29 Eylül 2016 Perşembe

İKİNCİ ÜÇÜNCÜ DALGA GELMEYECEK



       
15 Temmuz darbe girişiminden sonra, “tehlike henüz geçmedi demokrasi mitingine devam ediyoruz” söylemleri ile milletin, sokağa dökülmesinin de karşısındaydım. Bu gün ikinci, üçüncü dalga gelecek söylentileri ile toplumda kaos yaratılmasının da karşısındayım.
Çok iyi biliyorum ki, ülkemizin düşmanları hiçbir zaman yenildik kenara çekilelim demeyecekler.
Ancak toplumu zinde tutmak amacıyla piyasalarda kaoslara sebep olacak söylentileri yaymanın da düşmanca olduğunu düşünüyorum.
Vatan hainlerine karşı zinde olmak, uyanık olmak başka, piyasaları durgunluğa sevke eden ve toplumda paniğe yol açan tuzaklara alet olmak bambaşka şey.
15 Temmuz gecesi sokağa dökülen ve darbecilere ölümüne meydan okuyan Milletimiz önceden organize edilmişler miydi?
Hayır. O halde Hiç organize edilmedikleri halde, iç ve dış düşmanlara karşı topyekun, demokrasinin yanında yer alan, darbecilere ölümleri pahasına karşı koyan insanımızı, ikinci dalga geliyor, üçüncü dalga gelecek, sözleri ile korkutarak, ne yapmak isteniyor?
Fetö terör örgütünün gücünün yenilmez olduğumu anlatılmak isteniyor? Yoksa ABD, İngiltere ve Almanya’nın yenilmezlikleri mi işleniyor?
Hayır, bunların yenilebilirliğini biz kurtuluş savaşımızda görmüş ve bütün dünyaya göstermiştik. Burada amaç, piyasaları kilitlemek insanımızı ticaretten, alışverişten, üretimden ve yatırımlardan uzaklaştırmaktır. Hatta, 15 Temmuz gecesinde bazılarının yiyecek stokları yaptıkları gibi, gizli, gizli yiyecek stoku yaptırıp işgali bekletmektir.
Efendiler birçoklarınız, toplum psikolojisi ile olsa gerek, yapılan bazı şeyleri hiç sorgulamadan yaşıyoruz. Yaptığımız her hareket bir sonraki süreç içinde nelere mal olacak çok iyi düşünmek zorundayız.
Darbecilere karşı silahlı savaş kazanılmıştır. Artık ekonomik savaş zamanıdır.
Tekrar söylüyorum piyasaları zora sokacak her söylemden ve eylemden uzak durmak zorundayız.
Çocukluğumuzdan beri, TRT 1 de, Amerikan kovboy filmleri izleriz. Bu filmlerin sonunda ne kadar Kızılderili katliamı yapsalar da, onlar yani Amerikalılar, haklı ve güçlüdürler. Beyinlerimize bunu kazıdılar.
Bizlerde, iyi ya da kötü niyetli yaptığımız açıklamalarla, Fetö teröristlerinin ve arkasındakilerin yenilmezliklerini, insanımızın beynine işlenmesini sağlamayalım.
Yenildiler, yenilecekler, yeneceğiz. Çünkü biz her şeyden önce Yeni bir din yaratanlarla savaşıyoruz. Diğer yandan Allah Dinini bizimle birlikte koruyor.
Şimdi, sıra ekonomik savaşta. Hepimiz ama hepimiz yeniden üretim için, kalkınma için, ticaret ve tanıtım için, mücadele vereceğiz.
Diğer yandan 17-25 Aralık ve 15 Temmuz Darbe girişimini yapan Fetö Terör örgütü ve onu kullanıp, yöneten küresel irade, muhakkak boş durmayacaktır. Bizlerde elbette teyakkuzda ve uyanık olacağız. Darbe ve kargaşa uyarısı yapıyormuş gibi davranıp, korku ve panik yayanlara karşı da uyanık olmak zorundayız.
Ayrıca Fetöcü diye içeri atılan, suçu ispatlanmamış, fabrika sahibi kişileri, kontrollü serbestlik ve yanlarına gözlemci verilerek, bu firmaların üretimlerinin aksamaması için gereken yapılmalıdır. Üretim ve ihracatlarının aksaması ve işçilerin çıkarılması engellenmelidir. Kaş yaparken göz çıkarılmamalıdır.
Ekonomi, yeni işletmeler kurulmasından çok, kurulu işletmelerin üretimlerinin artırılması ve engellenmemesi ile daha kolay kurtarılır. Saygılar.

                          Mehmet Kızılaslan 2016-09-29   

22 Eylül 2016 Perşembe

YİNE, YENİDEN “DÜNYA BEŞ DEN BÜYÜKTÜR”

           

20 / 9 / 2016 Tarihinde 71. Birleşmiş Milletler genel kurulu yapıldı. Bahsini yapacağım konuşma, Cumhurbaşkanımızın konuşmasıdır.
Cumhurbaşkanımızın deyimi ile, “21. yüz yılın ilk çeyreğinde, insan oğlu, bilimin, teknolojinin, zirvesinde bulunurken, , Ortadoğu da, Suriye ve Filistin de çocukların, kadınların, insanların hunharca öldürüldüğünü ve  B.M. buna seyirci kaldığını söyledi.
Sadece Suriye de 600 000 insanın canına kıyıldığını, 12 Milyon insanın yerinden, yurdundan olduğunu, bunların 2 700 000 kişisinin ülkemizde olduğunu, ayrıca 300 000 ıraklı sığınmacının da ülkemizde olduğunu vurguladı.
B.M. vat ettiği 3 milyar dolar desteğinden,  ülkemize sadece 525 milyon dolarlık kısmının gerçekleşmesine rağmen; Türkiye Cumhuriyetinin sadece 2015 yılında, geri kalmış ülkelere, 4 Milyar dolarlık yardımda bulunduğunu söyledi.
Mülteciler için, Faturalı devlet harcamamızın 12 Milyar 500 milyon dolar olduğunu, sivil toplum kuruluşlarımızla, belediyelerimizin de aynı miktarda para harcadığını, söyledi.
Yani, Türkiye’nin mültecilere harcadığı paranın 25 Milyar dolara ulaştığını söyledi.
Buraya dikkatinizi çekeyim, satır arasında, “25 milyarlık harcamamızın karşısında, vereceğiniz 3 milyar doların lafı bile edilmez, bizim buna da ihtiyacımız yok”  anlamında bir konuşma yaptı.
“Siz sözlerinizi tutmadınız, dürüst değilsiniz.”  diye haykırdı. O devletlerin yöneticilerine, tabiri caiz ise, adam olmadıklarını söyledi.

Diğer yandan, hiç sesi çıkmayan ve genel kurulda konu mankeni gibi oturup kalkıp giden, diğer katılımcı, geçici üye statüsündeki, devletlerin idarecilerine de, “ Siyasetçi omurgalı olur. Sizler de biraz omurgalı olunuz” dedi.

En önemlisi de B.M. in beş daimi üyesinin, üçünün Avrupa’dan birinin Asya’dan birinin de ABD olduğunu, diğer 15 geçici üyenin hiçbir şekilde sözünün geçmediğini, anlatarak, bir çözüm yolu da gösterdi. Tüm üyelerin daimi üye olmasın gerektiğini, demokrasinin, insan haklarının ve uluslar arası hukukun bunu gerektirdiğini anlattı. Yetmedi, İki yılda bir, dönüşümlü olarak yönetilmesi gerektiğini söyledi.  
              24 Ağustosta Gaziantep’te 14 yaşında bir çocuğun, düğüne canlı bomba olarak patlatılmasının ardından 56 kişinin öldüğünü, yüze yakın vatandaşımızın yaralandığını bunun üzerine, Fırat kalkanı harekatıyla, Azez’den, Fırat’ın doğusuna kadar güvenli koridorun oluşturulduğunu bunun kalıcı hale getirileceğini anlattı.
İsrail ile düzelen ilişkilerin Filistinin güvenliği için kullanılacağını anlattı.
Sonuç,
Benim anladığım kadarı ile, “siz 5 ülke artık, Bir-leş-miş Milletler olarak istediğinizi yapamayacaksınız. Yirmi ülkenin yirmisi de, ya daimi üye olacaklar. Ya da ben 6. ülke olarak, onların hamiliğine soyundum haberiniz olsun” dedi.

İçinizden bazıları da, “dese ne olur, demese ne olur” diyorsunuz, biliyorum. Ama sizlerde şunu iyi biliniz ki, son 15 Temmuz, Fetö darbecilerlerine,  darbe yapan, bir Millet’in Cumhurbaşkanı olarak, gerekeni en iyi şekilde söylediğine ve söylediklerine de yapabilmesi için; Tüm Üniversitelerin, akademisyenlerinin, toplum bilimcilerinin, Uluslar arası siyasetçilerinin, hepsinin bu konuda, nelerin yapılabileceğine, bilimsel araştırmalar yapıp, toplumumuzun o seviyede bilinçlendirilmesine ihtiyacımız var. Çünkü bu uluslar arası barış  davası, sadece, Cumhurbaşkanımızın davası değildir. Tüm ülkemizin davasıdır. Saygılarımla.
                Merhmet Kızılaslan 2016-09-22

   

16 Eylül 2016 Cuma

ANAHTAR TESLİMİ FABRİKA



             

1999 Seçimlerinde “Nazillide, üç yılın içinde, 3000 işsizimize iş vereceğim dediğimde” anlamakta zorlanmıştı halkımız.
Nasıl yapacaksınız?
Nerede iş vereceksiniz?
Belediye fabrikamı kurar?
Dediklerinde.
Belediyemizin kiralık dükkanları var mı? Var.
                  Kiralık Fabrika binaları da olacak. Ve sembolik rakamlarla, Bir lira gibi bir bedelle kiraya vereceğim. Demiştim.

 Denizlide yirminin üzerindeki sanayici ve iş adamı ile görüştüm. Size, konfeksiyon fabrika binası hazırlasam, Denizlide dokuduğunuz, baskısını yaptığınız kumaşları, Nazillimizde keser biçer ve diker misiniz? Mamul hale getirir misiniz?
Benim Yerli halkıma, kendi profesyonel elemanlarınızın dışında,  size tahsis ettiğim binalarda, iş verir misiniz?
Söyledikleri söz şu olmuştu.
Bize bina değil 5 er dönüm arazi tahsis edin biz kendi binalarımızı yaparız. Denizlide arazi artık çok büyük sorun oluyor. demişlerdi. Elemana gelince tabiî ki, Nazilliden işçi çalıştırmamız çok daha uygun olur. Profesyonel elemanlarımız en fazla 20 kişi olur gerisi Nazilliden olur. Demişlerdi.

Seçildiğimde, en az 30 adet, 5000 metrekare fabrika arazisine 1000 er metre kare fabrika binası yapıp, 100 er işçi çalıştıracak müteşebbise sembolik rakamlarla kiraya vereceğim diye seçim meydanlarında anlatmaya çalışmıştım.
Sanayi kooperatifinin arazisi ve onun arkasında bu gün organize sanayi bölgesindeki araziler o zamanlar boş tu.
Bunu niye anlattım?
Bu gün tam 17 yıl sonra Bilim Sanayi Ve teknoloji bakanlığı, güneydoğunun kalkınması için, Anahtar teslimi fabrika binaları yapacak, ve Fabrikatörler sadece makinalarını koyacaklar, işe başlayacaklar.
Mükemmel bir uygulama Allah düşünenlerden razı olsun.
Biliyor musunuz 3000 işçi çalıştırabilmek için, 30 X 5 dönüm = 150 dönüm arazi gerekiyordu. Bu arazi Nazillide sonraki yıllarda sadece bir firmaya tahsis edildi.
1000 metre kare bir fabrika binasının çelik konstrüksiyon maliyeti ne biliyor musunuz? Bu gün bile 300 Bin TL dir. 30 Fabrika binası  X 300 Bin TL = 9 Milyon TL.
Bu paranın onlarca katını, bizim belediyelerimiz parklara bahçelere harcadılar.

Şimdi gelelim Hükümetin yeni uygulamalarına. Yeni işsizliğe çare bulmak için uygulanan yöntemler çok geç kalınmış yöntemlerdir. Düşününüz benim söylediğimden tam 17 yıl sonra. Buna rağmen Allah razı olsun.
Şimdi size başka bir çözüm yolu öneriyorum. İşverenlerin ve işçinin üzerindeki SGK yükünü kaldırınız. Bunu uygulamakta da, 17 yıl gecikecek olursak. Biliniz ki ülkemde, Müteşebbis ruh kalmayacak.  Saygılarımla.          Mehmet Kızılaslan 2016-09-16


7 Eylül 2016 Çarşamba

FETOCULARIN SON OYUNU



                     
12 Eylül Darbesi, sonrası sorgulamaları yaşadım ben. Önce en alakasız sempatizanları alırsınız sorgulamaya. En alttan en yukarı doğru adım, adım ilerler ve en baştaki teröriste ulaşırsınız.
Elinizde yüzlerce ifade vardır, en baştakini tutuklamanıza delil olacak.
15 Temmuz Feto çetesinin darbe girişiminin hemen ardından ilk uygulanan yöntemde böyleydi. Sanayideki en küçük sempatizan elemandan başlamışlardı göz altılara.
İyi gidiyordu. Yavaş, yavaş tepelere ulaşılıyor zannetmiştik. En azından yönetim kadroları ve para kaynakları ele geçiriliyor demiştik.
Bir müddet sonra neler yaşanmaya başladı şimdi bir göz atalım ve oynanan oyunu görmeye çalışalım isterseniz.
Tutuklanan ya da denetimli serbestlik verilen üst kadrolar, öyle zannediyorum ki, yurtlarda kalan sempatizan öğrencileri dahi ihbar etmeye başladılar.
Kendi toplantılarına iki üç kez dahi katılan, esnafı, memuru, öğretmeni, şikayet ederek göz altına alınmalarının artmasını sağlamaya başladılar.
Şimdi soruyorum yetkililere, Bu güne kadar gözaltına alınan ya da tutuklananların ifadelerini bilgisayarda süzgeçten geçirmeniz halinde, bir kez dahi adı geçmemiş ama onlara selam vermiş, toplantılarına sohbetlerine katılmış, insanları gözaltına almak ya da görevlerinden uzaklaştırmak kimin işine yarıyor?
Söyleyeyim sizlere.
Bu Fetocuların son oyunudur.
Göz altıları, tutuklamaları ve açığa almaları, çoğaltmak.
Mağdurları çoğaltmak demektir.
Neden Yapıyorlar bunu?
Ne kadar çok mağdur, ne kadar çok ağlayan, ne kadar çok işinden uzaklaştırılmış  çaresiz, o kadar çok hükümet düşmanı demektir.
Daha önceki bir yazımda 50 işçi çalıştıran bir Feto sempatizanı iş yeri sahibinin, kapatılan iş yerinde, çalışanların hakkını nasıl ödeyeceksiniz diye sormuştum.
Yine daha önceki bir yazımda Bir iş yeri vardır ki, koca bir şehirdir. Kapanmasına ve işçi çıkarılmalarına sebep olmayınız diye yazmıştım.
Gerekirse yöneticilerinin hepsini birden içeri almayınız, iş yerinin hesaplarına el koymayınız. Büyük ödemelerini, atadığınız bilirkişiler nezaretinde, yapılmasına izin veriniz.
İşçileri, işsiz ve aşsız kalmasınlar. Demiştim. İleride, pardon dediğinizde o işçilerin işsiz kalmalarından doğan mağduriyetlerinin vebalini ödeyemezsiniz demiştim.
Oyuna geliyorsunuz efendiler.
Bu şehirde geçmişte, Feto şerefsizine küfrettiği için, görevlerinden uzaklaştırılan, memurlar amirler halen mağdur iken, onları şikâyet eden ve görevlerinden alan, üst görevlerde bulunan yetkililer, halen görevlerinin başındalar.
Bu şehrin en büyük imamları kontrollü serbestlikle dışarıda işlerine devam ederlerken, sempati duyanları, sohbetlerine bir kez dahi katılanları, göz altına alınmaya devam ediyor.
Oynanan oyunu görünüz Allah aşkına.
Bu oyun, Fetocuların, şerefsiz üst kadrolarının oynadığı son oyundur. Yeni mağdurlar, yeni örgütlenmeleri ve yeni hükümet düşmanlarını doğuracaktır bilginiz ola.
     Saygılarımla.                             Mehmet Kızılaslan 2016-09-07