24 Mart 2014 Pazartesi

BU SEÇİMLER YEREL SEÇİMLERDİR KARIŞTUIRMAYIN

                           

       Evet bu seçimler yerel seçimlerdir. Sanki genel seçimlermiş gibi milleti doldurup, tahrik edip, Meclisin değişeceği ve yeni yasalarla, her şeyin değişeceği imajı veriliyor.
       Bu doğru değil. Muhakkak yukarıdaki yapılanlara karşı oluşunuzu da gösterecek oylarınız, ama, sizler oylarınızı yereldeki en çok hizmet vereceğine inandığınız adaya vermelisiniz.
       Oy vermeyi düşünürken öncelikleriniz ne olmalı diye düşünmelisiniz.
İlinizde İlçenizde Beldenizde köyünüzde kim daha çok hizmet getirebilecekse ve kaynaklarının ne olacağını anlatabiliyorsa oyunuz onun olmalı.
       Seçtiğiniz Adaylar, Büyük şehir belediye başkanları, İlçe belediye başkanları, Belediye meclisi üyeleridir. Millet Vekilleri değildir.
       İlinizde, İlçenizde eski yöneticilere oy vereceğiniz zaman düşüneceğiniz en önemli şey, “Bu ekip içinde, kanunlara uygun ama vicdanlara acı veren zenginleşmeler var mı” ona bakınız.
       18 uygulaması yapılan bölgelerde ekibin içindeki Belediye meclis üyeleri ve yandaş müteahhitler var mı ona bakınız.
      Bir çok garibanın küçük, küçük arsalarına gönül rızası ile sahip olmuşlar mı ona bakınız. Silah zoruyla olacak halleri yok ya.
        İmar değişiklikleri yaparken çeşitli haksızlıkları, kanunlara uygun yapmışlar mı ona bakınız.
      Yeni açılan yollar üzerinde, yeni sahip olunan arsaların sahiplerinin kimler olduklarına bakınız.
      Şehirde belediye mülklerinin kiracılarının kimler olduğuna bunların arkasındaki gizli ortakların olup olmadığına bakınız.
      Bakınız, bu çok önemli seçtiğiniz başkanlar ve meclis üyeleri en iyi yerlerde ortak iş yapıyor olmasınlar ona bakınız.
      Belediyenizin çeşitli işlerini gören taşeron şirketlerin arkasında aynı partinin mafya vari kodamanlarının olup olmadığına bakınız.
      Eğer bunlara baktıktan sonra, eski yöneticileriniz pırlanta gibi ise önceliğiniz çalışmalarına güvendiğiniz eski adaylara olacak biliyorum.
      Ama bu saydıklarımı eski yönetim, kanunlara uygun ama vicdanlara acı veren bir şekil de gerçekleştirdiyse onlardan kaçınacaksınız, o eski yönetimlere oy vermeyeceksiniz.
      Hemen yeni ekiplere bakacaksınız. Başta söyledim, sizin vereceğiniz oy, hükümeti düşürmeyecek. Çünkü Millet Vekilleri seçmiyorsunuz.
        Özellikle geçmişi temiz, şaibesiz, dürüst, kirli hiçbir işe bulaşmamış ve bulaşanların yakınlarında durmamış listelere bakacaksınız.
      Bu aday, hükümetin partisinden de olabilir. Çünkü iddia edilenleri yereldeki hiçbir aday ve ekibi işlemediler. Ve ayrıca yolsuzluk iddiaları henüz kesinleşmedi Çünkü yargı süreci devam ediyor.
     Eğer kesinleşirse Millet Vekilliği seçimlerinde iktidara dersini verebilirsiniz. Bu sizin en doğal hakkınız.
     Yereldeki Ak Parti ekibi dürüstse, bu kardeşlerimizin bir yanlışını bir hatasını bir kanunlara uygun olsa da, vicdanlara ziyan hareketini duymadıysanız neden o ekibe oy vermeyesiniz ki?
       Sağda Ak parti adayı ve ekibine oy vermeniz en doğru hareket olacaktır.
       Hükümete gareziniz olsa bile sizin vereceğiniz oylar Hükümeti düşürmeyecek ki, Hiç değilse Şehrinize Hükümet kanalı ile hizmetin artma ihtimalini artırmış olursunuz.

       Eğer solcu ve sosyal demokratsanız zaten karşınızda hiçbir yanlışa bulaşmamış asalette ve dürüstlükte CHP ekibi durmaktadır. Ona oyunuzu verdiğinizde ve sol oyları parçalamadığınızda alternatif bir gücün oluştuğunu göstermeniz mümkün olacaktır.    
       Büyük şehir belediyesinin aynı partiden olması halinde oradan da İlçenize hizmet akışını hızlandırmış olacaksınız.

        Efendiler Partisi ne olursa olsun, yereldeki gerçek dürüst olanları, kadroları dürüst olanları bulmanız gerekmektedir.
        Bazıları var ki, bunlar, çevresindeki yandaşlarının aşırı zenginleşmelerini engelleyememişler. Bunlar beni çok düşündürüyorlar.   
       Onlardan şehrinizi arıtmalısınız.

       Şu anda kafalarınız alabildiğine karışık biliyorum. Hani bir söz vardır hepimizin bildiği, “Herkes kendi evinin önünü temiz tutarsa Şehir temizlenir” Hatta yandaş temizlik şirketlerine bile gerek kalmaz. Hepimiz kendi beldemizi ilçemizi ve büyük şehrimizi temizlemek için çaba harcamalıyız. 
        Temiz insanları ve temiz kadroları seçmeliyiz hiçbir konuda uzman olmasalar bile. Çünkü şehirler yasalarla yönetilir. Kanunları bilen avukatlarınız varsa, başka bilgiçlere bile gerek kalmadan şehri yönetirsiniz.
           Yeter ki Seçtiğiniz Aday ve ekibi şaibesiz dürüst ve iyi niyetli olsunlar.
           Ben yereldeki endişelerimi silemeyen ve yandaşlarını zengin edenlerden başlayacağım değiştirmeye. Elbette sıra meclise göndereceğim Vekillerimi seçmeye geldiğinde, o zamana yine en temiz, en dürüst ve en çok inandığım vekil adaylarına oyumu vereceğim.
             Saygılarımla.     Mehmet KIZILASLAN 2014-03-24    

   .

12 Mart 2014 Çarşamba

BİZİM HİÇ Mİ SUÇUMUZ YOK?



                        
Öncelikle gezi parkı olaylarından sonra yaralanan ve dün ölen Berkin için üzüntümü belirtirim. Allah onu öbür tarafta, rahmet eylemesin, inşallah. Ailesine sabır selamet ve baş sağlığı diliyorum.
Sonrada bu çocuğun ölümü üzerinden siyaset yapanlara ve gençlerimizi sokaklara dökmeye çalışanlara kendilerinden tiksindiğimi bildiriyorum.

Şimdi öncelikle kendi çocuklarını tehlikeli ortamlara göndermeyip oturdukları yerden ahkam kesenlere sesleniyorum.
 Sonra sokakta eylem yapacak çocukları olmayan, ama yangına benzinle gidenlere, daha sonrada kendisi o eylemlere gitmediği halde başkalarına sokağın adresini gösterenlere sesleniyorum.
Hiç mi inancınız yok sizin?
Hiç mi Allahtan korkmazsınız?
Hiç mi vicdan ve izan sahibi değilsiniz?
Hiç mi yüreğiniz yanmaz bu acılardan?

               Sanmayın o genci ve diğer gençlerimizi öldürenlere, gençlerin üzerine bilerek gaz bombası gönderenlere, Onlara bu emri verenlere, bu soruları sormayacağım. Onlara lanet okumayacağım.
Sanmayın onlara daha acı sözlerim yok.
Sanmasınlar onlar bu acıyı tatmadan ölecekler.
Onlara da, çok daha acı sözlerim var.
Yukarıdaki soruların tamamını sizlere de soruyorum, acımasız, vicdansız, efendiler.

Biz, 12 Eylül darbesinden öncede, liderler gördük. Birçokları halkı sakinleştirmek için ne gerekliyse yaparken; darbe için uygun zamanın oluşmasını bekleyen olağan üstü yetkilerle donatılmış generallerde gördük.
Milet birbirine girsin diye ve gençler ölsün diye, aynı kasalardan çıkan silahları, ayrı görüşlü gençlere dağıtan istihbaratın ve Jitemin adamlarını da gördük.
Onlara da kalmadı kalmayacak bu dünya.
 Birisi var ki darbeci başı, ölümü belki iple çekiyor. Ceza almadan ölsem diye bekliyor. Bilmiyor ki o zatı muhterem, öbür tarafta kendisini zebaniler bekliyor. Allah’ın azabı onu bekliyor. 
Efendiler siz Ahreti, bazı yeryüzü mahkemeleri gibi mi sanıyorsunuz? İstediğiniz gibi, yasaları değiştirerek oynayacaksınız ve sonra ceza almayacak, aklanacaksınız. Allahın kuralları değişmez.
Yoksa Nazilli hapishanesi mi sanıyorsunuz? Yatıp, yatıp sonra dışarı çıkacaksınız.
Cehenneme giren orada ebedi kalacak efendiler. Ebedi yanacak. Kuranı kerimi adam gibi okuyunuz. Ve insanları kandırmayınız. Yapanlar sadece kendilerine yaparlar başkasına değil. Herkes kendi ateşini öbür tarafa kendisi taşır.
               Sizler demokrasiyi de ne zannediyorsunuz?
Sokak olayları ile iktidara gelmek mi sanıyorsunuz?
Yoksa şiddetle, silahla, onların üzerine öldüresiye gitmek mi sanıyorsunuz?  Yapmayın efendiler kıymayın bu gençlere. Ağzınızdan çıkan düşmanca sözlerin, tabanda nelere mal olacağını düşününüz.
Bu ülke bizim.
               Başka Türkiye yok.
              Ötekileştirdiklerimizde bizim kardeşimiz.
              Sokaklara döküklerimizde.
              Nişan alıp beynine gaz bombası sıktıklarımızda bizim kardeşimiz.
              İşkencede, döverek öldürdüklerimizde kardeşimiz.
             Ne garip ki aldıkları emirlerle, dikkatsizce gençlerimize saldıran polislerde kardeşimiz.
             Peki o zaman ne yapmak lazım?
             Gençleri sokağa dökmek değil çözüm.
            Bir olmak, birlik olmak ve yanlışsa karşımızdaki, dur demek lazım. İnandıklarımızı, ikna ederek karşımızdakilere anlatmamız lazım.
             Seçim yakın kimin yanlış yaptığına inanıyorsanız ona sandıkta ceza vermemiz lazım.
            Oy verecek yaşta bile olmayanları, meydanlara sürmek değil çözüm.
             Kendi isteği ile gitmiştir, ekmek almaya gitmiştir, inanıyorum. Keşke bir aklıselimi olan ona çıkma sokağa deseydi be kardeşim.
            Öldürenin hiç mi suçu yok? Diyeceksiniz. Biliyorum. O katil oldu be kardeşim.
“Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmüş gibidir” ayetini hatırla kardeşim.
             Cezasını zaten çekmeye bile başlamıştır vicdanında.
             Bu günlere gelmekte bizim hiç mi suçumuz yok? Biz çok mu masumuz? Sorusunu sormamız lazım değil mi kendimiz?
                    Mehmet KIZILASLAN 2014-03-12

  

6 Mart 2014 Perşembe

ÇOK YANLIŞLAR YAPTIN SANCAK BEYİ ÇOK


                
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Bir sancak ta, bir önceki seçimden hemen sonrası, Pardon fethinden hemen sonrası tarihlerde diyecektim.
19 Mayıs Atatürk’ü anma gençlik spor bayramı gibi, o dönemlerde de bir bayram kutlanıyormuş. Gençler stat da kule yapacaklar. Kule de kullanılmak üzere, Odun lazım.
İş sanatlar mektebinde yapılacak. Sanatlar mektebinin odun bölümüne bakan muallimine demişler ki “En ucuz veren, oduncudan odun alınız ve faturasını sancak beyine gönderiniz”
Sanatlar mektebi odun bölümü sorumlu muallimi sorar soruşturur. En ucuz oduncudan bayram yerinde kullanılacak odunları alır. Sanatlar mektebine göndermesini ve faturasını da Sancak beyine gönderilmesini ister.
En ucuz veren oduncu, tamam der ve odunları arabasına pardon katırlarına yükler Sanatlar mektebine gönderir. Gönderir göndermesine de bir pürüz çıkmıştır.
Sancak beyliğinde odun alımları ile sorumlu odun, pardon adam “Siz odunları hangi oduncudan aldınız” der.
Sanatlar mektebi muallimi  “Efendim en ucuz veren filanca yerden aldık” der.
Sancak beyliğinde odun almadan sorumlu zatı muhterem “ben bu ödemeyi yapmam söyleyin o oduncuya odunlarını geri çeksin” der.
Sanatlar mektebi muallimi peki efendim demiş ve odunları en ucuza aldığı oduncuya gidip durumu anlatmış ve odunlarını geri almasını söylemiş.
Oduncu  - Tamam odunlarımı geri alayım da, odunlarımı pahalı mı buldunuz?
Muallim -  Hayır efendim.
Oduncu  - Odunlarım kalitesiz miydi?
Muallim – hayır efendim.
Oduncu – Peki o zaman neden benim odunlarımı her satıcıdan ucuz ve kaliteli olmasına rağmen almıyorsunuz?
Muallim – Efendim biz değil parayı ödeyecek sancak beyliği geri vermemizi istiyor.
Oduncu – ne den kardeşim, hiç değilse nedenini söyleyiniz tamam odunlarımı geri alayım ama sebebini öğrenmek benim hakkım değil mi?
Muallim- Bilmiyorum efendim ancak sizden mal alırsak sanca beyliğindeki görevliler bedelini ödemeyeceklerini söyleyip gittiler.
Olay sancak beyine iletilir. Sancak beyi alımlardan sorumlu  yardımcısını çağırır.
-Söyler misiniz nedir bu olayın aslı?
-Efendim sizin yayınladığınız ferman üzerine böyle yaptık.
-Ben sancağım içinde bulunan tüm, tüccar ve sanatkara aynı davranılacak demedim mi size. En ucuz ve en kaliteli mallar alınacak demedim mi. Neden yaptınız bunu?
-Efendim o oduncu bizim fırkadan değildi onun için aldığımız odunları iade ettik.
-Öylemi, iyi yapmışsınız o zaman.
O arada sancak beyinin odasında aksakallı yaşlı bir dede oturmaktaymış. Konuşmaları istemeden kulak misafiri olduğunu söyledikten sonra,
- Evladım beni bağışlayınız ama O odunlarını iade ettiğiniz vatandaş, Müslüman değil miydi ?
-Hayır dedem, Müslüman’dı.
-Türk değil miydi?
-Hayır dedem, Türk’tü.
-Vergisini ödemiyor muydu?
-Hayır dedem, vergisini de ödüyordu.
-Peki oğul, o halde, o en ucuz ve en kaliteli odunu satandan neden odun almadınız?
Sancak beyinin dili tutulmuştu. Kekeleyerek söyledi “Bizim fırkadan değildi dedim ya dedem”. Bir taraftan da düşünüyordu, kimdi bu kendisinden hesap soran adam? Acaba padişah’ın tebdili kıyafet gezen müfettişlerinden miydi yoksa, gündüz gözüyle rüya mı  görüyor du? Bilmiyordu ki, öbür taraftaki sorgulama çok daha çetin olacak.
Dede devan etti
-Kaldı ki Osmanlı’nın yüz yıllarca ayakta kalmasına sebep, her dinden, her ırktan, her dilden, her mezhepten, her renkten, vatandaşına adaletli davranmasından, aynı mesafede durmasından dolayıdır.
Söyler misin evlat bana, sizin fırkalarınız kaç yıl ömürlü oluyor. En uzun ömürlü fırkanız 10-15 yıl yaşıyor. Nedenini hiç düşündüğünüz oldu mu?
Hep bu yandaş kayırmak, hep torpil yaparak, hak etmeyeni hak etmediği yere getirmek, Hak edenin kakını, yandaşa yedirmek, değil mi sizleri ahir ette de, bu dünyada da yakan kavuran yanlışlar. Oğul gidişin gidiş değil ayağını denk al. Der ve kaybolur dede. Masal bu ya dostlarım kış günleri uzun, masal okumadan geçmiyor.
Yine odunculardan özür diliyorum. Odunculardan örnek verdim, çünkü hiç bir 19 Mayıs bayramında odunlarla gençler kule yapmazlar. 
Saygılarımla.    Mehmet KIZILASLAN 2014-03-06





4 Mart 2014 Salı

KIZDIM KIRILDIM UYARMAKTAN YORULDUM

               
                    

Gönül sevdiğine kırılır. Güzel bir atasözüdür. Ben hem kırıldım hem kızdım hem de, ağzıma ne geldiyse söylemek yerine, seçip, ayıklayıp söylemekten yoruldum.
Abi dedi. Dilsiz şeytan olmak günahta, İnsanlar hakkında kötü yazdığınızda, onun vebalini almak günah olmaz mı? Olur dedim. Ama bir bilsen seçip ayıklayıp yazmadıklarımı? Bir bilsen sana zarar vermemek için susmalarımı? Dedim.
  Senin dürüstlüğünden eminim, inanıyorum. Ama nedir bu denge hesapların? Neden ayıklamazsın. Neden O temiz görünen ama sadece kesesini düşünenlerle yollarını ayırmazsın?
Söyler misin bana dedi. Benim listeden çıkardıklarımı kapmazlar mı diğer partiler? Kaparlar dedim. Bu ülkenin, bu şehrin siyaset anlayışına hayranım!. Yaparlar dedim. Kaparlar dedim. Paralı olanı, sırtlarından kazansa da severler bu şehirde, dedim.
Gelelim vebal ödemeye, dedim. Biz inanan insanlarız. Özellikle siz, benden bile daha güzel yaşayanlardansın, inandıklarınızı. Dedim. Duyduklarımın hepsinin yalan olduğunu düşünelim. Eğer, bildiklerimi, gördüklerimi, yazmadıysam senin hatırınadır.
Lütfen bana söz verir misin, bari seçimden sonra ayıklama yapacağına dair. Evet yapacağım, dedi.

Bir başka söz daha istiyorum dedim “Hani o ilk seçildiğinde kaldırdığın levha vardı ya, “Sürekli fuar alanı” diye işte o alanı artık; Turunç parkın bulunduğu yer + Migrosun bulunduğu yer + Sebze hali’nin bulunduğu alan + İtfaiyenin bulunduğu merkez alan +ve sanayi sitesinin önündeki yeşil alan ile birlikte tamamının; Sanayi sitesi kooperatifi, Ticaret odası, ve diğer esnaf odaları ile birlikte,
 Osmanlı kapalı çarşıları gibi, İstanbul mısır çarşısı gibi, tüm Nazilli esnafının, köylümüzün, kadınlarımızın ürünlerinin satıldığı ve sanayide üretilenlerin sergilendiği, bir alan yapacak mısınız? Nazilli Esnafı köylüsü sanayicisi dökülüyor biliyor musunuz? Dedim. Abi bilmez miyim, biz onu Sevindikli de 6 dönümlük bir alanda yapacağız dedi.
Biz burada istiyoruz. Bu proje yi yaparsanız en az bin işsizimize iş vermiş olacaksınız. Her ürünü satılan, her para kazanan kişi, yanında bir, iki eleman fazla çalıştırsa alın size bin kişinin iş sahibi olması dedim. Birde önünde en az 70-80 taşıtlık, ana yoldan direk girişin olacağı bir oto park alanı şart dedim. Bu projenin Dr Ferda Erkut Çağlar hanımefendinin projeleri arasında olduğunu bilmiyordu. Ama oda söz verdi.
Tamam abi söz veriyorum dedi.
Daha önce söylemiştim bu itfaiyenin merkezi yanlış diye. Her semt de bir söndürme aracı olmalı, Nazilliyi dört ayrı bölgede dört söndürme aracı ile söndürme işlemi yapmalısınız. Bir yangın çıktığında ilk o semt deki araç müdahale etmeli diğerleri sonra yetişmeli dedim.
Başka birçok konuyu da konuştuk. Onlar hakkında seçimlerden sonraki yazılarımda bilgi alacaksınız. yazılarımı takip ediyorsanız, okuyarak göreceksiniz.
Bu arada yapacakları işlerin listesini istedi telefonla, geldi 20 listelik programının 3.5.13. 19. maddeleri insanımızın cebine hızlı para girmesini sağlayacak projelerdir.
Diğer taraftan her Kapalı çelik pazar yerlerine ikinci katlar ilave edip oralara depremde kullanılmak üzere Kızılay çadırları konulmalı. Gıda maddeleri stoklanmalı. Bu gıdalar her altı ayda bir fakirlere dağıtılmalı ve yenilenmeli dedim. NAKUT projemiz var dedi. Bu dediklerimi kapsıyorsa mesele yok dedim. Hep iyi niyetliydi, Kardeşim Haluk ALICIK.
Değerli okurlarım yukarıda da dediğim gibi sevdiğim için, kızdım, kırıldım.
Önemsediği için üzüldü geldi ve anlattı. Kendisine güveniyorum ve inanıyorum.
Allah Nazillimiz ve insanımız için ne hayırlıysa onu nasip etsin.
           
Not: Bazı derneklerin temsilcilerinin kendisiyle görüşmek için randevu taleplerini, belediye çalışanları; Randevu vermiyoruz. Gelip beklerseniz ve müsait olursa görüşebilirsiniz dediklerini öğreniyorum. O çalışan elemanlar ya randevunun ne demek olduğunu bilmiyorlar. Ya da derneklerin ne demek olduğunu bilmiyorlar.
Ayrıca arayan sıradan vatandaş olsa acaba ne olurdu?
           Saygılarımla.         Mehmet KIZILASLAN. 2014-03-04