31 Temmuz 2013 Çarşamba

SÜPER İNCİR FİLMİ

                                             SÜPER   İNCİR   FİLMİ
            Aydın, ilklerin şehridir derim hep ama, nedense abarttığımı düşünenlerde olmaz değil.
İşte bir ilk daha; Dünyada İlk notalı müziğin, Seikilos tarafından, Aydın Tralleste yapıldığını öğreniyorum.
       Nereden mi Süper incir filminden.
Heredot un “Gökyüzünün altındaki en güzel yeryüzü” dediği yer Aydın.
Evliya çelebi nin “ Dağlarından yağ ovalarından bal akan ” dediği yer Aydın. Bu sözleri, hepimiz genellikle söyler dururuz ama kimin, ilk kez, nerede söylediğini, öğrendiğimiz film Süper İncir filmi.
       Dün akşam seyrettiğim bu filmi Nazilli doğumlu, Babası Buharkent de oturan KEREM SARI yapmış.
      Öncelikle Beynine, yüreğine sağlık kardeşim Kerem Sarı
      Gelelim nasıl yaptığına:
      Babasının incir tarlasını, ve altındaki arabasını satarak yola çıkmış. Daha önce birkaç kez daha incirin tanıtımı için yola çıkmış olmasına rağmen; İncirden para kazananlar, yerel yöneticiler, idareciler, odalar, Kerem Sarı’nuın bu girişimine tabiri uygunsa “kulak şapırdatmışlar”
        Kerem Sarı yılmamış, İncir reklamı yapan, kısa metrajlı bir deneme filminin internede tıklanma rekoru kırmasının ardından, yukarıda söylediğim gibi Babasının tarlasını ve arabasını satarak yola çıkmış.
        Kendinden öğrendiğimiz kadarıyla Aydın Valiliğinin 60 Bin lira Aydın Belediye başkanlığının 30 Bin lira desteğini de alabilmiş sonunda. Onlara teşekkürlerini de söyleşimizde belirtmeyi hiç ihmal etmiyor.
       Manevi destekçi çokmuş! Yap bakalım gerekeni yaparız diyende çokmuş, ama, amasını sonra devam edelim. Gelelim filmin kalitesine.
      
        Değerli okuyucularım, kendinizden bir şeylere, gülmek istiyorsanız bu filme muhakkak gidiniz.
      Kazancınızın bol olmasına, yaşam standardınızın artmasına, cebinizde daha çok paranın olmasını istiyorsanız, bu filme gidin ve eşinize dostunuzun da gitmesini tavsiye ediniz.
      Şimdi bir filme gidilince, nasıl kazancımız artar?
     Nasıl yaşam standardımız yükselir?
     Cebimizde daha çok para nasıl olur? Diye soruyorsunuz değimli? Söylüyorum.
            Dünyanın en iyi incirlerinin yüzde sekseni bu topraklarda yetişiyor. Değerinde satılırsa, köylümüzde para olur. Köylümüzde olan para hepimize dolaylı olarak ulaşır. Daha fazla anlatmama gerek olduğunu zannetmiyorum.
          Bu film Aydınımızı, Aydınımızın insanını, yani bizleri, güzel ama, çok güzel anlatmış bir film. Bu filmle Aydın incirinden başka, Aydın insanı da toplumumuzdaki popülerliğini artırmış olacak.
          Sultanhisar Nysa- Didim- Afrodisias ve en çokta Aydın’ın Çakırbeyli köyünde çekilen bu film kelimenin tek anlamıyla harika olmuş.
         Özellikle belirtiyorum bu film aynı zaman da Türkiye de çekilen İlk Türk Mumya filmi olmuş.
          Şimdi gelelim Madalyonu öbür yüzüne. Arkadaşlar bu film eğer 30 bin izleyici sayısına ulaşamazsa, yapımcı kerem sarının babası, incir tarlasını ve arabasını yerine koyamayacak.
         Bu film yapımcısı odalarımız ve ilgili kurumlarca desteklenmezse, Kerem Sarı Film şirketine borcu olan Yüz Bin liranın üzerindeki borcu ödeyemeyecek.
         Gelelim ne yapacağımıza, Hepimiz bu filmi izlemeye çalışalım bu bir.
       Meslek odaları, temsilcileri, lütfen pamuk ellerinizi cebinize atınız.
       Yerel yöneticiler sizlerde tanıtım ve ikram harcamalarınızdan, bu filmin borcunun ödenmesi için destek olunuz. Sonuç olarak sizlere oy veren vatandaşların gelirine katkıda bulunacak bu Süper incir filmi, incirimizin ve yöremizin tanıtımını yapacak.
       Başrol oyuncusu Coşkun Kemer ile yaptığım söyleşide; Aydında 50 yıldan beri film çekilmediğini, 50 yıl önce “9 dağın efesi” filmini Fikret hakanların çektiğini, Kerem SARI nın yaptığı bu filmde oynamaktan guru duyduğunu, dört günlük izleyici sayısının 6000 olduğunu, ancak 30 000 izleyiciye ulaştığında hedefe ulaşılmış olacağını söylediler.
      Haydi beyler, haydi yetkililer, haydi film izleyicileri, Aydından bir Delikanlı çıkmış, Aydını İncirini tanıtmaya Ekonomimize katkıda bulunmaya kalkmış, desteğiniz esirgemeyin.
      Bu çabayı gösterenlere, doğdukları şehre, bulundukları topraklara, köylüsüne, hizmet etmek için riske girenlerin, önünde eğiliyorum. Saygılarımla.
                                                                    Mehmet KIZILASLAN 2013-07-31
       Not: Bizde dev bir incir den ev yapmıştık ama teşhir edecek bir belediye bulamadık. Hala elimizde ilgilenenlere duyurulur.           
     








   

   

25 Temmuz 2013 Perşembe

                          AHLAKIN SUKUT ETTİĞİ DÜZEN

       Daha önce bahsini ettiğim öğretmen vardı ya hani; öğrencisi ile ilişkiye girdiği iddia edilen, işte o başka bir ile atanmış.
 Sayın Valim bilgileri paylaşmamızı istemişlerdi bildiklerimi anlatmıştım. Öğrencinin bir olmadığını ikincisinin de olduğunu, ilişkinin bir olmadığını defalarca olduğunu söylemiştim.
      Öğrencinin 5 öğretmeni yanında yaptığı yanlışı, anlatan (her ne sebeple olduğunu sizlerde tahmin edebilirsiniz,) öğrenci nedense hiçbir şey olmadığını söylemiş. Öğrencinin ikrarına tanık olan öğretmenlerin; görevlendirilen müfettişler tarafından “ sormadığımız sorulara cevap vermeyiniz” diye azarladıklarını; suçlunun cezasız kalma ihtimalinin olduğunu da anlatmış idim Sayın Valime.
        Dağ fare doğurdu arkadaşlarım.
İki öğrencisi ile ilişkiye girdiği iddia edilen (5 öğretmeninin yanında olayı öğrencinin kendisinin anlattığından öğreniyoruz)  bu öğretmen başka ile atanmış.
       Kimden mi öğreniyorum Öğretmenin bağlı olduğu sendikanın Nazilli temsilcisinden.
Çok ilginç bir olay yaşadım Salı akşamı,
      Çok sevdiğim bir hacı amcanın cemaatinin iftar daveti vardı. Benimde gelmemi yine çok sevdiğim bir kardeşim vasıtasıyle davet etti.  İcabet ettim.
     
      Kapıda o kadar hoş birkaç arkadaşımızın karşılamasından sonra, bir şahıs la tanıştık, o şahıs beni tanıdığını söyledi. “Eleştirdiğiniz sendikanın Nazilli temsilcisiyim” dedi.
     Ben sendikayı sadece ve sadece kendi içlerinde bir Ahlaksızlık abidesini barındırdıkları için eleştirdiğimi, onu ihraç ettikleri halde yine köşemde, sendikayı da övgüyle yazacağımı söylediğim halde, konu uzadı.
        Öyle bir duruma geldi ki sendika temsilcisi size niye geliyorlar bana gelselerdi ben onu görevinden attırırdım gibi, cümleler kullandığında ben patladım.
      
     Serimde, canı tezlik, ukalalık, hatta biraz da kabalık olan ben var ya, dedim ki “ siz bir ahlaksızın istifa dilekçesini bile alamayacak kadar acizsiniz. Onu, içinizde barındıracak kadar rahat bir kişisiniz”
        Oda tabi ki ağzını bozdu.
         Yine “ siz bu zatın bu pislikleri yaptığına inanmıyor musunuz” dedim.
Oda “ Ben o …….. kişiyi savunmuyorum, sendikamın olaya karıştırılmasından rahatsızım” dedi.
    Sendikanızı değil sizin o vatandaşın istifasını alamayacak kadar acz içinde oluşunuzu eleştiriyorum dedim.
         Değerli okurlarım bir iftar sofrasına oturmadan kalktım geldim. Beni davet edenlere ayıp oldu biliyorum. Ben o zatı muhteremi o cemaatin içinden ve ev sahiplerinden birisi olarak değerlendirdiğim için bu yanlışı yaptım.
          Bu arada cemaatte bu özrümü de iletmiş olayım.
         
          Gelelim Dağın fare doğurmasına ve gelelim öğrencileri ile ilişkiye girdiği iddia edilen öğretmenin başka bir ile atanmasına.
         Ama  önce sayın Valime seslenmek istiyorum.

        Sizi yanlış bilgilendiriyorlar Sayın Valim.
       Daha önceki görüşmemde de söylediğim gibi, müfettiş raporlarını ya da Milli eğitimin size yazdığı yazıyı değil tanıkların ifadelerini okumanızı istirham ediyorum.
      Nazilli Nahit menteşe Kız meslek lisesine gönderilen müfettişleri değiştirerek daha adil ve kızları olan müfettişler gönderilmesini sağlayınız lütfen.
      Diğer yandan beş öğretmeninin yanında; beden eğitimi öğretmeni ile defalarca yattığını söyleyen öğrencinin, ifadesinde bunu söylemeyerek, öğretmenlerini neden yalancı çıkardığını, ifadesini neden değiştirdiğini lütfen soruşturunuz. Aynı öğretmenin başka bir kız öğrencisi ile yatıp yatmadığını yine aynı okulda çalışan, olaya vakıf öğretmenlerden bilgi alınmasını sağlayınız efendim.
        Değerli okurlarım,  Biz eskiden beri, Türkiye Cumhuriyeti olarak, memurumuzun, öğretmenimizin, amirimizin, polisimizin; hırsızını, namussuzunu, şerefsizini görevden almak yerine, doğuya ve güney doğuya sürgünlere gönderdik.
       Geldik bu günlere aynı şeyleri yine yapıyoruz.
     Gittikleri yerde sürgüne gelmiş, hatta mağdur olmuş rollerine bürünerek ve bilenerek, daha ahlaksızca ve namussuzca şeyler yaparak, devletimizin en çirkin yüzünü sergilemelerine sebep olanda biziz.
        Bizim bu olaydaki tavrımız bu. Yetkililerin, Müfettişlerin, İl Milli Eğitiminin, tavrı bu.
        Diyecekler ki öğrenci olayı anlatmıyor.
        Diyecekler ki Şikayet eden yok.
       Diyecekler ki Alan memnun, satan memnun.
       Diyecekler ki bunlara rağmen Ne yapabiliriz?

        Bende diyorum ki Ey yetkililer, Tanıkları konuşturmayanlar. Hatta azarlayanlar.
       Bu yaptığınız adil değil,
        Ahlaklı değil.
        Namuslu hiç değil.

       Her şeyi Allaha bırakmak ta istemiyorum.
       Ben görevimi fazlasıyla yaptım.
       Sizlerin bazılarınız görevinizi yapmadınız. 
      Yapmayanları önce Allah’a sonra da üst düzey yetkililere havale ediyorum.
       İnşallah bu olayı ört bas edenlerin, suçluyu koruyanların, hepsinin başına, buna benzer olaylar gelsin.
       Ve sizlerde şikayetçi olamayın.
       Suçlularda başka illerde elerini kollarını sallayarak daha tecrübeli olarak ahlaksızlıklarına devam etsinler.
       Devletin kadroları içinde, devletin çirkin yüzünü sergilemeye devam etsinler. 
          Saygılarım görevlerini ahlaklıca yapanlara.
Saygısızlığım görevlerini ihmal ederek ahlaksızların korunmasını sağlayanlaradır.
                                               Mehmet KIZILASLAN 2013-07-25     

                     

          

22 Temmuz 2013 Pazartesi



                    HANIMEFENDİ   SİZE   ULAŞMAK NE ZORMUŞ

      Hayret edilecek şeyler yaşadım, 15/07/2013 günü saat 11-15 den beri, sevgili okurlarım.
      Bunları ben yaşadım. İnanamayacaksınız belki ama, ben yaşadım. Sizler neler yaşıyorsunuz kim bilir.
       Sayın Aydın Belediye Başkanım Özlem Çerçioğlu’na ulaşabilmek için;
  Sekretaryasına, Özel kalemine,
       “Nazilli gazeteciler Cemiyeti yönetim kurulu üyesi Mehmet Kızılaslan aradı der misiniz” dedim olmadı.
      “12 eylülden sonra, Nazillide CHP yi kuran 27 arkadaşınızdan birisi aradı deyiniz lütfen” dedim olmadı.
      “Aydın 24 haber gazetesinin köşe yazarı aradı derseniz belki hemen görüşmek isteyecektir”  dedim olmadı.
      “Güzelhisar gazetesi köşe yazarı aradı derseniz sevinirim” dedim olmadı.
       “11 internet gazetesinin, üç yerel basılı gazetenin köşe yazarı Mehmet Kızılaslan aradı derseniz belki önemser” dedim olmadı.
       “Milletvekili seçilmeden önce imalathanesine bir kere, seçildikten sonra bir kere daha, Belediye başkanı olmadan evvelde bir kere daha, Nazilli sanayisindeki işyerini ziyaret ettiğiniz, Sanat Metalin sahibi aradı deyiniz” dedim olmadı.
             
        Defalarca bana verilen özel cep telefonunuzdan aradığım, yine de ulaşamadığım,
       Sayın Aydın belediye Başkanım Özlem Çerçioğlu hanımefendi, sizi değil de, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan beyefendiyi arasaydım, herhalde ikinci aradığımda ulaşırdım biliyor musunuz?
      Bu arada Sayın Aydın Valim Kerem AL beyefendiye, ulaşmak istediğimde, hiçbir zaman ikinci kez aramadım, biliyor musunuz?
       Muhakkak ilk aradığımda ya görüştüm, ya da müsait değil iseler yarım saat içinde bana döndüler.
       Saygı değer hanımefendi sekretaryanıza, özel kaleminize, ne zaman ulaşmak istesem defalarca bağlandığım halde beklemeye alındım.
       Oradaki bayanların imar komisyonu ile ilgili konuşmalarına ve kendi aralarındaki sohbetlerine, istemeden kulak misafiri oldum.
       Size yine ulaşamadım.
       Bana verilen 533 ile başlayan ve 42 ile biten cep telefonunuzdan aradım. Cevap alamadım.
       Hanımefendi ben kendimi, hani var ya bizim halk arasında konuşulur “Yalova kaymakamı” diye bir tabir. İşte ben kendimi o Yalova kaymakamı gibi hissetmeye başladım, biliyor musunuz?
      Acaba halk size nasıl ulaşıyor sayın başkanım?
      Merak ettiğim için soruyorum sakın yanlış anlamayınız.
     Ama “Siz bana ulaşamazsınız ben size ulaşırım” diyorsanız eğer.
     Bendeniz 11 internet gazetesinin köşelerinde sizi bekliyorum.
     Basılı, yerel en az 3 gazetenin köşelerindeyim.
     Demir fikir blog spot.com adlı bloğumdayım.
     En çokta o vekil seçimlerden önce bir kez, seçildikten sonra ikinci kez, Belediye başkanı seçimlerinden önce de üçüncü kez ziyaret ettiğiniz, Nazilli sanayisindeki Sanat Metal yazan işyerimdeyim, Sayın başkanım.
      0544 le başlatıp 69 la biten ve sizi defalarca aradığım, kayıtlarınızda göreceğiniz, telefonun ucundayım.
       Hani derler ya “size bir telefon kadar yakınız” diye ben size “cevap vermediğiniz aramalar kadar yakınım biliyor musunuz?
        Umuyorum bu yaşadıklarım sizinde istemediğiniz talihsizliklerdendir.
Ve yine umuyorum sekretaryanızın işgüzarlığıdır.
       Tekrar ediyorum, Saygıdeğer Aydın Belediye Başkanım, Özlem Çerçioğlu Hanımefendi, “Size ulaşmak ne kadar zormuş” hayretler ettim biliyor musunuz?
      Oysaki ben en kolay size ulaşabileceğimi zannediyordum. Hani serde halkçılık var ya; o nedenle öyle zannetmiştim. Yanıldım mı dersiniz?
        Benim hala bir umudum var hanımefendi!..
       Görüşmek dileklerimle ve saygılarımla.
                                                
Not: 22/07/2013 Tarihi sabahı saat 8-30  da tekrar aradım.  Özel kaleme ulaştım. Görevli hanımefendi, Başkanıma ileteceğini söyledi. Saat 10 oldu hala dönmediler.

                         2013-07-22  Mehmet KIZILASLAN   

8 Temmuz 2013 Pazartesi

İSLAMA SIĞINAN HIRSIZ VE AHLAKSIZLARIN HİKAYESİ -1

               

Bahsini yapacağım olaylar, Muz Padişahlığının bir sancağında cereyan etmektedir. Bu günkü kurumlarla hiçbir alakası yoktur.
Uygun oluşu, sizin anlayışınızın güzelliğinden ve tevafukların sonucudur.

Hikaye bu ya bu, padişahlığın sancak beyi, seçimle göreve gelirmiş. Seçmenleri onun, nereden geldiğini, Anasını, Babasını, köyünü, mal varlığını çulunu, çulsuzluğunu çok iyi bildiği için, Cibilliyet ve oba nutukları atışına hayran olmuş ve Padişahın düşüncesine uygun olmamasına rağmen sancak beyi seçmişler.
Yine hikaye bu ya, sancağın sınırları içinde, yol, sokak, kümes, cami, konak ve ev yapılabilmesi için, sancak beyinin yanında sorumlu birisi görevliymiş. Ceberut mu ceberut, sinsi mi sinsi, rüşvetçi mi rüşvetçi birisiymiş bu zatı muhterem.
Öyle şaşalı bir yaşamı varmış ki bu, zatı muhteremin, Envayı çeşit koşu ve hızlı giden atları ve sancak beyininkinden, daha değerli sarayları ve konakları olmaya başlamış.
Kendisine başını sokacak ev yapmak isteyenlere, işyeri yapmak isteyenlere, çıkarılan güçlükler, sancak beyinin ve mahiyetindeki diğer yardımcılarına şikayet olarak aktarıldığında; sancak beyi ve yardımcıları bu rüşvetçi zat için “ aşamıyoruz bu aşağılık herifin kurallarını, mevzuatını”  diyerek beceriksizliklerini anlatarak mağdurları başlarından savarlarmış.
Bazen de, seçimle gelen sancak beyi de, bu zatı aşamadığını söyleyip, mağdurlarla alay eder gibi davranırmış.
Olaylar bazen kadıya kadar ulaştırıldığında, kadılarda ya belge eksikliği yüzünden işlem yapamaz,  ya da iş yaptırmak isteyen insanların usulsüz istekleri de para karşılığında yapıldığından, alan memnun, satan memnun durumu oluşurmuş.
Muz devleti padişahı da, dış devletlerde olup bitenlerden midir, yoksa nedendir bilinmez,  sancak beylerinin yaptıklarını kontrol edemez duruma gelmiş.
Kanunlar nizamlar sancak beyine ve mahiyetindekilere işlemez olmuş. Sancak sınırları içinde Haklı mağdur, haksız güçlü, ulema suskun, parası olan her türlü imtiyazı satın alır olmuş ve millet huzursuz olmaya başlamış.
Milletin rahatsız olduğunu ve dönen dolaplardan habersiz olduğunu zanneden ve seçimle gelen sancak beyi, iç huzurunu sağlamak için umre ziyaretlerine ve dış gezilere çok gidip gelmeye başlamış.
Yoldan, sokaklardan, yapılardan, iş yeri yapılarından sorumlu olan zatı muhterem de, usulsüzlüklerinin görünmemesi ve ahali tarafından dini bütün görünmek için mi yoksa, iç huzurunu yakalaya bilmek için mi bilinmez, oda umre ziyaretlerine koşmaya başlamış.
Hikaye bu ya umre ziyareti yapmaya gittiği kutsal topraklarda, saçı sakalı ağarmış bir dede yanına yaklaşmış,
-“ Oğul dinlersen sana birkaç söz söyleyeceğim. İç huzuru kazanman için” demiş. Sıkıntıdan kurtulmak isteyip Dünya nimetlerinin cazibesine kapılan, yapılaşmadan sorumlu zatı muhterem
- “Buyur amca lütfen yardım et bana” demiş.
-“ Oğul suç senin değil. Ta dedene kadar gidiyor senin namussuzluğun”
-“ Babanın namussuz oluşuna kadar gidiyor”
-“Ananın, babana misilleme yapışına kadar gidiyor”
-“Ablanın ahlaksızlığı da senin gibi onlardan geliyor”
Dede ne diyorsun sen, diyemeden dili tutulmuş, bizim hırsızın. Dede devam etmiş.

         -“ Oğlum eğer gerçekten günahların af olsun istiyorsan; geri döndüğünde aldığın rüşvetleri, paylaştıklarından topla ve aldığın şahıslara geri ver. O iyi idareci gibi görünüp, bütün suçları senin üzerine atan, sancak beyi ve yardımcılarından da, paylaştıklarınızı geri al, sahiplerine geri ver. Helalleş mağdur insanlarla. Ve bir daha yapma bu yaptıklarını. Tövbe et. Aksi halde, ne Allah seni affedecek, nede haklarını gasp ettiğin ahali.
          Diğer yandan burada yaptığın yanına kar kalabilir ama, öbür dünyada seni çaldıkların, gasp ettiklerin, helal yolla kazanmadıkların, koruyamayacak oğul” demiş
          Eğer bu dediklerimi yapmazsan, bu bildiklerimi sizin sancağınızdaki Allahtan başka hiçbir şeyden korkmayanlara anlatacağım. Onlarda bütün aleme rezil eder seni.
         Hem bu dünyada, hem öbür dünyada kurtulmak istiyorsan dediklerimi yap oğul” demiş ve ortadan bir anda kaybolmuş.
          Umrede, yaptıkları pisliklerin günahlarından kurtulacağını zanneden, gasp ettiklerinin ve rüşvet olarak aldıklarının, yanına kar kalacağını hayal eden, haramzade kara, kara düşünmeye başlamış.
          Yok parasına, (Beleş denecek rakamlara) gasp ettikleri arsaların karlarını paylaştıkları, aldığı rüşvetleri paylaştıkları, döndürdükleri dolapların ardından elde ettiklerini paylaştıkları, hırsızlar da verecek miydi bakalım geriye haksız kazançlarını?
          Bütün bu çalmalara, çırpmalara rağmen, umre ya da hacla günahını sıfırlayabileceğini zanneden bu zatı muhterem, şoka girmiş kara, kara düşünmeye başlamış.
           Saygılarımla, bu hikayeler devam edecek zannediyorum; Muz ülkesindeki zulüm ve sancaklardaki yolsuzluklar bitene kadar.
                                     Mehmet KIZILASLAN   2013-07-08