24 Aralık 2021 Cuma

HAMPACI MİLLET OLDUK

 

                    

        Hampacı ne demek? İnsanların sırtından geçinen kimse İngilizce, Hump kelimesinden türediği söyleniyor. Türk Dil Kurumu na göre ise, Hazırdan yiyen, başkasına yük olan kimse. Olarak tarif ediliyor.

        Üretenin, çalışanın, alın teri ile geçinmeye uğraşanın küçümsendiği ve dolambaçlı yollarla halkın sırtından geçinmeye çalışanların çoğaldığı günümüzde; ülkemizde her gün yeni olaylarla karşılaşıyoruz.

       Efendim dolar yükselecekmiş dolar alalım. Faiz düşünce kazancımız azalır, avro alalım. Aldınız gördünüz ananızın örekesini.

      Geçmiş dönemlerde,  Eczacı  Mehmet Gebenç kardeşimizin literatüre soktuğu Üç Kağıt Ekonomisi kelimesini bir çok ekonomist kullanmıştı. Ne yazık ki Hampacı küçük birikim sahipleri, dolandırıcı büyük sermayedarların oyununa gelip borsada oynamışlar, çok az kişi para kazanırken çoğunluk borsada birikimlerini kaybetmişti.

       Üç Kağıt ekonomisinden kasıt, Döviz, Faiz, Borsa, kastedilmekteydi. Ülke dışında, Borsa ya para yatıranlar, bir yılda, yatırdıkları paranın taş çatlasın Yüzde Onu kadar para kazanırken, Bizim ülkede bu kazancı bir gecede veriyor gibi gösteren kurumlar halkı dolandırmışlar, Millet hüsrana uğramıştı.

        Döviz dediğimiz şey, Yabancı para, Yani Dolar ve Avro bu paraların birisinin ABD de Fed tarafından karşılıksız basıldığını bilmeyeniniz yoktur. Bu parayı cebinizde taşımak; karşılıksız basan ülkeye karşılıksız olan kağıt karşılığında, kredi vermek demek, olduğunu hiç kimse düşünmedi. Hepiniz cebinizde taşıdığınızda zengin olacağınızı düşündünüz.

     Keynes, seneler önce Altın karşılığı basılması gereken paraların, Artık altın karşılığı olmadan basılmasına karar veren IMF de, Bütün Dünyanın Dolar kullanmasını önerdi. ABD bunu kabul etmedi. Çünkü, ABD, dolarını, dünyada ileride silah olarak kullanmayı hedefliyordu ve her zaman da kullandı.

    Yine Keynes, Faiz, Paranın gayri meşru çocuğudur, diyerek aşağılarken. Diğer taraftan  İslam dini Faizi yasakladı.      

    Bakara suresinin 275. Ayeti şöyle der. Faiz yiyenler (kabirlerinden) şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların,  “Alım-satım tıpkı faiz gibidir” demeleri yüzündendir. Halbuki, Allah alım-satımı helal, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve artık onun işi Allaha kalmıştır. Kim tekrar faize dönerse işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.

        Biz bu üç kağıt ekonomisinde para kazanmayı düşünürken Ülkemizin kurucusu, Mustafa Kemal Atatürk   "Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar, önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdur." Demiş ve üretim ekonomisinde Karma ekonomik sistemi uygulayarak ilk on yılda ekonomik bağımsızlığa kavuşmamızı sağlamıştır.

        Şimdi efendiler buraya kadar anlattığımı anladı iseniz, zaman içerisinde ülkemiz insanının çalışmaktan, üretmek ten uzaklaşarak, hampacı ve beleşçi yöntemlerle para kazanma yolları arar hale gelmesinin yanlışını da görmüşsünüzdür.

        Bir baba, çocuklarının yanlışa gitmesini engellemek zorunda ise; Devlet yöneticileri de, Milletin yanlışa gitmesini, soymasını, soyulmasını, aldatmasını, aldatılmasını engellemek zorundadır.

     Bunu nasıl yapar?

     Çözüm nedir?

       Paranın kayıt altına alınması kökten bir çözümdür. Bunu çok önceki yazılarımda anlattım. Bunu hiç dikkate almadılar. Ve ülkemde soygun devam etti.

       Başka bir çözüm yolu daha var. Bu da, Dolara endeksli, Yeşil TL ve Avroya endeksli, Kırmızı TL basılacak ve bu paralar, Vatandaştaki Dolar ve Avro ile değiştirilecek. İç piyasalarda dolaşan Türkiye Cumhuriyetinin bastığı dövize endeksli Türk lirası olacak ve bütün dövizler merkez bankasında ya da hazinede toplanacak. Sadece dışarıdan mal ithal edenlerin parası ithal edilen malın karşılığı olarak yurt dışına çıka bilecek.

      Hiçbir kimse dövizle oynayıp ülkenin ekonomisini bozamayacak. Hiçbir kimsenin parası durduk yerde değer kaybetmeyecek. Millet zarara uğratılamayacak. Döviz yatırım aracı olmaktan çıkarılacak.  

         Bu ülke hepimizin ise eğer, Devlet, Milletini, milletinin birikimlerini, korumak zorundadır. Milletin Fertleri ne kadar beleş den para kazanmaya çalışırsa çalışsın, bunu önleyecek. Bu beleş çi fertlerin para kazanayım derken dolandırılmalarını da önlemek zorundadır.

        Bu son oynanan oyunlarda, Suç beleşten para kazanmak isteyenlerle, bunları dolandıranları engellemeyen sistemdedir  dostlarım. Silkelenmek, sistemi kurmak ve üretime dönmek zorundayız. Üretmeyen Milletler, istikbalini ve İstiklalini kaybetmeye mahkum olurlar. Ne yazık ki O yöne doğru gidiyoruz. Buna dur demek, sistemi düzgün kurması gereken Hükumetlerindir.

                 Saygılarımla.  Mehmet Kızılaslan              2021-12-24

     

   

     

       

14 Aralık 2021 Salı

TOKİ NAZİLLİ DE NE YAPIYOR? “ TOSİ” KURULMALI

 

                              

        Bildiğiniz gibi, Toplu Konut İdaresinin adının kısaltılmışı olan TOKİ, Hükumet temsilcilerinin deyimi ile Fakir Fukaranın, Garip gurebanın ev sahibi olması için kurulan bir inşaat şirketi idi.

       Birçok il ve ilçede de bu söyledikleri, dar gelirli kesimin konut edinmelerine bir hayli katkıda da  bulundular.  Allah razı olsuN

       Ne gariptir ki çeşitli sebeplerle İlçemize bir çivi çakması nasip olmayan, Toki’nin Bu gün, Nazilli Devlet su işlerinin Arazilerine göz diktiği öğreniliyor.

      Kendilerine konut yapmaları için sunulan, Topan dağ mevkiindeki Yüz Otuz  dönüm arazi yerine; Şehir merkezindeki, Devlet su işlerine ait, On Altı dönüm araziye konut yapmak için ısrarlı olduklarını öğreniyoruz. Yerel deki Hükumet temsilcileri ve vekillerin bu konuda kendilerine müdahale etmediklerini ve hatta en gel olmak isteyenlere karşı tok inin yanında yer aldıklarını öğreniyoruz.

      Bazılarınız “ Ne var bunda, ne güzel işte şehir merkezinde fakir fukara ev sahibi olacaklar” diye bilirsiniz. Ben de diyorum ki, Şehir merkezinde kamuya ait On Altı dönüm araziden başka pek dişe dokunur büyüklükte arazi kalmamıştır.

      Şehircilik açısından baktığımız da, Devlet Su işlerinin, On Altı dönümlük arazi ileriki günlerde Kamu binaları için kullanılmalıdır.

      Diğer yandan, bu arazi çok kıymetli bir arazi olduğundan Yapılacak konut maliyetlerine arsa maliyeti eklendiğinde ortaya çıkan binalar çevresindeki binalar ile kıyaslandığında ucuz konutlar olmayacak ve hedef kitle fakir fukara ya  değil, zengin kesimlere konu sahibi yapacaktır.

      Başka bir açıdan bakıldığında Topan dağdaki arazi Yüz Otuz dönüm olduğundan çok daha fazla konut yapılmasına imkan sağladığı gibi, şehrin mevcut alt yapı sorunlarını daha fazla zorlamayacak o alanda uydu bir mahalle olacağından, kanımca çok daha uygun olacaktır.

        Şimdi efendiler, sizlere soruyorum, Sizler Toki  yöneticileri, şu yada bu şekilde İlçemize bu güne kadar girememiş olmanızın öcünü mü almak istiyorsunuz? Şehrimizin en kıymetli arazilerinden birisi olan Devlet Su İşleri arazisine ileride kamu binaları yapılacak olursa bunu mu önlemek istiyorsunuz?  İyilik yerine kötülük mü yapmak istiyorsunuz?

         Sizler, Yereldeki Hükumetin temsilcileri, yetkililer,  Vekiller, sizlerde bu yanlışa neden dur demiyorsunuz?

      Efendiler, sizlerin de mi, bu şehre kastınız var? Kastınız yok sa, üç adım ötenizi göremeyecek basiret ve bilgisizlikte misiniz?

      Bu şehre, bu güne kadar beklenilen kadar katkıda bulunmadınız, hizmet etmediniz. Yaptığınız hizmetlerin hiç birisi üretime, işsizliği önlemeye katkıda bulunmadı. Bari bundan sonraki hizmetleriniz dişe dokunur olsun.

       Üretim deyince,  Bu ülkenin Toplu Konut İdaresinden önce Toplu Sanayi İdaresine ihtiyacı vardı. Ama yapılmış her şeyin ülkemize faydası vardır. Umarım bundan sonra her ile ilçeye üretim yerleri yapacak, “TOSİ” Toplu Sanayi İdaresi kurulur.

     Hepimiz biliyoruz ki, eskilerin bir sözü vardır. “Ev alma dükkan al. Dükkan evi alır ama ev dükkan alamaz.” Akıllı insanlar, bu nedenle önce dükkan alırlar. Çünkü dükkan alan insanların işleri olduğundan o dükkan sahipleri, kısa bir süre sonra ev sahibi ola bilirler.

      Önce ev sahibi olanların ise ev borcu bitene kadar iş yerleri olmaz.

       Buradan en aşağıdaki yetkililerden, en yukarıdaki yetkililere sesleniyorum. Efendiler bu şehre kötülük yapmak istemiyorsanız;  Lütfen ileride kamu binaları için gerekli olacak, Devlet Su işleri arazisine konut yapmayınız. Topan dağ bu konutlar için mükemmel bir alandır.

       Ve yine yukarıdaki efendiler, Bu ülkeye TOKİ gibi, TOSİ yi kurunuz. Toplu Sanayi İdaresi bu ülkenin işsizliğini önlemede; iş yeri sahibi olmak isteyenlere büyük bir olanak sağlayacaktır.

      Önce iş, sonra aş, daha sonra Yuva. İş olmadan aş olmaz. Aş olmadan yuva kurulmaz. Aşk olmaz efendiler. Saygılarımla.                Mehmet Kızılaslan  2021-12-14

       

4 Aralık 2021 Cumartesi

NEZAKETSİZLER

 

                                                            

        35-40 Yıl boyunca, onurlu bir şekilde öğretmenlik görevini yapıyor ve emekliye ayrılıyor.  Bir gün Nazilli İlçe Milli Eğitim müdürlüğüne gelmesi söyleniyor. Gidiyor ve en düşük dereceli bir görevli tarafından eline imza karşılığı bir belge tutuşturuluyor.

        Eline tutuşturulan ve sanki borç para almış ta bankadan senet imzalatılıyor muş gibi imzası karşılığında verilen belge, Şerefli, onurlu, bir yeni emekli öğretmenimize verilen, HİZMET ŞEREF BELGESİ.

        Bu hizmet şeref belgesinin altında Aydın Valisi Sayın Hüseyin AKSOY un imzası var.

Büyük bir olasılıkla Sayın valinin bu belgeyi bu şekilde vereceklerinden haberi yoktur. Belki de bir törenle, İlçe Milli Eğitim müdürleri tarafından verileceğini düşünmüştür. Çünkü bu tür belgelerin veriliş şekli öyledir.

        Sayın Valim, bu belgeyi imzaladıktan sonra, Bir üst yazıyla “böyle, şöyle verilecektir” diye yazmak zorunda değil ki. Gönderilen İl Milli Eğitim Müdürlüğü de, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de Devlet terbiyesi almış olacaklarından nezaketsiz bir uygulama yapamazlar diye düşünmüştür.

         Ne yazık ki Devlet terbiyesini almamış bazı İl müdürleri, ilçe müdürler ve şube müdürleri böylesi bir Şeref belgesini, ayaklarına çağırtarak ve en alt derecedeki bir memurun elinden, O şeref belgesine layık kimseye, nezaketsizce veriyorlar. Liyakatsizlik ve nezaketsizlik örneği bir uygulama.

       Kınıyorum ve Sayın Vali Hüseyin AKSOY beyefendinin gereğini yapacağına inanıyorum.

 Bir başka nezaketsizlik örneği, TÜİK Türkiye İstatistik Kurumu müdürlüğü tarafından yapıldı geçtiğimiz günlerde.

       Yine Büyük bir olasılıkla Cumhur Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgileri dışında gelişen bir olaydır bu olay. Bir devlet kurumuna her vatandaş randevu alarak, randevu saatinde, almayarak görüşme sırasını bekleyerek, istediği zaman ziyaret edebilir.

      Buradaki durum da, Liyakatsiz ve nezaketsiz bir kurum yetkilisinin, ülkemizde, kraldan çok kralcı görüneyim derken, yaptığı densizlik örneğidir.

        Belki bugün yazdığım konular, çok küçük konular gibi görüne bilir, sayın okuyucularım. Ancak toplumların yönetiminde Liyakat ve Nezaket çok önemlidir. Böylesi densizlik örneği küçük olaylar, Milletin Devlete olan sevgisini, saygısını azaltır.

      Hoş bu densizlikleri yapanlar Devleti değil de, Hükumeti temsil ediyoruz diye düşünüyorlarsa, bu seferde, Hükumete olan sevgiyi, saygıyı, güveni azalttıklarından dolayı cezalarını çekmelidirler.

     Devlet kademeleri, devlet terbiyesi almış, liyakat sahibi, nezaket kurallarını bilen ve uygulayanların yeri olmak zorundadır. Aksi halde çürümeye, yozlaşmaya, laçkalığa ve sonunda çöküşe mani olamazsınız. 

       Bu ülke hepimizin efendiler. Hani derler ya “Çingeneyi çavuş yapmışlar önce babasını kesmiş” diye. Şimdi nezaket kurallarına en çok uyma zamanıdır. İnsanlar ve kurumlar kendilerine saygı duyulsun istiyorlarsa, önce muhataplarına saygı göstermek zorundadırlar.

       Nezaket, insanın en iyi erdemlerinden birisidir. Bazılarına enjekte etsek de yakışmaz, durmaz. O halde o yakışmayanlara da; devlet kademesi vermemek, verildiyse de geri almak gerekmez mi?

      Saygılarımla.      Mehmet Kızılaslan      2021-12-04