21 Nisan 2015 Salı

VAATLER VE SEÇİMLER

                          
Birçoklarımız bir parti genel başkanının vaatlerinin ulaşılamazlığından, kaynakların olmadığından bahsediyorsunuz. Gülüyorum.
Nasıl olsa iktidara gelemeyecek, o nedenle habire atıyor, diyorsunuz. Üzülüyorum.
Hele birileri var ki sıkılmadan, “bunlar ya para saymasını bilmiyor, ya da dayak yememişler” diyor. Kahroluyorum.
 Şimdi sizlere hiçbir parti övmeden geçmişte yapılanlardan bahsederek vaatlerin ve daha fazlasının olabilirliğinden bahsedeceğim.
Cumhuriyetin ilk yıllarını hatırlayanlarınız hala sağ olmaya bilirler, ama hepimizin yanı başında onların anlattıklarını dinleyen ve azda olsa, Cumhuriyet tarihini okuyanlarınız vardır ve onlar çok iyi bilirler. 
Savaştan çıkmış, yanmış, yıkılmış, talan edilmiş bir ülke düşününüz. Bu ülke ilk 10 yılında, çok kötü duruma rağmen, ekonomik bağımsızlığını kazanmış. Hiç kimseye boyun eğmemiş. Kimseden emir almamış. Uluslar arası ilişkileri iyi kullanarak birçoğumuzun sevmediği, Rusya’ya, Tüm temel fabrikaları kurdurtan ve onlara borcunu bu fabrikaların ürünleri ve narenciye ile ödemiş bir ülkeyiz biz.
Kendi demir çeliğini üretir hale gelmiş.
Alüminyumunu, üretmiş.
Madenlerini işlemeye başlamış.
Tekstilini, Ayakkabısını, Camının üretmiş.
Arabasını, ve Uçağını kendisi yapmış.
Bu ülke tarımda “Köylü Milletin efendisidir”  mantığını oturtmuş. Tarım ürünleri ihraç eder hale gelmiştir.
Köy enstitüleri sayesinde, köy okullarını, köylü, öğretmen, öğrenci ve devlet işbirliği ile kurarak; Müteahhit yandaşına para yedirmeyen bir devlet yapısıyla ilerlemiş bir Türkiye kurulmuştur.
Şimdi beni okuyan ve devletten, ihalelerden haksız para kazanan efendiler, size sesleniyorum. Sizler sülüklersiniz, sizler asalak kenelersiniz, sizler aşağılık birer cenaze soyucularısınız. Sizler bugünkü düzenden keselerinizi dolduran ve yetim hakkını kul hakkını utanmazca yiyen insanlık dışı yaratıklarsınız.
Sizlerin yolunuzu açan, yasaları Milletin aleyhine, yandaşın yararına, düzenleyen, gelmiş geçmiş tüm yasa yapıcılar, sizlere sesleniyorum. Sizlerde Allahlığa soyunmuş, şirk içinde olan zavallılarsınız.
Dilinize doladığınız ve yüreğinizde olmayan, Allahın kitabında, kul hakkından bahseder. Sizler hem onu dilinize dolarsınız, hem de milyonlarca vatan evladının hakkını yakınlarınıza ve yedi sülalenize peşkeş çakersiniz.
Bana kızıyorsunuz değil mi? Biliyorum. Hatta küfürler ediyorsunuz. Sizlerden korkmuyorum, biliyor musunuz? Sizlerin tuzaklarınız varsa, Allahın da tuzakları vardır. Ayrıca kem söz sahibinindir.
Allah da bu yaptıklarınızdan dolayı size kızıyor. Biliniz ki kendi çıkarlarınız için Dini kullandınız. Karşınızdakileri dinsiz ilan ettiniz. Din elden gidiyor diye Kuranı Kerimin  Türkçe mealini ilk kez kendi maaşından yayınlatana bile, kendi kişisel çıkarlarınızdan dolayı, millete karşı, dinsiz, düşman ilan ettiniz. Çünkü din sadece sizin tekelinizdeydi sanki.
 Koltuk sevdanızdan ve dünyevi ihtiraslarınızdan dolayı milleti kandırdınız. Ve yoksullaştırıp el açar duruma getirdiniz.
Size söylüyorum efendiler. Sizler Balık tutmayı öğretmek yerine bu milleti el açar duruma getirdiniz. Yardım alır durama getirdiniz. Hâlbuki sistem 1938 den sonra sizlerin istediği gibi bozulmasaydı, bu ülke gerçek dünya lideri olurdu elbette.
 Fabrikaların tamamının kapanmasına sebep olanlar ya da göz yumanlar, ülkede sonun başlangıcını başlattılar.
Sonrakilerin tamamı da, o yönde batışa hizmet ettiler.

Dağıtılan ve yandaşlarının kesesine aktarılan paralarla bu ülkede her ay Yüzlerce fabrika kurulabilirdi.  Eskiden kurulan fabrikalar kapatılmayabilir, tamamı yenilenebilirdi.
Bir yıl içinde binlerce fabrika binası yapılılabilirdi. Üretim yapmak isteyen her müteşebbise kiraya verilerek milyonlarca kişi işsizlikten kurtarılabilirdi.
Kendi koltuk sevdasında olan yöneticiler ve sizler bunları yapmadınız. Milletin gözünü boyayan ölü yatırımlar ve gösterişte yerinizi aldınız.    
Ama yolun sonuna gelindi. Ya üretimin önü açılacak, Adaletli yaşam kurulacak. Ya da bu ülke, Millet yararına olmayan, yandaş yararına olan düzenin esiri olup batacak.
1938 sonrası, gösteriş için ve kendi zevkusefaları için harcama yapan yöneticiler, o paraları Milletin refahı için harcasalardı; belki de Dünya üreten devi olabilirdik.
Sakın ola bir partinin çığırtkanlığını yaptığımı zannetmeyiniz. Ben sadece dinsiz diye adlandırdıklarınızla bu günkü dindarım diyenlerin yaptıklarını karşılaştırmaya çalıştım.
 Bana bir İslam halifesi gösteriniz ki, öldüğünde bir kenarda ikinci bir gömleği var olsun. Bir de bu gün, İslam devletlerinin liderine bakınız. Onlar sayılı dünya zenginleri içinde yer almaktadırlar ve halkları sefalet içindedirler.
Şunu çok iyi biliniz ki bu gün vaat edilenlerden daha fazlası bile yapılabilir. Bundan emin olunuz okurlarım.
 Saygılarımla. Mehmet Kızılaslan 2015-04-21

      

9 Nisan 2015 Perşembe

YAZ YAZABİLİRSEN ÜSTADIM

            
      
Abi yaz lütfen, okuyucularını fikirlerinden mahrum etme. Diyor dostlarım.
Artık Yalova kaymakamlığından geçtik. Zurnanın son deliği olmaktan da yorulduk.
Yazmayı çok seviyorum. İçimdeki doğruları yazmak çok güzel oluyor ama, ne yazık ki hiçbir yetkili tarafından dikkate alınmadığımızı görmek, bizi havanda su dövmenin rahatsızlığını yaşatıyor. 
Seçime iki ay gibi bir zaman kaldı. Adaylar belirlendi. Hepsi birbirinden değerli adaylar beğenimize sunuldu. Tamamı, vekaletimizi almak için koşturacaklar. Vekaletimizi aldıktan sonra ne olacak?
Milletvekilimiz olacaklar.
Genellikle, kendisi ile birlikte koşanların özel işleri ile meşgul olacaklar. Seçim öncesi vaatlerin birçoğu, genelimizi ilgilendirirken, seçim sonrası birçokları bireylerin iş takibine başlayacaklar.
Birçok yazımda Torpilin, iltimasın, kul haklarının en büyüğü olduğunu, defalarca yazdım. Ne yazık ki Millet olarak eşit çizgiden koşmayı değil, başkalarından daha önce koşuya başlamayı insanlık sayıyoruz. Bunun sonucu kimin önüne geçirildik. Kimin hakkını gasp ettik. Hiç düşünmeden torpil yapıyoruz, yaptırıyoruz.
Siyaset insan olmak nedir biliyor musunuz gerçekte?
Hükümet kuracak çoğunluğa sahip olursanız, bu güne kadar yapılmasını hayal edemedikleri yenilikleri tüm halkın önüne serebilmektir.
Fırsat eşitliği içinde.
Her vatandaşa aynı mesafede durarak.
Yandaşına öncelik tanımadan.
Yakınlarımıza torpil yapmadan.
Kul hakkı yemeden, yedirmeden.
Tüm Halk için Millet için yasalar çıkararak, hükümet olmayı becermek demektir.

Hükümet kuracak sayıya ulaşamadığınızda ise, Gölge kabine kurup, sanki hükümet, sizmişsiniz gibi, gölge bakanlıklar oluşturmak gerek.
Mevcut hükümetin doğrularına alkış tutmayı bilmektir.
Yanlışlarında, onları uyararak, işin doğrusunu gösterebilmektir.
Bu arada, kazara, hükümet olma ihtimalinizde de, ekibinizin gölge kabine halindeyken başarılı olup olamayacağını kontrol etmeniz gerekir.
Her olayda, her krizde, rakibiniz olan hükümetin önüne doğrularınızla çıkıp onların yanlış yapmasını engellemeniz gerekir. Siyaset insanlığı, bunu gerektirir.

Abi bunlar, seçim sonrası yapılacak işler. Sen, seçim öncesi ne yapacağız, onu yazar mısın?  Diyorsunuz. Sanki ben desem şimdi sizlere, A partisine vermeyin oyunuzu, B partisine veriniz, dinleyecek misiniz beni?
Hepiniz benden akıllı, hepiniz benden daha çok siyaset biliyorsunuz. Serde ukalalığım var ya, yinede sizlerin birçoğunuzun hoşuna gitmeyecek şeyler yazacağım.
İnsanımızın yüreğine korku salanlardan uzak durunuz.
Adalet terazisini bozanlara selam dahi vermeyiniz.
Yandaşını, yakınını, devletin parasıyla, makamıyla koruyanlardan, zengin edenlerden, kaçınız. Onların yanlışlarına dur deyiniz.
Kafirlerden korkmayınız ama, münafıklardan ve riyakarlardan korkunuz.
Sizlere yardımlara muhtaç edip el açar duruma getirenlerden uzak durunuz.
Ne söylerlerse söylesinler, Şeytanlarla iş birliği yapanlara oy vermeyiniz. İnanan insanında yapması gerekenler bunlar olsa gerek.
                       Mehmet KIZILASLAN 2015-04-09