Yaşamdan
ölüme, bir soluk yolda, Eğer ki gelmeler topraktan is
Bu isyanlar kime, bu feryat kime.
Demek ki gitmeler aynı yeredir.
Kuşların
bile yuvası dalda, İhanet kahpelik puşta göreys
Bu endişe niye, bu telaş
niye. Sadakatle sevmek dosta göredir
Sokakta
yatanın kürkü alınmaz.
Kundaklık bebenin sütü
çalınmaz
İnsanlığa her kim
kural koysa da
Merhametin yolu sağ
sol tanımaz.
Bir çoklarınız bilir bu eseri
Rahmetli kıvırcık Ali seslendirirdi. Onun dilinde bir başka değeri vardı bu
sözlerin.
Türkü dinlemeyenler, bilmezler bu
sözleri. Hani halk arasında bir söz vardır ya, “türkü dinlemiyorsa birileri,
çayda içmiyorlarsa eğer, uzak duracaksın” diye, işte ben ona birde hayvan
sevgisi yoksa uzak duracaksın’ı ilave ediyorum.
Bazılarınız ne alaka “Allah
korkusu yoksa” uzak duracaksın demeliydin diyorsunuz. Hepimiz günümüzde “Allahtan korkuyorum” diyen yüzlerce insan
tanıyoruz, çevremizden, medyadan, her yerden fışkırıyor, Allah’tan korkuyorum
diyen insanlar.
İnanmıyorum onların birçoklarına, Niye çünkü dünya pisliklerle
doluysa, o pislikleri kimler yapıyor o zaman?
Kuşlar yuvalarından uçtuklarında,
hiç birisinin ertesi gün değil o gün yiyecekleri yok yuvalarında. Onlara
yiyeceklerinin ve içeceklerinin yerini söyleyen bir Yaratıcı var demek ki.
Onlar için su koyan yiyecek koyan insanlarda varsa eğer işte onlar O yaratıcıyı
tanıyan ve sevenlerdir muhakkak.
Diğer yandan Korku yenildiğinde, insanlarda canavarlaşabilirler. Nitekim O
Allahtan korktuğunu söyleyen insanlar, eğer sokakta yatanın kürkünü nü almaktan
korkmuyorlarsa, Kundaktaki bebenin sütünü çalmaktan korkmuyorlarsa, Allahtan
korktuklarını mı sanıyorsunuz ki.
Sokakta insanlar yatıyorlarsa, kundakta yatanın sütü yok sa, hemen onun
yanı başında bir farklı zenginleşme vardır. O farklı zenginleşme bebeğe
gidecek sütün parasını, sırta giyilecek hırkanın parasını çalarak olmuştur.
Hiçbir kimse gidip bebeğin sütünü elinden almaz, çalmaz. Süte gidecek
paranın yolunu kendisine çevirir, onun hırsız olduğunu kimse bilmiyor sanır.
Birde Allahtan korkuyorum nutukları atıyorsa değmeyin keyfine.
Hepimiz topraktan geldik, toprağa
gideceğiz. Ve bir nefes alma zamanı kadar kısa olan bu yolculukta kendimize has
kutsallar yarattık.
Vatan kutsaldır, bayrak
kutsaldır, toprak kutsaldır diye nutuklar attık. Bir karış toprak için binlerce
insanın ölmesine göz yumduk.
Hiç birimiz asıl kutsal olanı fark etmedik. Asıl kutsal olan eşrefi mahlûk
olan insandır. Eğer kutsal sayacaksan topraktan gelen, toprağa gidecek olan,
özü toprak olan insanı kutsal saymak zorundasınız.
Biz insanı da kutsal sayıyoruz
deyip de, onların haklarını çalanlar, kendi kasalarına koyanlar, türkü
sözündeki gibi söylersek, puştlar, sizlere sesleniyorum. Bu insanlar bir gün,
gerçek kutsal toprağın, kendi vücutlarının olduğunu öğrendiklerinde sizler
kaçacak delik arayacaksınız.
Siz hamasi nutuk atanlar, gösterdiğiniz en kutsal şey, üzerinde
yürüdüğümüz topraklar değildir. En önemli, en kutsal şey insanın kendi
bedenidir. O insanın yaşama hakkıdır. O beden ki dünyada var olan her şeyden
çok daha kıymetlidir.
Bazılarınızın aklına “ bu adam ne
diyor ya, bu güne kadar öğretilenlerin hepsi saçmamıydı o zaman” diyorsunuz.
Evet saçmaydı. Eğer saçma
olmasaydı bu kadar ölümlere rağmen dünyada insanın huzuruna dair mutluluğuna
dair, bir düzen sağlanırdı.
Hadi dünyayı bıraktım, ülkemizde
adaletli bir düzen sağlanırdı. Bu
topraklar için ölenlere bakınız; sırtında hırkası olmayanlar, çocuğunun sütü
olmayanlardır.
Hemen yanındaki zengin olanlara
bakınız, bize bu yanlış kutsalları öğretenlerdir.
Bana söyler misiniz, onların kutsalları bizlere öğrettiklerinin tam
tersine kendi bedenleri oluyor da, benim bedenim onların kutsalları için neden
feda ediliyor.
Sonuç, hepimizin düne kadar doğru
zannettiği şeyleri bombardıman ediyorum.
Zorlayın kendinizi, doğrularınızı
kontrol ediniz. Başkalarının yanlış kutsalları için değil, Gerçek kutsal olan
ve topraktan yaratılan, bedenlerinizi, Allahın emaneti olduğu için koruyunuz.
Bu günlük, bu kadar saygılarımla.
Mehmet
KIZILASLAN 2014-07-31