19 Ağustos 2016 Cuma

SUÇÜSTÜ YAKALANAN ABD VE SEFERBERLİK



15 Temmuz darbe girişiminden sonra, Feto teröristi ile iş birliği yaptığı kesinleşen ABD nin, sözcüsü, “Fetullah Gülen konusunda bize ulaşan belgeleri analiz ediyoruz” demiş.
Bu söz bile itirafın resmidir.
Büyük bir olasılıkla, analiz etme süresince, “bu olayın altından nasıl kalkarız” projeleri hazırlanacaktır.
Peki biz, onların analizleri süresince ve sonrasında, ne yapacağız?
Stratejik ortağımızın bu işin içinde olduğunu hepimiz biliyoruz.
Çünkü hepimizin gözü önünde kanıtlandı.
Feto şirkçisinin, üst akıl olamayacak kadar aptal olduğunu, hain olduğunu, Sayın Cumhur Başkanımızda söylediğine göre, biz ABD ye karşı ne yapacağız?
Hükümetimizin, Feto’yu teslim etseler de, ilişkilerimizin ABD ve Feto ya yardım eden işbirlikçisi devletlerle, ilişkilerimizin eskisi gibi olmayacağını, düşündüklerini biliyoruz.
Cumhurbaşkanımızın Rusya ile geliştirmeye çalıştığı son duruma baktığımızda, Artık hiçbir ilişkinin eskisi gibi hatalarla dolu olmayacağını görüyoruz.
“Ülkelerin dostları ya da düşmanları olmaz, karşılıklı çıkarları olur” diye bir söz öğrettiler bize, Katılmıyorum ben bu söze. İnsan ilişkileri gibidir aslında devletlerarası ilişkiler de. Dostlarınız da olacaktır düşmanlarınız da.
Nitekim düşmanlarımızı gördük son hainlerin darbe girişimi sonrasında. Aslında senelerdir söylüyoruz stratejik ortağımız ve yandaşlarının dostumuz olmadığını ama anlatamıyorduk.
İç savaşın çıkmasını sağlamak, Feto şerefsizine, Vatikan gibi bir bölge ayırmak, ülkeyi parça, parça ederek düşmanlarımıza istedikleri alanları vermek, dostlarımızın mantığı mı idi?
Hayır.
Bunu kim düşüne bilir, kim alet olur, kim işbirliği yapar?
Tabi ki düşmanlarımız.
O halde Devletlerinde, düşmanları ve dostları da olabilirmiş.
Kurtuluş savaşından sonra, Ekonomik bağımsızlığımızı kazanabilmemiz için hangi ülke, ülkemizde 650 fabrika kurulmasına yardım etmişti?
İşte o ülke dostumuzdur.
Yunan uçaklarının günde üç beş kez, sınırlarımızı ihlal etmesine karşın, hiç bir şey yapmadığımız halde, Rusya’nın iki uçağını düşürme emrini veren, acaba dost mudur düşman mıdır?
 Darbecilere, himmet adı altında sermaye akıtanlar. Devletin istihbaratı ve her türlü imkanı elindeyken, İhbarlara rağmen, Feto kuklasını tanıyamayan, aksine ona övgüler yağdıran, araziler tahsis eden, devletin kaynaklarını onlara akıtan, siyasiler, aptal mıdır, hain midir, yoksa düşman mıdır?
Siz karar veriniz.
Efendiler, Artık dost ve düşman devletleri belirleme zamanımız geldi geçiyor.
Dost ülkelerle tüm ticaretimizi ve ilişkilerimizi son hızla düzeltiyoruz.
               Onlarla ilişkilerimizi bozan, basiretsiz, beceriksiz, bakanlar, başbakanlarda dahil, tüm siyasilerimizin inceleme altına alınması gerekmektedir.
Diğer yandan, yediden yetmişe, 17 Aralıktan sonra, bu şerefsiz vatan haini darbecilerle, ilişkilerini sürdürenler, hangi makamlarda olurlarsa olsunlar, cezaları verilmelidir.
Vetocuların gazabına uğramış, devlet memurları, amirleri ve onlara yardım etmediği için kara listelere alınmış, devletin içindeki memurları eliyle batırılmış, sanayici ve iş adamlarının da onore edilmesi zamanı gelmiştir.
Bir başka yapmamız gereken olay, Toparlanma seferberliği ilanıdır.
Bu günü bir milat kabul edip, Ekonominin kurtulması ve iki katına çıkması için.
Çalışanların kazançlarının iki kat alım gücüne ulaştırılması için. Vergi devrimi yapılması gerekir.
Nasıl mı? Tüm vergiler kalkacak sadece alan Yüzde on öder” sistemi getirilecek.
Geçmişte bu hainlerin zora soktuğu, batmasına sebep oldukları, devletin içindeki elemanları ile kendisinden olmayanları bitirdikleri firmaların, Devlete olan borçları silinmelidir.
İsterseniz, açılan yeni sayfayla, yapılan vergi devrimi ile, Ülkede yaşayan her ferdin Devlete olan borçları silinerek, tüm mal varlıkları Kayıt altına alınarak, her fert bu mal varlığının, el değiştirmesi halinde, "Devlete Yüzde 10 nu verecek", yasasıyla, Yeniden ekonomik kurtuluş savaşı vermeliyiz.
Bu seferberlikle Devlet bütçesine tüm kaynakların yüzde onu akmış olacak. Ondan sonraki her tür vergi kalkacak. Her ticari hareket de, devletin kesesine Yüzde on daha akacaktır.
Kayıt dışı çiklet dahi satılmamış olacaktır.
Bizden söylemesi dikkate alıp, almamak sizin bileceğiniz iş.
Sadece aldatıldık demekle, sorumluluktan kurtulamazsınız. Çünkü geçmişte aldatılmayanlar, Feto nun, devletin içine sızmış, elemanları tarafından, sizlerin gözü önünde cezalandırılmışlardı. Bu vebalden kurtulmanın da tam zamanıdır.
Bu ülke, bu ekonomik değişikliğe de hazır, Efendiler. Saygılarımla.
                                   Mehmet Kızılaslan 2016-08-19




11 Ağustos 2016 Perşembe

VERGİ DEVRİMİ İLE TERÖR DE ÖNLENİR.



    

Para nereden gelirse gelsin, devlet bankalarından birisine yatırılsın.
Her el değiştirdiğinde, %10 u devletin kasasına, %90 nı aktarılan hesaba geçsin.
Bütün vergiler kaldırılsın.
Sadece Satın alan, Yüzde on öder, diye bir yasa çıkarılarak, 79 milyon vergi öder hale getirilsin.
Bu gün uygulanan vergi sistemi ile sadece Üç milyon kişi vergi ödüyor ve açıkların çoğu dolaylı vergilerle karşılanıyor.
Petroldeki ve taşıtlardaki vergiler neredeyse Yüzde 65-70 lere varıyor.
Önerdiğimiz vergi sistemi ile 79 milyonun tamamı vergi kaydı altına girmiş olur.
Memurların maaşları çalışanların maaşları yeniden belirlensin. Vergi peşinen kesilmesin. Her vatandaş harcarken vergi ödemiş olsun.
Nasıl olacak, Diye soruyorsunuz değil mi?
Anlatayım.
Her çalışan üreten geliri olan vatandaşın parası önce devlet bankalarından birisine yatırılacak.
Aile reisi, ailenin her ferdine ek kart çıkartacak. Çocukların kartlarına, onların harcamalarına izin verdiği kadar bir limit koyacak. Çocuk bakkaldan çiklet alsa da, çikolata alsa da, bu bedel bir lira dahi olsa, bunun 90 kuruşu bakkalın hesabına, 10 kuruşu devletin kasasına otomatik geçecek.
Piyasada nakit, para dolaşmayacak. Elektronik ortamda dolaşacak.

Sonuç neyi getirecek?
1-Kesinlikle vergi kaçağı olmayacak.
2-Rüşvet ortadan kalkacak.
3-Her ferdin gelirinden, dolaylı vergiler kalktığından, her ferdin alım gücü iki katına çıkmış olacak. Yani maaşları ve kazançları iki kat iş görür hale geldiğinden, Herkesin kazancı iki katına çıkacak. Yüzde yüz maaşlara zam gelmiş olacak.
4- Büyük paraların aktığı hesaplar devletin gözü önünde olduğundan, teröristlere akan para kimler tarafından akıtılıyor görülecek.
5- Terör odaklarına, kimler yardım ediyor, devlet tarafından gözlenebilecek. Bu şerefsizler engellenmiş olacak.
6- Yardımlar ve himmetlerden de % 10 devletin kesesine para akacak.
7- Vergi beyannameleri ve evrakları ortadan kalkacak.
8- Vergi dairelerin işleri kolaylaşacak, yükü azalacak.
9- Vergi cezası korkusu ile yaşayan, esnafın hiçbir korkusu kalmayacak.
Daha birçok problem ortadan kalkacak.
Efendiler son terör darbe girişiminde gördüğümüz olayları, bir daha yaşamak istemiyorsanız, paraların toplandığı üretmeyen kesime akmasını engellemek istiyorsanız bu devrimi de gerçekleştiriniz.
Bu siyasal güç elinizdeyken bunu da yapınız lütfen. Saygılarımla.
                             Mehmet Kızılaslan 2016-08-11


8 Ağustos 2016 Pazartesi

TOPYEKÜN ALDATILDIK



“Dinlerini parça, parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır…”Enam suresi,159. ayet.
Dinimizi parça, parça ettikleri yetmiyormuş gibi, “Allah indinde din İslam’dır” ayetine karşılık yeni bir din yaratmaya kalktılar.
 Seyrettik.
Yetmedi, papalık gibi bir kurum yaratmaya kalkıştılar.
Güldük geçtik.
Vatan millet onlar için hiç önemli olmadı.
Anlamadık.
Kâinatın imamı, olduğunu iddia etmeye kalktılar.
İnanamadık.
Hiçbir toplantılarında, Kuranı Kerimi, okutmadılar.
Ne yapıyorsunuz siz? Diyemedik.

 Seyrettik. Görmezden geldik. Müdahale etmedik.
Darbe yapmadan önce her tür iftira, her tür oyun oynandı anlayamadık.
Geldik bu günlere.
Aldatıldık, Hakkınızı helal edin.
Öncelikle kim, hakkını kime, helal edecek?

Şimdi, suçlu zannı ile adam toplarken, diğer yandan iş yeri kapatıyoruz, hesaplarını bloke ediyoruz.
İsterseniz biraz düşününüz.
Sizler bile, elinizde, her tür haberleşme, istihbarat ve bilgi kaynakları varken 17 Aralıkta öğrendiniz birçok gerçekleri.
Örümcek ağı gibi, çevreleri sarılan, insanlar bu aldanma işini araştırma imkânına sahipler miydi acaba? Hayır.
Ayrılmak istediklerinde, hemen ayrılabildiler mi?
Ayrıldıklarında, iş işten geçmiş olmadı mı?
Evet.
O halde biraz daha hassas tartacaksınız adaletin terazisinde insanları. Üzmeyeceksiniz, kırmayacaksınız, kinlendirmeyeceksiniz, ötekileştirmeyeceksiniz masum insanları.

Daha önceleri, Türkiye’nin ceza sistemini bir arkadaşımla konuşurken, Suç işleyen bir babanın hapse atılması halinde, çalışamayan, ütemeyen bakıma muhtaç ailesinin de, çocuklarının da, cezalandırıldığını konuşmuştuk.
Bu ceza sisteminde bir hata var, düzeltilmeli demiştik.
Masum olan eşin ve çocuklarının korunması gerekir diye fikirler üretmeye çalışmıştık.
Şimdi, Suçlu olma ihtimaliyle, bir iş yeri sahibini içeri alıyoruz. İş yerini kapatıyoruz. Ya da hesaplarını bloke ediyoruz. Orada çalışan 50 tane işçinin, işsiz kalmasına sebep oluyoruz.
Bırakın iş yeri çalışsın. Üretim devam etsin. Masum insanlar aç kalmasın.
Kaldı ki iş yeri sahibinin suçu kesinleşmedi…
Bu adama yarın suçsuz çıktığında, pardon diyemezsiniz. Hakkını helal et diyemezsiniz.
Ya işini kaybettirdiğiniz işçisine ne diyeceksiniz?

Ülkemizde öyle iş yerleri var ki, bulundukları şehir ekonomisini canlı tutarlar.
Nefes aldırır.
Koca şehrin ekmek kapısıdırlar.
Öylesi iş yerlerinin, başındaki adamların hepsini birden, içeri alırsanız, o iş yerinin batmasına sebep olursunuz. Hepsini birden gözaltına almayınız bu insanların. Hiç değilse bir tanesi işin başında kalsın, işi yönetsin.
Aksi halde, bu iş yerinin batmasına sebep olursunuz.
Bilir misiniz ki batırdığınız iş yeri değil koca şehirdir.  

Peki ne yapmak gerekir?
Hiçbir işyerini kapatmamalısınız.
Hiçbir iş yerinin hesaplarını bloke etmemelisiniz.
Ödemelerinin belli büyüklükte olanlarını, bilirkişilerin nezaretinde yaptırmalısınız.
Yaptığınız her uygulama, suçludan başka, masumların cezalandırılmasına sebep olmamalı.
Düşününüz, iş yeri kapanan, işsiz aile reisi, acaba, bu ülke ortamında nasıl iş bulur?
Kapattığınız ya da hesaplarını bloke ettiğiniz, iş yerinden alacağı olan masum alacaklılar, ne olur?
Ya da onlara iş yapan masum işletme sahiplerine ve çalışanlarına ne olur?
Ya da onların malları ile kazanç temin eden, satıcılarına bayilerine ne olur?  
Onların hepsini de, cezalandırılmış olmaz mı, bizim mevcut sistemimiz?

Allah bile kullarını yargılarken, sevaplarını bir kefeye, günahlarını bir kefeye koyarak, onu mahşerde ağır gelen tarafa gönderiyor.
Bizim ceza sistemimiz masum insanların da cezalandırılmasını sağlıyor.
Ne imiş efendim? “Kurunun yanında yaşta yanarmış”
              Olmaz efendim.
              Yaptığınız yanlışlar, sizleri de öbür tarafta yakar.
                                      Mehmet Kızılaslan 2016-08-08