26 Nisan 2018 Perşembe

EKONOMİNİN VE ÜLKENİN KURTULUŞU

                        
Ülkemin, sürdürülebilir bir ekonomik düzene geçebilmesi için, üretim seferberliğinin gerçekleşebilmesi için alınması gereken köklü önlemler.
1-      Para, altın, döviz ve taşınabilir değerler, Nüfus cüzdanımızdaki, mikroçiplere kayıt edilecek.
2-      Kişinin borçları ne kadar varsa onlarda kayıt altına alınacak onlarda işlenecek.
3-      Nakit para dolaşımı, piyasalardan kalkacak hiçbir kişi veya kurum valizle para taşıyamayacak.
4-      Alışverişlerde “satın alan sadece yüzde on öder” mantığı ile bütün diğer vergiler kaldırılacak.
5-      Bir mal alımında, satın alan on liralık bir ürün alıyorsa, dokuz lirası satanın, bir lirası otomatik olarak cihazlarla hazineye vergi olarak akacak.
6-      Çocukların ek kartından, bir çiklet dahi satın alınırsa o bir liranın, doksan kuruşu bakkalın hesabına, on kuruşu, devletin hazinesine vergi olarak akacak.
7-      Tüm diğer vergiler kalkacak. Bu gün bir ürünün, malın, üzerinde, Yüzde 24-40 kazanç vergisi Yüzde 18 KDV ve daha birçok vergi kalkınca, ürünün değeri tam yarıya düşecek.
8-      Ürünün fiyatının yarıya düşmesi, sabit gelirlinin kazancının iki kat iş görmesini getirecek. Yani Sabit gelirlilerin maaşları yüzde yüz zam yapılmış gibi, alım gücüne erişecek.
9-      Bu gün vergi veren, Üç milyon mükellefin yerine Seksen Milyon kaçak sız, vergi veren vatandaşımız olacak. Sadece yüzde on vergi ödediği ve kaçak olmadığı için Devletin geliri en az beş katına çıkacak.
10-   Tüm malların ve hizmetlerin üzerinde, sadece yüzde on, vergi olduğu için, gayrimenkullerin satışından da sadece yüzde on vergi alındığından ve para akışı kart tan olduğu için, hiçbir tapu değerinin altında sahip değiştiremeyecek, vergi kaçak sız olacak. Hazine dolacak.
11-   Yolsuzluk, rüşvet ve komisyonlarda, kartlardan kartlara geçeceğinden, Kesinlikle bu suçlar ortadan kalkacak.
12-   Adaletsizlik ortadan kalkacak. Hiçbir, Hakim’in ve savcının hesabına Devletten başka para akmayacağından dolayı, rüşvet önlenecek adaletsizlik ortadan kalkacak.
13-   Milletvekili adayları, seçilebilmek için harcadıkları parayı seçimlerden sonra komisyon ve iş bitirme bedeli olarak, tahsil edemeyecekleri için; dürüst insanlar, Vekil adayı olabilecekler. Çok kazanmak isteyen ticaret e ve imalata kayacaklar. Üretim artacak. Siyaset temiz insanların eline geçecek.
14-   Alım gücü iki katına çıkacağı için üretim seferberliği başlayacak.
15-   Haksız kazançta dönen tüm paralar, nereden gelirse gelsin bir defaya mahsus Devlet bankalarına yatırılacağından, üretime ya da ticarete kayacak işsizliğin önlenmesinde kullanılmış olacak.
16-   Para, her sahip değiştirip, hesaptan hesaba aktarıldığında, devlet yüzde on vergiyi, otomatik olarak alacak.
17-   Ülkemin insanı şu ya da bu şekilde tüketime sürüklendi. Borçları nüfus cüzdanına ya da çıkacak özel karta işlendiği için, sıraya konulacak. Bu borçları için kazancının sadece yüzde 20 si kesilebilecek.
18-   Kazancının yüzde sekseni ne dokunulmayacak, evine ve işyerine icra gelmeyecek. Huzurlu yaşayacak, mutlu yaşayacak. Yaşantısını gelirine göre harcayacak.
19-   Tekrar borçlu kişi, veresiye mal almaya gittiğinde satıcı kaçıncı sıraya girdiğini görecek. Mal vermeyeceği için, hoyratça tüketime alışan vatandaşım, otokontrol altına girmiş olduğundan daha fazla borçlanamayacak.
20-   Harcamalarını herkes, kazancından kendisine kalan yüzde seksen ile yapabilecek. Huzur ve mutluluk geri gelecek. Yarın endişesi ortadan kalkacak. Yuvaların dağılması ve intiharlar önlenecek. Cinnet geçirmek bitecek. Devletin ruhsal hastalıklar için harcadığı, tedavi giderleri ortadan kalkacak.
21-   Yeşil kart ve karşılıksız verilen paralar ortadan kalkacak.
22-   18 yaşını doldurmuş her işsizin kartlarına düzenli olarak her ay 500 TL borç olarak aktarılacak.
23-   İlk iş bulduğunda maaşından otomatik olarak yüzde 20 si kesilerek tahsil edilecek.
24-   Hiçbir kimseye nakit para teşvik verilmeyecek. Ürettiği ürünün üzerinden, gerekirse prim verilecek.
25-   İşsizliği önlemek için yine, SGK primlerini devlet ödeyecek. Emekli ikramiyesini Devlet ödeyecek. İş barışı sağlanacak. Kaynak vergi kaçağı olmadığı için kasada hazır zaten.
26-   Döviz kurları ile, altınla, yabancılar ve devlet düşmanları oynayamayacak. Çünkü Bu değerler, Merkez bankasında, devletin gözü önünde olacak. Ekonomik dış müdahaleler ortadan kalkacak. Ülkem dış güçler karşısında da güçlü olacaktır.
27-   Kredi kullanmak isteyenler, devletten kredi kullanacaklar. Hesaplarına para aktarılırken sadece yüzde onu kredi bedeli olarak kesilecek. Başka hiçbir komisyon ya da faiz kesilmeyecektir.
28-   Krediyi devlet bankasından alıp, başka bankalardan faiz almak için hiçbir kimse kredi alamayacak. Çünkü paranın bir ürün karşılığı çıkması gerekecek. Krediyi başka hesapta bekletemeyecektir.
29-   Ülkemde, bir işçinin, devlete maliyeti, yine devletin iki yıl öncesi rakamlarına göre, Dört yüz Otuz Bin TL idi. Devletten iş istemeyen ve kendi işini kuran ve ya yanında işçi çalıştıran bir vatandaş devletten 430 000 TL çıkmasına engel olduğu için. 30 yıllık SGK bedeli ve 100 000 TL emekli ikramiyesini devlet ödediğinde bile, daha devletten 60 000 TL alacaklı durumdadır. O nedenledir ki, çalışma hayatında ki barışı, bu çözüm sağlayacaktır.
30-   İşsizin ve bunalmış cinnet geçirme noktasına taşınmış milyonlarca anti depresan kullanan vatandaşımızın da kurtuluşu üretime katılmasında gizlidir.
31-   Yolsuzluğun, torpilin, rüşvetin ve adaletsizliğin önünü, paranın kayıt altına alınması ile kesebiliriz. Bu sistem temiz insanların isteyebileceği bir yönetimle gerçekleşir.
32-   Temiz olmayan çarpık sistemden yararlanmak isteyenler bu sistemi istemezler ve engellerler.
33-   İnsanımız da hırsız, rüşvetçi, dolandırıcı, dahi olsa dürüst olmak zorunda, değilse hesaplarından yanlış yerlere para akışı mümkün olmayacağından dürüst olmak zorundakalacak.
34-    Bu sistemle, hırsızlar hiç bir malı çalarak satamaz. Hesabına para geçiremez.
35-   Terörist, darbeci, tarikat ve kötü emelli, kurum ve kuruluşlar da toplanabilecek paraların nerelerde biriktiği, ekranlardan görüneceğinden,  silah tacirlerine para aktaramayacaklarından terörün kökü kazınacaktır.
36-   Öyle bir ülke düşününüz ki, insanların hiç birisi yanlış yapamaz. Gasp edemez, hırsızlık yapamaz, terör odaklarına yardım edemez, dürüst olmak zorunda kalır.
37-   Günümüz vergi sistemi ile, 5 yıl içinde her iş yeri, sistem yüzünden iflas etmek zorunda kalır. Etmiyorsa ya vergi kaçırır ya da devlet desteği alır, her iki halde, yöneticilere gebe kalması ve yönetenlerin her dediğini yapan edilgen hale gelmesini getirir.
38-   Önerdiğim sistem onurlu, sorgulayan, huzurlu insanlarımızın gelişiminde ve oluşumunda büyük bir etken olacaktır.
39-   Çalışan, üreten ve kaçak sız, sadece yüzde on vergisini ödeyen, seksen milyon adaletli ortamda yaşayan, namuslu insan olmak zorunda kalan, insanların ahiretini de kolaylaştıran bir sistem öneriyorum.
40-   Himmet, yardım, aidat ve benzeri gelirlerin nerelerde toplandığı ve nerelere aktarıldığı, ekranlardan görüleceğinden, yasa dışı para toplama, dolandırıcılık, sahtecilik ortadan kalkacak.
41-   Rüşvet, torpil, adaletsizlik, soygun, hepsi ortadan kalkacak.
42-   Devlet şu anda 50 000 TL iş yeri açılsın diye, yardım ettiği bir vatandaşın parasını, yıllık sadece Yüzde 10 Faizle dışarıdan almış olsa, bu vatandaşın devlete yükü otuz yıl için,800 000 TL dir. Halbuki bu parayı vatandaşa vermeyip, sadece 700 TL den SGK sını ödese otuz yıl da devletin yükü, 252 000 TL olacaktır. Bu da gösteriyor ki, İşsizliği önlemek için nakit 50 000 TL bir kişiye vermek yerine sadece SGK primini ödese devlet 3 vatandaşımızı bu para ile işsizlikten kurtarır.
43-   Devlet Bağkurlu iş yeri sahiplerinin borcu var diye sağlık hizmeti vermiyor. Halbuki o borcunu faizle tahsil ettiğine göre bakmak zorunda olmalı. Bu önerdiğim sitemle Devlet iş yeri sahiplerinin Bağkur primlerini de ödeyeceğinden, iş yeri sahibi vatandaşımız da mağdur olmayacaktır.

           Saygı değer ilgili, yukarıda önerdiğim sistem, yolsuzluğu, torpili, rüşveti, terörü, işsizliği ve her tür yanlışı, ortadan kaldıracağı için. Adaleti, barışı, iş barışışını, iç barışı, huzuru,  sağladığı gibi, dış güçlerin ekonomimizle oynamasını da engelleyecektir. 
           Sağlıklı, huzurlu, mutlu ve yaşama sevinci olan bir ülke, kalkınma konusunda, sınır tanımayacaktır. Ancak yukarıda da söylediğim gibi bu sistemin karşısında duran ve sistemden nemalananlar, sizlere engel olacaklardır. Bu dezavantaj gibi görünse de, meydanlarda açık oturumlarda, ”Namuslu iseniz, hırsız değilseniz, adaletli iseniz, bu sisteme karşı çıkmazsınız. Biz bunu gerçekleştirmek için adayız.” Dediğinizde avantaj haline gelecektir.  İlginize şimdiden teşekkür ederim. Saygılarımla.
                      2018-04-21  MEHMET KIZILASLAN
                   0 544 434 54 69 – 0256 316 19 16 NAZİLLİ
                   

19 Nisan 2018 Perşembe

SEÇİMİ ÖNE ALMANIN SEBEPLERİ


                                  
             Siyasiler erken seçimin sebebini konuşuyorlar.
             Kimileri, İyi partinin seçime girmesini engellemek için, kimileri, ekonomik durumun sürdürülemez olduğu için, kaçınılmaz olduğunu söylüyorlar.
             Birinci sebebi incelediğimizde, İyi partinin ülke dengelerini değiştirecek şekilde, siyasi ortama temel atmaya başladığını gördüğümüzde, bu partinin, ille de kendi adı altında seçime girmesinin önemli olmadığını düşünüyorum.
             Kendilerinin deyimi ile A-B-C planlarının olduğunu, ve seçmenlerinin, kendilerini her ortamda destekleyeceklerini biliyorlar.
             Bu birinci sebepten dolayı Koskoca hükümetin, devletin, cumhurun başı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve yardımcısı, Büyük devlet adamı, Devlet Bahçelinin İyi Partiden korkarak, dengeleri değiştireceğini düşünerek, baskın seçim kararı alabileceklerine inanmak istemiyorum.
             İkinci sebep, yani ekonominin sürdürülemez hale gelmesi, daha olası bir durum.
             Bu vahim duruma nasıl gelindi?
            On beş yıldır bu ekonomiyi kim bu hale getirdi?
            Atatürk’ün Karma ekonomik sisteminden, son kalan fabrikaları da satarak, üretimden tamamen uzaklaşan, tüketimle, ülkenin büyüyeceğine inanan, Kendi içlerinden gelen, süper ekonomistlerin, Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’in uyarılarını da hiçe sayarak ekonomimizi bu hale getirenler kim?
             Gerçekten, ikinci sebebin doğru olması hali, yani ekonomimiz son hızla çıkmaza giderken, duvara çarpmadan ve sonuçlarını seçim öncesi, vatandaşımızın görmesini önlemek için, erken seçime gidiliyorsa, bu durum ülkem için en vahim durumdur.
            Erken seçim haberinden yaklaşık bir saat önce gazetelere gönderdiğim “felaket tellallığı yapmayacağım” başlıklı yazımda, Sayın Ali Babacan’ın ve Sayın Mehmet Şimşeğin Cumhurbaşkanımızla neden ayrı düşündüklerini anlatmıştım.
             Ülkem hovardaca, kaynaklarını sattı. Üç kuruş gelir temin etmek ve bu giderleri karşılamak için satacak hiç bir şeyimiz kalmadı. Üretim ekonomisi yerine, tüketim hovardalığı yapıldı. Borçla kalkınmanın olabileceği zannedildi. Reel sektörün lüks malları ithal etmesi için dolar baskı altına alındı. İthalatçıların borçlarına kefil olundu. Bu lüks mallar tüketilsin diye vatandaşa alabildiğince krediler verildi.
            Vatandaşımızda ödeyemeyeceği borçlar altına sokuldu.
            Şimdide bu borçları ödeyebilme imkânı kalmadı.
            Çözüm ne?
            Erken seçim çözüm mü?
           Hayır, erken seçim olsa da, olmasa da, bu sonuç, bu çıkmaz, sürdürülemez, hovarda ekonomik durum, çözüm değil.
           Çözüm yeniden üretim seferberliğidir.
           Çözüm, SGK primlerini devletin ödemesinden geçiyor.
           Yeni bir, ödenebilir ve kaçak sız, vergi sistemi getirilmesi. Sadece satın alan Yüzde on öder, şeklinde, başka hiçbir vergi olmayacak, duruma getirmekten geçiyor.
          Yeni bir milat tayin edip, vatandaşımızın borçlarını kayıt altına alıp, kazancının sadece Yüzde Yirmisi kadar taksitler halinde ödenmesinden geçiyor.
           Milletin icra, haciz ve almış olduğu mallarını kaybetme korkusunu ortadan kaldırmak gerekir.
            Hangi düşünceyle, erken seçim kararı alınmış olursa olsun; Ülkemde 15 yıldır hoyratça harcanan kaynaklar bitti. Sıkıntılar, seçimleri kim kazanırsa kazansın, en az 5 yıl ve en çok 10 yılda çözülebilir.
           Vatandaşımız seçim atmosferi içinde vaat edilenlerin birçoğuna aldanmasın. Aynı tas aynı hamam ekonomik sistemle gidilme şansımız yok artık. Bu biline. Bu yanlış yoldan dönmek gerek.
          Üretmeden, çalışmadan kazanma yollarını alışkanlık haline getirmiş Milletlerin sonu, geleceklerini ve bağımsızlıklarını kaybetmektir.
          Yapacağımız tek şey üretimin önündeki tüm engeller kalkacak ve herkes tekrar üretime dönecek. Çalışmadan tüketmek yok. Teşvik yok. Sadece üretene ürettiği miktarda prim verilebilir.
          Millete ait kaynaklar yandaşlara peşkeş çekilmeyecek. Birde İnşaat sektörü ile kalkınmış bir ülke gösterin bana o zaman bizimkilerin ellerini değil ayaklarını öpeyim.
           Korkarım O müteahhitlerin, kazancının yarısını seçimlere fon olarak aktarması da, çözüm olmaz ülkemizin kurtuluşuna.  Saygılarımla.
                                                          Mehmet Kızılaslan 2018-04-19
           
           

      
     
    

18 Nisan 2018 Çarşamba

FELAKET TELLALLIĞI YAPMAYACAĞIM


                                      
               Ekonomi üzerine yazı yazmak öylesine zordur ki, rakamları bilmek, uygulanan politikaları iyi takip etmek ve sonuçlarını çok iyi gözlemlemek gerekir.
                Gönlüm istiyor ki “elle gelen düğün bayram deyip” çalınan davullar eşliğinde,  ya halay çekmek, ya da harmandalı oynamalıyım.
                Olmuyor yapamıyorum, beceremiyorum.
      Dün, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, kendi isteği, Abdullah Gül’ün ısrarıyla siyasete giren, Ali Babacan gibi, zor yetişen bir ekonomisti n” kurdaki baskının, Gezi değil ekonomideki kırılganlık olduğunu ima ettiği için; araları açıldı.
        Çünkü Her gelişmeyi, siyasi ikbaliyle tartan, Sayın Erdoğan’ın, danışmanlarının düşünceleri, Babacanın düşüncelerine ters düşmüştü.
            Sayın Ali Babacan, bürokrasinin, vekillerin ve saray çevresine kamp kuran ihaleci/inşaatçı güruhun hedefi haline geldi.
            Dünyaca ünlü bu ekonomist, dürüst siyasetçimizin başı yenildi.
            Bu gün ne oluyor?
            Bu gün de, Fakir Batmanlı bir ailenin 9 çocuğundan biri, AÜ. Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat mezunu, İngiltere Exeter Üniversitesi’nden yüksek lisanslı, New York ve Londra’da ünlü finans kuruluşlarının ekonomisti, Emerging  Markets dergisinin “Avrupa’da Yılın Maliye Bakanı” ünvanlı Sayın Mehmet Şimşek’in sonu da, korkarım Sayın Ali Babacandan farklı olmayacak.
            O da, bağıra çağıra konuşmadı ama rakamlarla derdini anlatırken bile ‘davaya’ bağlılığını yitirmedi. Ekonomik aklı tartışılsa da, iş dünyasındaki saygınlığı yerindeydi, lakin bu saygınlığın hükümette karşılığı kalmamaya başladı. Dişlerine bir kere Babacan’ın kanı değen saray danışmanlarının nezdinde Şimşek kolay lokmaydı. Trollerin rahatça ‘İngiliz Mehmet’ lakabını takması da bundandı.
             Son Uludağ Ekonomi zirvesindeki konuşması, bardağı taşıran son damla oldu. Basının karşısına geçip reel sektörün ciddi döviz borcu olduğunu ve bunun da büyük sıkıntılara yol açacağını söyledi. “Şu anda ekonomiler büyüyor ama yağmur geliyor ve biz tedbir almalıyız!” dedi.
            Muhaliflerin yüzüne, çarpılması gereken büyüme rakamına rağmen, “kriz gelebilir” demek affedilmez bir suçtu.
            Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Aramızdaki bazı arkadaşların ülkemizdeki ekonomik durumun sıkıntılı olduğuna dair açıklamalar yapacak kadar yanlışın içine düştüklerini görmek, bizi üzdü. Ülkenin bu psikolojik üstünlüğünü, uluslararası camiaya vermesi gereken arkadaşlar bu tür yanlışı yaparlarsa affedilir yanı olamaz” sözleri, Şimşek için sonun başlangıcı oldu kanısındayım.
           Önce Sayın Ali Babacan, şimdi de Sayın Mehmet Şimşek’in tasfiyesi, 2019 seçimine freni boşalmış kamyon misali sürüklenen, Türkiye’nin kurumsal ekonomi idaresinin tamamen tasfiyesi anlamına geldiği kanısındayım.
                   Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki öz evladını da devre dışı bırakırken, açıkça mesajını veriyor. Bugün, kriz demek, işlenebilecek günahların en kötüsüdür!
                     Ekonominin dümeninde artık sadece, çift tabancalı mücahit Yiğit Bulut var. Ve Ekonomimiz ona göre, çok düzgün gidiyor.
                 Yiğit Bulut, 1972 yılında Edirne'nin Keşan ilçesinde doğmuştur. Orta eğitimini Galatasaray Lisesinde tamamladı ve Bilkent Üniversitesi Bankacılık ve Finans bölümünden mezunudur.
                 Bakalım Sayın Yiğit Bulut’un bilgileri, üretimden uzaklaşan, kalkınmanın sadece inşaat sektörü ile olmayacağını gören kamuoyunun, batan ekonomisini kurtarabilecek mi?
                 Görünen o ki, seçimler öne alınsa da, baskın bir seçim yapılsa da, Olan ülke ekonomisine olacak. Mehmet Şimşeğin dediği gibi, Devletin kefil olduğu reel sektörün dışarıya olan ciddi büyüklükteki borcunu biz, vatandaşlar ödeyeceğiz.
                 Ben kriz demiyorum ve felaket tellallığı yapmıyorum. Diyorsa büyük ekonomistler diyor. Demiyorsa Yiğit Bulut demiyor. Korkum o ki üretim ve ihracat rakamları danışmanların anlattıkları gibi değil.
              Üretim ekonomisinden uzaklaşan, Üreten fabrikalarını satan, günlük çözümlerle giden, sürdürülebilir olmayan, ülkemi çıkmaza sokan bu ekonomi hepimizi üzecek.
              Üzülmememiz ve aldatılmamız dileğimle. Mehmet Kızılaslan 2018-04-18
         (Not: Bu yazımda Bahadır Özgür’ün 2-nisan 2018 tarihli yazısından kısmi alıntı vardır.)
                                            

12 Nisan 2018 Perşembe

YIKIN BEYNİNİZDEKİ YANLIŞ ÖĞRETİLERİ SİZLERE YENİ BİR SİSTEM ÖNERİYORUM.


                                   
              Bir çoklarınıza göre sıra dışı, bazılarınıza göre uçuk, bazılarınıza göre de hayalci olarak değerlendiriliyor fikirlerim biliyorum. Bu yazımı okurken, bir an, bu güne kadar olan öğrendiklerinizi ve yaşadıklarınızı unutunuz.
            Neden unutalım diyeceksiniz, biliyorum. Şunun için söylüyorum. Eğer bizlere, doğduğumuz günden beri gram, gram öğretilenleri ve beynimizin arka kısmına yerleştirilenleri bir kenara koymadığınız da, yazdıklarımı anlamakta zorlanacaksınız.
             Eğer hazır iseniz konuma gireceğim.
              Toplumumuzun, yüzde ikisinden gayrısı, yarın endişesi içinde yaşıyor. Bir çoklarımızın gelirleri, giderlerini karşılamaz durumda. Yine, toplumumuzun yüzde yetmişinden fazlası borç içinde yüzmekte. Yine neredeyse nüfusun yarısı, anti depresan, yani uyuşturucu hap kullanmakta.
            Her gün, onlarca kişi ya cinnet geçirmekte yada, intihar etmekte.  Sinirsel hastalıklar had safhada. Sebebini hiç düşündüğünüz oldu mu?
            Sebebi sistem, sebebi bozuk düzen. İnsanın yararına olmayan ve sanki değişmesi mümkün değilmiş gibi beylerimize kazınan yanlış öğretiler.
             Bunları hepimiz biliyoruz. Nasıl bir değişiklik yaparak bu yanlış öğretileri yıkacağız? Diyorsunuz. Biliyorum. Sıkı durun Beyinlerimize yerleştirdikleri iki sistem var biri diğerinden kötü olan. Kapitalist sistemle, komünist sistem.
                Bu sistemleri yok sayalım. Şimdi,komünist sistemin iflas ettiği günümüzde, acımasız kapitalist sistemden de başka sistem yok muş gibi gösterdiklerine göre, kavgasız dövüşsüz ve Milletini seven ve ondan yana tavır alabilecek yöneticilerin uygulayabilecekleri bir kansız sistem öneriyorum.
                Ülkemde 2019 seçimlerinden önce bir siyasi parti çıksa ve dese,
           “Yeni Nüfus cüzdanlarımızın mikroçiplerine, paralarımızı, dövizlerimizi, borçlarımızı ve varsa altınlarımızı kayıt edeceğiz.
           Borçlarınızı sıraya koyacağız ve kazancınızın sadece yüzde yirmisini kesip, bununla her ay düzenli borçlarınızı ödeteceğiz.
            Kazancınızın yüzde sekseni ile hayatınızı huzur içinde yaşatacağız.
            Evlerinize icra ve haciz gelmeyecek işyerlerinizde huzur içinde işinizi en verimli şekilde yapacaksınız.
            18 yaşını doldurmuş her vatandaşımıza 500 TL nüfus cüzdanlarına borç olarak devlet tarafından aktaracağız.
             Hiçbir vatandaşımızı bankalara muhtaç etmeyeceğiz.
             Bu, hesabına para aktardığımız insanımız, iş bulduğunda, borcunu, kazancının sadece yüzde yirmisini keserek ödeteceğiz.
              Malın üzerindeki vergilerin tamamını kaldırıp, sadece satın alan yüzde 10 vergi ödeyecek. Bunu da kartınızdan para geçerken yüzde doksanı o mal aldığınızın hesabına, yüzde onu devletin hesabına otomatik olarak akacak.
             Devletin geliri en az 5 kat artacak ama herkes sadece, yüzde on ödediği için, malların fiyatı yarıya düşeceğinden, sabit gelirlinin maaşları tam iki kat zam almış gibi iş görecek.
              Dar gelirli de rahat hayat sürecek. Geliri olmayanlarda yarın endişesiz yaşayacak. Borçlu olanların borçları da kazancının yüzde yirmisi ile ödeneceğinden, icra korkusu yaşamayacak. Huzurlu ve mutlu bir Türkiye yaşatacağız.
               Hastalıkları, umutsuzlukları, huzursuzlukları, yolsuzlukları, yoksullukları, adaletsizliği, rüşveti, biz önleyeceğiz”  dese, nasıl olur?
               Efendiler, benim insanımın, huzura, mutluluğa ve yarın endişesi yaşamadan, hayatını devam ettirmeye ihtiyacı var. Kavgası dövüşsüz ve kaos suz bir ülke, ancak buna benzer yöntemlerle sağlanır.
               Kaynak mı? Kaynak anlattığım yazının içinde var. Hem de eskisinden, tam beş kat fazla geliri olacak devletimin.
                Bunu yapacağını söyleyen ve programına alan bir partinin üyesi değil kölesi olurum ben.
                Bu günkü sistem, büyük patronların dış devletlere olan borcuna kefil olabiliyor da, Milletimin huzuruna neden kefil olmadığını da düşünmeden edemiyorum.
              Bu yeni anlattığım sistemle, hiçbir dış güç, bizim paramızla, dövizimizle oynayamayacağı da kesin. Çünkü bütün paralar, devletin bankalarına bir kez girmiş, kaydedilmiş olacak ve devletin bekası ile oynamak için valizlerde dolaşmayacak .
                 Şimdi açın gözlerinizi ve olup olamayacağını lütfen düşünmeye başlayınız.
                Ben olabileceğini ve bu yeni sistemin, ülkemin ve insanımın kurtuluşu olacağına da inanıyorum.
                 Sağlıklı kalınız, önce akıl sağlığınızı korusun Allah’ım.   
                                                   Mehmet Kızılaslan 2018-04-12
          



7 Nisan 2018 Cumartesi

FETÖ CÜ, FETÖCÜ DEĞİL, TARTIŞMASI


                                               
        Ülkemde gerçek fetöcüler le, diğerleri arasındaki çatışma, üniversitelerimizde, cinayetlere kadar tırmanmaya başladı ise, bir sorun var demektir.
         Bu konuda yazmamak için bir hayli direnmeme rağmen yine dayanamadım yazıyorum.
         Fetö terör örgütünün, siyasi ayağı açığa çıkmadı, çıkarılamadı.
         Sayın vekil, Şamil Tayyar, bölgesinde Bir fetö borsası oluştuğunu, açıklamasından sonra, kendi değimi ile Sayın Cumhurbaşkanımıza, daha önce gönderdiği belgelerin, danışmanlar tarafından engellendiğini ve nihayet kendisi ulaştırdığında; Cumhurbaşkanımızın hayretler içinde kaldığını ve hatta çıldırdığını belirtmesinden sonra, hiçbir gelişme olmadı görüntüsü oluşturuldu.
         Bu, ürkütücü bir durum.
         Olaylar küllenir, diye mi düşündüler, bilmem ama ülkemde, Fetö konusunda hükumetin, sağlıklı önlemler aldığına inanmayan insanların sayısı artmaya başladı.
          Dün bir üniversitemizde, fetöcü olduğu iddia edilen bir öğretim görevlisi, kendisini bu konuda suçlayan, dört öğretim görevlisini öldürdü.( Bir kişiyi öldürmek, bütün insanlığı öldürmek gibidir… Maide32. ayetini bile hiçe sayarak)
          Ey yukarıda, Sayın vekil Şamil tayyarın belgelerini Cumhurbaşkanımıza ulaştırmayı engelleyen danışmanları hala görevinde tutan üst akıl, senin amacın nedir?
,          Ey Fetöcülere savaş açtığını her konuşmasında haykıran Sayın Cumhurbaşkanım, neden duruyor ve bu konuda konuşmuyor ve önlem almıyorsunuz?
            Sizin bu konuda suskunluğunuz, Fetö terör örgütünün, kriptolarından kurtulmamızı geciktirdiği gibi, olumsuz ve korkunç olayların gelişmesine sebep olduğunu kamuoyu dillendiriyor ve kokuyor.
            Çünkü kriptoların serbest, sadece sempatizanların hapishanelerde olduğunu düşünüyor kamuoyu. Bu düşünce, fetö örgütünün toplum içinde hala etkin ve güçlü olduğu imajını yayıyor.
            Gerçek ihbarları önleyen ve sorunu çözmeyi geciktiren mantık, Fetö örgütünün hala kilit noktalarda yuvalandıkları korkusunu yayıyor.  
            Benim ilimdeki üniversitede bile, geçmişte kalabalık öğretim görevlileri içinde “ Bu üniversitede, filanca bey MHP nin temsilcisidir, Ben de Fetönün temsilcisiyim” diyen öğretim görevlisinin, en üst göreve getirildiğini gören, görevliler korkularından dolayı ihbarda bulunamıyorlarsa bu sorun çözülemez.
              Ey yukarıda, Fetöye savaş açtığını ve bu konuda, elinden geleni yaptığını zanneden yetililer, aşağıda durum sizin anlattığınız gibi görünmüyor.
              Söylediklerinize inanıyoruz ama eylemleriniz ve fiilleriniz bunu gösteremiyor.
              Kamuoyu, kripto beyinlerin görevlerini, devletin her kademesinde ve hatta siyasetin göbeğinde, sürdürdüklerini, ne yazık ki sempatizanların ve birkaç kez fetö toplantılarına katılmış insanların hapishanelerde süründürüldüklerine inanıyor.
           Muhakkak ki, bizim buradan gördüklerimizle, sizin orada yaşadıklarınızı tahlil etmemiz mümkün olmayabilir. Biliniz ki bu terör örgütü belasından kurtulmayı, sizlerden çok bizler istemekteyiz. Bu vatan topraklarında hain terör örgütüne hizmet eden tüm beyin takımından arınmamız sizlerin alacağınız önlemlerle mümkündür.
           Lütfen kamuoyuna ve taşradaki gazetelere, yanınızda bulunan ve çevrenize Çin seddi örmüş danışmanlarınızdan daha önce kulak veriniz.
            Rabbim vatan hainlerine fırsat vermesin. Selam ve saygılarımla.
             Mehmet Kızılaslan 2018-04-07
      
  
,