28 Temmuz 2012 Cumartesi

AZDINIZ EFENDİLER AZDINIZ


                                      

       Eskilerin bir lafı vardır “Asil azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar aslı ayrandır.”  Şimdi size iki olay anlatacağım. Haberleri dinlemeye vakti olanlarınız, gördünüz, izlediniz. Beklide benim gibi tüyleriniz diken, diken oldu. İzlemeyenleriniz için yazıyorum.

    Birinci olay, Ak parti Yunak belediye başkanı gidiyor bir markete ki, o market sahibine ceza yazmışlar, ödememiş.  Müşterilerinin gözü önünde market sahibine tokat atıyor.
Yuh mu dersiniz, şımarıklık mı dersiniz, azgınlık mı dersiniz, size bırakıyorum.

    Bir başka olay, ak parti Hatay milletvekili, Hacı Bayram Türkoğlu’nun oğlu, İstemi Kağan Türkoğlu, ile tartışan Komiser yardımcısı Murat Emer, teşhis edilsin diye Amerikan Filmlerinde gördüğümüz gibi. Zanlıların eline nasıl numara veriliyor da hepsi karşıya diziliyor. Mağdur karşılarına geçip, suçluyu teşhis ediyor, aynısı uygulanmış. Bu sefer tüm karakoldaki polis memurlarının eline numara verilmiş. Ak parti Milletvekilinin oğlu ile tartışan, Polis memuru ve Komiser yardımcısı teşhis edilsin diye. Kahraman vekilin, özel oğlu teşhis ediyor.  Görevli komiser yardımcısı sürülüyor. Diğeri açığa alınıyor.

    Şimdi size soruyorum. Sıradan bir vatandaşımız olsaydı, polis memurlarıyla önce bu şekilde tartışa bilir miydi?  Polis memurlarıyla konuşurken nezaket kurallarını aşabilir miydi?
    Adil bir vekil de, kendi çocuğuna değil de, sıradan bir vatandaşa bir yanlış yapıldığında devreye girer. Polis memurları yargılanır, suçlu görülürse yargı cezasını verirdi.

     Bunlar ne yaptı?  Milletvekilinin oğlu ya, babasını aradı. Gereken ceza kesildi. Memurların savunması bile alınmadan sürgün ve açığa alma uygulandı. Ayıp efendiler ayıp.

    Polisler memurları, benim babamın oğlu değiller. Suçsuz olduklarını da iddia etmiyorum. Onların suçlu ya da suçsuz olduklarına milletvekili ya da ben karar veremeyiz. Bu bizim görevimiz değil. Bizim görevimiz sadece, suç işlediklerini düşündüklerimizi, Savcılığa suç duyurusunda bulunmaktır.     
    Ben polis arkadaşlarımızın, canları pahasına görev yaptıklarından dolayı, onları sevdiğim için, yanlı bakabilirim olaya. Sayın vekil de, sevgili oğluna karşı, kendisi gibi hazır olda karşılanmadığı için duygusal ve yanlı bakabilir olaya. Kararı yargı vermelidir.

 Ben bu her iki olayda şunu gözlerinizin önüne sermeye çalışıyorum. Bu zatlar ve buna benzer olayları yapan zatlar “Yasamayı da ben yaparım. Yargılamayı da ben yaparım. Cezanın infazını da ben yaparım.” Mantığını kendilerine inandırmışlar. Bu gidiş iyi değil. Bu uygulama iyi değil. Buna bizim atalarımız, dedelerimiz, azgınlık derlerdi.  
      Ak partili olup olmadıklarından emin olmadığım bu adamlara karşı, Ak partinin bir görevi olmalı, Bu azgınlığın hesabını, kendi partilerine kayıtlı olan bu adamları sorgulayarak , suçlu görürse ihraç ederek, sormalı..  
      Aksi halde Halk arasında yaygınlaşan “Yasama, Yürütme, Yargı tek elden yürütülüyor.” Söylemini doğrulamış ulursunuz.
       Efendiler, iktidar olmanın nimetlerinden yararlanmayı amaç edinenlerin hücum ettiği, bir parti görünümü vermektesiniz. Bundan kurtulmalısınız. Size akın edenlerin yanlışlarını, çıkarlarını, bencilliklerini, beyinlerine sirayet eden, şan, şöhret sarhoşluğuna, dur demelisiniz. 
       Ak olanlarınızı tenzih ederek söylüyorum ve korkuyorum adamları kara olan bir partinin, ak kalması mümkün olmayacaktır. Benden söylemesi, siz ister duyar, ister görür, isterseniz önleminizi alırsınız. Saygılarımla.        Mehmet KIZILASLAN2012-07-28
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder