28 Ağustos 2012 Salı

YAZIK HALA GERÇEKLERİ GÖREMEDİNİZ


                     YAZIK   HALA  GERÇEKLERİ   GÖREMEDİNİZ

    Evet gerçekleri hala göremediniz ki, yüzeysel, göz boyayan, insanlarımızın yoksulluğunu ortadan kaldıracak çözümler yerine, varlıklı gençlerin hizmetine projeler üretiyorsunuz.

   Sabah, yerel gazetelerin birinde, Didim ilçemizde, özel idarenin 8000 metrekare alan üzerine sentetik saha kurduğunu okuyorum. Bir ay içinde de hizmete açılacakmış bu sentetik saha.

   Diğer bir gazete haberinde, Nazilli Belediyemiz, Sümer Park alanı içinde 38.68 metre boyunda, 24.66 metre eninde, bir alan üzerine, 25 kişinin aynı anda kaya bileceği, 352 metre karelik sentetik buz pisti yapımına başlamış.

  İlk bakışta, kendilerine gençliğe hizmetlerinden dolayı tebrik etmemiz gerekir gibi geliyor, bu hizmeti sunanlara. O nedenle hizmeti getiren sunan her kim olursa olsun onlara saygımızı ve sevgimizi iletirken, özellikle teşekkürlerimizi de sunuyorum.

  Eleştirime gelince; Anneleri, babaları dar gelirli bir gencimizin buz pistinde kayması yada sentetik sahada spor yapması mümkün olur mu sizce?
Bazılarınız, “yapma kardeşim bu ezilmişlik edebiyatını” der gibisiniz. Doğrudur. Bir çoklarınızın baktığı yerden “Bizim insanımızın, gençlerimizin buna ihtiyacı var. Gençlerimiz her şeyin en iyisine ve en lüksüne layık.”  Sizin baktığınız yerden bu da doğru.
   Peki yanlış nerede?
  Yanlış öncelik sıralamasının yapılışında.
   Öncelik sıralamasını şöyle yapamaz mıydınız?
 Öncelikle gençlerimizin tamamı olmasa bile “iş istiyorum” diyen, her gencimize, asgari ücretlide olsa, çalışabilecekleri iş yerleri açabilseydik. Onlara meslek kursları verseydik. Annesinin babasının emekli maaşlarından harçlık alma noktasından kurtarsaydık olmaz mıydı?
  “Kardeşim buz pateninde kayacak çocuklar, çalışacak yaşta değil ki onlar daha çocuk” dediniz öylemi. O halde yine söylüyorum bu lafı söyleyen koca kafalılara söylüyorum.  Sosyal adaletin olduğu sistemler de öncelikle İşsizlik, yoksulluk, fakirlik ortadan kaldırılmaya çalışılır. Daha sonra bu yaptıklarına benzer hizmetler sunulur.

    Biliyor musunuz, bu ülkenin bir kaç bölgesinde yetmişli yıllara kadar işsizliğe dair hiçbir çözüm üretilmedi. Kangren olmuş ve iç savaşın eşiğine gelmiş bir ülkede yaşıyoruz.
   Siz yetkililer sizler, uzaydan mı geldiniz? Yarın bu bölgedeki işsizlik yoksulluk da, had safhaya çıktığında nelerin olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz? Edemiyorsunuz.

   Anarşi ve terörün anasıdır, sebebidir işsizlik, yoksulluk, açlık. Siz biliyor musunuz dağa çıkan teröristlerin ailelerine de maaş bağlıyor bu şerefsizler. Bilmiyorsunuz.

   Bilseydiniz sizlerin yatırım önceliğinin işsizliği önlemek, üretilenlerin değerinde satılmasını sağlayacak sistemlerin kurulmasını sağlamak. Yoksulluğu bu milletin lugatından silmek olurdu. Daha sonra da diğer yatırımlara zaten sıra kendiliğinden gelecektir.
   Bu memleket de, yeri yeni sanayide hazır bulunan, İkinci Endüstri meslek lisesini açsanız olmaz mıydı?  İkinci bir Kız Meslek Lisesi, İkinci Ticaret Meslek Lisesi açmayı neden düşünmezsiniz? Sizlerden kaç kişi buz pateni istedi efendiler? Kaç tuzu kurunun çocuğu bunu kullanacak?
      Öncelikle gençleri meslek sahibi ediniz. Cepleri para görsün. Sonra eğlenecek ve spor yapacak mekanları zaten herkes isteyecektir.
     İşsizliğin açlığın yoksulluğun içindeki ailelerin çocukları, açacak olduğunuz buz paten pistine girmek için emekli babasını ya da annesini döverek elinden alacağı parsayla kaymaya gelirse hiç şaşmayınız.
     Efendiler yaptığınız yatırımlar suçu önleyen yatırımlar olsun. Suçu körükleyen, haseti, kıskançlığı ve kini artıran yatırımlar olmasın.
     İşsiz insanımızı iş sağlama mecburiyetiniz varken, varlıklı insanların çocuklarını eğlendirecek yatırımlar yapmak haram dır. “Biz bu pistten herkesi parasız yararlandıracağız” deseniz de yaptığınızın sıralaması yanlıştır efendiler.
     İl Genel Meclisi Üyeleri ve Belediye başkanları size sesleniyorum. Harcadığınız para Milletin parasıdır, babanızın parası değil. Yarın Mahşer gününde bunun hesabını veremezsiniz. İşte o zaman sizin adınıza çok üzülürüm.
                                                   Mehmet KIZILASLAN   2012-08-27


16 Ağustos 2012 Perşembe

KEM SÖZ SAHİBİNİNDİR EFENDİLER


                             KEM SÖZ SAHİBİNİNDİR EFENDİLER

     Beni tanıyanların birçokları, bu güne kadar yazılarımda duygusallığa yer vermediğimi bilirler. Mümkün olduğu kadar belgelere ve bilgilere dayanan yazılar yazdığımı öğrenmişlerdir.
    Bu yüzden işyerindeki kasamda genellikle para değil, belgeler kilitlidir.
    Bir çok köşe yazımdan sonra eleştirdiğim kişilerde, dahil olmak üzere, olumlu yada olumsuz eleştiriler aldığımda; görevimi yaptığımı ve kastımın olmadığını dile getirir, karşı taraftan da nezaket kurallarını aşmayan cevaplar alırdım.

 Yazı yazdığım gazetelerin genellikle tamamı da gazetecilik etiğine uyarak, olumlu ve olumsuz eleştirilerinizin tamamını yayınlamaya çalışırlar. Objektif olurlar.

  Bu gün bu yazıyı yazmama sebep olan acımasız hatta uygunsuz eleştirilerin doruğa çıktığını gördüğümüz içindir. Ne yazık ki okurlarımızın bazıları ağza bile alınması mümkün olmayan sözler yazmışlar, sözüm ona eleştirilerde bulunmuşlardır.

  Ben ve benim yazımı yayınlayan gazetelerimizle, yola çıkarken, doğruları yazacağımıza, gazetecilik etiğine uyacağımıza, duygusal davranmayacağımıza ve tarafsız davranacağımıza söz vermiş olduğumuzdan, bu kurallara hep uyarız.

   Ancakkk efendiler sözün bittiği yer vardır ya hani şimdi oradayız. Ben yine sözlerime devam ederek bu beni tanımayan şahıslara sesleniyorum.

   Bakın arkadaşlar, bakın dostlar, bakın beni tanımayanlar… beni tanımadığınız belli,  sizlerin aklınızın ermediği ne biliyor musunuz? Her şeyin para olmadığı, herkesin satılık olmadığı, herkesin satın alınamayacağı, ve beni satın alabilecek paranın henüz basılmadığıdır. Siz bunları bilmiyorsunuz.

  Ben çok eleştiriler aldım adını söylemekten korkan kişilerden. Ben çok tehditler aldım adını açıklamaktan korkan adamlardan.  Beni tanıyanlarınız bilir benim bedelimin ne olduğunu.
 O çay kahve yemek değildir.
 O para değildir.
 O rüşvet değildir.
 O kadın kız değildir.
 O mevki makam hiç değildir.
 O nedir biliyor musunuz? Yazılarıma delil olacak belge ve bilgilerdir efendiler. Yanlışlar karşısında susan dilsiz şeytandır. Sözünü bilir misiniz siz? Ben dilsiz şeytan olmamak için, yazıyorum biliyor musunuz.

 Daha önceki yazılarımın birisindede buna benzer tepkiler almıştım. Üstüne üstlük avukatlarıyla çok güçlü olduğunu düşünen birileri vardı karşımda bu sefer.
 Belgeleri onlara gösterince ne oldu biliyor musunuz?
 Bana atölyem de yapmam için çok büyük işler teklif edildi. Bende “ Bu yem, çok büyük bir yem ama, Mehmet Kızılaslan bu oltaya takılmaz”  cevabını vermiştim.

            Değerli okurlarım daha öncede söylediğim gibi; “eleştirdiklerimiz bizim düşmanlarımız değildir. Bilakis yanlış taraflarını düzelttiklerinde onlar bizim can dostlarımız olabilirler” Ayrıca bizlerinde yanılgıya düştüğümüz, yanıltıldığımız zamanlarda olabilir. O zamanlar da yine, düzeltmeler yaparak özür dilemesini bilenlerdeniz biz.

     Bizim amacımız güzel bir dünyada huzurlu ve mutlu insanlar görmek bunu herkim yapıyor ve yaşatıyorsa onlarında hizmetkarıyız biz.
         Saygılarım, öncede söylediğim gibi, saygıda kusur etmeyen, saygılı ve yüreğinde insan sevgisi olanlara.  

          Bu arada Bazılarınızın Şeker Bayramlarını, Diğerlerinizin de, Ramazan Bayramlarını kutluyorum. Türk ve İslam aleminde hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.                                                                
                                    
                                                                         Mehmet KIZILASLAN 2012-08-16

13 Ağustos 2012 Pazartesi

RAHAT BIRAKIN


    RAHAT   BIRAKIN   AK   PARTİ   NAZİLLİ    GENÇLİK     TEŞKİLATINI

     Bir çoklarınız, oldukça çok parti başkanı, belediye başkanı, belde başkanı, idareci, vekil gördünüz. (Tahminim o dur ki, bu gün onların bir çoğuna selam bile vermiyorsunuzdur.)
Daha dün gibidir gördükleriniz, umarım hatırlarsınız.
   Kendilerini hiç oradan, bulundukları yerden inmeyecek zannederlerdi bunlar.
Mevkilerin, makamların ve hatta koltukların son sahibi olduklarını zannederlerdi.
 Alçak dağların sahibi olduklarını düşünürler, kendilerini her şeyin üstünde sayarlardı.
   Ne gariptir ki özellikle bunları yapanlar, bulundukları partinin alt kademelerinden gelmeyip, Parti kurulurken kuranlarla alay edenlerdir çokları.
   Kendileri partiye çağırıldıklarında “ölürümde o partiye geçmem” diyebilecek kadar küçümseyenlerdir bazıları.
    Ne yazık ki partinin iktidarda kalma şansı arttıkça; iktidarın nimetlerinden yararlanmak için iktidar partilerine …… gibi, hücum edenlerdir bunlar.
   Partinin misyonunu bilmezler, hedeflerini bilmezler, planlarını bilmezler, hatta tüzüğünü bilmezlerdi bunların çoğunluğu.
     Genel başkanları kelle koltukta, kefenleri vücutlarında, mücadele verirlerken; bunların bir çokları, iki ihale almak, mevki makam kapmak, ve keselerini doldurmak için parti içine sızmayı başarmış, ayak oyunlarıyla da orada ebedi kalma planları yapanlardır bunlar.

     İktidar partilerinin kuruluş aşamasında, ilçelerde, beldelerde, 28-30 kişi bulunmazken, idealleri ve inançları uğruna bu yola, yüreklerini, bedenlerini, maddi manevi her şeyini ortaya koyanları, ayak oyunlarıyla saf dışı bırakıp iktidarın nimetlerinden yararlanmak için partiye hücum eden ve partilerinin, gerileme ve çöküş zeminini hazırlayanlardır bunlar.    
   
   Bunların Ak parti Nazilli Gençlik kollarıyla ne alakası var kardeşim, sadede gelsene der
gibisiniz. Sabredin anlatıyorum.
    Dün bunları, Adalet Partisinde, Anavatan Partisinde, Demokratik Sol parti iktidarlarında gördük. Bu gün bu adamların birçoklarını Ak Parti bünyesinde görmüyor musunuz?
    Bu adamların partileri yoktur.
 Bu adamların ülkeye ve bulundukları şehirlere dair fikirleri de yoktur.
 Bu adamların partilerine uygun misyonları da yoktur.
       Bu adamların sadece ve sadece çıkarları, keseleri ve kasaları vardır.

Efendiler uyarıyorum Ak Parti Nazilli Gençlik Teşkilatından ellerinizi çekiniz.
   Ak Parti Nazilli Gençlik kollarının başında pırlanta gibi bir genç var, Birkan ŞEN . Onunda çevresinde yüzlerce, onun dürüstlüğüne, kalitesine ve partinin ideallerine inanmış pırlanta gibi gençler var. (Bu gençlere sevgim sonsuz.)
    Bu gençlerin idealleri var. Bu gençler kendi kaynaklarını kullanarak onlarca etkinliğe imza atmış gençlerdir. Çalışkan ve dürüst gençlerdir bunlar. Rahat bırakın bu gençleri.
    Onlarla uğraşan sizler, evet sizler ilk dönemeçte ve zorlukta partiyi terk edeceksiniz.  Yeni kurulacak iktidar ihtimali olan partilerde, yerlerinizi alacaksınız.
Onlar ise bu partide son ana kadar, genel başkanları “kapattık bu partiyi” diyene kadar orada kalıp mücadele verecek gençlerdir.
    Tekrar söylüyorum ve dürüst olanlarınızı, çıkarcı ve bencil olmayanlarınızı haseten tenzih ediyorum. (Onlara sözüm yok, onların önünde ceketimi düğmelerim)
    Bu gençlerle uğraşanlarınıza söylüyorum, Helal haram bilmeyenlerinizi, dürüstlüğü bilmeyenlerinizi, iftira ile yol kat etmeye çalışanlarınızı ve özelliklede gençlere musallat olanlarınıza söylüyorum. Rahat bırakınız bu gençleri.
     İnanın bundan böyle köşemde sizleri ve yaptıklarınızı yazacağım. Genel başkanınıza,  belgeleri ulaştıracağım.
     Bu gençlere huzur verip, destek olacağınıza köstek oluyorsunuz.
     Gerçekten bu gençler dürüst değil de, yalaka olsalardı; eminim sizin bazılarınız gibi çıkar temin ederler, genç yaşta köşe olurlardı. Bunu yapmıyorlar ve dik duruyorlarsa onlar, gözlerinden öpülesi gençler olduklarındandır. Saygı duyun efendiler.
     Kendinize saygınız varsa, elinizi çekin onlardan. Aksi halde, Milletin size saygıs kalmayacak hale geleceksiniz.
     Saygı duyulacaklara saygılarımla.                      Mehmet KIZILASLAN 2012-08-13
    

4 Ağustos 2012 Cumartesi

ŞEMDİNLİYİ SURİYE YE BENZETİYORLAR


        

     Hakkari Şemdinli de olaylar 13. gününe girerken, alınan duyumlar ve gazetelerin çoklarına aktarılmayan haberlere göre, PKK güçleri ilçe merkezine sızmaya başladı.
Güvenlik güçlerinin etkisiz kaldığını, ağır silahlarla teröristlerin saldırdıklarını, karşılıklı zayiatların verildiğini yazan bazı gazeteler den öğrendiğim kadarıyla, olayların 13. gününde üç ayrı noktadan saldıran teröristlerin dün akşam Jandarma lojmanlarına, emniyet müdürlüğüne ve  merkeze 20 km mesafede bulunan Günyazı köyündeki taburumuza ateş açtıklarını ve Şemdinli Yüksekova karayolunda, yol kapattıkları ve kimlik sorduklarını öğreniyorum.
    Bir çok gazetenin olayın vahim yönünü anlatmadığını ve Valinin hayatın normal olduğu yönünde açıklamalar yaptığını, ancak o bölgeden alınan özel haberlere göre köylerin bazıların boşaldığının ve ağır mevzi çatışmalarının olduğu yönünde.
      Yukarıdaki haberleri okuduktan sonra benim aklıma şöyle bir soru geliyor. “ Acaba Şemdinli Suriye yemi benzetilmeye çalışılıyor.
 Dün Suriye muhaliflerine, Bizim ülkemizdeki üslerden ağır silah desteği sağlayan güçler, bugün kendi içimizdeki teröristlere de, ağır silah desteği mi sağladılar?
   Bu silahlar Şemdinli ye nereden geldi?
   Silahları kimler verdi?
   Şemdinli deki teröristler yalnız mı?
   Dün Irakta kalkışan, Bugün Suriye de kalkışan teröristlerin; Muhalif güçler diye  tarafımızdan ve ABD tarafından desteklendiğini bilmeyeniniz var mı?
   Bu günde bizim içimizdeki teröristlere, muhalif güçler diye destek vermeye mi başladılar?

     Bundan önceki yazılarımda belirtmeye çalıştığım sıra bize geldiğin de, ve bu gün uyguladığımız yanlış dış politikaların cezasını ileride çekmek zorunda kalacağımızdı.
 Ne yazık ki bize sıra çok daha çabuk geldi.
 Ben yalnızlaştırılan ülkenin İran, Suriye ya da bir başka ülke olmadığını; bölgede yalnızlaştırılan ülkenin bizim ülkemiz olduğunu defalarca yazmıştım.

    Haydi efendiler bize açıklayın yukarıdaki sorularımın cevabını. Bizim teröristlerimizi de “muhalif güç” diye destek verdiklerinde dış güçler, bunu nasıl engelleyeceksiniz? 

Bizim, Libya’yı parçalattığımız ve Suriye’yi iç savaşın eşiğine getirdiğimiz gibi; Türkiye’yi de iç savaşın eşiğine getirmek isteyenlere ne diyeceksiniz?
   
     Bir de anlayamadığım, o stratejik ortağımız dediğimiz ABD nin başkanı Obama’ nın elindeki sopayla, Başbakanımızla konuşurken çekildiği söylenen, görüntüsünün yayınlanması. Sizce “Benim dediklerimi yapmazsanız sizin kafanızı kırarım” mı denilmek isteniyor?
Ya da yerine birisini hazırlıyoruz, bu sefer Türkiye Cumhuriyeti’nin yöneticisi sen olmaya bilirsin. Iraktaki Kürt bölgesine izin verdin. Suriye deki nede vereceksin. Ve Şemdinli den başlattığımız savaşa da izin verecek sin mi denmek isteniyor.
    Efendiler “Körle yatan şaşı kalkar” bilirsiniz. Bu güne kadar uyguladığımız dış politika bizi ABD nin uşağı etti ve savaş kapımıza geldi dayandı. Umarım aklımıza gelenler başımıza gelmez. Savaş bizim topraklarımızda yapılmaz. Üçüncü Kürt özerk bölgesi savaşı, bizim Şemdinli den başlamaz. 

       Allah rızası için aklınızı başınıza toplayınız, bu dış politikadaki durumunuzu gözden geçiriniz. Gerekirse, Sayın Davutoğlu’ nu görevden alarak, bölgedeki yanlış yaptığımız Müslüman ülkelerden, özür dileyiniz. Beraber olduğumuz ABD nin bizi çok kötü yerlere taşıdığını görünüz. Hiç bilemezseniz; Maide suresinin 51. ayetini bir kez daha okuyunuz. Yol yakınken bunu yapınız, Efendiler..…
                                                              Mehmet KIZILASLAN 2012-08-04