Bir paylaşımı izledim, 'face'de, Hayretler de
kaldım.
Fare, sanki annesiyle oynar gibi kediyle
oynuyor.
Bir
başka paylaşım da kumru, kediyle, sanki dalga geçiyor, şakalaşıyor. Hepsi çok
mutlu. Bu her iki kısa filmde, kedinin tabiatı değişmiş. Kimyası farklılaşmış.
Alışkanlıkları tabuları yıkılmış sanki!
Yemesi
gereken fareyi ve kumruyu yemiyor, onunla oynuyor.
Yadırgadım
mı? Evet yadırgadım. Ama sonra bir de etrafıma baktım. Bizdeki değişiklikleri
düşündüm.
Asıl değişen bizlerdik, hepimizdik. Ve
farkında değildik bu değişmelerin. İnsanlar zaman içindeki alışkanlıklarını,
doğrularını ve işin garip tarafı ahlak ve karakterini değiştirdi. İnsanımızın
karakteri, ahlakı, nasıl değiştirile bilir ki? Bunu bile düşünmedik!
Ilık
suya atılmış ve altından yavaş, yavaş ısıtılan kurbağalar gibiydik hepimiz.
Rehavetle, uyuşukluk içinde yattık suların içine. Bir süre sonra haşlandık,
yandık farkına varamadık.
“Haksızlıklar karşısında susmak, dilsiz
şeytan olmaktır” hadisi şerifini unuttuk. Dürüst olmayanlara karşı, tavır
almanın insanlık gereği olduğunu unuttuk. Peygamberlerin tek başlarına
mücadelelerini ve başına gelenleri unuttuk. Onların başlarına gelenlerin
milyonda birinin bizim başımıza gelmesinden korktuk.
O
adaletiyle ünlü, Osmanlı'nın torunu olduğumuzu söylerken, onların yüzde biri
kadar adil olmayı istemedik. Mertliği ile ünlü atalarımızın binde biri kadar,
mert olmayı beceremedik.
Övündüklerimizin
neredeyse tamamı patates gibi toprağın altında kaldı. Onlardan ders almayı
beceremedik.
Ne oldu bize neden böyle olduk?
Eskiden
babalarımız bizlere helal lokma yedirmek için, her türlü zorluğa göğüs
gererlerken, namussuzun, hırsızın ve adaletsizin karşısında dik dururlarken; Bizler
neden bu kadar ikiyüzlü ve riyakâr olabildik.
Nedenini hiç düşündük mü?
Daha
önceki yazılarımda, İslam halifelerinin göreve başlamadan önceki mal
varlıklarının tamamını, görevleri süresince bitirdiklerini, birçoğunun,
sırtındaki elbiseden başka elbiselerinin kalmadığını yazmıştım.
Şimdiki
Müslüman’ım diyen siyasetçilerin ise göreve başladıktan sonra mal varlıklarını
yüzlerce kat artırdıklarını yazmıştım.
Hangisinin
doğru olduğunu, hangilerinin gerçek Müslüman olduklarını düşünmenizi sağlamaya
çalışmıştım.
Dostlarım, hepimiz kolaycı ve beleşçi
olduk. Başımıza gelen her şey, hak etmediğimiz halde, edinmek istediğimiz
mal özleminden dolayı başımıza geldi.
Suçlu
biziz.
İslam’ı
yeniden yorumlayınız. diyenlerin ve yorumlayıp hayatımıza sokanların
oyuncağı olduk. Sizin önünüzü açarız
İsrail'in güvenliğini artırın diyenlerin serserisi olduk. Çünkü kolayı biz
de sevdik. Hem çalışmadan yemeyi sevdik. Hem de hak etmediklerimizi almanın suç
olmadığı örnekler gördük.
Hoşumuza gitti beleşçilik. Allah'ın
istedikleri yerine, çevremizdeki yobazların kolaycılığına meyil ettik. Kimyamız
değişti; Alışkanlıklarımız değişti. Tabularımızı, biz kendi ellerimizle yıktık.
Bunu başarı saydık.
Doğrularımızın
yerine, çevremizde yapılan
hırsızlıkların cezasız kalması bizimde hoşumuza gitti. Belki bir gün bizde
çalabiliriz diye hoş gördük. Düzeltmeye çalışmadık.
Bizler,
bazılarımız, hayvandan da aşağı
mahlûklar olduk. İşin garibi bu aşağılık olanları, Uyanık, açıkgöz ve
başarılı saydık. Elimizle, dilimizle, yüreğimizle, karşı koymadık.
O
nedenledir ki, Biz, kaybediyoruz.
Kaybedeceğiz. Kaybettik dostlarım.
Adaletini
yitiren bir ülkenin, bekası olmaz.
Adaletini yitiren bir
insanın, cenneti olamaz, Bilemedik.
Saygılarımla. -
Mehmet KIZILASLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder