31 Mayıs 2017 Çarşamba

RAMAZAN MI?

                            
Sosyal medyada, her Cuma, Cuma namazına gitmesek de, sanki camiden çıkmıyor muşçasına fetvalar veririz.
Ramazan gelir, gelmeden kandil günleri diye bir şeyler çıkanlara, doludizgin uyarız. Kandilleri kutlamakla başlar ibadet ediyormuşuz gibi reklamımız.
Hiç aklınıza geldi mi acaba, Peygamberimiz senede kaç kandil kutlamıştır?
Kadir gecesinden başka bir gece kutlamış mıdır acaba?
Ana rahmine düştüğü geceyi kutlattılar bizlere kandil dediler.
Kutlu doğum haftası diye FETO nun doğum gününü kutlattılar bizlere, kandil dediler.
O Diyanet işleri diye bir yer var ya yukarıda, bütçemizin neredeyse dörtte birini aldığı yetmiyormuş gibi, her Cuma yardım diye cami kapılarına mendil açtıran ve istekleri hiç bitmeyen kurum olarak, kamuoyunda öyle algılanan kurum. Orası ne yapar? Bilen var mı, ne yapar?
Dini kontrol altında tutmak ve Milleti uyutmak için, hükümetlerin istekleri doğrultusunda vaazlar versin diye kurdurulduğu inanılan ve kıldırdıkları namaz karşılığında ücret alan kişilerin kurumu olarak algılanan Diyanet işleri, ne yapar?
 Peki, bizler ibadetleri neden yaparız?
Neden farz etmiştir, Yüce Allah,  kelimeyi şahadet getirmeyi, abdest almayı, namaz kılmayı, oruç tutmayı, zekat vermeyi, hacca gitmeyi, neden farz etmiştir?
Allahın, ne yalan söyleyene, inanmadığı halde inandığını söyleyene ihtiyacı var.
Ne her türlü pisliğin içinde yüzdüğü halde, yatıp kalkana, ne aç kalana, ne de turistik gezi olsun diye hacca gidene ihtiyacı var.
Yaratanın, iyi insana ihtiyacı vardır. Onun muradı iyi insan olmamızdır. İyi insan olmamız için emretmiştir tüm ibadetleri.
O sosyal medyada paylaştıklarımızı, gerçek hayatta yapabiliyor muyuz? Orada anlattığımız kadar temiz miyiz, dürüst müyüz, ahlaklı mıyız?
Kaçımız bu sorularımızın cevabını iç huzurumuzla, gönül rahatlığı ile verebiliyoruz?
Biz yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülke değiliz.
Dilim varmıyor söylemeye ama, tam tersiyiz.
Gerçekten yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülke olsak, acaba, bu ülkede, yoksullar, açlar, evsizler, barksızlar, sefiller, işsizler, hırsızlar, tecavüzcüler, sübyancılar, çocuk yaşta evlendirilenler, yurtlarda tecavüz edilenler, organ tacirleri, yurtlarda yananlar, rüşvetçiler, torpilciler, gaspçılar, gıdada ve ticaretinde hileciler ve her türlü melaneti işleyenler, olur muydu bu ülkede?
Cevabınız ne? Haksız mıyım? Yüksek sesle söyleyin bizler gerçek Müslümanlar mıyız? Bu suçları işlemiyorsak bile, susarak dilsiz şeytan olmuyor muyuz? Onlara, o suçları işleyenlere yeşil ışık yakmıyor muyuz, göz kırpmıyor muyuz?
Ne yapalım hocam? 
Alın size kökünden çözüm. İnsanoğlunun, nefsidir, egosudur şeytan. Onu nefsi ile, şeytanları ile baş başa bırakmayın. Bir yasa çıkarın Dürüst yöneticiler, namuslu idareciler bir yasa çıkarın. Parayı kayıt altına alın.
Bütün paraları, altınları merkez bankasına alıp, yeni Nüfus cüzdanlarına kayıt ediniz. Parası olmayanlar için de devlet o vatandaşın hesabına kredi yatırsın.
Her para hareketinde devletin kasasına, Yüzde Onunu aktarınız. Yüzde ondan başka vergi olmasın. Nereden buldunuz diye sormayınız. Sadece çocuklarımızın harçlıklarını  hesabına, aktarırken vergi olmasın. Diğer tüm hareketlerde Yüzde onu devletin kasasına aktarılsın.
Rüşvet, yolsuzluk, adaletsizlik, anında ortadan kalkar. Devlet zengin olduğundan, kulun kula muhtaçlığı ortadan kalkar. Devlet yöneticilerin hesabına sadece maaşları aktarılabildiğinden, çantayla para taşınamadığından, rüşvet ve şaibesinden kurtulurlar.
Yardımlar, Himmetler, Teröre destekler, anında ekranlarda görüldüğünden terörün kökü kaynağı kesilir. Savaş için para harcanmaz. Bu kaynaklar da insanımızın refahı ve mutluluğu için harcanır.
Kötü niyetli hırsızlık yapmak için siyasete soyunup, Beş yılda alacakları maaşların toplamının 10 katı seçimlerde harcayan siyasetçiler ortadan kalkar. Sadece vatana hizmet aşkı ile siyaset yapacaklar, para harcamadan siyasete girerler.
İnsanımız ister istemez dürüst olmak zorunda kalır. Müslüman olmak zorunda kalır.
Yöneticileri, idarecileri, siyasileri, memuru, amiri, hakimi, savcısı, aklınıza gelen, ileri gelenleri, mecburen, dürüst, namuslu, adaletli olan bir ülke, adı barış olan İslam’ı  mecburen yaşar. Hadi buyurun hep beraber paranın kayıt altına alınmasını isteyelim.
Hep beraber dürüst olmaya,  Müslüman olmaya çalışalım.
Ramazan mı bu gidişimizle çocuğumuza isim, yada sanal medyada reklam aracımız olmaya devam edecek korkarım.       Mehmet Kızılaslan 2017-05-31




24 Mayıs 2017 Çarşamba

AVM LER ÜRETİMSİZ YERLERDE SOS VERİYOR.

                                             
                 (İçinde eğlence yerleri sinemaları kafeteryaları, çocuk oyun alanları ile birlik kompleks yerler olan, alış veriş merkezleri, kapitalist sistemin kaçınılmaz sonucudur.
                  Sermayenin akıl almaz hayal gücü vardır. Aslında Karnını rahat doyuran normal insanlarında hayal güçleri alabildiğine fazladır. Ama çoğu bunları gerçekleştirecek parayı bulamadıkları için başarısız ya da akılsız olarak değerlendirilirler günümüzde.
                     Sermaye sahipleri hayalleri olmasa bile, projeleri satın alırlar, ya da gelişmiş ülkelerde bulunanların bire bir taklitlerini yaparak, akıllı zannedilirler.
                 Aslında, o gelişmiş zannettiğimiz, ülkelerin AVM leri,  İnsan Kazançlarının iç edildiği merkezler dir,
                  “Ne yani para kazanan insanların rahatça para harcayacağı yerler olmasın mı?” der gibisiniz. Biliyorum bazılarınız benim yazılarımı kıçından anlamak için yaratılmış kuklalarsınız ve sermayenin aç, şakşakçılarısınız.
                 Hatta bazılarınız, “Büyükşehirlerde olan AVM ler benim ilçemde olmasın mı?” diyerek mırıldanıyorsunuz. Kardeşim kazancınız yok ki, orada ne harcayacaksınız?
                   Kapitalist sistemin içinde, sosyal fikirler yaşatmak çok zordur. Kapitalizm sadece parasına, para katmayı düşünür, başka da mantığı yoktur. İşçilerin üretenlerin ücretlerini artırırken bile, hemen artırılan ücretleri, nasıl geri alırız, diye planlar yapar.
                   Düşünün isterseniz biraz, ne zaman ücretlere zam yapıldıysa ertesi güne kalmadan zamlar kapımızı çalmış, ücret artışlarının, daha fazlasını elimizden almıştır.
                  Hastalıklı, kişiliği gelişmemiş toplumlarda, açıktan nefesi kokan insanlar, bu AVM lerin kafeteryalarında, belki de senede bir bulundukları halde, çekildikleri onlarca fotoğrafları, değişik zamanlarda sosyal medyada paylaşırlar. Sanki oralara her zaman gidiyorlarmış, havasına girerler.
                   Bu bir hastalıktır ve bu hastalıktan sistem yararlanır.
                    Gelelim AVM leri, işsizliği ortadan kaldıran yerler gibi göstermeye çalışan zeka özürlülere. Her mağazada çalışan bir  kasiyer, iki tezgahtarla, işsizliği önlediğinizi mi zannediyorsunuz? Yoksa bizim aklımızla dalga mı geçiyorsunuz?
                   Gülerler size.
                   Hem de ağızlarıyla değil başka yerleriyle gülerler.
                    Şimdi sizlere çözümü sunuyorum
                     İşsizlik, bizim gibi ülkelerde tarıma dayalı sanayi ile önlenir. Hem köylünün çiftçinin ürünleri değerlenir, hem de onların ürettiği ürünleri işleyen fabrikalarda işçilere iş verilir.
                   İşçinin, üretenin olmadığı bir yerde tüketim olmaz, alış veriş olmaz. Oluyorsa da borçlanma ile yani kredi kartları ile olur. Bu da insanımızın ileride, elinde olan son şeyleri de satmasını getirir.
                   İlk furyadan sonra göreceksiniz, o gelişmişliğin sonucu zannettiğiniz, AVM leriniz bir, bir kapanacaktır. Onların yerine, daha gelişmiş tuzakları olacaktır sistemin.
                   Eğer kapanmasını istemiyorsanız, tüketim hanelerden önce, üretim haneler yani fabrikalar kurunuz. Yoksa başkalarının ürettiklerini tüketen, aylakçılar, işsizler, sizin AVM leriniz de kuru kalabalık olurlar.
                 Akşama kadar binlerce kalabalık görürsünüz, ama bin liralık alışveriş yapamazsınız. 
                Yine işi tersinden başladınız efendiler. Benim ilçemde bir an önce tarıma dayalı  sanayi yatırımları yapmak zorundasınız. Değilse üretmeyen insanımda, sizlerin mağazalarınızda harcanacak parası olmayacaktır. 
                 Üretmenin onurunu yaşayamayan insanım, tüketmenin onursuzluğunu ölümüne yaşayacaktır. Bu son sadece onların sonu değil, sizlerin de sonunuz olacaktır.)
                 Bu yazım bir yıl önce yayınlanmıştı, şimdi AVM,  S.O.S. veriyormuş.
Başka bir sebebi daha varmış iş yapmamasına neden. Orasının arazisinin bir parçası, Vakıf arazisi olduğu için, daha önce açılan tüm işletmeler de başarısız olmuştu. Kamuoyunda kapanması yakındır gözü ile bakılıyor.
                Üzgünüm keşke çabalarınızı önce şehrimin insanının kazancını artırmak yönünde harcasaydınız.                                  Mehmet Kızılaslan 2017-05-24



9 Mayıs 2017 Salı

DİNİ PARÇA, PARÇA EDEN TEKKELER, KAPATILSIN



“Dinlerini parçalayan ve bölük, bölük olanlardan( olmayın. Bunlardan) her fırka, kendilerinden olan ile böbürlenmektedir.”Rum suresi 32. ayeti.

“Dinlerini parça, parça edip guruplara ayrılanlar var ya, senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra Allah onlara yaptıkları bildirecektir”  En’am suresi 159. ayeti.

Müslümanların, Allah'ın dediklerini yapması gerekmez mi?
Elbette ki yapması gerekir.
Yüzlerce cemaat, yüzlerce tarikat, yüzlerce ne olduğu belirsiz ve ne yaptıkları kontrol edilemeyen gurup, yüzlerce tekkede, gizli kapılar arkasında sözüm ona ibadet yapıyorlar.
Ney yapıyorlarmış?
İbadet yapıyorlarmış.
Peki, Allah kitabında onların bu çalışmalarının yanlışlığını 1400 yıl önce neden kuranı keriminde yer vermiş acaba? İbadet yapıyor olsalardı bu ayetler iner miydi?
Laf olsun diye mi indirdi Rabbim?
Hayır. Allah'ın kuranda bahsettiği, ayetlerin tamamı geçerliliğini sonsuza dek sürdürecektir.
O dini parça, parça eden ve İslam için çalıştığını söyleyen, çıkarcı, yobaz, azgın, arsız, yüzsüz guruplar var ya,  en küçüğünden en büyüğüne kadar hepsi, bu inanan milletin kanını emen, sülükler, kenelerdir de ondandır ki, Allah bu ayetlerini göndermiştir.
Eğer bunların yaptıkları doğru olsaydı Yüce yaradan bu ayetlerinde böyle bir şey der miydi acaba?  
Hayır demezdi.
Bir tanesi dahi iyi olsaydı demezdi.

İstisnasız yediden yetmişe dini parçalayan kim varsa Allahın emirlerini yerine getirmeyen ve İslam için çalışmayan münafıklardır.
Onların hiç birisi kendi kazandıklarını yemezler.
Hiç birisinin kendi alın teri girmez o arsız ve soysuz midelerine.
Ağır olduğunu zannetmeyiniz. Bunlar benim fikrim değil. Allahın ayetlerinden çıkardığım düşüncelerdir.
 Yüce yaradan hepimizin içini de dışını da biliyor.
Dinimizi parça, parça edenler var ya ülkemde bütçemizin neredeyse yarısına hükmediyorlar.
Ve bütçenin hiçbir kuruşu da, parçalanmış gurupları yönetenlerin ( şeyhlerinin, tarikat liderlerinin) kazandığı helal para değildir. Onlar sadece, kendilerine yardım edenlerin  “Parayı verdiğinde cennete gireceğini” zanneden, “Şeyhinin eteğinin altına sığındığında ya da tutuğunda Sırattan geçeceğini zanneden” dini bilmeyen cahillerin sırtından zengin olmuş kenelerdir sülüklerdir.  
Bana bir tarikat şeyhi gösterin alın terini yemiş ticaretten kazandığı ile hayatını idame ettiren. Yoktur bulamazsınız.
Peki, peygamberimiz Hazreti Muhammet Aleyhi Selam efendimiz nasıl yaşamış? Ne yemiş ne içmiş?  Kendi kazancından başka hiçbir şeyi yememiş. “Bir elime dünyayı diğer elime ayı verseniz de fikrimden dönmem” demiştir.
Bu asalakların yediği içtiği ve yolları haramdır. Ey yetkililer ey yönetenler “ En güvendiğiniz parçalayıcı sülükler, vatanıma işgal etmek üzereyken, kurtulduk.” Aklınız varsa Tüm tarikatları, dini parça, parça edenleri ve tekkelerini kapatalım. Kontrol edilemeyen karargâhlarını dağıtalım”
Cahil dinini kurandan öğrenmeyen, hadislerle zenginleştirmeyen, cahil olduğu için kolaycı yolu tutan, halkı da, bunların ağından kurtaralım.
Bu pislikler son zamanlar ülkeyi bölme ve Milletin en azından yarısının saygı duyduğu değerlere saldırmaya kötüleştirmeye itibarsızlaştırmaya başladılar.
Zannetmeyin sıra sizlere, bizlere de gelmeyecek.
Örneğini daha dün, 15 Temmuz da gördük.
Yüce Allah dinini korurken, hepimiz de, ülkemizi de korudu. Eğer tedbir almaz isek, bundan sonra gerekeni yapmadığımız da, dinimizin parçalanmasına seyirci kaldığımız için bize de ceza verebilir. Münafıkların yeri Kafirlerden daha aşağıdadır.
             Saygılarımla.          Mehmet Kızılaslan 2017-05-09