27 Ekim 2021 Çarşamba

YARIŞ ATLARI YETİŞTİRDİK GELECEĞİMİZİ KAYBETTİK

 

                                    

    Çocukluğunu yaşayamadan, birbirleri ile yarışan, sadece önde olduğunda mutlu olan, çocuklar yetiştirdiğimizde; başarılı anne babalar olduğumuzu zannettik.

    Çocuklarımızın üstün olduğu, kabiliyetli olduğu, tarafları değil, bizim istediğimiz gibi olduklarında başarılı ve saygın olacaklarını dikte ettik.

    Sormadık, ne olmak istediklerini. Gözlemlemedik üstün taraflarını. Daha doğduklarında isimlerini koyar gibi mesleklerini de koyduk beyinlerine.  Olmak isteyip te olamadığımız, mesleklere sahip olsunlar istedik.

    Belki çok iyi marangoz ustası olacaklardı, engelledik. Elektronikçi olsunlar istedik. Okulu bitirdiklerinde çok iyi birer garson oldular.

    Belki çok iyi birer taş duvar ustası olacaklardı, Mühendis olsunlar istedik, bitiremediler okullarını. Bizlerin baskıları yüzünden yapamadılar istedikleri işi, yine iyi birer boş gezenin boş kalfası yaptık onları.

   O çocukluğumuzda, kendimize yapılan baskıların tamamını, çocuklarımıza yaptık. Böyle yaptığımızda her şeyin daha güzel olacağını zannettik.

    Eğitim sisteminin ve kurumlarının tüm yanlışlarını hiç düşünmeden, birer yarış atı gibi herkes den daha iyi olsunlar istedik ve belki de bir çokları istediğimiz gibi oldular, ama mutlu olamadılar.

    Bizler değişimi gelişimi göremedik ama kuyruğu dik tuttuk. Senin iyiliğin için yaptık tüm bunları diye kendimizi savunmayı da ihmal etmedik.

   Birer masa başı elemanı olmalarını istedik çocuklarımızın.

    Düşünemedik kimler üretecek, kimler icatlar yapacak, kimler yeni yöntemler bulacak, diye. Bizim çocuk masa başında rahat etsin de, kim üretirse üretsin bunları, bizim için önemli olan kendi çocuklarımızın rahat etmesiydi, Kaybettik.

    Geldik bu günlere, üretmeyen, icat etmeyen, araştırmayan ve sadece ay sonu maaşını almak için iş arayan Milyonlarca gencimiz var ortalıkta.

   Gariptir hepsinin kocaman birer işe yaranmayan diploması var ve bizim istediğimiz diplomalardan.

  Dünya,  yeni bir düzen değişikliğine gidiyor. Üretmeyenin tüketmeye hakkı olmadığı bir düzene doğru ilerliyor. Düşününüz birazcık, hepimizin çocukları masa başı istiyor kim yapacak üretme işini?

   Diziler, bilinç altımıza çok rahat bir dünya sunuyor. Kocaman bir ofis binası, arka tarafında, çok lüks otel odaları ve çok rahat kazanılan para akışı, çok rahat bir hayat.

      Peki, bu dizilerde anlatılanlar gerçek hayatta var mı?

     Var, sadece erki elinde bulunduranların çocuklarının, hayat tarzı olarak var.

      Kaç tanedir koca ülkede? Tahminen yüz kadar bunlar. Haksız kazanç sahibi hırsızların evlatları.

     Gerçek hayatta ise, her şirketin arkasında bir üretim hane, bir fabrika olmadan, öylesi bir yaşam söz konusu olamaz. Kaldı ki gerçekten üretenlerin ofisleri o şekilde lüks içinde değildir. Yaşamları da mütevazidir.

    İşte bu koşullarda yetişen ve dört koldan saldırdığımız taze beyinler, gerçek hayatı görünce aptallaşıyorlar.

      Bu bizim yanlış yönlendirmelerimizle, kabiliyetlerinden ve yeteneklerinden uzak yetiştirdiğimiz çocuklarımız, eğitim sistemimizin, üretimden uzaklaştırmaları; dizilerin hayali güzellikleri ile yetişen çocuklarımızın beyinleri dumura uğruyor.

     Yıkımlar, intiharlar ve cinnet geçirmeler, yeni nesilleri bekliyor.

   Efendiler, Önce Aile bireyleri olarak çocuklarımıza, yanlış eğitim sistemine son vermek zorundayız.

    Sonra Milli eğitim sistemimizi üretimin önünü açacak ve yeni yöntemler geliştirecek hale getirmeliyiz. “Üretime hizmet etmeyen, eğitim ve öğretim ülkeyi batırır”

      Sonra gerçeklere uymayan, dizileri kontrol altına almalıyız ülke yeniden bir üretim seferberliğine sokulmalıdır.

      Ha birde tarihimizi öğreteceğiz diye, hamaset öğreten, kılıç kalkanla ülkelerin kurtulacağını anlatan dizilerden de, uzak durmak zorundayız.  Artık kılıç kalkan ve hamaset yöntemleri ile ülkeler kurtulmuyor, batıyorlar. Saygılarımla.

                                       Mehmet Kızılaslan 2021-10-27

13 Ekim 2021 Çarşamba

DENGELERİMİZ BOZULDU

 

                                 

               İçinde bulunduğumuz günlerde, satılmış medyanın yayınlarını izlediğinizde; Ülke bayram yeri gibi. Oysa ki, ülkemde hayat bambaşka durumda.

        Başarısız ve mutsuz olanların hepsi, kendi beceriksizliklerinden ve iş bilmezliklerinden dolayı başarısız olduklarını sanıyorlar, satılmış medyada bu imaj yayılıyor.

        Sıkıntı çeken ve sebep sonuç ilişkilerini bilmeyen, olup bitenlerin yönetim hatası olduğunu irdeleyemeyen, sıradan, gariban vatandaşlarımız; kendileri hakkında olumsuz düşüncelere gark oluyorlar.  Cinnet geçiriyorlar ve intihara yöneliyorlar.

      En yukarıdaki, bir avuç tuzu kuru olanların anlattıklarına; Milletin okumamazlığından, sorgulamamazlığından, düşünemediklerinden, cehaletinden  olsa gerek, inanıyorlar.

     Sadece inansalar sorun yok. Onlar “Sorun benim, beceriksiz olan benim.”  Düşüncesine  kapılıyorlar.

    Bir de buna en yakınlarının “ Bir tek sen beceremedin, bir tek biz sıkıntı çekiyoruz.” gibi serzenişleri olursa, Yuva yıkılmalarına, cinnetlere, kaçmalara ve çöküşlere sebep oluyorsunuz.

     Efendiler  bir kez olsun bu konuda “aldatıldık” dediğiniz gibi, doğruyu söyleyin.” Biz beceremedik, sorun sizlerde değil, bizlerde” deyin de insanlar kendilerini suçlamaktan vaz geçsinler.

     İntiharlar dursun. Cinnet geçirmeler bitsin. Belki de sizleri affetme yi dahi düşünecekler, inanın buna.

      Sizler, gerçekten yanlışlardasınız. Bunu bildiğiniz halde, Milleti kandıracağınızı sanıyorsanız? gaflet delalet hatta ihanet içindesiniz demektir.

      Neden mi?

  Millete önerdiğiniz,

 Bir hurma ile doyma,

 Açlığa kanaat etme,

Yoksulluğa şükretme, duyguları önerirken;  biriktirdiğiniz taşına bilir, mal varlıklarınızı, ülkeden kaçırmaya başlayanlarınız var.

       Millete sizler,  hamaset nutukları atarken, fakir fukara yoksulluk içinde kıvranıyor.

      Yurt sorunu yok derken, öğrenciler yurtsuzluktan, ya tarikatların kucağına düşüyor, ya da ev sahiplerinin vicdansız ellerine düşüyorlar.

      Acıdığınız, üzüldüğünüz, Avrupa ülkelerinde; pandemi döneminde vatandaşına karşılıksız para dağıtırken, siz ülkemde, krediye boğulmayan, faize düşmeyen insan bırakmadınız.

      İş yerlerini kapatmak zorunda olanların,

       Cinnet geçirenlerin,

      Çocuğunu kazandığı halde, üniversitelere gönderemeyenlerin, aczinde;

      Kötü yola düşenlerin, yanlış yapanlarının, tamamının suçlarında ise; sizlerin azmettiriciliğiniz, zorlayıcılığınız ve günahlarınız var.

   Daha sayayım mı?

      Ülkede gidilen her yanlış, sizlerin suçunuzdur. Bu sadece genel yöneticilerin değil, yediden yetmişe  Vatandaşıyla alay eden,  yerel yöneticilerin de aynı derecede suçlarıdır.

    Artık masal okumayın.

    Satın aldığınız medyada, tuzu kuru gençlerin toplumla alay eden soruları “Bizimle basket oynar mısınız” “annem sizi yemeğe bekliyor” gibi manyakça soruları; ya tuzu kuru ailelerin çocukları sorarlar ya da zekası kendisine münhasır yalakalar sorabilirler.

    Yolun sonuna geldik efendiler. Bir avuç zengin dışında bütün ekonomi çöktü. Aileler dağıldı. İş yerleri kapandı, İnsanlar cinnet geçiriyorlar. Gariptir sizler hem alay ediyorsunuz, hem de tehditler savuruyorsunuz. “Daha bunlar iyi günleriniz.” “İktidara talip olmayınız.”

      Son bir şey yapınız bu Millete, “ Beceremedik, Affedin, çeşitli engeller çıktı, vaatlerimizi yerine getiremedik, sizleri ekonomik olarak rahatlatamadık.” deyin. Hiç olmazsa vatandaş bu çöküşün, başarısızlıkların sebebi sadece kendileri olduğu düşüncesinden çıkıp, intiharlardan vaz geçsin.

                                 Mehmet Kızılaslan 2021-10-13