Eskilerin bir lafı vardır “Asil azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar aslı ayrandır.” Şimdi size iki olay anlatacağım. Haberleri
dinlemeye vakti olanlarınız, gördünüz, izlediniz. Beklide benim gibi tüyleriniz
diken, diken oldu. İzlemeyenleriniz için yazıyorum.
Birinci olay, Ak
parti Yunak belediye başkanı gidiyor bir markete ki, o market sahibine ceza
yazmışlar, ödememiş. Müşterilerinin gözü
önünde market sahibine tokat atıyor.
Yuh mu dersiniz, şımarıklık mı dersiniz, azgınlık mı
dersiniz, size bırakıyorum.
Bir başka olay, ak
parti Hatay milletvekili, Hacı Bayram Türkoğlu’nun oğlu, İstemi Kağan Türkoğlu,
ile tartışan Komiser yardımcısı Murat Emer, teşhis edilsin diye Amerikan Filmlerinde
gördüğümüz gibi. Zanlıların eline nasıl numara veriliyor da hepsi karşıya
diziliyor. Mağdur karşılarına geçip, suçluyu teşhis ediyor, aynısı uygulanmış. Bu
sefer tüm karakoldaki polis memurlarının eline numara verilmiş. Ak parti
Milletvekilinin oğlu ile tartışan, Polis memuru ve Komiser yardımcısı teşhis
edilsin diye. Kahraman vekilin, özel oğlu teşhis ediyor. Görevli komiser yardımcısı sürülüyor. Diğeri
açığa alınıyor.
Şimdi size
soruyorum. Sıradan bir vatandaşımız olsaydı, polis memurlarıyla önce bu şekilde
tartışa bilir miydi? Polis memurlarıyla
konuşurken nezaket kurallarını aşabilir miydi?
Adil bir vekil de,
kendi çocuğuna değil de, sıradan bir vatandaşa bir yanlış yapıldığında devreye
girer. Polis memurları yargılanır, suçlu görülürse yargı cezasını verirdi.
Bunlar ne
yaptı? Milletvekilinin oğlu ya, babasını
aradı. Gereken ceza kesildi. Memurların savunması bile alınmadan sürgün ve
açığa alma uygulandı. Ayıp efendiler
ayıp.
Polisler
memurları, benim babamın oğlu değiller. Suçsuz olduklarını da iddia etmiyorum.
Onların suçlu ya da suçsuz olduklarına milletvekili ya da ben karar veremeyiz.
Bu bizim görevimiz değil. Bizim görevimiz sadece, suç işlediklerini
düşündüklerimizi, Savcılığa suç duyurusunda bulunmaktır.
Ben polis arkadaşlarımızın,
canları pahasına görev yaptıklarından dolayı, onları sevdiğim için, yanlı
bakabilirim olaya. Sayın vekil de, sevgili oğluna karşı, kendisi gibi hazır
olda karşılanmadığı için duygusal ve yanlı bakabilir olaya. Kararı yargı vermelidir.
Ben bu her iki olayda
şunu gözlerinizin önüne sermeye çalışıyorum. Bu zatlar ve buna benzer olayları
yapan zatlar “Yasamayı da ben yaparım.
Yargılamayı da ben yaparım. Cezanın infazını da ben yaparım.” Mantığını kendilerine inandırmışlar. Bu gidiş iyi
değil. Bu uygulama iyi değil. Buna bizim atalarımız, dedelerimiz, azgınlık derlerdi.
Ak partili olup
olmadıklarından emin olmadığım bu adamlara karşı, Ak partinin bir görevi
olmalı, Bu azgınlığın hesabını, kendi partilerine kayıtlı olan bu adamları sorgulayarak
, suçlu görürse ihraç ederek, sormalı..
Aksi halde Halk
arasında yaygınlaşan “Yasama, Yürütme,
Yargı tek elden yürütülüyor.” Söylemini doğrulamış ulursunuz.
Efendiler, iktidar
olmanın nimetlerinden yararlanmayı amaç edinenlerin hücum ettiği, bir parti
görünümü vermektesiniz. Bundan kurtulmalısınız. Size akın edenlerin
yanlışlarını, çıkarlarını, bencilliklerini, beyinlerine sirayet eden, şan,
şöhret sarhoşluğuna, dur demelisiniz.
Ak olanlarınızı
tenzih ederek söylüyorum ve korkuyorum
adamları kara olan bir partinin, ak kalması mümkün olmayacaktır. Benden
söylemesi, siz ister duyar, ister görür, isterseniz önleminizi alırsınız.
Saygılarımla. Mehmet KIZILASLAN2012-07-28
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder