Sosyal medyada, her Cuma, Cuma
namazına gitmesek de, sanki camiden çıkmıyor muşçasına fetvalar veririz.
Ramazan gelir, gelmeden kandil
günleri diye bir şeyler çıkanlara, doludizgin uyarız. Kandilleri kutlamakla
başlar ibadet ediyormuşuz gibi reklamımız.
Hiç aklınıza geldi mi acaba, Peygamberimiz senede kaç kandil
kutlamıştır?
Kadir gecesinden başka bir gece kutlamış mıdır acaba?
Ana rahmine düştüğü geceyi
kutlattılar bizlere kandil dediler.
Kutlu doğum haftası diye FETO nun
doğum gününü kutlattılar bizlere, kandil dediler.
O Diyanet işleri diye bir yer var
ya yukarıda, bütçemizin neredeyse dörtte birini aldığı yetmiyormuş gibi, her
Cuma yardım diye cami kapılarına mendil açtıran ve istekleri hiç bitmeyen kurum
olarak, kamuoyunda öyle algılanan kurum. Orası ne yapar? Bilen var mı, ne
yapar?
Dini kontrol altında tutmak ve
Milleti uyutmak için, hükümetlerin istekleri doğrultusunda vaazlar versin diye
kurdurulduğu inanılan ve kıldırdıkları namaz karşılığında ücret alan kişilerin
kurumu olarak algılanan Diyanet işleri, ne yapar?
Peki, bizler ibadetleri neden yaparız?
Neden farz etmiştir, Yüce
Allah, kelimeyi şahadet getirmeyi,
abdest almayı, namaz kılmayı, oruç tutmayı, zekat vermeyi, hacca gitmeyi, neden
farz etmiştir?
Allahın, ne yalan söyleyene,
inanmadığı halde inandığını söyleyene ihtiyacı var.
Ne her türlü pisliğin içinde
yüzdüğü halde, yatıp kalkana, ne aç kalana, ne de turistik gezi olsun diye
hacca gidene ihtiyacı var.
Yaratanın, iyi insana ihtiyacı
vardır. Onun muradı iyi insan olmamızdır. İyi insan olmamız için emretmiştir
tüm ibadetleri.
O sosyal medyada
paylaştıklarımızı, gerçek hayatta yapabiliyor muyuz? Orada anlattığımız kadar
temiz miyiz, dürüst müyüz, ahlaklı mıyız?
Kaçımız bu sorularımızın cevabını
iç huzurumuzla, gönül rahatlığı ile verebiliyoruz?
Biz yüzde doksan dokuzu Müslüman
olan bir ülke değiliz.
Dilim varmıyor söylemeye ama, tam
tersiyiz.
Gerçekten yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülke olsak, acaba, bu
ülkede, yoksullar, açlar, evsizler, barksızlar, sefiller, işsizler, hırsızlar,
tecavüzcüler, sübyancılar, çocuk yaşta evlendirilenler, yurtlarda tecavüz
edilenler, organ tacirleri, yurtlarda yananlar, rüşvetçiler, torpilciler,
gaspçılar, gıdada ve ticaretinde hileciler ve her türlü melaneti işleyenler,
olur muydu bu ülkede?
Cevabınız ne? Haksız mıyım?
Yüksek sesle söyleyin bizler gerçek Müslümanlar mıyız? Bu suçları işlemiyorsak
bile, susarak dilsiz şeytan olmuyor muyuz? Onlara, o suçları işleyenlere yeşil
ışık yakmıyor muyuz, göz kırpmıyor muyuz?
Ne yapalım hocam?
Alın size kökünden çözüm. İnsanoğlunun,
nefsidir, egosudur şeytan. Onu nefsi ile, şeytanları ile baş başa bırakmayın. Bir
yasa çıkarın Dürüst yöneticiler, namuslu idareciler bir yasa çıkarın. Parayı
kayıt altına alın.
Bütün paraları, altınları merkez
bankasına alıp, yeni Nüfus cüzdanlarına kayıt ediniz. Parası olmayanlar için de
devlet o vatandaşın hesabına kredi yatırsın.
Her para hareketinde devletin
kasasına, Yüzde Onunu aktarınız. Yüzde ondan başka vergi olmasın. Nereden
buldunuz diye sormayınız. Sadece çocuklarımızın harçlıklarını hesabına, aktarırken vergi olmasın. Diğer tüm
hareketlerde Yüzde onu devletin kasasına aktarılsın.
Rüşvet, yolsuzluk, adaletsizlik,
anında ortadan kalkar. Devlet zengin olduğundan, kulun kula muhtaçlığı ortadan
kalkar. Devlet yöneticilerin hesabına sadece maaşları aktarılabildiğinden,
çantayla para taşınamadığından, rüşvet ve şaibesinden kurtulurlar.
Yardımlar, Himmetler, Teröre
destekler, anında ekranlarda görüldüğünden terörün kökü kaynağı kesilir. Savaş
için para harcanmaz. Bu kaynaklar da insanımızın refahı ve mutluluğu için
harcanır.
Kötü niyetli hırsızlık yapmak için siyasete soyunup, Beş yılda
alacakları maaşların toplamının 10 katı seçimlerde harcayan siyasetçiler
ortadan kalkar. Sadece vatana hizmet aşkı ile siyaset yapacaklar, para
harcamadan siyasete girerler.
İnsanımız ister istemez dürüst
olmak zorunda kalır. Müslüman olmak zorunda kalır.
Yöneticileri, idarecileri,
siyasileri, memuru, amiri, hakimi, savcısı, aklınıza gelen, ileri gelenleri,
mecburen, dürüst, namuslu, adaletli olan bir ülke, adı barış olan İslam’ı mecburen yaşar. Hadi buyurun hep beraber
paranın kayıt altına alınmasını isteyelim.
Hep beraber dürüst olmaya, Müslüman olmaya çalışalım.
Ramazan mı bu gidişimizle
çocuğumuza isim, yada sanal medyada reklam aracımız olmaya devam edecek
korkarım. Mehmet Kızılaslan
2017-05-31