Dünyaya
geldiğinizde, iyi eğitimli, bir ailenin fertleri arsında geldiyseniz,
şartlarınız herkesin şartlarının üzerinde olduğundan bir sıfır öndesiniz.
Eğitimli
olmanın yanında bir de varlıklı bir aileye geldiyseniz iki sıfır öndesiniz. Sizinle birlikte hayata gelen ve yan yana
okula gideceğiniz arkadaşlarınızın şartları sizlerden oldukça gerideyse, çıktığınız
yarış adil midir?
Sizin Çok
iyi niyetli olmanız ve hayatın bir sınav olduğunu bilmeniz, yarıştığınız
insanların değerlerinin yanında, bir hiçse, yarıştığınız ve başarmaya
çabaladığınız ortamda onların kuralsızlıkları karşısında haliniz nedir?
Büyüdükçe göreceksiniz ki, kuralları
güçlüler koyuyorlar.
Güç ne mi?
Geçmişte, iyi
insan olmaktı. Günümüzde, şan, şöhret ve para değil mi?
Bizim büyüdüğümüz
sokaklarda güç, aynı bodiye( siyah önlük) içinde çalışkan olmaktı.
Toprak sokak ta, naylon
toplarla ve naylon ( çıngıllı) ayakkabılarla oynanan futbolda çok gol atmaktı.
Bakkal babası olan arkadaşımızın
hepimize küçük avuçlarıyla dağıttığı çiğdem (ay çekirdeği) idi.
Memur çocuğu arkadaşımızın yediği iyi portakaldan
verdiği iki dilim portakaldı.
Yine zengin babası
olan arkadaşımızın bizimle paylaştığı renkli gazozdu.
Zaman
geçti büyüdük. Hiçbir şeyi paylaşamaz olduk.
Oysaki gençlik yıllarımızda aldığımız, sol öğretilerde “Yarin yanağından gayrı her şeyi paylaşacaktık.”
Aldığımız dini öğretilerde “İhtiyacımızdan
fazlasını dağıtacaktık”. Sağ öğretilerde, “komşumuz aç iken, tok yatmayacaktık”.
Kimler,
ayırmıştı bu güzel paylaşma duygularını?
Kimler, bizi kamplara bölüp te birbirimize düşürmüştü?
Kimler, bizleri
birbirimize silah çekecek öldürecek durumlara getirmişti?
Kimler, bize, gücü eline geçirdiğinde, kodesler de,
işkenceler yapacak canavarlar haline getirmişti?
Anlamakta
zorlandık. Belki de hala anlayamadık.
Dönmemiz gereken birlik beraberlik ve paylaşma duygularımızın ta kendisiydi. Yenildik,
yenik düştük. Kime karşı? Birbirimize
karşı, Oysaki bizi birbirimize
düşürenler, hem bizlerin, hem ülkemizin, hem dünyanın sahibi oldular.
Neden?
Çünkü biz iyi olmanın
ve değerlerimizin kıymetini bilmedik. Tanrı
(Allah) hepimizi iyi insan olmamız için sınava tabi tuttu. Biz ise
birbirimizin önüne geçmeyi, bir birbirimizi yemeyi ve birbirimizin sırtından
vurulmayı, başarmak zannettik. İyi insan olmak zannettik. Bütün güzel
öğretilerimizin, Allah'ın öğretilerini hiçe saydık.
Allah'ın
öğretilerinin, ( dinin) ticaretini yaptık. Siyasetimizde, ticaretimizde,
kullandık onları, özümüzde yaşamadık.
Düşman kim mi? Zengin olmayı, her şeye
rağmen paraya sahip olmayı, güç sayan, sistemin kölesi olan, eğitim ve öğretim
sistemlerini tanrı sayan, algımız. Yani bizim yanlış algımız düşmanımız.
Sıyrılmak
zorundayız bu yanlışlardan, tekrar silkinmek zorundayız. Biz düzelirsek bütün
dünyayı değiştire bileceğimizi görmek zorundayız.
Şimdi ne mi yapacağız?
Önce çevremizdeki kırgınlıklarımızı
düzeltmekle başlayacağız günümüze. Sonra ayrı düşündüğümüzü zannettiğimiz,
karşı düşüncedeki arkadaşlarımızın düşüncelerindeki doğruları görmeye
çalışacağız.
Kavganın her türünden kaçınıp konuşmayı ve
saygılı olmayı öğreneceğiz.
Savaşın
küçüğünden, büyüğünden kaçınıp, düşman zannettiklerimizin korkularının neler olduğunu
öğreneceğiz. Bizim korkularımızın da aynı
olduğunu göreceğiz. Diyeceğiz ki, Bu Dünya, bütün insanlığa yeter. Sorun ne
sensin, ne benim. Sorun, bizi kullanan ve savaştıran insanlık düşmanı güçler. O
güçlerin uşağı, piyonu olmayacağız. Ve
haykıracağız, bir insanı öldürmek savaş hali de olsa, bütün insanlığı öldürmek
gibidir.
Allah barış
istiyor. İyi insan olmamızı istiyor. İhtiyacımızdan fazlasını paylaşmamızı
istiyor. Acaba ihtiyacımızdan fazlasını paylaştığımızda savaş olur muydu?
Biz her şeyi tersinden algılamayı öğrendik.
Şehitlik, İbadetimizin engelleneceği vatanın tehlikeye düşmesi halinde
şehitlik tir. Biz ibadeti sadece namaz zannettik. Paylaşmak, dağıtmak ibadetin
ta kendisiydi bilemedik.
Dini, tüm
insanlık iyi öğrenseydi ve Allah'ın namaz kılmak hacca gitmekle dindar
olunamayacağını bilseydik, kavgalar düşmanlıklar ve savaşlar olmazdı…
emirlerini iyi yaşasaydık, ihtiyacından
fazlasını paylaşmayı becere bilseydik, Hırsızlık, soysuzluk ve adaletsizliği
yaşatırken;
Biz birçok şeyi ya anlayamadık dostlarım,
ya da işimize geldiği gibi anlamak istedik. O nedenledir ki mutsuzuz, kavgacıyız
ve savaşçıyız, hatta Narsisiz dostlarım. Saygılarımla.
Mehmet Kızılaslan 2020-02-12
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder