28 Ekim 2014 Salı

CUMHUR VE CUMHURİYET



                 

Cumhuriyet Bayramı Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet yönetimi ni, ilan etmesi anısına, her yıl 29 Ekim günü, Türkiye'de ve Kuzey Kıbrıs'ta kutlanan bir Millî bayramdır. Cumhuriyet Bayramı, 28 Ekim öğleden sonra ve 29 Ekim tam gün olmak üzere bir buçuk gün resmî tatildir.
 Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, cumhuriyetin onuncu yılı kutlamalarının yapıldığı 29 Ekim 1933 tarihinde verdiği 10. Yıl Nutku'nda, bu günü en büyük bayram olarak nitelendirmiştir. Bu önemi biz hala anlayamamışızdır.
            
              Bu kadar ansiklopedik bilgiden sonra gelelim bizim bayram anlayışımıza. Biz bazı olayların bizim için ne kadar önemli olduğunu algılamakta zorlanan bir Milletiz. Çünkü bize, bir çok önemli gelişme, altın tepside, hiç mücadele etmediğimiz halde sunulmuştur. Cumhuriyet de bunlardan birisidir.
              Koca bir ülkenin 27 de birine razı olduğumuzda binlerce şehit verdiğimiz halde, Zafer bayramını yani 30 ağustosu hiç birimiz gereği gibi kutlamayız. Dedelerimiz; dedelerini, babalarını, bu savaşta kaybetmelerine rağmen, Yedi düvele karşı ayakta durmalarına rağmen, biz bu bayramın da önemini anlayamamışızdır. Gerektiği gibi de kutlamayız, kutlayamayız.

             Cumhuriyet için, hiçbir gayret sarf etmemiş bir Millet cumhuriyetin önemini bilemez. Kurtuluş için yüz binlerce şehit verdiği halde onun önemini algılamakta zorlananlar, Hazır tepside sunulan ve hiçbir gayret sarf edilmeyen, Cumhuriyeti anlamakta gayet tabii olarak algılamakta zorlanırlar.
             Cumhur, halk demektir, Millet demektir.
             Cumhuriyet, Halkın yönetimi, Milletin kendi kendisine yönetmesi demektir.
 Olur mu hiç, bizim için karar veren, padişahım devletlim varken, bizim gibi tahsilsiz eğitimsiz, bir şey bilmeyen insanların, onun, padişahın, yerine yönetime soyunmamız doğru olur mu? deyip Cumhuriyete karşı olanların yanı sıra;
 Olur mu bizim gibi, tahsillilerin, eğitimlilerin, oyları ile, cahil, cühelanın oyları aynı olur mu? diyen güruhun mantığı aynıdır.

Hiç düşündüğünüz oldu mu Bütün yetkiler eline verilmiş, kendisine padişahlık teklif edilmiş, İstese halife de, padişah da, kendisi olabileceği halde, Neden Türk ulusunu, Cumhuriyetle yönetmeyi seçmiştir, Mustafa Kemal Atatürk?
Kim ne derse desin, Kendisini fütursuzca eleştirdiğimiz, yaşadığı zamanın ve şartların içinde değerlendiremediğimiz için, bu gün, onun sayesinde kazandığımız özgürlüklerin içinde, öldüresiye eleştirdiğimiz, Mustafa Kemal Atatürk ün yerine, bizlerden birisi olsaydı, zannederim hiç kuşkusuz, halifeliği de, padişahlığı da, o şakşakçıların, yağdanlıkların içinde çekinmeden kabul ederdik. O Son Yüz yılın yetiştirdiği en büyük insandır.
Günümüz, askeri ve sivil darbecilerinin yanında, O mükemmel ötesi bir liderdir.

Ezilenler, köylüler, işçiler, esnaflar, sanatkarlar, memurlar, velhasıl padişah soyundan gelmeyen tüm efendiler; bu bayram sizin, bizim en büyük bayramımızdır.   
Bayramımız kutlu olsun.
Ben sizlerden daha şanslıyım Cumhuriyetin 35. yıldönümünde, 1958 de Cumhuriyet bayramı sabahı doğduğum için benim için çok daha büyük bayram günü bu gün.    
Saygılarımla.   Mehmet KIZILASLAN 2014-10-28


27 Ekim 2014 Pazartesi

ALLAH AŞKINA YORMAYIN MİLLETİ




                              ALLAH AŞKINA MİLLETİ YORMAYIN
İki taşıtımız var hurdaya çıkardık. Dediler ve de ruhsata işlediler ki “Aliağa ya teslim edilmek üzere hurdaya çıkarılmıştır.”
Aradık Aliağa da, ne kadar aranacak yer varsa. “Hurda alımı durduruldu” dediler.
Taşıtlarımızı hemen yanımızdaki hurdacılara verebilir miyiz diye, çare aradık. Trafik şubedeki yetkililere ulaştık. “ Hayır veremezsiniz, isterseniz Kırıkkale de alıyorlar orya götürebilirsiniz.” Dediler.
Biz dedik ki “bedavaya vereceğiz bu taşıtları yeter ki elimizden alsınlar, Vergi dairesi ve trafikten bundan sonra herhangi bir borç işlemesin”
Olmaz dediler. Yılbaşına kadar bekleyin, o zaman bir şey çıkmazsa trafiğe girdi çıktı yaparız”  Ondan sonra bir çözüm bulunur elbet dediler.
Basit bir olay ve bu günlerde benim başımdan geçti bunlar.

Ey devlet,in kurumları siz istediniz eski taşıtlarımızın ikisini trafikten çektik. İki taşıt'ımızdan dolayı artık trafiğin akışını yavaşlatmıyoruz. Diyoruz ki “bizim bu hurda taşıt'larımızı bedavaya alınız.” “Olmaz sakla” diyorsunuz.
Allah’ınızı severseniz, yormayın milleti, üzmeyin. Aklınıza uymuş, sözünüze inanmış, hurdaya çıkarmışız iki taşıt'ımızı ve hiçbir şeyden ve yeni taşıt alımındaki indirimlerden de yararlanmayı düşünmemişiz.
Bu taşıtlar tamam trafikten çıktı ama sanayideki işyerimizin önünde hurda yığınları olarak duruyor. Kirlilik yaratıyor. Koyacak yerimiz yok. Her gün üzerinden birkaç parçası, yoksul çocuklar tarafından sökülerek hurdacılara satılıyor.
Bir gün öyle zannediyorum ki sadece şase si kalacak ve beklide siz benden o zaman “bu taşıtın diğer parçaları nerede” diye hesap soracaksınız.  

Ben bir gazeteci olarak sorunuma çare bulamıyorum ve ileride başıma geleceklerden korkuyorum.
Bizi  hurda taşıt'ımın parçalarının çalınmasından dolayı suçlarsanız; bu yazımı sizlere göstermek ve delil olarak kullanmak istiyorum. Çare bulunuz.
Tamam, ben bu yöntemi buldum da, diğer vatandaşlar alınmayan ve hurdaya çıkarak trafikten arındırılmış taşıtlarını kaç ay, kaç yıl, nerede saklayacaklar efendim?

Elimizdeki hurda taşıtlar geri dönüşümde kullanıldığında, Ülke ekonomisine katkı sağlayacak ağırlıktalar, nereden baksanız ikisi, 2 ton gibi çeşitli metal içermekte.
Biz çok zengin bir ülkeyiz belki nutuklarımız da, ama iki ton demirin elde edilmesi için en az on ton demir cevheri topraklarımızdan çıkarılıyor ve onlarca emek harcanıyor. Hiç değilse bu açıdan da bakarak bir an önce hurda ya çıkmış taşıtları milletin elinden alarak ekonomimize de katkıda bulunmamızı sağlayınız.


Ne yapabilirsiniz?
Trafik şubelerinize sadece bir yazı ile, “Hurdaya çıkarılmış taşıtları sahipleri en yakın hurdacıya bedelsiz verecekler ve kayıttan düşecekler” diyerek herşey,i kökünden çözebilirsiniz.  Saygılarımla yetkililerin dikkatine sunuyorum.
                               Mehmet KIZILASLAN 2014-10-27



14 Ekim 2014 Salı

HABER: NAR TANELEME MAKİNESİ YAPILDI ENERJİ İÇECEĞİNİZ HAZIR



HABER:


NAR TANELEME MAKİNESİ YAPILDI.

Nazillinin tanınmış yenilik arayıcısı, sanayicilerinden, Saninter Sanat Metal Ltd. Şti. nin sahibi Mehmet Kızılaslan tarafından bir ilk daha gerçekleştirildi.
Bir Nar bahçesi sahibi, Korhan Özmenlikan tarafından, böyle bir makineyi yapıp yapamayacağı sorulan, sanayici Mehmet Kızılaslan, bir haftalık bir yoğun arge çalışması sonucunda, Nar ekşicilerinin, Nar suyu fabrikacılarının ihtiyacı olan,

makineyi gerçekleştirdi.   
Nasadan ödül almış bir Hindistanlı bilim adamının makinesinin sadece dış görünüşünün resminden, esinlenerek gerçekleştirilen makine, gıda nizamnamelerine uygun olarak,  artık Nazillide üretilebiliyor.
Yine Meyve suyu fabrikalarının ihtiyacı olan dev Nar Taneleme ve Nar suyu sıkma makineleri sipariş halinde artık Nazilli de üretilebilecek.
Bilindiği üzere Kabuğu ile birlikte sıkılan narın suyunda, kabuktan geçen kekremsi bir tat oluşmaktadır. İşte bu kekremsi tadın meyve suyuna geçmemesi için, narın tanelendikten sonra preslenmesi gerekmektedir.
Narı tek,tek elde tanelemenin zorluğu nar tüketimini de olumsuz yönde etkilemekteydi. Bu nedenle olsa gerek üreticiler, narın para etmediğini söylemektedirler. Artık nar para edecek.
Diğer taraftan Nazillimizin ve Ege bölgesinin en önemli damak zevklerinden birisi olan Nar Ekşisi imalatçılarının da işine yarayacak olan bu makine ve benzerleri Çinden ithal edilmekteydi.
Mehmet Kızılaslan, Hatay bölgesinde iki imalatçının, daha büyük tiplerini yaptığı makineyi, Ege bölgesinin ilk ve Türkiye nin üçüncü imalatçısı olarak imal ettiklerini söyledi.
İleriki aşamada Türkiye geneline tanelenmiş nar ve nar suyu satış reyonlarıyla işsiz gençlerin 3000 TL gibi bir parayla iş sahibi olabilecekleri bir girişimde daha bulunacaklarını söyleyen Mehmet Kızılaslan, aynı reyonda, Bardakta, çeşitli soslarla, taze Nar tanesi, Taze sıkılmış Nar suyu ve Üzüm suyu satılabileceğini belirtti.
Artık gazlı içecekler yerine ve ne olduğu belirsiz enerji içecekleri yerine Nar suyu ve üzüm suyu içilebileceğini belirten, Kızılaslan Bunların satış reyonlarının da, birçok işsiz gencimize iş kaynağı olacağını söyledi. 
                                                2014-10-14  Nazilli özel haber.

      

10 Ekim 2014 Cuma

VATANIM ÜZERİNE OYNANAN OYUN



             

Haberleri hepimiz kaygıyla izliyoruz. Hepimiz gergin ve huzursuzuz.
Biliyoruz ki biz her mağdurun, her dertlinin yanındayız. O nedenledir ki neredeyse sınırlarımız kalbura döndü. Her gelen girip çıkabiliyor.
 Diğer taraftan 30 yıllık bir iç savaşı durdurmaya çalışıyoruz. Bir çözüm süreci denen çalışma başlatıldı. Bu çözüm sürecine ve barışa kardeşliğe o kadar ihtiyacımızın olduğunu düne kadar, artık şehit haberleri gelmediğinde öğrendik.
Dışarıda olan olaylardan dolayı, içerideki uşaklarına kaos yarattırmaya çalışanlara, nefretle kınarken, tüm vatandaşlarımızı sükunete ve itidale davet ediyorum.
Dileğim odur ki herkes ama herkes yaptığının hesabını verir ve aklını başına toplar.
Susalım mı?
Cevabını vermeyelim mi?
Sorularınıza karşılık hayır susmayınız. Konuşunuz derim kardeşlikten yana barıştan yana bir sözünüz varsa konuşunuz.
Eylemlerine cevap vermeyelim mi sorusunun cevabı ise kesinlikle vermeyelim. Çünkü bu oyun öylesine oynanıyor ki. Hepimizi içine çekecek, ülkemizi kan gölüne çevirecek bir oyun oynanıyor.
Birkaç hain hesapçı, kendini bilmez aşağılık, terörist zihniyetli zebani, ülkeyi karıştırmak istemektedir. Sağlanmak üzere olan sükuneti bozmak istemektedir. Bunlara alet olmayacağız. Bu şerefsizlerin art niyetlerini göremeyenlere, samimiyetle uyaracağız. Gerekirse, ikna edemediklerimizi en yakın adli makamlara şikayet edip yakalattıracağız.
Biz ispiyoncu muyuz?  Sorunuzun cevabı da Hayır biz Vatan için insanlık görevini yapıyoruz.
Dışarıda, Suriye için uyguladığımız ve hatta İslam ülkelerine karşı son yaptığımız dış politikaları bende desteklemiyorum. Ancak bugün Kobani de ki yaşayanları korumak için oraya asker göndermemizi bekleyen ve bunu yapmadığımız için içeride, güvenlik güçlerine saldıran, okullar yakan, vatandaşın malına, mülküne, canına kastedenler, bunun cezasını çekmelidirler.
Bunu özendirenler, azmettirenler ve yapanlar, muhakkak cezalandırılmalıdır.
Efendiler ben, 30 yıllık bir savaşın, şerefsiz savaşın bitirilmesi gerektiğine inanıyorum.
Şerefsiz savaş, kelimesini seçerek söyledim. Savaş, Vatanın, Milletin bölünmez bütünlüğü için yapılır. Üzerinde ibadet yapabileceğimiz özgür vatan için yapılır ve şehit olunur. Bizim yaşadığımız savaş Bir İstihbarat liderinin, kızını Apo ya vererek, kurdurduğu bir terör örgütünün, Ülkemizin başına açtığı bir beladır. Buna dense, dense şerefsiz savaş denir.    
Belki bu belanın bitmesini istemeyen, içimizde birçok yaratık bulunabilir. Onların ikiyüzlülüğü devam edebilir. Sağımızdaki, solumuzdaki gençlerimizi, etkileyip sokaklara dökmek isteyebilirler. Hatta yakınlarımızda sevilen iyi bir insanı da öldürerek kaos yaratmak isteyebilirler. İşte bu durumda bile biz, hepimiz, birer vatansever olarak, bu oyuna gelmeyeceğiz, gelmeye müsait gençleri ve tanıdıklarımızı sükunete davet edeceğiz.  
Konuşursak bu şekilde barışa, kardeşliğe dair sözlerimizi söyleyeceğiz.
Yoksa ebediyete kadar susacağız. Aksi halde konuşacak ve üzerinde yaşayacak vatan bulamayacağız haberiniz ola. Mehmet KIZILASLAN 2014-10-10 s