28 Temmuz 2012 Cumartesi

BAŞIMIZA ÇORAP MI ÖRÜYORSUNUZ EFENDİLER


                       BAŞIMIZA ÇORAP MI ÖRÜYORSUNUZ EFENDİLER

       Bir ülke daha göz göre, göre yok ediliyor. Yerine konacak olan, ikiye ya da üçe bölünmüş bir cadı kazanı. Teröristlerin himaye gördüğü, kontrol edilemeyen bir muamma yaratılıyor.
      Yahudilerin uzun vadedeki planı; ABD’nin emriyle ve Türkiye’nin müthiş gayretleriyle hayata geçiriliyor.
   Daha önce halkının kaynaklarını ABD ye ve Yahudi şirketlerine peşkeş çekmeyen Libya gibi, şimdi de Suriye bitiriliyor.
    Evet Suriye de, Yahudilerin uzun vadedeki emellerine alet olmadı, hizmet etmedi. ABD nin şirketlerine, ülkesinin kaynaklarını peşkeş çekmedi.
  Sonu ne oldu?
  Dost bildiği ve “Komşu ülkelerimizle sıfır problem” diye yola çıkan, Türkiye tarafından en büyük darbe vuruldu.
   Peki sonuç Türkiye için yararlı mı?
Daha şimdiden baktığınızda sonucun ne olacağını görürsünüz.
  Muhaliflerin ve Suriye’nin meşru hükümetinin kontrol edemediği bölgelerde sınırımızda, burnumuzun dibinde PKK güçleri kontrolü ele geçirdi.
  Haydi buyurun, Hayırlı uğurlu olsun Türkiye. ABD nin sözünden çıkmayan, emirlerini harfiyen yerine getiren, dış politikamızla geldiğimiz noktaya bakın. Vatana , Millete hayırlı uğurlu olsun.
  Bir avuç çapulcuyu Türkiye hudutlarında bitirmeyen, bitirmek için gayret göstermeyen, Hükümetlerim, artık aynı çapulcuların kontrolüne bıraktığı Suriye topraklarında güvenliği nasıl sağlayacak bakalım.
   “Oranın güvenliği bizim sorunumuz değil” dediğiniz gün, Oranın güvenliğini İsrail’in sağlamasına çanak tuttuğunuz gündür.  Buda Büyük Ortadoğu, ya da Büyük İsrail’in kurulmasına müsaade ettiğiniz gündür.

    “Hayır buna müsaade etmeyiz” dediğinizi duyar gibiyim. Allah’ınızı severseniz, Orta doğuda yaptığınız her şey, Büyük İsrail in kurulmasına adım, adım sinsi, sinsi yardım ettiğinizi gösteriyor.
     Başka bir açıdan baktığımızda “eskiden bu topraklar bizimdi, şimdide bizim olacak” mantığı güdüyorsanız buna uluslar arası güçlerin müsaade edeceğini mi zannediyorsunuz?
   Eğer bu mümkün olsaydı Misakı milli hudutları içindeki, Kerkük Musul” şuanda hangi çapulcuların kontrolünde? Neden ortağımız, dostumuz, emirlerine harfiyen uyduğumuz, ABD bize bırakmadı o toprakları? Ya da güçlüyüz madem, biz neden alamadık?

    Efendiler bu ülkenin başına çorap örüyorsunuz gibi geliyor bana, hem de öyle bir çorap ki, Askerimizin başına geçen çuvaldan daha kötü bir çorap örüyorsunuz gibi geliyor. Yanılıyorsam benim gibi düşünenleri, aldığınız sonuçlarla ikna ediniz değilse bu politikalarınız bütün Milleti üzecek, üzmekten de öte kahredecek ondan korkuyorum.

    İç politikada, size katılanların çokluğu, sizin dış politikada da başarılı olduğunuzu göstermez. “ Dünya alem sizinle bir olsa, size benim yapacağım iyiliği engelleyemez, yine dünya alem bir olsa, size benim yapacağım kötülüğü engelleyemez” sözünü benden iyi bilirsiniz. Size son dönemlerde katılmak için hücum edenlere bir bakınız. Onların birçokları, daha önceki iktidarların nimetlerinden yararlanmayı çok iyi bilenlerdir. Sizi asıl savunanlar ve kuruluşunuzda bulunanların birçokları, dış politikanızda, Şeytan ABD ile birlikteliğinizden ve Müslüman ülkelere yaptıklarınızdan dolayı rahatsızlar, üzgünler, karamsarlar.
     Yanılmak istiyorum, bu rüyadan uyanmak istiyorum.   
                                                                                           Mehmet KIZILASLAN 2012-07-25




AZDINIZ EFENDİLER AZDINIZ


                                      

       Eskilerin bir lafı vardır “Asil azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar aslı ayrandır.”  Şimdi size iki olay anlatacağım. Haberleri dinlemeye vakti olanlarınız, gördünüz, izlediniz. Beklide benim gibi tüyleriniz diken, diken oldu. İzlemeyenleriniz için yazıyorum.

    Birinci olay, Ak parti Yunak belediye başkanı gidiyor bir markete ki, o market sahibine ceza yazmışlar, ödememiş.  Müşterilerinin gözü önünde market sahibine tokat atıyor.
Yuh mu dersiniz, şımarıklık mı dersiniz, azgınlık mı dersiniz, size bırakıyorum.

    Bir başka olay, ak parti Hatay milletvekili, Hacı Bayram Türkoğlu’nun oğlu, İstemi Kağan Türkoğlu, ile tartışan Komiser yardımcısı Murat Emer, teşhis edilsin diye Amerikan Filmlerinde gördüğümüz gibi. Zanlıların eline nasıl numara veriliyor da hepsi karşıya diziliyor. Mağdur karşılarına geçip, suçluyu teşhis ediyor, aynısı uygulanmış. Bu sefer tüm karakoldaki polis memurlarının eline numara verilmiş. Ak parti Milletvekilinin oğlu ile tartışan, Polis memuru ve Komiser yardımcısı teşhis edilsin diye. Kahraman vekilin, özel oğlu teşhis ediyor.  Görevli komiser yardımcısı sürülüyor. Diğeri açığa alınıyor.

    Şimdi size soruyorum. Sıradan bir vatandaşımız olsaydı, polis memurlarıyla önce bu şekilde tartışa bilir miydi?  Polis memurlarıyla konuşurken nezaket kurallarını aşabilir miydi?
    Adil bir vekil de, kendi çocuğuna değil de, sıradan bir vatandaşa bir yanlış yapıldığında devreye girer. Polis memurları yargılanır, suçlu görülürse yargı cezasını verirdi.

     Bunlar ne yaptı?  Milletvekilinin oğlu ya, babasını aradı. Gereken ceza kesildi. Memurların savunması bile alınmadan sürgün ve açığa alma uygulandı. Ayıp efendiler ayıp.

    Polisler memurları, benim babamın oğlu değiller. Suçsuz olduklarını da iddia etmiyorum. Onların suçlu ya da suçsuz olduklarına milletvekili ya da ben karar veremeyiz. Bu bizim görevimiz değil. Bizim görevimiz sadece, suç işlediklerini düşündüklerimizi, Savcılığa suç duyurusunda bulunmaktır.     
    Ben polis arkadaşlarımızın, canları pahasına görev yaptıklarından dolayı, onları sevdiğim için, yanlı bakabilirim olaya. Sayın vekil de, sevgili oğluna karşı, kendisi gibi hazır olda karşılanmadığı için duygusal ve yanlı bakabilir olaya. Kararı yargı vermelidir.

 Ben bu her iki olayda şunu gözlerinizin önüne sermeye çalışıyorum. Bu zatlar ve buna benzer olayları yapan zatlar “Yasamayı da ben yaparım. Yargılamayı da ben yaparım. Cezanın infazını da ben yaparım.” Mantığını kendilerine inandırmışlar. Bu gidiş iyi değil. Bu uygulama iyi değil. Buna bizim atalarımız, dedelerimiz, azgınlık derlerdi.  
      Ak partili olup olmadıklarından emin olmadığım bu adamlara karşı, Ak partinin bir görevi olmalı, Bu azgınlığın hesabını, kendi partilerine kayıtlı olan bu adamları sorgulayarak , suçlu görürse ihraç ederek, sormalı..  
      Aksi halde Halk arasında yaygınlaşan “Yasama, Yürütme, Yargı tek elden yürütülüyor.” Söylemini doğrulamış ulursunuz.
       Efendiler, iktidar olmanın nimetlerinden yararlanmayı amaç edinenlerin hücum ettiği, bir parti görünümü vermektesiniz. Bundan kurtulmalısınız. Size akın edenlerin yanlışlarını, çıkarlarını, bencilliklerini, beyinlerine sirayet eden, şan, şöhret sarhoşluğuna, dur demelisiniz. 
       Ak olanlarınızı tenzih ederek söylüyorum ve korkuyorum adamları kara olan bir partinin, ak kalması mümkün olmayacaktır. Benden söylemesi, siz ister duyar, ister görür, isterseniz önleminizi alırsınız. Saygılarımla.        Mehmet KIZILASLAN2012-07-28
    

16 Temmuz 2012 Pazartesi

NAZİLLİ İÇİN YÜZ GÜLDÜREN GELİŞME


                            YÜZ GÜLDÜREN GELİŞME

    Son zamanlar Nazilli miz de böylesine faydalı ve yüz güldüren bir gelişmeyle karşılaşmamıştım.
    Devamlı kan kaybetmeler. Devamlı nazillimizi terk eden kurumlar, devamlı can sıkan olaylar. Bazen arkadaşlarımız arasında yaptığımız konuşmalarda;  Her gün geriye giden ve kocaman köy görüntüsü veren bir ilçe olduğumuzu dillendirir üzülürdük.
    Yetkililer ve etkililer bu sözlerimi kızacaklar, ama söyler misiniz bana nazillimize son zamanlar ne kazandırabildiler? 
    Sümerbank kapatılırken seyirci kaldılar. Köytaş kapatılırken izleyici oldular. Polis okulu giderken masallara inandılar, ve inandırdılar. Yapılması gerekip te yaptıklarını ise, kitaplar dolusu yayınlarla ayyuka çıkardılar.
    Sosyal sigortalar hastanesi vardı, devlet hastanesine bağladılar tek bir hastane yaptılar.
 Bir güzel gelişme var, Nazillimize bölge hastanesi yapıyorlar. Bunun dışında aklıma gelen bir gelişme hatırlamıyorum.
    Derseniz ki şu yol açıldı. Şuraya park yapıldı. Şuranın alt yapısı yapıldı. Şurası yapıldı. Bunların hepsini takdirle karşılarken; yapılması gerekiyordu yapıldı derim. Yapanlara da Allah razı olsun derim.  
    Acaba Nazilli trafiğini hafifletecek Uğur dondurmanın yanından geçen Organize Sanayi yolu neden açılmadı? Bu yol Nazillinin kavşaklarında yükü neredeyse yarıya indirecek neden açılmaz acaba? Bu soruyu sorduktan sonra asıl meseleye geleceğim.

     Bazı kurumlar Nazilliyi terk edip giderken, Nazillimizde çok önemli bir gelişme oldu. Sayın, Şeref BİNBOĞA,- Sn. Ercan SARIOT, - Sn. Ekrem YAŞAR, - Sn. Mustafa ERBİLEN  in bir araya gelerek açtıkları Özel Referans Hastanesi hizmete girdi.  Hizmete girmesi yetmedi Nazillimizin sayılı ailelerinden bir kardeşimiz olan, Ortopedi ve travmatoloji uzmanı cerrah Ersan ÇELİKBAŞ ıda bölümün başında görevlendirdiler.
      Bir çoklarınız sıradan bir olay olarak bu haberi okur geçersiniz. Ancak ben olayın önemini anlatacağım. Özel Referans Hastanesinin Mikro Cerrahi bölümü çalışıyor. Başında, Ortopedi ve travmatoloji uzmanı Cerrah Ersan ÇELİKBAŞ  isimli kardeşimiz görev yapıyor.
       Bunun önemi nedir biliyor musunuz?  İş kazaları sonucu, el, ayak, parmak ve benzeri uzuvların kopması halinde artık hastalarımız İzmir deki, iki hastaneye yetişmeye çalışmayacaklar.
   Canlarının yanmasına, Trafiğin yoğunluğuna, İzmir de tanıdıklarının olmayışına, üzülmeyecekler. Ve İzmir de tanımadıkları ortamda o hastanelerdeki doktorların insafına kalmayacaklar.
    Kendi Şehirlerinde, kendi tanıdıkları ortamda ve kendi hemşehrilerinin ellerinde, komik denecek rakamlarla dertlerine çare bulacaklar.
    Buna sebep olan Yukarıda adını belirttiğim Özel Referans Hastanesi Yetkililerine, Hastane müdürü Şevket ÇEŞNİAL beyefendiye, Dertlerimize çare olan ve olmaya devam edecek olan hastane çalışanlarına, doktorlarına ve Bilhassa Ersan ÇELİKBAŞ kardeşimize Teşekkür ediyorum saygılarımı sunuyorum.
   Tekrarlıyorum artık Mikro cerrahi konusunda Nazillimizde bir hastanemiz var. Buna çok seviniyorum. Özel Referans Hastanesi, yüzümü güldürdünüz, Allah sizinde yüzünüzü güldürsün.                                                            Mehmet KIZILASLAN 2012-07-16