25 Aralık 2013 Çarşamba

BİR BAŞKA BAKIŞ AÇISI

                  
Kimseyi, ama hiçbir kimseyi korumak değil amacım, ama bu gün bir başka pencereden bakalım mı son gelişmeleri?
Sevenlerini hüzün’e boğuldu, sevmeyenleri sanki bayramı yaşıyor.
Bir ülke yöneteceksiniz ve bu ülke 50 yıldır ABD gölgesinde, hatta emir komuta zinciri altında olacak.
Sıyrılmak isteyeceksiniz.
Kurtulmak isteyeceksiniz.
Zincirlerinizi kırmak isteyeceksiniz.
Anlaşmalar, geçmişten gelen korkular ve hatta temayüller buna izin vermeyecek.
Bir yerlerde, içinizden gelen, özünüzde sizi rahatsız eden, kurtulma ve bu müstemleke anlayışından sıyrılma iç güdüsü sizi zorlayacak.
İçiniz içinize sığmayacak bazı geceler ağlayacaksınız beklide.
Yapamıyorum edemiyorum kabuğumuzu kıramıyorum, diye hastalık bulacaksınız.

Bir gün bu arayışınız sizin beyninize bir ışık bir kıvılcım gibi fikir getirecek.
Delmeliyim ambargoları, yıkmalıyım çevremdeki Çin setlerini, ama dengeleri de fazlaca bozmadan olmalı bu iş.
Müslüman ülkelerle ticaretimi devam ettirmeliyim. Sadece emir olunan ülkelerle değil, istediğim ülkelerle de alış verişimi, ticaretimi yapmalıyım. Ben müstemleke olmaktan kurtulmalıyım.
Maliyetlerimi düşürmeliyim. Hem Iraktan, hem İran dan petrolümü almalıyım. Maliyetlerimi kontrol etmeliyim. Düşük tutmalıyım. Dışarı verdiğimiz her kuruş, benim halkımın alın teri, ekmek parasından kesilecek kuruşlar olduğu için dikkat etmeliyim. Dediniz.
Yasaklar sizi bağladı, bunu nasıl değerlendirmemiz lazım, hangi kanallarla yapmalıyız derken, kurmaylarınıza danıştınız. Onlar çok güvendiklerinizdi. Her sorunu konuştuklarınızdı. Size fikirlerini söylediler.
 Bizim çocuklarımızın üzerinden yapalım bu ticareti. ABD bilmeden delelim ambargoları. Onlar her kenarından kalbura döndürürken ambargoları; biz dibimizdeki komşularımızla neden bu ticaret yapmayalım dediniz.
Yapmasaydınız petrolün fiyatı belki 6-7 TL den tüketilecekti ülkenizde.
Belki doğal gaz sıkıntısı çekilecekti, kışın ortasında.
İran’a gönderilen altınlar neredeyse İran petrolünün tamamının ülkemiz üzerinden geçmesinin karşılığıydı. Biz bilemiyoruz. Sizin halka anlatamadığınız, birçok şey vardı belki de. Alenen yaptığınızda, hegemonyasında olduğumuz ABD ile tüm bağlarımızın kopacaktı belki de.
Nitekim de öyle oldu çıldırdı emperyal güçler ambargoları deldiğinizi İran’la ticaretinizi öğrendiklerinde.
Saldırdılar dört koldan.
Kimimiz hırsızlık dedik. Kimimiz yolsuzluk dedik. Hepimiz düz mantıkla baktık olaylara. Bazıları da “aha dedi gidiyor yıkılmaz denilen iktidar, bize gün doğuyor.” Diye bayram ettiler.
 Karşı oldukları ABD temsilcileri ile hemen sarmaş dolaş toplantılar yapmaya başladılar. İktidarı bize ver. Dediler. Beklide anlaştılar. Bunları da bilemiyoruz.
Ama ben bu gün, bu olayları hepimizin birde bu olağan üstü pencereden bakmanızı istiyorum.
Hiçbir inançlı kimse kendisi ve çocuklarını böylesi bir kara lekelere bulaşsın, o lekelerle ömür boyu yaşasın ve öbür dünyada da Allahın gazabına uğrasın, cehennemlerde ebedi yansın,  isteyeceğine, inanmıyorum. İnanmak istemiyorum.
Bu bir kabustur, bu bir karabasandır, Uyanmak istiyorum. ABD nin ve emperyal güçlerin baskısından, hegemonyasından, nasıl kurtulmamız gerektiğini hepimizin araştırmasını istiyorum. Bu sadece iktidarın sorunu değildir. Hepimizin sorunudur.
Dostlarım başta da söyledim kimseyi ama hiç kimseyi savunmuyorum. Birde bu pencereden bakmanızı istedim olaylara. Sizi zorladıysam, üzdüysem, özür dilerim saygılarımla.

                           Mehmet Kızılaslan 2013-12-25        

18 Aralık 2013 Çarşamba

EMPERYAL SAVAŞ

                                            EMPERYAL SAVAŞ

Öncelikle gelişen olaylara bakıp, hiçbir kimse sevinmesin. Bu olay  birilerinin kaybetmesini, diğerlerinin kazanmasını gerektirecek bir şey de değil.
Suriye dış politikasında, hükumetin ve Davutoğlu’nun yanlışı,  Rusya Çin ve İran üçlüsüne, Suriye de ABD nin yenik düşürülmesi. ABD de Hükumetin sorgulanmaya başlamasını getirdi. Hatta tasfiye edilmesinin düşünülmeye başlanmasını getirmiş olacağı kanısındayım.
 Daha önceki yazılarımda Defalarca Dış politikadaki yanlışları dile getirdiğim halde; zurnanın son deliğinin çıkardığı ses kadar etkili olamadığımız için, önemsenmedi.
Yalaka basın, Hükumetin sonunu hazırladı.
Basın, hükumetleri, iktidarları, hatta belediye yönetimlerini alkışlama görevi üstlenmemelidir. Yapıcı eleştirileri ile, yönetimde bulunanları uyarmalı, onların yakalandıkları iktidar hastalığından kurtarmaya çalışmaları gerekmektedir.
Aynı yalaka basın, göreceksiniz, bir başka iktidarında yalakalığına, en önce soyunacaktır.
Gelelim konumuza; bu hesaplaşma, Emperyalist patronun emri ile başlamıştır.
Pohpohlanmayı, yalancıktan alkışlanmayı, çok seven iktidarlar, yanlışın içine balıklama daldıkları için, kötü gelişmeleri, yolsuzlukları göremezler.
Önce teftiş kurullarını tasfiye eden hükumet, Sayıştayı da devre dışı bırakınca kendisini kontrol edecek ve uyaracak mekanizmalardan kurtulduğunu zannetmiştir.
Yolsuzluk ve haksızlık söylentileri içinde ıslanmaya başlayan bazı çevreler hükümete ve bakanlara yakın çevreler olduğu da iddia edilmektedir.

Türkiye İran arasındaki kontrolsüz altın ticareti ABD yi kızdırmaktaydı. Türkiye bu konuda ABD tarafından kuşkuyla izleniyor hatta uyarılıyordu. Çünkü İran, elindeki ABD tarafından karşılıksız basılan Dolarları Türkiye’den aldığı altınlarla takas etmekteydi.

Kentsel dönüşümdeki yolsuzluklar ve hükumete yakın çevrelerin rant mücadelesi öylesine artmış durumdaydı ki, Bakanlara yakın çevreler bu ranttan ölçüsüzce, sınırsızca yararlanmaya başlamışlar, kontrol edilemez hale gelmeye başlamışlardı.

Bir bakanın “bağırsakların temizlenme operasyonu” olarak adlandırdığı son gelişmeleri Cemaat sözcüleri tarafından “biz yapmadık devlet yapıyor” sözleri ile dillendirildi.
Bir eski bakan “Siyasal iktidar sorgulanamıyorsa; azgınlaşır, soysuzlaşır” diyerek tepkisini dile getirdi.
Diğer taraftan Kamudaki dürüst, namuslu insanların bu gidişata dur demeleri ve müdahale etmeleri bu olayların Vatanperver insanlar tarafından organize edildiğini de düşündürebilir.     
 3 bakanın oğlunun birden; bakanlardan habersiz, gözaltına alınması bu operasyonun küresel güçlerin operasyonu olduğunu düşündürmektedir.

Hükümetin medyayı susturması günümüzde iki şekilde olmuştur.
Birincisi, en büyüğüne vergi tokadı vurulunca küçüklerin çoğu, korkudan sustu, susturuldu.
İkincisi, ticari ilişkileri olan medya patronları devlet ihaleleri aldıkları sürece, ranttan yararlandılar ve sustular, susturuldular.
Bir Milletvekilinin “Hiçbir istibdat döneminde bu kadar aşağılık metotlar la basın susturulmamıştır” dediği günümüzde; “Ben yaparım kimse karışamaz” azgınlığına ulaşan olaylarda, bir tek olayın, iktidarları bitirebileceğini göz önüne almak gerekir.

Yetkililerin “bir lağım patlaması” olarak değerlendirdiği olayı, Maliye Bakanı                 “Benimle ilgili böyle bir olay olsa, ben istifa ederim” diyerek olayın büyüklüğünü anlatmaya çalışmaktadır.

Demokrat parti döneminde Teneke ithalatındaki yolsuzluk iddiası olayı, kabinenin düşmesine ve yeni bir kabine kurulmasına sebep olmuştur.

Hazreti Ömer zamanında, Şam valisinin, kendisine bir ev aldığı öğrenilir.
Hazreti Ömer Şam valisini huzuruna çağırır. “ Bizim sana tahsis ettiğimiz evden başka bir ev aldığını öğrendim. Bedelini nasıl ödediğinizi öğrenmek istiyorum.”
Şam Valisi “Efendim, eşraftan bazıları bana zaman, zaman hediyeler getirdiler, onları değerlendirdim, öyle aldım.”
Hazreti Ömer “ Siz, Şam Valisi olmasaydınız, bu hediyeler size yine gelecek miydi?”
Şam valisi “Bilmiyorum efendim, herhalde gelmezdi”
Hazreti Ömer “O halde o evi satıp hazineye yatıracaksınız.” der.

Diğer bir olayda Yine Hazreti Ömer Cuma namazında hutbede, günün sorunlarını konuşmak ister “Ey ahali beni dinleyiniz” der.
Bir bedevi ayağa kalkar “Seni dinleyemem ya Ömer, çünkü sen bir önceki ganimeti paylaştığımızda herkesin payına düşen kumaştan, fazla kumaş almışsın ki, cübben bizimkinden uzun olmuş. Adaletinize inanmadığım için sizi dinleyemem”
Hazreti Ömer “ Oğlum Abdullah kalk anlat benim kumaşım neden iki misli fazla”
Abdullah ayağa kalkar Doğru söylüyor bedevi vatandaşımız. Babamın cübbesinin uzunluğu, benim payıma düşen kumaşı babama verdiğimden dolayı, uzundur ” Der.

Asrı saadette, Müslüman yöneticilerinin tavırları için çok güzel iki örnek olay anlattım. Günümüz yöneticileri bu şekilde mükemmellikte olmaları ve sorgulanmaları da gerekir.
Son olaylar, adalet terazisi bozulanlara, adaletin tecellisine benzemektedir.
       
        Yaşadığımız olaylar, basit bir rüşvet olayı değildir. Bir iktidar mücadelesi olayıdır.
Koalisyon ortaklığı bozulmuştur. İktidar ortakları ayrılmıştır.
Ülkemizdeki iktidarların kurulmasına sebep olanlar. Yeni iktidar arayışına girmişlerdir.
Başta söylediğim “birileri üzülmesin, diğerleri sevinmesin.”
İktidarları kurduranlar, yıkılmasına da karar verebilirler.
                 Saygılarımla. Mehemet KIZILASLAN   2013-12-18


9 Aralık 2013 Pazartesi

KAMU OYUNUN MERAK ETTİKLERİ

          Bu gün köşemde bir misafir köşe yazarı dostumun yazısına yer veriyorum.  01.01.1995 tarihinden bu yana 300 ün üzerinde projesini iktidarlara ileten ve hayata geçirten; Aydın Milletvekilleri gönüllü yardımcısı, Eczacı Mehmet Gebenç’in yazısını, birlikte okuyalım.

AYDIN VE NAZİLLİ KAMUOYUNUN MERAK ETTİĞİ KONULAR?
Eskiden bir Sayın Bakan "_Gaziantep ve Aydın İllerimizden heyetler var." denildiğinde  "_Aydın heyetini hemen içeri alın çünkü onlar şu müdürü şuraya bu memuru şuraya sürün (tayin edin)demek için gelmişlerdir.Gaziantep heyeti yatırım için gelmiştir.Onların işi uzun sürer .Aydın heyetinin işi Aydın havası gibi kısa sürer.Sayın Valiyi telefon ile aradığımızda iş tamamdır.Dilekçeye BELGEYE ihtiyaç yoktur."der Sayın Bakan.Bu çok eskiden beri devam eden GELENEK ve GÖRENEKTİR(!).Sadece Sayın Nahit Menteşe Bey Aydın İlimizin bu realitesini bildikleri için gerek Aydın gerekse bütün illerimiz için kendilerine şikayete gelen Millet vekillerden hem yazılı dilekçe hem de belgeleri isterlerdi.Milletvekillerin SÖZLÜ ŞİKAYETLERİNİ değerlendirmeye bile almazlar veİllerin Sayın Valilerine SÖZLÜ TALİMAT VERMEZLERDİ. Çünkü bu tür yaklaşımlardan daima SIKINTILAR ve KUL HAKKI doğduğunu BİLİRLERDİ(Devlet Tecrübesi ve Ahlakı).
                Bir gün Aydın Valimiz Merhum Recep Yazıcıoğlu Beyin makamındayız. Ankaradan İçişleri Bakanlığından telefon geldi.Bir Milletvekili Sayın Bakana SÖZLÜ ŞİKAYETTE bulunmuş.Sayın Bakan bunun uygulanmasını Sayın Yazıcıoğlu`ndan istiyorlardı.(SÖZLÜ TALİMAT).Merhum Valimiz Sayın Recep Yazıcıoğlu aynen şunları söyledi "_Sayın Bakanım Lütfen Kendinize ve  Bana YANLIŞ ve HAKSIZ,HUKUKSUZ İCRAATLAR YAPTIRMAYINIZ.Şu anda makamınızdaki Sayın Milletvekilinden şikayetlerini YAZILI ve BELGELİ olarak isteyiniz. Sayın Milletvekili YAZILI ve BELGELİ olarak şikayetlerinde israr ediyorsa lütfen bana gönderiniz ve incelemeden sonra gereğini yapacağımdan şüpheniz olmasın. Ancak HAKSIZ ve HUKUKSUZ Sayın Milletvekili şikayetlerini de dikkate almayağımı da biliniz. Çünkü Konu Yargıya Gittiğinde  Sayın Milletvekili Bu YARGI SÜRECİNİN HİÇ BİR YERİNDE YER ALMADIĞI GİBİ DEVLETİMİZİN İTİBARI İLE OYNADIĞI YETMİYORMUŞ BİRDE Yasal Tazminatları DEVLETİMİZE ÖDETMEKTEDİR .Saygılarımla arz ederim Sayın Bakanım"dedi ve telefonu kapadı. Bir başka ziyaretimde Sayın Valimize meraktan sordum"_Sayın Valim o telefon konuşmasından sonra Sayın Milletvekilinin YAZILI ve BELGELİ  ŞİKAYETİ size ulaştı mı?. Sayın Valimiz "_ EFTEN PÜFTEN gerekçelerle ve SÖZLÜ TALİMATLARLA Sayın Bakanımıza ve Bana YANLIŞ, HUKUKSUZ İŞLER YAPTIRMAYA ART(!) NİYETLİ Sayın Milletvekillerimizin ŞERRİNDEN(!) KAMU GÖREVLİLERİMİZİ, BÜTÜN İNSANIMIZI ancak bu yolla koruyabiliriz. Yazılı ve belgeli şikâyet dilekçesi istediğinizde Sayın Milletvekili MEYDANI BOŞ BULAMAZ ve İSTEDİĞİ GİBİ AT OYNATAMAZ dedikten sonra şu fıkrayı anlattılar;
          Bir gün elindeki cevizi poposuna ölçen maymuna diğer maymun sormuş?
           Ne yapıyorsun?
          Maymun cevap vermiş "-Bu cevizi yutacağımda çıkacak mı diye ölçüyorum"  demiş. Bu fıkrayı söyledikten sonra, Merhum Valimiz Sayın Recep YAZICIOĞLU "-Siyasi Partiler Genel Merkezlerinde MİLLET VEKİLLERİNİN ŞİKAYETLERİNİ YAZILI VE BELGELİ İLETEBİLECEKLERİ BİR BİRİM kurarlarsa bu tür haksızlığa ve hukuksuzluğa yol açan durumlar ortadan kalkmış olur. Böylece Hem Siyasi Partilerin Disiplinini Bozacak Onlara Oy ve İtibar Kaybettirecek icraat yapmak isteyen Sayın Milletvekillerin hevesleri kursaklarında kalır, hem de KAMU PERSONELİMİZ BAŞTA BÜTÜN İNSANIMIZI KORUMUŞ OLURUZ. Sayın Milletvekilleri de şikayetlerini genel merkezlerine YAZILI VE BELGELİ İLETECEKLERİ (Sayın Bakanlarımızı ve Sayın Valilerimizi Rahatsız Edemeyecekleri ) için toplumdaki ADALET ve GÜVEN ORTAMI YARA ALMAMIŞ, MİLLETVEKİLİ ŞİKAYETLERİDE BİR DİSİPLİN ALTINA ALINMIŞ ve GENEL MERKEZ SÜZGECİNDEN GEÇMİŞ OLACAKTIR. YARGI SÜRECİNDEDE SAYIN MİLLETVEKİLİ YARGILAMADA TARAF OLACAKTIR." demişlerdi. Ve ilave ederek  "-Siyasi Partilerimiz böyle bir sistem kurmadıkları için bana iletilen her talebin yazılı ve belgeli olanlarını inceliyorum diğerlerini dikkate almıyorum. Çünkü bu dünyanın üstünde hakka, hukuka uygun işler yaparsak toprağın altında öyle rahat uyuyabiliriz." demişlerdi.
Merhum Sayın Valimiz ne kadar doğru söylemişler. İnşallah şu anda ve kıyamete kadar toprağın altında huzurlu uyuyorlardır. Son görevimiz olan cenaze namazına ev arkadaşı Prof. Dr. Osman ALTUĞ Bey ile birlikte katılmak nasip oldu.
 Sayın Valimiz kendisine haksız, hukuksuz işler yaptırmak isteyen Sayın Milletvekiline, sormuşlar;     Sayın vekim sizin derdiniz nedir?
Sayın vekil cevap vermiş; "-Benim etrafımda üç beş kişi var onlar beni dürtüklüyorlar. Bende sizi dürtüklüyorum veya dürtüklettiriyorum. Bende GÜNDEM OLUŞTURMA HASTALIĞI VAR. İŞSİZLERE İŞ YERİ AÇTIRAMIYORUM, BAŞKA FAYDALI PROJELER ÜRETEMİYORUM. EN KOLAY VE UCUZ İCRAAT SERİ PLAKA VERMEDİ, HAZIROLA GEÇMEDİ, KARŞI TARAFA ÇALIŞIYOR (ne demekse?) GİBİ NEDENLERLE İNSANLARI MAĞDUR ETTİREREK BAŞARISIZLIĞIMI  GİZLEMEK İSTİYORUM. BAŞARISIZLIĞIMIN FATURASINI KESECEK ADRESLER ÜRETMEYE, BULMAYA ÇALIŞIYORUM. SEÇİMİ KAYBEDERSEK VE BUNUN FATURASINI BİRYERLERE KESMEZSEM BUNUN FATURASINI BANA KESERLER. BEN SIKINTIYA GİRERİM. BEN SIKINTIYA GİRECEĞİME BAŞKALARI SIKINTIYA GİRSİN. BENİM STRATEJİMİN ÖZÜ BUDUR
   Sayın Valim deyince, Merhum Valimiz  "-Sayın Vekilim trafik kazası yaparsınız, kanser olursunuz, bir şekilde yaptığımız yanlışlıkların bedelini ALLAH (C.C.) size ödetir. Çünkü ALLAH (C.C.) ADİLDİR kimseye haksızlık etmez ancak haksızlıkları da affetmez." dedim
Aydın ve Nazilli kamuoyu Nazilli ilçe Emniyet Müdürü Sayın İlyas KARPINAR beyin neden Aydın Merkezde görevlendirildiğini? Şikâyetin hangi Sayın Milletvekilimizden veya Hangi Sayın Milletvekillerimizden kaynaklandığını? Sayın Milletvekilimizin YAZILI VE BELGELİ DELİLLERİ NELERDİR? Parti İl ve İlçe Teşkilatları ile İl Koordinatör Sayın Milletvekilleri gerekli inceleme ve araştırmaları yaptılar mı? Elçiye zeval olmaz. Aydın ve Nazilli Kamuoyunun merak ettikleri bu konularda yazılı olarak iletilen bütün bilgi ve belgeler yine bu sayfada KAMUOYUNUN BİLGİSİNE SUNULACAKTIR. YAZILI BELGE VE BİLGİ GELMEDİĞİ TAKDİRDE takdir KAMUOYUNUN VE SAYIN BAŞBAKANIMIZINDIR. SAYIN BAŞBAKANIMIZIN DÜZELTMEYE ÇALIŞTIKLARI SİSTEMİ YAMULTMAYA, KOVANIN ALTINI DELEREK SUYU, EMEĞİ, GAYRETİ BOŞA ÇIKARMAYA KİMİN VEYA KİMLERİN HAKKI VARDIR?
    Aydın Millet vekilleri Gönüllü yardımcısı Mehmet Gebenç.



5 Aralık 2013 Perşembe

SİZLER AYDIN'I GÖZDEN ÇIKARDINIZ MI EFENDİLER?

                       

          Aydın başbakanlar çıkarmış, her dönemde de hükumetler de, Bakanları eksik olmamış bir ilimizdir. Bir ilçesi de var ki 42 ilinizden büyüktür.
      Her yazımda “Ankara Var oluşuna Nazilliye, dolayısı ile Aydın ilimize borçlu dur.” Diyorum, anlatmakta zorlanıyorum.
     Nedenini dönüp, dönüp anlatmayacağım artık. Neden Ankara var oluşunu Nazilliye, dolayısı ile Aydın’a borçludur? Demirci Mehmet Efeyi okuyanlar bilirler.
   
 Gelelim konumuza;
     Aydın Büyük Şehir Belediye başkanı ve yeniden adayı, CHP li Sayın Özlem ÇERÇİOĞLU Milletvekilliğinden feragat edip İline hizmete soyunmuştur.

      Yine MHP nin Belediye başkan adayı sayın Ali UZUNIRMAK Milletvekilliğinden ve meclis idare amirliğinden ayrılarak,  Büyük Şehir Belediye Başkanı adayı olmuştur.
     
      Siz ne yapıyorsunuz?
      Neyi bekliyorsunuz?
      Bu başarılı iki Milletvekilinin karşısına, Bir bürokratınızı aday mı göstermeyi düşünüyorsunuz?
     Bunu yaparsanız, seçimde teslimiyeti başta kabul ettiğiniz demektir.

     Siz Ak Parti olarak Aydın İline gereken önemi göstermiyorsunuz.
     Evet doğru duydunuz.
    Aydın İlinden sorumlu Efendiler, Siz Aydın ilini gözden çıkarmışsınız.

      Aydın İlinin tamı tamına, 495 köyü var. Ben bu yazıyı yazdığımda seçim gününe ise, 85 gün kaldı. Eğer Adayınız hiç uyumadan, 24 saat kendisini tanıtmak için her köyü ziyaret etmek istese; köy başına gecelerden sabaha kadarlar olan zamanlarda dahil her köye 4 saat ayırması gerekecek.
   Geceleri uyku saatlerini çıkardığınızda her köye adayınızın ayırması gereken zaman, bir buçuk saati geçmeyecektir.
       Siz, “yeterli bu süre, her köye bir buçuk saat zaman ayırırız ve hem adayımız tanıtırız hem de köylümüzü ikna ederiz.” diyorsanız hemen o bürokratınız aday gösteriniz.

      Yok bu süre yetmez diyorsanız, nasıl bir aday çıkarma mecburiyetiniz var onu anlatacağım.
      Tanınan, sevilen, her köye hizmet götürmüş. Yumuşak tabiatlı, ağabey görüntülü, her köylü tarafından hizmetleri ve kendisi bilinen bir isim olan, saygıdeğer birisini aday gösterme mecburiyetiniz var.

       Hem o bürokratınızın bir dahaki seçimlerde Milletvekili adayı olmasını istemeyenler, hem de sizin Aydını kaybetmenizi isteyenler, bu güne kadar, Aydına önemsememeniz konusunda sizleri yanlış yönlendirdiler.

      Başbakanlar ve her dönemde bakanlar çıkaran, Aydın iline hükumetleriniz döneminde bir Bakanlığı bile çok gördünüz. Yetmiyormuş gibi; efendiler şimdide seçimleri altın tepside sunmaya hazırlanıyorsunuz.
        Bunun bir yanlışlık olduğunu görmenizden öteye, sizleri uyarıyorum. Aydındaki, Milletvekilliklerinden ayrılmış bu Kıymetli Belediye başkanı ve adaylarına karşı en az onlar kadar kıymetli, çalışkan, her köyde bir icraatı ve onlarca seveni olan Bir Millet Vekilini Belediye başkanı adayı çıkarma mecburiyetiniz var.
       Bu ismi söylemekten imtina edenlere karşın, ben söylemekten zevk alıyorum. O isim; Sayın Mehmet ERDEM dir.
          Demokrat Partisi kökenli seçmenlerinde teveccühünü kazanmış, hemen her köye hizmet götürmüş tanınan, sevilen Mehmet ERDEM gibi bir Vekilinizi varken, neyi beklersiniz ki?

          Sizleri yanlış yönlendiriyor birileri.
          Kimlerin ikbal hesabı vardır bilmem.
          Ben olayları dışarıdan baktığımda görebiliyorum da, sizler nasıl olurda göremezsiniz, bunu da çok merak etmekteyim.
          Aydın İli bir sizin iktidarınızda Bakan çıkaramadı.
          Bir sizin iktidarınızda ikinci plana itildi.
          Bir sizin döneminizde Aydın ve Nazilli de seçimler altın tepsilerde diğer partilere ve adaylara sunuldu.
          Bir sizin döneminizde Aydın konusunda yanlış yönlendirildi, Ankara.
         
         Hiç bunun sebebini araştırma gereği duydunuz mu efendiler?
Düşününüz bir sizin döneminizde, odaların başındaki yönetimler, başkanlar bile siyasetten uzak kişilere teslim ediliyor. Sizce sebebi ne olabilir bunun?

          Aydı siyasetine yön verenlerin ve o siyasete yön verecekleri belirleyenlerin, basiretimi bağlandı efendiler?
       Her partiden birkaç tane aday çıkarken, Ak parti den “Aydın’dan ben, aday adayıyım” demeye kimsenin neden cesareti olmuyor efendiler?
   
       Aydın’ı sizler, gözden çıkardınız mı efendiler?
       Hayır gözden çıkarmadık diyorsanız; Belirleyeceğiniz yeni isimleri, bu güne kadar sizleri yanlış yönlendirenlerin ağzına bakarak, onların bilgilerine güvenerek, belirlemeyin iz.
      Bu güne kadar sizleri yanlış yönlendirenleri ve onların fikirleri ile belirlediklerin izi, lütfen yakın takibe alınız.
       Aydın ilinin siyasetini belirlemede yetki verdiklerinizi de mercek altına alınız.

       Biz Aydın ilinde DEVLERİN seçim yarışını görmek istiyoruz. Altın tepside sunulmuş kazananı belli bir seçim istemiyoruz.
      Umuyorum ki bu tüm Aydınlılar için hayırlı olacaktır. Saygılarımla.
                                               Mehmet KIZILASLAN 2013-12-05