İtibar nedir: 1. Saygı
görme, değerli bulunma, güvenilir olma.
2-Borç ödemede güvenilir
olma durumu.
3-bir kişinin, grubun,
örgütün, kurum ve kuruluşun üstünlükleri ya da yetersizlikleri konusunda oluşan
genel kanı, değer, önem, nam, şöhret vb. dir. Toplum olarak “İtibar” kavramı
ile birçok şeyi ilişkilendirmeye çalışsak ta temelde “Saygınlık – Saygın” olma
durumunu ifade eder. Literatürde başka tarifleri de vardır muhakkak ama ilk
çıkan arama sonucunda bu üç tarifi yazmam yeterlidir sanırım.
Günümüzde batmış iş adamlarının son
model en pahalı araçları bindiğini, işleri kötü olan bir esnafın ucuz sigara
yerine en pahalı sigarayı göğüs cebine koyup sanki ben batık değilim, bakınız
hala zenginim diye haykırmaya çalıştığını görüyoruz.
Bu yapılan
şeylerin sonucu dolandıracak ve haksız kazanç sağlayacak bir sonuca ulaşamayan
iş adamını yada esnafı itibarlı görünmek için yaptığı bu durumlar kurtarmaz.
Sayın Cumhurbaşkanımız, “İtibardan tasarruf
edilmez” sözü ile Osmanlının lale devrindeki itibarlı görünmek için borç alınarak
yapılan gösterişli sarayları kastettiğini zannetmiyorum.
Yine itibarımızı korumak için, “Borç ödemede
güvenilir olma durumundan” da bahsettiğini zannetmiyorum.
Satırlarının arasında söylediği gibi, dışarıdaki ülkelerin bizim
saraylarımıza geldiklerinde zengin olduğumuzu anlamalarını istediğini
düşünüyorum. Bu bir niyet okuma değil.
İtibar konusunda, sözlerini geriye dönüp incelediğinizde göreceksiniz.
Ülkemin
itibarı konusunda, uluslara arası ilişkilerde, sadece birkaç konuda çok önemli
adımlar atıldığını, Rusya, İran, Çin ile sağlıklı ilişkiler kurulmaya çalışıldığını,
Bizi itibarsızlaştırmaya çalışan ABD karşısında, daha isabetli kararlar almaya
çalışıldığını görüyoruz.
İtibarın
ikinci tarifinde “Borç ödemede güvenilir olmak”
durumu var ya işte o çok önemli bir durum. Kişiler, kurumlar ve
Devletler için en önemli olanı da bu olmalı. Borcunu vaktinde ödemek itibarını
en önemli özelliğidir. Bunun bir tık üstü ise borç alır durumdan borç verir
duruma geçmektir.
İtibarın
parasal yanını böylece basit olarak incelediğimizde ülkemin itibarının
nerelerde olduğunu hepimiz farkındayız. Üreten her fabrikalarını satarak
saraylar yapan bir ülkenin itibarından bahsedilebilir mi sizlere bırakıyorum.
Öte yandan, İnsanlarında, kurumlarında,
devletlerinde, itibarının sosyal hayatta insan haklarına verilen önemde saklı
olduğu bir gerçektir.
İnsan hakları
konusunda ve özgürlükler konusunda sıkıntı varsa, mesela, karısına çocuklarına
ve çevresindeki canlılara iyi davranmadığı bilinen bir insan ne kadar paralı
olursa olsun, itibardan yoksun olarak kabul edilir.
Devleti
yönetenlerin, Vatandaşına verdiği değer, açlık sınırının altında ise, Adalet
yandaşlara farklı, sıradan insanlara farklı ise, hatta insanlar sorgusuz
sualsiz aylarca, yıllarca hapishanelerde yatabiliyorsa bu devletin uluslararası
konjonktürde, itibarlı sayılması mümkün değildir.
Değerli okurlarım, itibar bir insanlık,
kültür, medeniyet ve yürek işidir. Kendileri vekil oldukları halde, Koca bir
ulusun vatandaşlarına, asil olduklarını unutturan, yapılması gereken her
hizmeti lütufta bulunmuş gibi anlatan ve kendilerine oy vermediklerinde hakaret
eden bir zihniyet medeni değildir itibarlı olamaz.
Başka bir
açıdan, 80 milyon asil ve yoksul, insanın üzerinde, Bir Milyonluk her ihtiyacı
görülmüş ve kaymağını yiyen, vekil ve adaletsiz bir gurubun olduğu adaletsiz
bir sistemde kendinizi itibarlı sayamazsınız.
Koca bir ülke, esnafıyla, köylüsü ile,
sanayicisi, emeklisi, memuru, işçisi ile elinde bulunan varlıklarını nasıl
satmadan hayatımızı idame ettirebiliriz diye düşünürken ve her türlü tasarrufu
dener duruma gelmiş iken; siz yukarıdaki bizi yönetenler, itibarımızı yanlış
şekilde koruyacağız diye israfa devam edemezsiniz.
“ İsraf
haramdır.”
İsraf
Osmanlının da sonu olmuştur.
Bizimde
sonumuz olmadan her yönden tasarruf etmek zorundayız. Aksi halde bütün dünya
bizim ne durumda olduğumuzu zaten bilmektedir, daha komik ve gülünç duruma düşmeden;
onulmaz yaralar açılmadan bütün kurum ve kuruluşlar, bu asil milletin yaptığı
gibi, tasarrufa gitmelidir.
Kaldı ki Biz asiliz, siz, bizim
oylarımızla seçtiğimiz, bizi yönetmek için seçilen vekilimizsiniz.
Bizlerden
daha çok harcama yetkiniz yok.
Bizden izinsiz maaşlarınızı yükseltme yetkiniz
yok.
Bizler yoksulluk çekerken, lüks içinde
israf etme yetiniz yok.
Üretim araçlarımızı satarak saraylar yapma
yetkiniz yok.
Kendi ülkemizin insanı yoksulluklar
içinde cinnet geçirip, intihara yeltenirken, ödeneklerinizi altı ayda bitirip, bir o kadar daha ödenek
çıkarmaya hakkınız yok.
Gariptir siz
bunların hepsini biliyorsunuz ve bu adaletsizlikleri üç günlük dünyada aç
gözlülüğünüzden dolayı ahiretinizi kaybetme pahasına yapıyorsunuz da; Asil Millet haklarının ne olduğunu ve
kendisinin asilliğini bilmiyor.
Öğrendiğinde
bu dünyada işiniz zor.
Öğrenmediğinde ise sonunuz Allaha
kalır, ama itibarsızlaştırdığınız,
sadece sizler değilsiniz, koca asil bir milleti itibarsızlaştırıyor ve geleceklerini
rehin olarak, zengin görünmeye
çalıştığınız borç istediğiniz ülkelere veriyorsunuz.
Mehmet Kızılaslan 2019-07-08
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder