Bazılarımız, “para var çare var” der, bütün
sorunların altından, helal ya da haramdan kazandıkları paranın sayesinde
kalkacaklarını düşünürler.
Bazılarımız,
okumamanın, araştırmamanın ve cahilliğin esiri olup, yattıkları yerden başlarına
gelen her şeyi kabullenerek, tevekkül
olduklarını düşünürler.
Bazıları, dahil oldukları, gurupların,
partilerin, tarikat ve cemaatlerin liderlerine, şeyhlerine, biat ederek; bu
kendilerine bile faydası olmayan liderlerin gücüne teslim olur yaşarlar.
Bazıları,
Araştırır, okur, kendilerinin gücünün nereye kadar yettiğini; nereden sonra güçsüz
kaldıklarını bilirler. Hangi olayları tek başlarına aşabileceklerini bilirler.
Hangi olayları aileleri ile olumlu hale getire bileceklerinden emindirler. Hangi olaylar karşısında da toplumsal birlikteliğin
şart olduğuna inanırlar.
İlk üç gurup
kendilerinin bu düşüncelerinin yanlışlığını söylediğinizde bile, inanın size
hasım, düşman gibi saldırırlar, konuşma hakkı bile vermezler. Onların doğruları
tartışılmaz. Onlar dogmaları ile ömürlerini bitirirlerken, toplumu düşman guruplara
ayırdıklarının bile farkında değillerdir.
Beyinlerinin bir yanı, çalışmaz,
körelmiştir.
Mensubu oldukları,
dokunulmaz, tartışılmaz, eleştirilmez, öğretiler sonucu, onlar kendilerine göre
en mükemmel hayatın içindedirler.
Kolaycı, teslim
olmuş, bazen bağnaz, yobaz, şiddet
yanlısı olarak karşımıza çıkarlar.
Bazen, paraları ve
zenginlikleri nedeniyle, güç zehirlenmesi
olmuş vaziyette,” güç benim elimde tanrı
benim” dercesine yine şiddetin her türlüsünü uygulamaya hazır olarak,
toplumun geleceğini yok etmeye hazır halde beklerler. Bunu toplumların her
kademesine hissettirirler.
Para sahibi
olanların bu durumu, siyasete acımasız şekilde müdahale etmektedir.
Düşünen,
sorgulayan, okuyan, çareleri ve çözüm yollarını çok iyi bilenler; bu duruma engellemek,
toplumu uyarmak adına müdahil olmak isterler. Sayısal azlıkları nedeni ile
başarmakta zorlanırlar.
Yanlarına ezilen,
yoksul, tevekkül olmuş gurupları da almaya çalışırlar.
Gariptir, asıl dert, o yoksul ve garibanların,
olmasına rağmen, onların aklını, Para sahibi olanlarla, yobaz, bağnaz, tarikatların
yöneticileri çeler.
Birazcık
akıllarını kullansalar, dertlerinden sıkıntılarından kurtulmaları için, çözüm
yolları üretenlerle birlikte hareket etmeleri, onları da bütün toplumları da kurtaracaktır.
Ama akıllarını kullanmazlar, düşünmezler, kulakları sağırdır gerçekleri
duymazdan gelirler. Günlük anlık çıkarları ve hamaset söylemleri onların
basiretini bağlar. Cellatlarının sözünü dinlerler.
Hiç çalışmadan,
sürekli toplumun sırtında kene gibi, onların kanlarını emen, Tarikatların, Cemaatlerin,
mensubu oldukları parti ve gurupların, liderleri ne derse onu yaptıklarından,
toplumun kurtuluşuna ve kendi kurtuluşlarına engel olurlar.
Peki çözüm
nedir?
İnsanların kurtuluş reçeteleri ortak
akıldan geçer. Üst akıldan değil.
Ailede, eş ve çocuklarının düşüncelerini almakla başlar
kurtuluş.
Toplumlarda, toplumun her kesiminin düşünenlerinin,
araştıranlarının, ilim sahibi olanlarının fikirlerini, düşmanca yaklaşmadan dinleyerek,
değer vererek, tartışarak, en doğru sonuca ulaşır toplumlar.
Dünyanın kurtuluşu da aynı şekilde olacaktır.
Haydi, şimdi,
hemen her sorunumuzu, önce ailemizde, sonra mensubu olduğumuz guruplarda,
partilerde, cemaatlerde tartışmaya başlayalım.
İnsan olmanın en önemli özelliği, düşünmek
ve düşüncelerini medeni bir şekilde paylaşmaktır. Göreceksiniz, düşünceleriniz
yanlış dahi olsa, düşüncelerinizi paylaştığınızda, bundan çok büyük hazlar
alacaksınız.
Eninde sonunda en
doğruları bulacağız ve Aciz olmadığımızı göreceğiz..
Saygılarımla. Mehmet Kızılaslan 2021-06-21