantımızda sürprizler olmazdı
herhalde değil mi?
Aynı şeyleri yapan iki ayrı insan olmaz mıyız
acaba? Öyle olunca saygı kalır mı?
Bırakın aşk ruhunuzun kıyılarına vuran özgür
dalgalar gibi olsun. Bizi canı istediği gibi istediği zaman sarsın.
Bırakalım
sevgilimizle ikimizin de ayrı, ayrı özgürlük alanları olsun.
Çevremize baktığımızda, biri,
diğerinin gölgesinde kalmış, iki ulu ağaç görebilir miyiz?
Sevmek sevgiliyi
büyütmektir. Sevgili büyüdüğünde, sevgi nasıl olsa büyümez mi?
Sevgiliyi esir almak, baskı altıda
tutmak, kendimize benzetmek değildir, sevgi.
Hangi sevgi, saygısız ve tek taraflı devam
edebilmiştir ki?
Biz
sevilmekten önce, sevmeyi ve saygı göstermeyi öğrenmek, zorundayız.
Askta, Sevgide kaybedenler gibi, Beni ne kadar seviyorsun? Bana ne kadar
aşıksın? Soruları bile saygısızlıktır, sevgiyi yavanlaştırmaya, eksiltmeye
yetecektir. Biz hayatımızda bunu yapmayacağız.
Halbuki
Sevgilimi, ne kadar çok seviyorum, sayıyorum?
Ona ne
kadar çok huzur veriyorum, rahatlatıyorum?
Kendisi olmasına ne kadar izin
veriyorum?
Sevdiğimi ona ne kadar çok tekrar
ediyorum?
Değerlerine
ne kadar çok saygı gösteriyorum?
Diye, sormamız gerekmez mi?
Kendimizi değerli hissetmek için
kalabalıklara sığınmak ne kadar yanlışsa, sevgimize tanık aramak, ölçülere sığdırmaya
çalışmak da o kadar yanlıştır.
“Yalnızlığı tatmayanların, Sevgiyi, saygıyı
yaşama şansı da yoktur.” Diye düşünüyorum
Diğer yandan biz kendimizi de, sevmek
zorundayız.
Kendisini
sevmeyen ve yerden yere vuran insanla, sağlıklı ilişkiler kurulabilir mi?
O kendisini tüketirken bizi de tüketmez mi?
Peki! bu
kadar sorudan sonra, kendimizi severken, sevgilimizi yüceltirken, ona saygı
gösterirken, öyle güzel duygular saracak ki bizi; Sevgilimizi gölgemizde soldurmadan, onun özgürlüklerini kısıtlamadan,
günden güne mutluluğumuzun arttığını göreceğiz.
“Sevgilisini büyüten
aşık, kutsal yolda ilerleyen bir nur gibidir.” Sözünden hareketle, ölümsüz aşkı
bulmanın yolu, sevdiğimizi büyütmekle mümkündür.
Daha önceki
bir dörtlüğümde “Aşkın en büyükleri de,
en küçükleri de, Allah’ı bulacaktır” demiştim.
Şimdide
diyorum ki, “Büyük aşıklar, sevdiklerini
büyüttükleri için, Allaha daha yakın, diğerleri daha uzak mesafelerde
olacaklardır”.
Ha birde “El ele tutuşan gençlere düşman olan bir toplum, sevmeyi bilen değil, savaşı
körükleyen bir toplumdur.” Diyorum.
Hiçbir kimse
çevremizdeki şiddetten “ben sorumlu değilim” diyemez yüreğinde sevgiye, aşka
yer vermediği sürece.
Ölümsüz aşk
ve sevgiler, huzurlu, mutlu yaşamlar, diliyorum.
İsterseniz sevginizi, saygınızı ve ilişkilerinizi, bu
yazımdan sonra bir daha gözden geçiriniz.
Hepinize
Saygılarımı sunuyorum.
Mehmet KIZILASLAN 2014-05-26