Küçük insanlar
kişileri, Normal insanlar olayları, büyük insanlar fikirleri, projeleri ve sistemi
tartışırlar.
Bazen çok küçük
insanlar gibi davrandım ve insanların hatalarını yanlışlarını, küçük panolarla,
üstü kapalı da olsa uyarmaya çalıştım. Bu uyarılarımızı birçok yönetici, idareci,
seçilmiş dikkate bile almadılar. Bazen seviyemizi daha da alçalttık, bazılarını
rencide bile ettik farkında olmadan.
Öncelikle tüm
rencide ettiğimiz kişilerden özür dilerim. Bu bir öz eleştiridir. Bizim
alışılmışın dışında bir abartılı sevgimiz ve sonunda beklentilerimiz karşılanmayınca
da, abartılı bir yıkıma uğramamız gibi hatamız var, ondandır. Hani derler ya gönül
sevdiğine kırılır diye işte öyle bir şey.
Yukarıdaki cümlemin içinde “beklentilerimiz karşılanmayınca”
sözünü kullandım. Beni tanıyanların hiç birisi kendim için, yakınlarım için, hiçbir
idareci ve yetkililerden, hiç bir şey istemediğimi ve istemeyeceğimi, bilirler.
Hele, ticari kazanç için hiçbir resmi kuruma teklif dahi vermediğimi bilirler.
Bizim tek
amacımız, önce mahallemiz, sonra şehrimiz, daha sonrada, ülkemiz gelişsin ve en
iyi uygulamalar, önce bizim örnekliğimizde olsun istememizdendir.
Biraz hamaset
yapalım isterseniz.
Nasıl Kurtuluş savaşında, ülkemizi
kurtarmak için, İlk mücadele Egeden, Aydın ilimizden ve Nazilli’mizden başladı
ise ve Ankara, Ankara olmasına Nazilli’ye borçluysa, her konuda İlimiz ilçemiz
önde olsun lider olsun başarılı olsun isteğimiz var bizim yüreğimizde.
Mustafa Kemal Atatürk,
Efelerimizin bu çabalarını ve gösterdikleri, cansiperane mücadelelerini, karşılıksız bırakmayıp Sümerbank fabrikasını Nazilli’mize kurdurdular ise, Yeni İdarecilerimiz ve yetkililerimiz de Nazilli’mizi,
sanayi konusunda, teknoloji konusunda, üretim konusunda, örnek çalışmalarımızdan
dolayı pilot bölge ilan etsinler ve ödüllendirsinler istiyoruz.
Ne yazık ki
Nazilli’miz bu konuda gündeme gelebilecek hiçbir çabanın içine girme zahmetine
katlanmayıp, günü kurtarma rehaveti içine uzun bir süredir dalmış durumdadır.
Eleştirilerimizin,
dozunu aşıp, rencide etme durumuna gelmesinden dolayı tekrar üzdüğüm
insanlardan özür diliyorum. Kendi köşe yazılarımı yazdığım “demirfikir.blokspot.com”
un başındaki açıklamam da, da yazdığım gibi;
“Biz
daha iyi, daha demokratik, daha güzel bir dünya bırakmak istiyoruz.
Eleştirdiklerimiz sanmayın düşmanımızdır. Eğer onlar eleştirdiğimiz yanlarını
düzeltirlerse; inanın belki de can dostlarımız olabilirler. Saygılarımla. Diye başlıyor.
Gariptir ve çok
üzüntü vericidir ki; peşinde koştuğumuz ve mütevazi de olsa, seçilmelerinde
tuzumuzun bulunduğunu zannettiğimiz, insanların uyarılarımıza kulak vermesi bir
tarafa; bilgileri dahilinde mi yoksa,
bilgilerinin dışında, keyfiyeti üzerine mi, ima yolu ile beni işaret ederek, şahsıma
hakaretler yağdırdıklarını görüyorum.
Bu hakaretleri
yağdıranların face lerini, beni tanıyanlar görüp, gönderiyorlar. Çünkü onlarla
arkadaşlık bağım dahi yok. Gönderenlere de üzülüyorum. Benim o zatı
muhteremlere muhatap alıp cevap yazmamı hatta, mahkemeye vermemi söylüyorlar.
O zatı muhteremler,
o ağıza alınmayacak hakaret ve küfürlerini, isim vererek yazma cesaretini niye
gösteremiyorlar? Çünkü muhatap alıp mahkemeye koşacağımı zannediyorlar. Ben o
zatı muhteremlerle, değil aynı salonda bulunmak, onlarla aynı şehirde olmaktan
bile üzüntü duyan birisiyim.
Hadi onları muhatap alsak, alçalsak, onların seviyelerine düşsek ve mahkemeye
versek, demeyecekle mi mahkeme de, Hakim karşısında “Efendim biz ona demedik. Bu onun hüsnü kuruntusundan başka bir şey değildir.”
Diyerek, tam bir delikanlı!, erkek! gibi cesurca!, savunma yapmayacaklar mı!?
O halde kötü söz sahibinindir deyip,
Allaha havale edeceğiz. Onların, hakaretlerini, beğenenleri de, arkadaş
listemizden sileceğiz, çıkaracağız.
Gelelim sadede dostlarım.
Bu İl, bu ilçe başarılı gelişmelerle örnek
olmak zorundayken, çok tuhaf olaylarla gündeme gelmektedir. Bu gelişmeler,
ülkem için, ilim için, ilçem için kocaman bir zaman kaybıdır.
Nazilli’miz son
bir haftadır, Sayın belediye başkanımızın oğlunun sünnetiyle ilgileniyor. Hayırlı
uğurlu olsun inşallah.
Nenemin bir lafı
vardı, “Sünnetin harcı içindendir”
derdi yani yaptığınız masrafları takılarla karşılarsınız anlamındadır bu laf.
Geçmiş dönemlerde
eski Başbakanlarımızdan Tansu Çiller, mal varlığını açıklarken, büyük bir
kısmının çocuklarının sünnetinden geldiğini belirtmişti.
Aslında insanlar, mevki ve makamlara
gelmeden önce yapamayacakları gösterişli şeyleri, makamlara geldiklerinde
yapmamalıdırlar.
Geçmişte
eleştirdiğimiz Başkanlar, Toplu sünnet törenleri yaparak daha anlamlı
çalışmalar içinde bulunurlardı onları arar olduk.
Yine küçüldük,
küçüldük, insanları eleştirdik, özür dilerim. Şimdi gelelim sünnetin
tarihçesini tartışmaya, yani, yeni fikri
tartışmaya.
Sünnet, Samiler,
İbraniler, Araplar, Moablılar, Amoriler, Edomlular ve Mısırlılar sünneti
uygulamıştır. Babil, Asur, Kenan ve Filistinlilerde de bu uygulamalar yapılmıştır. Sünnet uygulaması halen günümüzde de devam etmektedir. İslam’dan önce başlamasına rağmen sünnetsiz bir erkek Müslüman sayılmaz
günümüzde nedense.
Peki bunu biliyor muydunuz?
Bazı Afrika Müslüman toplumlarında kadın
genital uzvunda kesim yapılmasına (kadın
sünneti) olayı adı verilir. Birleşmiş Milletler'in (BM) tahminlerine göre
dünyada bugün hayatta olan 200 milyon
kız çocuğu ve kadın farklı yöntemlerle "sünnet edilmiş", genital
sakatlamaya maruz kalmış bulunuyor. Bu, her 20 kadın ve kız çocuğundan biri
demektir.
Peki Ya bu ayetten hiç haberiniz oldu mu?
Nis
suresinin 119.ayeti bakınız ne diyor.
Allah o şeytana lanet etti. Ve o da:
"Elbette senin kullarından belirli bir pay alacağım, onları mutlaka
saptıracağım, onları boş kuruntulara sokacağım, ve onlara emredeceğim de
hayvanların kulaklarını yaracaklar, onlara
emredeceğim de Allah'ın yaratışını değiştirecekler" dedi. Kim Allah'ı
bırakıp da şeytanı dost edinirse, şüphesiz o, apaçık bir ziyana uğramış olur.
Bu ayette” Allahın yaratışını değiştirmek”
kapsamına sünnet girmez mi?
Saygılarımla.
Mehmet Kızılaslan 2022-05-12