29 Eylül 2014 Pazartesi

BELEDİYE BAŞKANININ BÖYLESİ



             
            Nazilli belediyesine bağlı İsabeyli mahallesinde çivi çakılamıyor. İmar izni almaya gidenlere imar izni verilemiyor.
Bildiğiniz üzere önceki seçimlere kadar İsabeyli, belediyelikti. İmar durumu öylesine curcunaya çevrilmiş ki, düzeltebilene aşk olsun.
Yine bildiğiniz üzere imar planları önce 1/5000 lik olarak hazırlanır ve daha sonra ayrıntıları daha net olsun diye 1/1000 lik imar planı hazırlanır ve Belediyenin imarla ilgili birimleri bu 1/1000 lik plana göre imar izinleri verirler ve çalışmalarını yaparlar.
Bir belediye başkanı ki “Ben yaptım oldu” mantığıyla, çalışmış. Önce 1/1000 lik plan yaptırmış sonrada 1/5000 lik planı ona uydurmaya çalışmış.
Bu nasıl ortaya çıkmış peki?
Babasından atasından arazi kalan bir İsabeyli li vatandaş, bakmış ki arazilerinin hepsinin ortaklarından ya düz, ya da çaprazlama yollar geçirilince mağdur olmuş. Babasının çiftliği gibi belediyeyi yöneten, başkanın uygulamalarından dolayı, belediyeye mahkemeye vermiş.
Mahkeme kazanılmış ama, Sonuç; “İsabeyli mahallesinin imar planının yenilenmesi” Olarak çıkmış. “Ne var bunda” diyorsunuz değil mi?
            Demeyin bu karar Nazilli Belediyesine 150 000 TL ye patlamış.
Ayrıca, İsabeyli Mahallesinde İmar izni almaya kalkan vatandaşlar, yılbaşına kadar imar izni alamayacaklar. Sıkıntıyı anlayabiliyor musunuz okurlarım?
             Bu zararı kim karşılayacak şimdi?
             Şehir plancısının ücreti olan 150 000 TL yi Nazilli halkı ödeyecek.
             Peki inşaat yaptırmak isteyen vatandaşların gecikmeden doğacak zararlarını kim ödeyecek? Onu da İsabeyli de arsası olup ta inşaat yapmak isteyen vatandaşların her biri teker, teker ödeyecekler.
             İş bununla da kalmayacak yeni imar planı askıya asılacak bir sürede orada kalacak itirazı olanlar müracaat edecekler. Onların mağduriyeti de giderilecek ve yeni imar planı uygulanmaya başlanacak.
             Bir arsadan yol geçecekse sadece o arsa sahibinin zarar görmemesi için bir uygulama vardır. Bunu mühendislerimiz bilirler bu uygulamaya 18 uygulaması derler.
           Diyelim ki sizin arazinizden yol geçecektir. Tamamının sizden alınmasına ve sizin zarara uğramanıza izin vermez bu uygulama. O nedenle sizden alınanın bir kısmı başka yerlerden size arsa verilerek zararınız önlenir.
            Kamu oyu bizim başkanın 18 uygulamasını genellikle uygulamadığını söylüyor. Ve birçok arazi sahibini mağdur edildiğini öğreniyoruz.
           Birçok yerde de aldığına karşılık şuradan yer vereceğim demiş. Vatandaş ona güvenmiş. Ama sözünde durmamış olduğunu öğreniyoruz.
           Yeri geldikçe vatandaşımızın mağduriyetini belgelerle açıklayacağım.
           Şimdi sizlere soruyorum İsabeyli belediyesi, bu zatı muhteremin çiftliğimiydi?
Bu yanlışların ve Nazilli belediyesinden çıkan 150 000 TL lik zararı nazilli halkı ödemese olmuyor mu? Bu eski başkandan tazmin edilse olmaz mı?
          Hükümete sesleniyorum “ Nereden Buldun Yasasını Çıkarınız” göreceksiniz birçok belediye başkanımız aklanacaklardır!
           Saygılarımla.                Mehmet KIZILASLAN 2014-09-29
         


20 Eylül 2014 Cumartesi

BU KIZLAR KİMİN KIZLARI




                

Bir çoklarımız bilmiyor bende basından ve Kardeşim Şenol Babacan’ın yakınlarında olduğumdan dolayı, sürekli haberdarım. İlçemizde hatta İlimizde öylesine güzel bir oluşum bir gelişme ve bir güzel tanıtım var ki anlattığımda sizlerde ne kadar güzel bir tanıtım ilimiz için diyeceksiniz.
Öncelikle bu oluşuma bu güzel gelişmelere vesile olan şahısları yürekleri beyinleri büyük ufku geniş insanları anlatacağım bu yazımda sizlere.
           
             Orhan Atalay, kendini spora adamış, İsabeyli, İlk ve Orta Okulunda Beden Eğitimi Öğretmenliği yapan, Çekirdekten sporcu yetiştirmeyi ilke edinmiş, bir alt yapı uzmanı kardeşimiz. Çalıştığı kula kırkın üzerin de kupalar ve bir çok branşta ödül ve madalyalar  kazandıran bir spor aşığı kardeşimiz.
Taner Karataş, Aydın ADÜ de bilgisayar bölümü öğretim üyesi. Tam bir basketbol sevdalısı. Üç yıldır, her Cumartesi- Pazar kendi aracıyla gönüllü olarak, İsabeyli’deki, basketbolcu kızlarımıza, antrenörlük yapmaya gelen, aslen Artvinli cefakar vefakar kardeşimiz.
Şenol Babacan 2010 yılında İsabeyli deki, Doğa Kültür Gençlik ve Spor kulübü derneğini kurucusu. İsabeyli de, ne Doğa Koleji vardı, nede Nazillide Kültür Kolejli var dı ki bu kardeşimiz ileri görüşlülüğü ile, ön görüsüyle senelerce önce sanki bugünkü Doğa Koleji ile Kültür Kolejinin temellerini atar gibi bir spor kulübü kurmayı akıl etmiş yiğit çalışka efe yürekli kardeşimiz.
Orhan Atalay’la birlikte, Şenol Babacan, ülkemizde pek yaygın olmayan, Beysbol sporunu İsabeyli ye taşımışlardır. Kurdukları takımla yurt çapındaki 47 takım arasında Türkiye şampiyonluğunu yakalamanın gururunu ilimize yaşatmışlardır.
Beysbol- Softbol- basketbol- Güreş- Halter gibi, birçok olimpik branşta başarıyı yakalayan Doğa Kültür Gençlik Spor Kulübü, 2014-2015 sezonunda Türkiye kadınlar basketbol 2.liginde Aydınmızı temsil edeceklerdir.
Hem de, Ülkemizin en büyük 3. belediyesi olan İzmir Büyük şehir Belediyesine, Ülkemizin bir çok ilinden daha büyük olan Alanya Belediyesine,  Ülkemizin en büyük Üniversitesi olan,  Eskişehir Anadolu Üniversitesinin, Spor kulüplerine karşı, İlimizi temsil edeceklerdir.
Bu kızlar kimin çocukları biliyor musunuz? Bunlar bizim kızlarımız bu İsbeyli vadisinin  çocukları,
Bu güne kadar bu kızlarımızı, bu başarı çizgisinin üzerine taşıyan yukarıda bahsini ettiğimiz 3 Büyük Adam, Orhan ATALAY, Taner KARATAŞ ve Şenol BABACAN kardeşlerimizdir. Bir de bu kardeşlerimizi İsabeyli Belediye Başkanlığı döneminde yardım eden, destek veren, Eski İsabeyli Belediye Başkanı Kuvvet ERİM beyi de göz ardı edemeyiz.
Çünkü o Başkan Kuvvet Erim, İsabeyli mahallesine bir spor salonu kazandırmıştır ve bu kızlarımızdan yardımını ve desteklerini esirgememiştir, biliyor musunuz.
Bilmiyor iseniz şimdi öğrendiniz. Ama bu 3 Büyük efe yürekli adam bu yarışta nedense   Kuvvet Erim den başka destek olan olmadığından yapayalnızlardır.
Kendi kısıtlı imkânları ile bu başarı çizgisini yakalamışlar ve ne gariptir ki Spor kulübünü, hiçbir kimseden yardım bile istemeden bu seviyeye taşımışlardır ve ilimizin adını Türkiye geneline duyurmuşlardır.

Gelelim konunun özüne; Sözüm kendisini bu İlin, bu ilçenin efendisi sayanlara.
Efendiler, Kendini Kral zannedenler, Buzdolapçılar, Koltukçular, Demirciler, Kömürcüler, şehrin kaymağını yiyenler, İdareciler, Yöneticiler, Oda Başkanları, biliyor musunuz, bu kızlarımız şehrimizi sizlerden daha iyi tanıtıyorlar ve sizlerin ekmeklerinize yağ sürüyorlar. Ayrıca bu kulübün logosunda İncir yaprağı var biliyor musunuz.
Şimdi sizlere soruyorum Nazilli Belediye spor kulübünde kaç tane Nazillili sporcu var biliyor musunuz? Ben bilmiyorum ve bilmediğim için soruyorum.
Ama bu Doğa Kültür Gençlik ve Spor Kulübünde, kızlarımızın tamamı İsabeyli den.
Biliyor musunuz Bu kızlarımızın onlarcası İncirliova Spor lisesine başarı ile girmişler ve birincilikle giren kızımız Adnan Yıldırımın kızı Derya yıldırımdır. 

Sizlere sesleniyorum Şehrimizin kaymağını yiyenler, bu kulübe destek olduğunuzda sizde biliyorsunuz ki vergilerinizden direk düşebiliyorsunuz.
Şunu da çok iyi biliniz ki sizler, şehrin kaymağını yerken ve şehrimiz için hiç bir şey yapmaz iken, bu kızlarımız ve üç büyük dev adam, efe yürekli kardeşlerimiz, şehrimizin dünyaya tanıtılması için canlarını dişlerine takarak mücadele edecekler. Sizlere destek istemeye el açmaya asla gelmeyeceklerdir. Azıcık vicdanınız varsa ve şehre borcunuz olduğunu düşünürseniz sizler vadinin efe kızlarına destek olmak zorundasınız. Onları bulmak zorundasınız.
Bulamadığınızda bu kızlarımız, dev takımlarla baş edemediklerinde, onların gözyaşlarında sizler boğulmaya mahkum olacaksınız. Saygılarımla.
                          Mehmet KIZILASLAN            2014-09-20

   

2 Eylül 2014 Salı

ADALET VE BARIŞ



                              


Bildiğiniz üzere Bir Eylül Dünya Barış Günü ve Adli yılın başlangıcı.
Dünya barış günü nün kabulüne bir bakalım önce.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981’deki 57. birleşiminde, “Genel Kurul’un açılış günü olan her Eylül’ün üçüncü salı günü”nü “Uluslararası Barış Günü” ilan etmiştir. Yıllar sonra Genel Kurul'un 7 Eylül 2001 tarih ve A/RES/55/282 sayılı kararı ile 21 Eylül'ü Barış Günü olarak kabul edilmiştir.
Her 21 Eylül de, Birleşmiş Milletler Merkezindeki “Barış Çanı” çalınıyor. Savaşlardaki insani kıyımın anısına, Japonya tarafından yaptırılan bu çan, dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paralarla üretildi. Çanın üzerine, “Çok Yaşa Mutlak Barış” yazısı kazındı.
Eskiden Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler barış içinde bir dünya mücadelesi görevini hatırlatmak amacıyla, Hitler faşizminin 1939 yılında Polonya’yı işgal ederek ikinci dünya savaşını başlattığı tarih olan, 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak ilan etmiştir. SSCB’nin ve Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra Varşova paktı ülkeleri 21 Eylül de Dünya Barış Günü kutlamaya başlamalarına rağmen 1 Eylül’ü Dünya Barış Günü olarak ülkemizde kutlamaya devam edilmektedir.
Bu ansiklopedik bilgilerden sonra gelelim Ülkemizde ki barışa, “Devletin üst kademesinde küslük olmaz” diyen bir eski Başbakanımız ve Cumhur başkanımız vardı onu hepiniz bilirsiniz. O Hoş görüsü geniş, zatı muhterem “Yollar yürümekle aşınmaz” diyerek sivil toplum örgütlerinin sokak eylemlerine oldukça hoş görülü bakmayı da öğretmiştir bizlere.
Bazılarınız “ne oldu sonunda darbe oldu diyorsunuz” Darbenin sebebi asla hoş görüden değildi. Cumhurbaşkanı olma sevdalısı, Bir Kenan çıktı ortaya. Genel Kurmay başkanıydı. Elinde her tür yetki olmasına rağmen, sokak eylemlerine silahlar servis etti. Daha sonra piyonları vasıtasıyla sokaklarda her gün 35 gencimiz onun sayesinde öldürüldü.
Bunu gerekçe gösteren ve “Şartların olgunlaşmasını bekledik diyen Kenan darbe yaptı. Sonra, Hanefi Avcı gibi işkenceci polisleri sayesinde kodeslerde her gün, Ellinin üzerinde gencimizi öldürttü.
Dünya barışından önce ülkede barışa ihtiyacımız vardır. Devletin üst kademelerindeki zatı muhteremlerin birbirlerine tahammülsüzlükleri şık değil. Dilim varmıyor içimden geçen kelimeyi söylemeye.
Gelişmiş ülkelerde Yasama “ Kanun yapıcı”, Yürütme “Hükümet”, Yargı “Yasaları uygulayıcı” Ayrı birer kuvvet merkezidir ve hiç birisi diğerinin alanına girmez.
Benim ülkemde bu iş biraz karıştı. Herkes kendi alanından başka her yerde, neredeyse ihtisas yapmaya çalışıyor. Üzülüyorum bu doğru değil.
Yasa yapıcının aynı, uygulayıcının aynı, yargılayıcının aynı güçler olması, adaletsizliği getirecektir. Hiç kimse kendisini yada liderini, gücün mutlak sahibi zannetmesin. Bu onunda partisinin de ve hatta ülkemizin de sonu olabilir.
Bu gün çok güçlü zannettiğiniz her kimse, gurup, yarın bu yanlış ve kanunsuz uygulamanın ve adaletsizliğin kurbanları olabilirler.
Daha açık konuşursam eğer. Hiçbir kimse, hukukun, adaletin ve yasaları ben yaptırıyorum nasıl olsa diye, yasaların üzerinde saymasın kendisini. Eğer bu durum başkaları tarafından yapıldığında ne kadar sakıncalı ise, adil olduğunu iddia edenler ve bu gün kendisini mutlak gücün yerine koymaya çalışanlar içinde sakıncalı ve doğru değildir.
Diğer yandan fikirler ne kadar uç noktalarda olurlarsa olsunlar, konuşulduğunda muhakkak orta yolu bulma şansımız vardır. Eğer kanunsuzca, susturulmaya çalışılırsa ve fikrin sahibi aşağılanırsa, işte o zaman o fikrin sahibini yeraltındaki mücadeleye çeken siz olursunuz. Bu da barışın ortadan kalkışının ilk adımıdır.
Değerli dostlarım yanlış yapanlara alkış tutmayınız. Bu sizin lideriniz, oda başkanlarınız  ve hatta sizleri işe koyan, yandaşınız, veli nimetiniz dahi olsa. Kaldı ki “Veli nimet Allahtan başkası olamaz.”
Adalet olmadan barış olamaz. Barış olmadığında huzur kalmaz, huzursuz ortamlar tüm birlikteliklerin düşmanıdır, buna Devletin bekası da dahil. Saygılarım adil ve adaletli olup, kanunlara nizamlara saygılı olanlaradır. Çünkü onlar barışın teminatıdırlar. Diğerleri toplumun gizli düşmanlarıdırlar.                 Mehmet Kızılaslan 2014-09-02