26/03/ 2016 tarihinde bir yazım
yayınlandı gazetelerde. Başlık. Tayyip
Düşmanlığı Penceresinden bakmayalım. O gün birçok kimsenin bakmadığı
pencereden bakarak yazdığım yazıdan bazı paragraflar aktaracağım.
Bu gün geldiğimiz noktada oynanan oyunun,
Türkiye’yi, ne kadar güç durumda
bıraktığını, ta o günlerde gördüğümüzü ve bu gün yine, ülkenin bir yarısının o
tuzağın farkında olmadığını anlıyorum. Yazım aynen aşağıdaki gibi.
((( Şimdi, Rıza Sarraf ne yapmıştır bir
bakalım isterseniz.
ABD’nin İran’a koyduğu ambargoyu delmiştir.
Türkiye ile İran’ın ticaretinin artmasına
yardım etmiştir.
Türkiye cari açığının yüzde, on beşini
kapatmıştır.
Bu arada, İran dada, herhalde biraz da,
kara para aklanmasına karışmış olmalı ki, İran hükümetinin düşmanlığını kazanmıştır.
Ayrıca, ABD’nin prestijinin sarsılmasına
sebep olmuştur. Çünki, ABD, İran’ı disipline edememiştir.
İran, ambargo sırasında, Rezza
Sarraf’ın, kendi kesesine on, İran çıkarlarına bir olan, haksız kazanca göz
yummuştur. O nedenledir ki, Ambargo sırasında görmezden geldiği, bu yanlışları,
ambargo kalkar kalkmaz, İran, Sarraf’ın ortağını idama mahkûm etmiştir.
Tahminim o ki,
Rezza Sarraf, Hükümet yetkililerinden, İran ile aralarını düzeltmelerini
istemesine rağmen. Yetkililer, tabir yerinde ise, kulak şapırdatmışlardır.
Durumunu kötü hisseden, Rıza Sarraf, FBI ile
görüşerek ve tatile gidiyormuş havası vererek, ABD’ye gitme kararı almıştır.
Aksi halde, yalnız gitmeye kalksa, MİT tarafından dışarı çıkışı
engellenebilirdi. Türk kamuoyu
adamın, ne salaklığını bıraktı, ne aptallığını.
Rıza çok akıllı ve hayatının geri kalanını ve
servetinin bir kısmını kurtarmak için, ABD’yi seçti. Aksi halde, hayatının
tehlike altında olduğunu hissetmeye başlamıştı.
Türk kamuoyunda var sayılan, kar ortaklarını,
açıklamak kaydı ile, FBI ile anlaştı. Diğer
taraftan, Türkiye ile ilişkileri düzeltme yoluna giren, İran, Suriye ve
Rusya’nın ilişkilerinin düzelmesi ABD’yi rahatsız etmeye başlamıştı. Bölge
ülkelerinin birlikteliği, ABD’nin Ortadoğu da durumunu tehlikeye düşürebilirdi.
ABD
yönetimi, Saraf’ın işlerini, kendi bankaları aracılığı ile yapmış olmasına
rağmen, Davutoğlu hükümeti aleyhine, elinde kozları toplamak istedi.
ABD, Sarraf’ın hayatına ve mal varlıklarının
bir kısmına karşılık, Türkiye deki var sayılan, ortaklarını ve bilgilerini istedi.
Sarraf bu olayı kabul etti.
Bu bilgiler, Davutoğlu hükümetinin,
içeride elini zayıflatmayı hedeflemektedir.
Davutoğlu hükümeti, Türk kamuoyu karşısında
küçük düşmemek ve hatta iktidarı kaybetmemek için, ABD’nin isteklerine boyun
eğmek mecburiyetinde kalabilirdi. Bu
durum Türkiye Cumhuriyeti Devletinin komşuları ile ilişkilerinin düzelmemesi
demektir ve ölümcül zararımızadır.
Bu düzelmeye yüz tutan ve ABD’ye karşı, bizi
yalnız bırakmak istemeyen, bölge devletleri için de çok zararlıdır.
Şimdi
sizlere soruyorum.
Ticaretimizin, turizmimizin, ekonomimizin
bitmek üzere olduğu şu günlerde, Komşularımızla ekonomik ilişkilerimizin,
düzelmesi mi, doğrudur?
Yoksa ABD’nin şantajları sonucu, o ülkelerle
ilişkilerimizin bir daha düzelmemek üzere, bozuk kalması, ekonomik krize
girmemiz mi, daha doğrudur?
Rezza
Saraf’ın ABD’nin elinde olması ve FBI ile iş birliği, Türkiye deki üç beş
insanın zararına değil, aksine Tüm Türkiye Cumhuriyeti ve komşularımızın
aleyhinedir.
Sayın okurlarım, her şeyin bize
aksettiği gibi olduğunu zannetmiyorum.
Bu oyun, Türkiye’nin, kendi bölgesinde
tamamen yalnızlaştırılması, oyunudur.
Ülke çıkarlarını gözeterek muhalefet
yapma mecburiyetimiz vardır.
Hükümetten öç alacağız diye, ABD’nin
tetikçiliğini yapmak doğru değildir. Dış
ilişkilerimizde yapılan yanlışı fark eden ve düzeltmeye çalışan, Hükümet güç
durumda kalmamalıdır.
Komşularımızla ilişkilerimiz ABD’nin
istediği gibi değil, bölge ülkelerinin ve insanlarının istediği şekilde
olmalıdır.
Bilmem anlatabiliyor muyum? İsterseniz
birde bu tahmin ettiğim senaryo açısından bakınız olaylara, Tayyip düşmanlığı
penceresinden değil. 26/03/2016 ))) Diye yazmışım.
Şimdi bu yazıma ilaveten şunları
söylemek istiyorum.
ABD oyununa
devam ediyor. Kuyruk acısı bitmiş değildir. Artık sözünü dinlemeyen bir,
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı var karşısında. Onu indirmek istiyor. Onu indirmekle
yetinmeyecek. Türkiye ye cezalar verdirmek isteyecek. Halk Bankasının, uluslararası
bankacılık işlemlerini engellemek isteyecektir.
Diğer
taraftan MAN adası olayları da aynı zaman içerisinde servis edilerek Türkiye
kaosa sürüklenmek istenmektedir.
Sakın ola adaletsizlikler ve haksız
kazançların üzeri kapatılsın istediğim zannedilmesin.
Benim
suçlularımın cezasının, benim ülkemin adaletinin vermesi gerektiğini
söylüyorum.
Adalet
bir gün size de lazım olur dediğimizde, yetkililerin kulaklarını tıkadıklarını,
işte bu gün, o güne gelindiğini söylüyorum.
O gün bu
dosyalar kapatılmasaydı ve Rezza Sarraf ile İran’ın arası düzeltilseydi, Ahmet
Davutoğlu kulak şapırdatmasaydı başımıza bunlar gelmezdi. Diyorum.
Diğer yandan
sağımızdaki, solumuzdaki yakınlarımızın, parasal ilişkilerini görmezlikten
geldiğimizde o sırça köşkümüzde huzur içinde oturamayacağımızı söylemek
istiyorum.
Milletin 1400
TL ile geçinmeye çalıştığı ülkemde, yukarıda milyon dolarlık haksız
kazançların, haksız edinilen servetlerin, uçurumlar yarattığını görmediğinizde,
ya da göz yumduğunuzda, kendinizden başka, ülkenize de zararınızın
dokunacağınızı söylemek istedim.
Şimdi ben ve
sıradan vatandaşlar ne yapalım size soruyorum? ABD nin ülkem üzerine oynadığı
oyunu görmezlikten gelip, onun tetikçileri yanında mı yer alayım?
Hayır bunu
yapamayız. Ama bu ülkemde yapılan haksız kazançların, milyon dolarlık rüşvetlerin
de yanında olduğumu göstermesin. Ülkemde adalet işlesin.
Beni sakın
ola yanlış anlamayın efendiler. Adaletsizliklerin hesabını er geç her haramzade
verecektir. Adaletin işlemediği ülkeler çöker, yok olur. Allah korusun bende,
sizlerde bunu istemezsiniz. Mehmet Kızılaslan 30/11/2017