24 Şubat 2014 Pazartesi

ESKİ C H P Lİ LERE MEKTUP


                           

Bana göre devrimcilik, köklü ve hızlı olarak halkın yararına yenileşmektir. Statükolara, eski yapılara, adından devirmek gibi bir anlam çıkarılsa da, kırmadan dökmeden, çağın gerisinden değil, çok ilerisinden yenileştirmektir. Bu tarifleri çeşitlendirilebilirsiniz.  İnsanımıza göre de değiştirebilirsiniz. Ama özünde değişim vardır ve bu değişimler halkın yararına olmak zorundadır.
                  Ben dahil, eskimiş, modamız geçmiş, çağa ayak uyduramamış, hatta bilgisayar bile kullanmayı öğrenmemiş, olduğumuza bakmıyoruz. Hala vitrinlerin önünde olmayı ve o “eskiden kimsecikler yoktu, sadece biz vardık, askeri darbeden sonra biz kurduk bu partiyi, sizler nerelerdeydiniz ?” diye bağırmayı seviyorsunuz.
Önce bu sorumuza bir cevap bulalım isterseniz.  Onlar o zaman çocuktular, ya da okuyorlardı gençtiler.
Bakın CHP Nazilli Belediye Meclisi listelerine, en gençleri, en tahsillileri, her kesimin içinden gelen ve geldiği kesimin sorumluluğunu ve sevgisini almışlar, köylüyü esnafı sıradan halkı kucaklayabilecek olanlar bu listede yer almış. En önemlisi de zenginler kulübü durumunda değiler. Baronlar yok içlerinde!.
En genç olanlar onlar, çünkü neredeyse birkaçı hariç, hepimizin çocukları durumundalar. bizlerin bilgi birikimleri ile yanımızda büyüdüler. Bizler adam gibi onlara danışmanlık yapmamız gerekirken, biz listelerde neden yoğuz? Öyleyse batsın bu dünya yada bizden sonrası tufan mantığını neden güdüyoruz? Bu mantık her partide var belki ama CHP nin eskilerinde daha çok var.
Bu düşünceler her eski siyasetçide nedense vardır. Her seçimde birileri ona teklifte bulunsun. O istemeye, istemeye ön sıralarda olsun. Birileri koşsun  o yemekten, yemeğe yetişmeye çalışsın. O altın tabakta en üst kadrolarda yer alsın.
“Biz gençken çok çalıştık başkalarının önünü açtık, bu günkü gençlerde bizim önümüzü açsın” dediğinizi duya gibiyim.
 Bazen egonuz, nefsiniz, öylesine sizleri zorluyordu ki, bunu aşmak için çaba gösterseniz bile, yanı başınızdaki diğer eski arkadaşınız sizi kamçılıyor. Hem kendisi, hem de sizin  geçmişteki iyi faaliyetleriniz ve iyi isminizi bitirmeye çalışıyor. İnanınız ne kadar haksızlığa uğradığınızı düşünseniz de hakkınız bulunduğunuz yer olmadığınızı söyleseniz de;  son yaptığınız yanlışlarla anılacaksınız.
Ey eski CHP li arkadaşlarım gün yenilik zamanı gün değişim zamanı eskiden bizim değimimizle gün devrim yapma zamanıdır. Bu devrimi kendi beyinlerimizde yapmak zorundayız. Önce kendimizin bu değişime bu koşturma cağa ayak uydurup, uydu aramayacağımıza bakalım. Beyler biz eskidik. Bizler yorulduk. Bizler gençlerin önünü açmak zorundayız. Gerçekten partinizi seviyorsanız, Kulislerde başka, basın önünde başka konuşmaktan vazgeçmemiz lazım.
Bu davranışın vebalini ödeyemezsiniz. Önlerine Çin Seddi gibi dikildiğiniz ve aleyhlerine çalıştığınızı düşünmek istemiyorum ama yardımcı olmadığınız ve hat da bazı yerlerde aklınızca eleştirdiğiniz listedeki arkadaşlar, seçilme şansı en yüksek olan arkadaşlarımız ve çocuklarımızdır.
Baronların olmadığı,
Para babalarının olmadığı,
Birbirleri ile çıkar ilişkisinin kurulmadığı,
                   Ekonomik zincirin olmadığı,
En genç en dinamik en çalışkan listeyi
CHP adayı Dr. Ferda Erkut Çağlar hanımefendi ve ekibi oluşturmaktadırlar.
 Tekrar söylüyorum Bu seçimi Bu gençler kazanırlar. Yeter ki siz Eski CHP li arkadaşlarım yardımcı olunuz onlara danışmanlık yaparak destek olunuz. 
Yada gölge etmeyiniz efendiler. Gün hırsızlığın, yolsuzluğun, yandaş kayırmanın, kanunların boşluklarından yararlanıp vicdanlara acı veren yanlışların yapıldığı düzene dur deme günüdür.
Bu seçimler, yenileşmenin, çağ atlamanın, Yandaşa değil, Nazillimizdeki herkese, köylerimizde yaşayan tüm halkımıza ve hakka, hizmet etmenin başlangıcıdır.
Eğer siz yoksanız bir eksiğiz.
Eğer siz karşıya geçerseniz iki eksiğiz.
Ama bizim çocuklarımız durumundaki bu gençlerimiz, bu işi muhakkak başaracaklar.)) Biz buna inanıyoruz. Nazilli halkı biliyor. Saygılarım la sürçü lisan ettim bağışlayınız.
                                                                        Mektubu gönderen:  ………………………………
Değerli okurlarım yukarıdaki mektubun virgülüne bile dokunmadan sizlere aktarıyorum. Saygılarımla.
                     Mehmet KIZILASLAN 2014-02-24




20 Şubat 2014 Perşembe





                   BİZE PROJELERİNİZDEN BAHSEDİNİZ
“Belediyelerden nasıl zengin olunur” yazı dizimiz en vurucu yollarıyla devam edecek, bunu biliyorsunuz. Ama biraz da Belediye başkan adaylarımızın projelerinde olması gerekenleri yazmak istiyorum.
Bakalım kendileri ve yandaşları hakkında düşündükleri iyiliklerin dışında, sıradan vatandaş için düşünceleri var mı?
Kadınlarımızın el emekleri, göz nurlarının değerlendirilmesi için, çocuklarımızın geleceği için, işsizliğin önlenmesi için, şehrimize okumak için gelen ama ailelerinin gönderdiği paraların azlığından, şehir tuzaklarına takılan gençlerimiz için projeleri var mı?
Okuyan gençlerimizin yanlışa gitmelerini önleyecek partime çalışmalarını sağlayacak yöntemler konusunda projeleri var mı?
 Yukarıda yazdıklarımla alakalı fikirleri ve projeleri var mı?
Bir toplumun, onurlu, haysiyetli ve birilerinin eline bakar durumdan kurtarmak için yerel yönetimlerinde yapmaları gereken projeler ve çareleri vardır.
Hükümetler acil durumlarda gıda yardımı kömür yardımı yapabilirler ama uzun vadede bunlara ihtiyacı olan vatandaşlarımızı, ihtiyaç sahibi durumundan kurtaracak köklü tedbirleri almak hem yerel hem merkezi idarenin görevleri vardır.
Yerel yönetimler, her yerleşim merkezinde yetişen ürünlerin, üretilen malların, satış ve pazarlamacısı konumuna gelmelidir.
Uçuk bir fikir gibi geldi değil mi sizlere?
Soruyorum sizlere şimdi, memurun, amirin bakanların, vekillerin, maaşlarını, devlet adamlarının, valilerin, kaymakamların, belediye başkanlarının maaşlarını kim ödüyor zannediyorsunuz?
Üretim yapan köylü, millet, esnaf, çalışan kadınlarımız, erkeklerimiz çocuklarımız, amele dediğimiz en ucuza çalışanlarımız ve üreten her vatandaşımız ödüyor.
Seçimle gelen, atanarak gelen, her vatandaşımızın maaşlarını üretenler ödüyorlarsa eğer ve  bunda aynı fikirde isek, bana söyler misiniz neden bu üretenlerin önünü açacak, onların ürünlerini pazarlamasında amele gibi çalışmayacaklara oyumuzu veririz ki?
Neredeyse her seçtiğimiz bizlere ufak tefek yardımlar yaptıklarında haşa tanrımız oluyorlar kendilerinin hataları ve yanlışları yüzünden yoksullaştığımızı bilmediğimizi zannediyorlar.
Bazıları hariç, birçoğu, bizlerin sahibimiz olduklarını düşünüyor. Çoğumuz onların yanında çantasında kekliğiz ya ona yanıyor yüreğim.
Oturduğumuz zaman gıda yardımı, kömür yardımı edenleri bazen aşağıladığımız oluyor.
Acil olarak ihtiyaç sahipleri, üretime dahil oluncaya kadar, bu yardımlar yapılmalı.
Ama ondan sonra üretime dahil ettiğimiz her vatandaşımızın ürününü pazarlayacak yöntemler bulmak zorunda yöneticilerimiz.
Şimdi daha iyi anlatabileceğimi zannediyorum.
Her belediye başkanı, köylümüzün, esnafımızın, ev kadınımızın, her üretenimizin, ürünlerinin pazarlanacağı ortamları, özellikle dışarıdan gelip geçenlere, pazarlanacağı ortamları sağladığında şehrimize para akacaktır.
Dışarıdan AVM açmaları için birilerini davet eden belediye başkanı yerine;
 Nazillide üretilen ürünlerin, köylümüzün, esnafımızın, ev kadınlarımızın el emeklerini göz nurlarını satacak ve hiçbir yerde olmayan ama Osmanlıda olan, Bedesten türü, kapalı çarşılar türü, fiyatların kontrol edildiği, bir satış merkezleri düşünmeleri gerekmez mi?
Üreten insanımızın kazandığı paralar, tekrar üretimde kullanılmaya başladığında, bir çok üretenimiz, yanında birer ikişer eleman daha çalıştırmaya başladığında; işsizliğin düğümünün çözülmeye başladığı gün dür o gün..
Ey oy verecek vatandaşlarımız, sizlere sesleniyorum. Onurlu, haysiyetli, evinize ekmek götürmek istiyorsanız, isterseniz birde bu pencereden bakarak, oy vereceğiniz adaylara bu yazdıklarımı sorunuz.  Saygılarımla.

                                      Mehmet KIZILASLAN 2014-02-20 

11 Şubat 2014 Salı

BELEDİYEDEN NASIL ZENGİN OLUNUR? -2



              
         Belediye Meclis üyesi seçilmiş iseniz; bildiğiniz üzere Belediyeye hizmet ya da mal satmanız yasaktır.
Seçimlerde para harcayacaksınız. Milletin hizmetine angaryalarına talip olacaksınız. Çöpünü, pisliğini temizlemek için para harcayacaksınız.
Bu paraları tekrar kasanıza, fazlasıyla indirmenin yolunu bulmak zorundasınız. (İstisnalar hariç, onlar kaidelerin dışında kalırlar, çünkü çok azdırlar.)
Ele geçirdiğiniz, pardon, Seçimlerini kazandığınız belediyeye hizmet ya da mal satmak zorundasınız.
Siz neden fon kurmuş, o fona para aktarmış ve seçimlerde bu paraları harcamıştınız ki?
 Bunu aşmanızın ve yasaları delmenizin birçok yolu muhakkak vardır ve siz bunlardan birini veya birkaçını bulunmak zorundasınız.
Hemen yanınızda çalışanlar ya da, soy ismi sizinkine uymayan akrabalarınızın üzerine üç ayrı şirket kurarsınız.
Bir kursanız da olur ama, üç adet şirket kurduğunuzda teklif mektuplarını, her seferinde başkalarına imzalatmaya gitmek ve onlara gebe kalmak, zorunda kalmazsınız. Hepsini kendiniz hazırlar, kendiniz imzalarsınız.

Nasıl yani diyenleriniz oldu. Söylüyorum. Belediyeye Odun lazım oldu. Sizde odunsunuz, pardon odun tedarikçisisiniz ve her tür malın tedarikçiliğini yapıyorsunuz. Hemen kurmuş olduğunuz, bu size ait değilmiş gibi görünen şirketlerinizin her birinin antetli kağıdına, üç ayrı teklif mektubunu hazırlarsınız.
Seçilmesi için koşturduğunuz ve size borçlu olduğunu zanneden, Belediye Başkanının, ilgili müdürünün önüne koyarsınız.
Üç ayrı teklif mektubunda, üç ayrı fiyatı da siz yazarsınız. En pahalı teklifi de, en ucuz teklife de siz verdiğinize göre; odunları sizin üç şirketinizden birisinden almaya mecburdurlar.
Siz odunların, pardon sizin odunlarınız belediye ye, alınmış olur.
Kanunidir yaptığınız iş.
İhale yasasına uygundur.
Kanunlara, yasalara uygun olması, yeter zaten. Vicdanlara, Hakk’a uygun olması gerekmez ki! değil mi?
Bazen sıradan bir vatandaşa sorsanız, Vicdanın nerede olduğunu, size söylerler hemen!
Adalet hanımla aynı yerdedir büyük bir olasılıkla derler! Vatandaşımız onların nerelere düştüğünü çok iyi bilirler!
Tabi ki biz asaleti kendine münhasır, para kazanma hırsı gözlerine bürümüş, zatı muhteremler hayal ederek bu yazımızı yazıyoruz. Hiçbir oduncuya ve tacir belediye meclisi üyemize değil lafımız.
Emin olunuz ki hiçbir belediye meclisi üyesinin böyle yaptıklarını da zannetmiyorum. Benimkisi sadece, para kazanma ve belediyeden zengin olma yöntemlerini hayal ürünü olarak anlatmak. İşim gücüm yok ya hani zaman öldürüyorum. Sizlerinde kıymetli vakitlerini alıyorum. Özür dilerim.
Not: Tüm odunculardan özür diliyorum. Başka ürünlerden bahsetmememin sebebi, tesadüfen benzerlik olması halinin, çevremizdeki dürüst tacirleri üzmesinden korktuğum içindir. Biliyorum ki hiçbir belediyeye odun alınmaz. Saygılarımla.
                            Mehmet KIZILASLAN 2014-02-11    



7 Şubat 2014 Cuma

BELEDİYELERDEN NASIL ZENGİN OLUNUR? -1

               

Bu yazımı okuduğunuzda, çevrenizde bu şekilde zengin olan, olmaya devam eden, anlattıklarıma benzeyen, onlarca vatandaş göreceksiniz.
 Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Bu yazımda onların hiç birisini kastetmedim. İma etmedim. Onları anlatmadım. Ayrıca onların hiç birisini de tanımıyorum tanımak istemiyorum.
Okuduklarınız, benim hayal ürünümdür. Sadece varsayımlarımdır.  Benzeşmeler, örtüşmeler, tesadüflerin sonucudur. Biz ona tevafuk diyoruz, siz ne derseniz bilemem. Sizlerde istediğinizi söyleyebilirsiniz.

 Seçimlerden önce, ekonomisi tek başına seçim masraflarını karşılamaya müsait olmayan, trendi yükselmeye münasip, adı hiçbir yolsuzluğa karışmamış, dürüst, namuslu, efendi, çalışkan, iş başarmaya müsait bir arkadaşınızı öne çıkarır, onu aday belirlersiniz.
Daha sonra seçim masraflarını karşılamak için bir fon oluşturursunuz. Tüm diğer arkadaşlarınıza “Pamuk eller cebe” diye bu fona para akışını sağlarsınız.
O fona, para kazanmak ve zenginliğine zenginlik katmak isteyen, her şahıs,  para koyar,  gücü nispetinde ve karşılığını almaya düşündüğü oranda. Fon tamam, para tamam seçim çalışmalarına  başlarsınız.

Vitrine yakışırsanız, Belediye meclisi listesinde yer alırsınız. Şaibeleriniz varsa, perde arkasına bir yerlere saklanır, zula da ki listede yer alırsınız. Allah da yardımcınız olur, ön sıralarda ve listelerde olanların temizliği yüzü suyu hürmetine, seçimleri alırsınız.

Seçimi ekibiniz ile birlikte sadece siz kazanmışsınızdır. Onların dürüst olanları mesuliyetlerini bildikleri için, korkunç bir yükün altına girdiklerinin, rahatsızlığını, endişelerini ve korkularını yüreklerinde yaşamaya başlarlar.
Siz ise belediyeyi ele geçirmiş olmanın sevinciyle, hangi komisyonlarda ne işler bitireceğinizin telaşına kapılarak sevincinizi yaşarsınız.
Yatırdığınız paranın kaç katını, hangi ihaleden, hangi imar değişikliğinden, hangi hizmetin karşılığında, hangi yan şirketiniz aracılığı ile, nasıl geri alabilirim düşüncesine dalarsınız.
Size yatırdıklarınızın karşılığını, en kolay imar komisyonlarına girerek ya da imar komisyonuna giren yakınlarınızdan birilerini kafese alarak işe başlamak uygundur.
Eğer bu iş birliği yaptığınız imar müdürü olursa işiniz daha kolay olur. Birde Şehir plancısını da çembere sokarsanız, ortada yatırdıklarınızı kat be kat almanız için hiçbir engel kalmamış olur. Daha ötesi, Şehir planında yapılacak değişiklikler için Şehir plancısının mührünü kaşesini, İmar Müdürünün çekmecesine alabilirseniz, işiniz ballı börek olur.
Her yaptığınız değişiklikte her imara açtığınız bölgede şehir plancısını işini imar müdürü üstlenir. Onun mührünü bastıkça; şehir plancısı da faturayı kesti mi, usulsüzlük ortadan kalktığı için, kitabına uygun bir para akışı sağlanır.
Plancı parasını kasasına indirir. Değişiklik İmarda onaylanır. Aldığınız, ucuza kapattığınız yerler, imara açılmış olur. Tarlalarınız arsa olur.
 Arsanızın önünde, 50 metrekare yeşil alan varsa, siz bu yeşil alanı, arkaya kaldırırsınız. 50 yerine, 150 metrekare arkadan bir yeşil alan ayırırsınız. Burada da usulsüzlük yoktur. 50 yerine 150 metrekare yer ayırdığınızdan dolayı fedakârlık bile yapmış olursunuz.
 Oradaki kat yüksekliğini 3 kat dan, 5 kata çıkartırsınız, ortağınız değil mi işinizi yapsınlar.
Seçimde harcadığınız paraların en az 10 katı sadece bir işte kasalarınıza girmeye başlar.  Bu arada kazandığınız her paradan yine, bir daha ki seçimde harcamak için fona para aktarmaya da devam ederseniz. Sistem kurulmuş olur ve devamı sağlanır.

Her yeni işte cesaretiniz, pervasızlıklarınız artarak devam eder. İşleriniz deki bu haramzadeliği millet görmediği için, siz paralarınızı ayakkabı kutuları yerine, yeni tarlalar kapatarak, onları anlattığım düzen içinde, imara açarak, rant alanlarınızı çoğaltırsınız.
 Başta söylediğim gibi okuyucularım. Kimseyi suçlamıyorum. Sadece para kazanma ve zengin olmanın yollarını gösteriyorum.
Devam edecek.  Saygılarımla.
                        Mehmet KIZILASLAN 2014-02-07






4 Şubat 2014 Salı



                                          BU KAVGA  BİTMELİ

  Hepimizin gözünün önünde cereyan eden ve kazananı belli olmayan bu kavga bitsin artık.
          Yukarıda filler dövüyor, aşağıda olan çimenlere oluyor. Millete oluyor.
          Dolar, Avro, Altın yükseliyor.
          Kim kazanıyor biliyor musunuz? Bize mal satanlar kazanıyor. Petrol giderlerimiz neredeyse %30 varan bir şekilde arttı. Bir kısmını devlet aldığı aşırı kardan sübvanse ediyor. Peki sübvanse edilen paralar, milletimiz için harcanmayacak mıydı? Artan petrol giderlerine harcanmasaydı?
           Dışarıya mal satan ihracatçılarımız da kazanıyor zannediyorsunuz. Ama iş hiç de bildiğiniz gibi değil. Bizden mal alanlar, Dövizin bizde değerlendiğini görünce, tekrar pazarlığa başlıyorlar ve fiyatları indirtiyorlar.
           Efendiler bahsettiğiniz paralel yapılanma bitirilsin.
           Devlet içinde devlet, olmaz.
           Bizde yatak odamıza kadar dinlenilen bir sistemin karşısındayız.
           Hangimiz aleyhine, ne zaman, nasıl, kullanılacağından endişeli olduğumuz, Bir CİA ve paralel devlet ilişkisi istemiyoruz. Bu düğüm çözülsün.
          Ancak “Biz yapmadık, yapmıyoruz” diyen bir cemaat ile, ilişkisinin olduğu iddialarının acımasızca söylemlerle hiçbir daha yüz yüze gelinmeyecekmişçesine savaşa dönüşmesine seyircide kalmak istemiyoruz.
          Daha önceki yazılarımın birisinde  “dershanelere dokunmayın efendiler.” dediğimizde sizleri yönlendiren yanlış adamların etkisinde kalarak, öyle bir yanlışa sürüklendiniz ki, tekrar söylüyorum o dershanelerin yerine, okullar ya da kolejler dolduramaz.
          Üniversiteleri sınavsız yapsanız da, üniversiteleri girmiş dahi olsa bazı öğrenciler, eksiklerini tamamlamak için o dershanelere benzer yerlere gidecekler. Eksiklerini tamamlayacaklardır.
          Savaş açtığınız, insanlar, inanan insanlar. Savaş inanan iki kardeş arasında devam ediyor.
          Okulları ile, Türkçe olimpiyatları ile, Dünya’ya Türkiye’yi tanıtan bir cemaat, diğer tarafta, devletin içine sızmış yetkililere ve yakınlarına elindeki dinleme dosyaları ile tehdit eden bir avuç uşak. Bunları birbirine karıştırmayınız.
          Bir tarafta evlerinde izah edilemeyecek oranda paralar bulunmuş bakan çocukları. Diğer tarafta adalet diye bağıran hükümet var. Bunları da birbirleri ile karıştırmamak gerek.
          Keşke adalet diye bağırırken, adaletin terazisinin ayarını bozmasanız.
          Keşke paralel devlet ortadan kaldırılırken, masum ama hizmet’den yana tavır koyan kaliteli insanları üzmeseydiniz.
           Kim var sağınızda solunuzda, bu insanlara haşaşilere benzetecek kadar acımasız olan ve sizi yanlış yönlendiren?
          Kim var izah edilemeyecek çoklukta paraları evlerinde bulunduranları adaletin karşısına çıkarmaya çalışan polislerimizle oynamayı size doğru gösteren?
          Kim bunlar, daha önceki yazılarımda sizi bitirmeye çalışıyor bu adamlar diye yazdığımda her yanlışınızda alış tutanlar. Şakşakçılar, yağdanlıklar.
          Yanlışın neresinden dönerseniz kardır.
          Bitirin bu kavgayı.
          Piyasalar çöküyor.
          Esnaf siftah etmeden kapatmaya başladı.
          Borç senetleri, çekler, ödenemez durumlara gelmeye başladı.
          Her kes yatırımlarını durdurdu.
          Bu gidiş sadece sizin değil, ülkenin de sonu olacak.
          Bu gemide hepimiz batacağız.
          Adaleti hızlandırınız.
          Seçimlerden önce o paraları alanların cezasını veriniz.
          Yargı adil olduğunu, tarafsız olduğunu göstersin.
          Eğer ceza almayacak olurlarsa, ya da geciktirilecek ve zaman aşımına uğrayacak olursa suçlanacak olan siz olacaksınız.
          Kavgayı bitiriniz. Barışı sağlayınız.
          Siz ki, bebek katiliyle bile masaya oturduysanız, onlarla bile anlaşmaya vardıysanız, ölümler durduysa, savaş durduysa; kalıcı olmaya doğru gidiyorsa barış; bu kardeş kavgasını da durdurabilirsiniz.     
          Paralel devletin varlığından herkes emin.
          Onların haber kaynağı CİA dır.
          Destekçisi CİA dır. O nun önünü kesiniz. Gücünüzü ona karşı harcayınız kardeşlerinize karşı değil. Saygılarımla.     Mehmet KIZILASLAN 2014-02-04