27 Nisan 2020 Pazartesi

KORONA VİRÜS VE ÜRETİM ARAÇLARI


                                       
         Korona virüs salgını nedeni ile zaten üzerine ölü toprağı serpilmiş olan ekonomimiz tamamen devre dışı oldu.
         Geçmiş dönemlerde de ekonomik konularda yetersiz olan sistemler, insanlarına kredi kaynaklarını artırdıkları ve faiz oranlarını düşürdükleri ile övünürlerdi.
         Bir lider çıkıp ta ekonomiyi kredisiz, borçsuz ve faizsiz bir sistemle kurtaracağız gibi bir söylemde bulunamamışlardır.
         Şimdi ise yetkililer, salgın nedeni ile sadece salgın rakamları ve olağan üstü şartlar karşısında ne yapacaklarına şaşırmış durumdalar.  Sadece sağ kalma telaşı içinde ki vatandaşımıza açlığa ve hastalığa razı etme mantığında hareket etmektedirler. ( Diğer ülkelere nazaran alınan tedbirler nedeni ile sağlık konusunda bir hayli başarılı olduklarını da söylemeden geçmek ayıp olur, saygısızlık ve vefasızlık olur.)
        Ama, İnsanımız şaşkın.
         İnsanımız durgun.
         İnsanımız kararsız.
        İnsanımızda ne yapacağını bilmez durumda.
        Neden mi?
Çünkü, İnsanımızın içinde bulunduğu ekonomik durum vahim, kötü.
Önerilenler ne?
Dükkanını kapat, dışarı çıkma, işçi çıkarma, karşılığında geçmişin temizse kredi verelim. Elemanlarınıza, yarı zamanlı çalışma ücreti ödeyelim.
      Giderleri, faturaları,  ihtiyaçları, durdurmak mümkün değil. O halde alınan önlemler yeterli mi ? Maalesef hayır.
        Bizlerin önerisi neydi? Bir ay sokağa çıkma yasağı getirilsin. Ülke nüfusu 80 Milyon sa yaklaşık 20 Milyon aile vardır. Bu ailelerin devlet memuru olanlarını emekli olanlarını çıkarınız, kalır On Milyon aile bir ay dışarı çıkmadıklarında her aileye asgari ücret öde Yaklaşık gider tam 23 Milyar TL.
        Sizin öneriniz ne idi? Dışarı çıkma, işçi çıkarma, dükkanını kapat. Geçmişiniz temizse size kredi verelim. Elemanlarınıza Bin küsur lira verelim.
Allah aşkına, sanki ekonomi sadece bu salgın nedeni ile bozuldu da önceden işler ayna mıydı?
Çok mu düzgündü ekonomisi ülkenin?
Hayır, sanki korona virüs salgını, Dünya ve Ülke ekonomilerinin kötü gidişini gizlemek için çıkarılmış bir oyun gibi. Ölenler olmasa, öyle düşüneceğim ama Salgın can alıyor.
        Yaşananlar bunlar, Çare olarak sunulanlarda ortada. Çözüm yok, sürüncemede bırakılmış olaylar, uyuşturulmuş beyinler.
       Bizim şimdi önerimiz ne?
Olan oldu, bundan sonra yapılması gerekenlere bir bakalım şimdi.  Bütün aileler, bütün insanımız elinde bulunan tüm üretim araçlarına sahip çıkacaklar. Ellerindeki son kuruşlarını da, bu salgından sonra ellerinden gelen en iyi iş için üretim araçları edinecekler.
      Bizim ülkemizde durmayacak tek sektör gıda sektörü ise, küçücük toprağımıza ve toprağı işleyecek alet edavatlarımıza sahip çıkacağız. Ya topraktan bir şeyler yetiştireceğiz yada yetişen ürünleri işlemenin yollarını arayacağız.
       Bir hafta önce aldığımız zeytini, dilip tuzlayıp yada kırıp, bir hafta sonra pazara çıkarsak yine ekmeğimizi kazana biliriz.
       Yukarıdakilerden bize fayda yok. İşte tam bu manada, Biz bize yeteriz. Komşumuzun ürettiği herhangi bir ürüne işçiliğimizi emeğimizi katıp kendimize iş çıkarıp kazanç temin edeceğiz.
       Evlerimizdeki atıl uran dikiş makinalarını önümüze koyup evimize katkıda bulunmanın çarelerini arayacağız.
      Artık Çin den ürün uzun bir süre gelmeyecek, o nedenle Çin den geldiği için kapanan iş yerlerimizin benzerlerini yeniden açacağız.  Gerekirse evlerimizin birer odasını üretim için kullanacağız. Piyasalar ne istiyorsa onları araştırıp bulacağız.
        Tekrar ediyorum, Biz bize işte tam bu manada yeteriz. Yeniden üretim, Tarıma dayalı, mikro üretim. Kredi kullanmadan daha fazla borçlanmadan, sadece elimizdeki kaynaklarla, faizsiz kendimize ait mini mini yeni işletmeler kuracağız ve İnternet satışına mutlaka gireceğiz.
        Sistem bize, daha fazla, kredi, daha fazla taksit, daha fazla borçlanma önerse de çözüm bu değil dostlarım. Borçsuz, faizsiz, kredisiz kendi kaynaklarımızla yeniden ayağa kalkma projeleri gerekli .
      Kooperatifleşmek de, bunun için tam uygun zaman saygılarımla.
               Mehmet Kızılaslan 2020-04-27




16 Nisan 2020 Perşembe

DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜĞÜN SAĞLIĞIMIZA TERS ETKİSİ


                
    Demokrasi ve özgürlükler konusunu hiç birimiz dilimizden düşürmüyoruz. Bazı zamanlarda, kendi ellerimizle özgürlüklerimizin, haklarımızın, kısıtlanmasına doğru koşuyoruz.
     Bir salgınla iç içeyiz. Kimin taşıyıcı kimin hasta olduğunu bilmediğimiz ortamlarda, “Biz bize yeteriz evde kal” sloganları ile kendi inisiyatifimiz e bırakılan, bir evde kalma durumunda işi olanda, olmayanda kalabalık ortamlara koşuyoruz.
    Şehir meydanlarında parasız göz ziyafetinin çekile bildiği yerlerde çoğunluğu 65 yaş üstü gençlerimiz! Yasak olmasına rağmen şeritleri kaldırıp oturuyoruz.
   Siz en riskli delikanlılarsınız bu virüs 65 yaş üstündekileri öldürüyor dediler. Soluğu o kalabalık ortamlarda almaktan korkmuyoruz.  Sadece 65 yaş üstü mü, hepimiz yanlışlara koşuyoruz.
    Biliyoruz bizler, birkaç darbe, onlarca kriz ve birçok salgın hastalığın içinden çıkıp geliyoruz ama bu virüs çok daha farklı denmesine rağmen kendi ellerimiz ve ayaklarımızla bizlerin sağlığımızı düşünen ve bu konuda dikkatli olmamızı öneren yetkililerin iyi niyetli telkinlerine uymuyoruz.
    Sonuç, dışarı çıkma yasağı ve ev hapsi. Kim bizim demokratik haklarımızı kısıtladı. Yetkililer mi hayır bizler kendi özgürlüklerimizi kendimiz kısıtladık. Eğer bizlerin sokağa çıkma yasağımız olmasaydı, yani özgürlüğümüz kısıtlanmasay dı sağlığımız elden gidecekti.
    Diğer yandan gençler, gençlerimiz kızamık aşılarının yeni olmalarından dolayı, kolay, kolay virüse yenilmiyorlardı ama mükemmel birer taşıyıcı idiler. “Yapmayın etmeyin sokağa çıkmayınız” dedikçe ilgililerimiz. Sokağa çıkmakta direndiniz. Ve sizlere de geldi sokağa çıkma yasağı. Özgür bırakıldığınızda, bizlere bir şey olmaz. Diyerek yakınlarımıza ölüm taşıdığımızı düşünemediniz. Özgürlükleriniz kısıtlandı.
       Şimdi yazımın başlığına bir dönelim isterseniz.
       Bizim gibi ülkelerde, demokratik haklar ve özgürlükleri kullanma inisiyatif i bize bırakıldığında, Sağlığımıza ters etkisi olacağını bile bile, yanlış hareketlerimiz, bizim, yakınlarımızın ve toplum sağlığını tehlikeye sokabiliyor muş.
        Şimdi yaşantımızın diğer alanlarında, acaba çok iyi ve mantıklı mı davranıyoruz? Demokrasi ve haklar konusunda da yanlış yaptığımız düşünülemez mi? Diye bakma zamanı.
     Kendi sağlığımız, yakınlarımızın sağlığı, Milletin sağlığı, konusunda inisiyatif bize bırakıldığında ölümcül yanlışlar yapan bir topluluk; siyasi, ekonomik ve ülke yönetimi konusunda da hayati yanlış kararlar alıp uygulanmasına sebep olamaz mı?
      Sayın Kızılaslan ne diyorsun? Demokratik haklarımızı ve özgürlüklerimizi kullanmayalım mı? Ya da halka kullandırmayalım mı?
      Sadece sesli düşünüyorum ve sizlerin de bu soruya cevap aramanızı diliyorum dostlarım.
      Bizim toplumumuz, her zaman mı böyleydi? Yoksa dünden bu güne yanlış yapar ya da yanlış yapanlara inisiyatifi bırakır mı oldu?
     Bilim kurulunun aldığı kararların tamamına saygıyla katılıyorum. Çünkü insanımızın çoğunluğu Demokratik hak ve özgürlüklerinin, nerede başlayıp nerede biteceğini, düşünmek şöyle dursun, kendi yanlışının, kendisini de ölüme götürdüğünü anlayamayacak kadar, bu konuda cahilce hareket ediyor.
      Şimdi gelelim asıl meseleye.
      Sağlık konusundaki bilim kurulu gibi, tarımda, sanayide, ekonomide, teknik alanlarda, bağımsızlık konusunda, üretim de, siyasi konularda ve iç ve dış politikalarda da devletin bilim kuruları olması gerekmez mi?
     Bu devletin bekası ve geleceği konularında da Bilim kurullarının kararlarının uygulanması gerekmez mi?
       Demokrasi nerede derseniz?
       Demokrasi, bu kararları harfiyen uygulayacak olanların, kimler olacağı konusunda seçici olmalıdır diye düşünüyorum.
       Düşüncem odur ki dostlarım, yeni bir şey söyleme ve yapma zamanıdır.
Ülkemizin her konuda, ama her konuda, Bilim kurulları kurulmak zorunda ve her yeni seçilenlerin bu bilim kurullarının aldıkları bilimsel kararları uygulama mecburiyeti olmalıdır.
     Ülke ekonomisi, bireylerin ekonomisinin güçlü olmasına bağlı olduğuna göre, her bölgenin her ilçenin, her köyün ekonomisine dair, bilimsel çalışmalar yapan kurullar kurulmalıdır. Odalar, meslek kuruluşları, üniversiteler ve üretenlerden oluşan, bu kurullar ülkenin geleceğini hazırlamak zorundayız.  Saygılarımla.
                Mehmet Kızılaslan 2020-04-16
   

1 Nisan 2020 Çarşamba

KORONAVİRÜS DEN EKONOMİNİN VE ÜLKEMİN KURTULUŞU


                     
    “ Bu yazım 2018 yılında kaleme alınmış, köşe yazım olarak,  gazetelerde yayınlanmış  ve tüm partilere iletilmiş idi. Bu gün KORONAVİRÜS  nedeni ile sıkıntı yaşayan ülkemde, KİMLERE YARDIM EDİLMESİ GEREKİYOR, KİMLER GERÇEKTEN İHTİYAÇ SAHİBİ, KİMLER DEMOGOJİ İLE  MUHALEFET YAPMYA ÇALIŞIYOR, hesaplarına girildiğinde görüle bilecek ti. Sonuç olarak, birikimlerin tamamı  MERKEZ BANKASINDA YADA DEVLET BANKALARINDA ve Devletin gözü önünde olduğundan YETKİLİLERİN ÇALIŞMALARINA NET BİR IŞIK TUTACAKTI. Zaman geçmiş değil. Taşına bilir varlıkların yani paranın ve diğer kıymetli madenlerin tamamı kayıt altına alınmak zorundadır.
        Paranın KORONAVİRÜS VE DİĞER HASTALIKLARI TAŞIYICI olarak en ön sırada olması nedeni gösterilerek, belli bir süre içinde HER ŞAHSA AİT ( yetkili yetkisiz en büyük yöneticiden en sıradan vatandaşa kadar) varlıklar kayıt altına alınmalı ve gerçek durumumuz görülmeli, ona göre davranılmalı VE KURTULUŞA SON HIZLA ULAŞILMALIDIR.
      Ülkemin, sürdürülebilir bir ekonomik düzene geçebilmesi için, üretim seferberliğinin gerçekleşebilmesi için alınması gereken köklü önlemler.
1-      Para, altın, döviz ve taşınabilir değerler, Nüfus cüzdanımızdaki, mikroçiplere kayıt edilecek.
2-      Kişinin borçları ne kadar varsa onlarda kayıt altına alınacak onlarda işlenecek.
3-      Nakit para dolaşımı, piyasalardan kalkacak hiçbir kişi veya kurum valizle para taşıyamayacak.
4-      Alışverişlerde “satın alan sadece yüzde on öder” mantığı ile bütün diğer vergiler kaldırılacak.
5-      Bir mal alımında, satın alan on liralık bir ürün alıyorsa, dokuz lirası satanın, bir lirası otomatik olarak cihazlarla hazineye vergi olarak akacak.
6-      Çocukların ek kartından, bir çiklet dahi satın alınırsa o bir liranın, doksan kuruşu bakkalın hesabına, on kuruşu, devletin hazinesine vergi olarak akacak.
7-      Tüm diğer vergiler kalkacak. Bu gün bir ürünün, malın, üzerinde, Yüzde 24-40 kazanç vergisi Yüzde 18 KDV ve daha birçok vergi kalkınca, ürünün değeri tam yarıya düşecek.
8-      Ürünün fiyatının yarıya düşmesi, sabit gelirlinin kazancının iki kat iş görmesini getirecek. Yani Sabit gelirlilerin maaşları yüzde yüz zam yapılmış gibi, alım gücüne erişecek.
9-      Bu gün vergi veren, Üç milyon mükellefin yerine Seksen Milyon kaçak sız, vergi veren vatandaşımız olacak. Sadece yüzde on vergi ödediği ve kaçak olmadığı için Devletin geliri en az beş katına çıkacak.
10-   Tüm malların ve hizmetlerin üzerinde, sadece yüzde on, vergi olduğu için, gayrimenkullerin satışından da sadece yüzde on vergi alındığından ve para akışı kart tan olduğu için, hiçbir tapu değerinin altında sahip değiştiremeyecek, vergi kaçak sız olacak. Hazine dolacak.
11-   Yolsuzluk, rüşvet ve komisyonlarda, kartlardan kartlara geçeceğinden, Kesinlikle bu suçlar ortadan kalkacak.
12-   Adaletsizlik ortadan kalkacak. Hiçbir, Hakim’in, savcının ve yetkilinin hesabına, Devletten başka para akmayacağından dolayı, rüşvet önlenecek adaletsizlik ortadan kalkacak.
13-   Milletvekili adayları, seçilebilmek için harcadıkları parayı seçimlerden sonra komisyon ve iş bitirme bedeli olarak, tahsil edemeyecekleri için; dürüst insanlar, Vekil adayı olabilecekler. Çok kazanmak isteyen ticaret e ve imalata kayacaklar. Üretim artacak. Siyaset temiz insanların eline geçecek.
14-   Alım gücü iki katına çıkacağı için üretim seferberliği başlayacak.
15-   Haksız kazançta dönen tüm paralar, nereden gelirse gelsin bir defaya mahsus Devlet bankalarına yatırılacağından, üretime ya da ticarete kayacak işsizliğin önlenmesinde kullanılmış olacak.
16-   Para, her sahip değiştirip, hesaptan hesaba aktarıldığında, devlet yüzde on vergiyi, otomatik olarak alacak.
17-   Ülkemin insanı şu ya da bu şekilde tüketime sürüklendi. Borçları nüfus cüzdanına ya da çıkacak özel karta işlendiği için, sıraya konulacak. Bu borçları için kazancının sadece yüzde 20 si kesilebilecek.
18-   Kazancının yüzde sekseni ne dokunulmayacak, evine ve işyerine icra gelmeyecek. Huzurlu yaşayacak, mutlu yaşayacak. Yaşantısını gelirine göre harcayacak.
19-   Tekrar borçlu kişi, veresiye mal almaya gittiğinde satıcı kaçıncı sıraya girdiğini görecek. Mal vermeyeceği için, hoyratça tüketime alışan vatandaşım, otokontrol altına girmiş olduğundan daha fazla borçlanamayacak.
20-   Harcamalarını herkes, kazancından kendisine kalan yüzde seksen ile yapabilecek. Huzur ve mutluluk geri gelecek. Yarın endişesi ortadan kalkacak. Yuvaların dağılması ve intiharlar önlenecek. Cinnet geçirmek bitecek. Devletin ruhsal hastalıklar için harcadığı, tedavi giderleri ortadan kalkacak.
21-   Yeşil kart ve karşılıksız verilen paralar ortadan kalkacak.
22-   18 yaşını doldurmuş her işsizin kartlarına düzenli olarak her ay 1000 TL borç olarak aktarılacak.
23-   İlk iş bulduğunda maaşından otomatik olarak yüzde 20 si kesilerek tahsil edilecek.
24-   Hiçbir kimseye nakit para teşvik verilmeyecek. Ürettiği ürünün üzerinden, gerekirse prim verilecek.
25-   İşsizliği önlemek için yine, SGK primlerini devlet ödeyecek. Emekli ikramiyesini Devlet ödeyecek. İş barışı sağlanacak. Kaynak vergi kaçağı olmadığı için kasada hazır zaten.
26-   Döviz kurları ile, altınla, yabancılar ve devlet düşmanları oynayamayacak. Çünkü Bu değerler, Merkez bankasında, devletin gözü önünde olacak. Ekonomik dış müdahaleler ortadan kalkacak. Ülkem dış güçler karşısında da güçlü olacaktır.
27-   Kredi kullanmak isteyenler, devletten kredi kullanacaklar. Hesaplarına para aktarılırken sadece yüzde onu kredi bedeli olarak kesilecek. Başka hiçbir komisyon ya da faiz kesilmeyecektir.
28-   Krediyi devlet bankasından alıp, başka bankalardan faiz almak için hiçbir kimse kredi alamayacak. Çünkü paranın bir ürün karşılığı çıkması gerekecek. Krediyi başka hesapta bekletemeyecektir.
29-   Ülkemde, bir işçinin, devlete maliyeti, yine devletin iki yıl öncesi rakamlarına göre, Dört yüz Otuz Bin TL idi. Devletten iş istemeyen ve kendi işini kuran ve ya yanında işçi çalıştıran bir vatandaş devletten 430 000 TL çıkmasına engel olduğu için. 30 yıllık SGK bedeli ve 100 000 TL emekli ikramiyesini devlet ödediğinde bile, daha devletten 60 000 TL alacaklı durumdadır. O nedenledir ki, çalışma hayatında ki barışı, bu çözüm sağlayacaktır.
30-   İşsizin ve bunalmış cinnet geçirme noktasına taşınmış milyonlarca anti depresan kullanan vatandaşımızın da kurtuluşu üretime katılmasında gizlidir.
31-   Yolsuzluğun, torpilin, rüşvetin ve adaletsizliğin önünü, paranın kayıt altına alınması ile kesebiliriz. Bu sistem temiz insanların isteyebileceği bir yönetimle gerçekleşir.
32-   Temiz olmayan çarpık sistemden yararlanmak isteyenler bu sistemi istemezler ve engellerler.
33-   İnsanımız da hırsız, rüşvetçi, dolandırıcı, dahi olsa dürüst olmak zorunda, değilse hesaplarından yanlış yerlere para akışı mümkün olmayacağından dürüst olmak zorunda kalacak.
34-    Bu sistemle, hırsızlar hiç bir malı çalarak satamaz. Hesabına para geçiremez.
35-   Terörist, darbeci, tarikat ve kötü emelli, kurum ve kuruluşlar da toplanabilecek paraların nerelerde biriktiği, ekranlardan görüneceğinden,  silah tacirlerine para aktaramayacaklarından terörün kökü kazınacaktır.
36-   Öyle bir ülke düşününüz ki, insanların hiç birisi yanlış yapamaz. Gasp edemez, hırsızlık yapamaz, terör odaklarına yardım edemez, dürüst olmak zorunda kalır.
37-   Günümüz vergi sistemi ile 5 yıl içinde her iş yeri, sistem yüzünden iflas etmek zorunda kalır. Etmiyorsa ya vergi kaçırır, ya da devlet desteği alır, her iki halde, yöneticilere gebe kalması ve yönetenlerin her dediğini yapan, edilgen hale gelmesini getirir.
38-   Önerdiğim sistem onurlu, sorgulayan, huzurlu insanlarımızın gelişiminde ve oluşumunda büyük bir etken olacaktır.
39-   Çalışan, üreten ve kaçak sız, sadece yüzde on vergisini ödeyen, seksen milyon adaletli ortamda yaşayan, namuslu insan olmak zorunda kalan, insanların ahiretini de kolaylaştıran bir sistem öneriyorum.
40-   Himmet, yardım, aidat ve benzeri gelirlerin nerelerde toplandığı ve nerelere aktarıldığı, ekranlardan görüleceğinden, yasa dışı para toplama, dolandırıcılık, sahtecilik ortadan kalkacak.
41-   Rüşvet, torpil, adaletsizlik, soygun, hepsi ortadan kalkacak.
42-   Devlet şu anda 50 000 TL iş yeri açılsın diye, yardım ettiği bir vatandaşın parasını, yıllık sadece Yüzde 10 Faizle dışarıdan almış olsa, bu vatandaşın devlete yükü otuz yıl için,800 000 TL dir. Halbuki bu parayı vatandaşa vermeyip, sadece 700 TL den SGK sını ödese otuz yıl da devletin yükü, 252 000 TL olacaktır. Bu da gösteriyor ki, İşsizliği önlemek için nakit 50 000 TL bir kişiye vermek yerine sadece SGK primini ödese devlet 3 vatandaşımızı bu para ile işsizlikten kurtarır.
43-   Devlet Bağkur lu iş yeri sahiplerinin borcu var diye sağlık hizmeti vermiyor. Halbuki o borcunu faizle tahsil ettiğine göre bakmak zorunda olmalı. Bu önerdiğim sistemle Devlet iş yeri sahiplerinin Bağkur primlerini de ödeyeceğinden, iş yeri sahibi vatandaşımız da mağdur olmayacaktır.

           Saygı değer ilgili, yukarıda önerdiğim sistem, yolsuzluğu, torpili, rüşveti, terörü, işsizliği ve her tür yanlışı, ortadan kaldıracağı için. Adaleti, barışı, iş barışışını, iç barışı, huzuru,  sağladığı gibi, dış güçlerin ekonomimizle oynamasını da engelleyecektir. 
           Sağlıklı, huzurlu, mutlu ve yaşama sevinci olan bir ülke, kalkınma konusunda, sınır tanımayacaktır. Ancak yukarıda da söylediğim gibi bu sistemin karşısında duran ve sistemden nemalananlar, sizlere engel olacaklardır. Bu dezavantaj gibi görünse de, meydanlarda açık oturumlarda, ”Namuslu iseniz, hırsız değilseniz, adaletli iseniz, bu sisteme karşı çıkmazsınız. Biz bunu gerçekleştirmek için adayız.” Dediğinizde avantaj haline gelecektir.  İlginize şimdiden teşekkür ederim. Saygılarımla.
                      2018-04-21  MEHMET KIZILASLAN     2020-04-01