EMPERYAL SAVAŞ
Öncelikle gelişen olaylara bakıp,
hiçbir kimse sevinmesin. Bu olay birilerinin kaybetmesini, diğerlerinin
kazanmasını gerektirecek bir şey de değil.
Suriye dış politikasında,
hükumetin ve Davutoğlu’nun yanlışı,
Rusya Çin ve İran üçlüsüne, Suriye de ABD nin yenik düşürülmesi. ABD de
Hükumetin sorgulanmaya başlamasını getirdi. Hatta tasfiye edilmesinin
düşünülmeye başlanmasını getirmiş olacağı kanısındayım.
Daha önceki yazılarımda Defalarca Dış politikadaki
yanlışları dile getirdiğim halde; zurnanın son deliğinin çıkardığı ses kadar
etkili olamadığımız için, önemsenmedi.
Yalaka basın, Hükumetin sonunu
hazırladı.
Basın, hükumetleri, iktidarları,
hatta belediye yönetimlerini alkışlama görevi üstlenmemelidir. Yapıcı
eleştirileri ile, yönetimde bulunanları uyarmalı, onların yakalandıkları iktidar hastalığından kurtarmaya
çalışmaları gerekmektedir.
Aynı yalaka basın, göreceksiniz,
bir başka iktidarında yalakalığına, en önce soyunacaktır.
Gelelim konumuza; bu hesaplaşma, Emperyalist patronun emri ile başlamıştır.
Pohpohlanmayı, yalancıktan
alkışlanmayı, çok seven iktidarlar, yanlışın içine balıklama daldıkları için,
kötü gelişmeleri, yolsuzlukları göremezler.
Önce teftiş kurullarını tasfiye
eden hükumet, Sayıştayı da devre dışı bırakınca kendisini kontrol edecek ve uyaracak
mekanizmalardan kurtulduğunu zannetmiştir.
Yolsuzluk ve haksızlık
söylentileri içinde ıslanmaya başlayan bazı çevreler hükümete ve bakanlara
yakın çevreler olduğu da iddia edilmektedir.
Türkiye İran arasındaki
kontrolsüz altın ticareti ABD yi kızdırmaktaydı. Türkiye bu konuda ABD
tarafından kuşkuyla izleniyor hatta uyarılıyordu. Çünkü İran, elindeki ABD
tarafından karşılıksız basılan Dolarları Türkiye’den aldığı altınlarla takas
etmekteydi.
Kentsel dönüşümdeki yolsuzluklar
ve hükumete yakın çevrelerin rant mücadelesi öylesine artmış durumdaydı ki, Bakanlara
yakın çevreler bu ranttan ölçüsüzce, sınırsızca yararlanmaya başlamışlar,
kontrol edilemez hale gelmeye başlamışlardı.
Bir bakanın “bağırsakların temizlenme operasyonu” olarak adlandırdığı son
gelişmeleri Cemaat sözcüleri tarafından “biz
yapmadık devlet yapıyor” sözleri ile dillendirildi.
Bir eski bakan “Siyasal iktidar sorgulanamıyorsa;
azgınlaşır, soysuzlaşır” diyerek tepkisini dile getirdi.
Diğer taraftan Kamudaki dürüst,
namuslu insanların bu gidişata dur demeleri ve müdahale etmeleri bu olayların
Vatanperver insanlar tarafından organize edildiğini de düşündürebilir.
3 bakanın oğlunun birden; bakanlardan
habersiz, gözaltına alınması bu operasyonun küresel güçlerin operasyonu
olduğunu düşündürmektedir.
Hükümetin medyayı susturması
günümüzde iki şekilde olmuştur.
Birincisi, en büyüğüne vergi
tokadı vurulunca küçüklerin çoğu, korkudan sustu, susturuldu.
İkincisi, ticari ilişkileri olan medya
patronları devlet ihaleleri aldıkları sürece, ranttan yararlandılar ve
sustular, susturuldular.
Bir Milletvekilinin “Hiçbir istibdat döneminde bu kadar
aşağılık metotlar la basın susturulmamıştır” dediği günümüzde; “Ben yaparım kimse karışamaz”
azgınlığına ulaşan olaylarda, bir tek olayın, iktidarları bitirebileceğini göz
önüne almak gerekir.
Yetkililerin “bir lağım patlaması” olarak değerlendirdiği olayı, Maliye Bakanı “Benimle ilgili böyle bir olay olsa, ben istifa ederim” diyerek olayın
büyüklüğünü anlatmaya çalışmaktadır.
Demokrat parti döneminde Teneke
ithalatındaki yolsuzluk iddiası olayı, kabinenin düşmesine ve yeni bir kabine
kurulmasına sebep olmuştur.
Hazreti Ömer zamanında, Şam
valisinin, kendisine bir ev aldığı öğrenilir.
Hazreti Ömer Şam valisini
huzuruna çağırır. “ Bizim sana tahsis
ettiğimiz evden başka bir ev aldığını öğrendim. Bedelini nasıl ödediğinizi
öğrenmek istiyorum.”
Şam Valisi “Efendim, eşraftan bazıları bana zaman, zaman hediyeler getirdiler,
onları değerlendirdim, öyle aldım.”
Hazreti Ömer “ Siz, Şam Valisi olmasaydınız, bu hediyeler size yine gelecek miydi?”
Şam valisi “Bilmiyorum efendim, herhalde gelmezdi”
Hazreti Ömer “O halde o evi satıp hazineye yatıracaksınız.” der.
Diğer bir olayda Yine Hazreti
Ömer Cuma namazında hutbede, günün sorunlarını konuşmak ister “Ey ahali beni dinleyiniz” der.
Bir bedevi ayağa kalkar “Seni dinleyemem ya Ömer, çünkü sen bir
önceki ganimeti paylaştığımızda herkesin payına düşen kumaştan, fazla kumaş
almışsın ki, cübben bizimkinden uzun olmuş. Adaletinize inanmadığım için sizi
dinleyemem”
Hazreti Ömer “ Oğlum Abdullah kalk anlat benim kumaşım neden iki misli fazla”
Abdullah ayağa kalkar “ Doğru
söylüyor bedevi vatandaşımız. Babamın cübbesinin uzunluğu, benim payıma düşen
kumaşı babama verdiğimden dolayı, uzundur ” Der.
Asrı saadette, Müslüman
yöneticilerinin tavırları için çok güzel iki örnek olay anlattım. Günümüz
yöneticileri bu şekilde mükemmellikte olmaları ve sorgulanmaları da gerekir.
Son olaylar, adalet terazisi
bozulanlara, adaletin tecellisine benzemektedir.
Yaşadığımız
olaylar, basit bir rüşvet olayı değildir. Bir iktidar mücadelesi olayıdır.
Koalisyon ortaklığı bozulmuştur.
İktidar ortakları ayrılmıştır.
Ülkemizdeki iktidarların
kurulmasına sebep olanlar. Yeni iktidar arayışına girmişlerdir.
Başta söylediğim “birileri üzülmesin,
diğerleri sevinmesin.”
İktidarları kurduranlar, yıkılmasına da karar verebilirler.
Saygılarımla.
Mehemet KIZILASLAN 2013-12-18
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder