20 Mayıs 2013 Pazartesi


                                         DÜNYANIN YENİ TANRILARI
Bir çoğumuz, Müslüman olduğumuzu ve Allah'tan başka hiçbir şeye tapmadığımızı söyleriz. Kelimeyi şahadet getirdiğimizde Allah'tan başka İlah tanımadığımız söyleriz.
Besmelesiz hiçbir işe başla mayan ımızda çoğunluktadır. Beş vakit namazını kılanlara gıpta ederiz.
Cuma namazlarını kılanların çokluğu Allah inancındandır.
Peki besmelenin anlamını bilir miyiz acaba?“Rahman ve rahim olan Allahın adıyla (başlarım)”demektir besmele nin anlamı.
Besmele ve Kelimeyi şahaadet getirme, Allah’la yapılan bir sözleşme gibidir. Besmele her peygamber ve ümmetinin kullandığı bir şifre gibidir.  
Peki Rahman ve Rahim ne demektir?
Besmelede geçen  (Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla)Rahman ve Rahim: Çok merhamet eden, esirgeyen ve bağışlayan anlamındadır.
 Yüce Allah'ın Rahman sıfatı, bütün insanları, yaratılmışları kapsar (Müslüman olan ya da olmayan herkesi kapsar.)
Rahim sıfatı ise, sadece inananları kapsar (Ahret de sadece Müslümanlara merhamet etmesi anlamını içerir.)
Namaz kılarken onlarca kez Allah'tan başka İlaha tapmadığımı zı söylesek de, gerçek hayatımızda, Kuranda bahsedilen TAĞUT a taptığımızın farkına bile varmayız.
Bakınız bakara suresinin 257. ayeti ne diyor.
“ Allah, inananların dostudur. Onları karanlıklardan aydınlıklara çıkarır. İnkar edenlere gelince onların dostları da tağut tur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.”

Geçmiş dönemlerde de günümüzde de, bilerek ya da bilmeyerek, Yüce Allah’a inandığını söylediği halde, Allahtan başka her şeye tapanlar olmuştur. İnkar edenlerde olmuştur.
Bunun en kötü örneği de Firavun dur.
Öylesine kendisini kaptırmış ki, Dünya nimetlerine, zenginliğe, şana, şöhrete, iktidara, tahta, makama, kendisini tanrı ilan etme noktasına kadar şirkte ilerlemiştir.
 Belki hayatının ilk yıllarında Firavun da kendisinden başka yaratıcının varlığına inanıyordu. Yanındakiler, sağındaki solundakiler, emrindekiler, ondan nemalananlar, çıkar çevreleri onu öylesine şımartmış, alkışlamışlar, övmüşler ki; en sonunda; Hazreti Musa gibi özellikle, kekeme olan ve bazen kardeşinden yardım alan, bir peygamber karşısında azgınlığı had safhaya ulaşmış, Tanrılığını ilan etmiştir.

Şimdi günümüze dönelim isterseniz. Bizde sağımıza solumuza bir bakalım, özellikle kendimize bir bakalım. Acaba şan, şöhret, mevki, makam, kadın, kız, kariyer ve benzeri, dünyevi çıkarlarımız için Dinden imandan çıktığımız olmuyor mu?
Yüce yaratıcıyı ikinci plana ittiğimiz olmuyor mu?
Hadi kendimizi işin dışına çıkaralım. Düşünmemizi kolaylaştıralım. Çevremizdeki makam sahipleri, şanlı şöhretli kişiler, erki elinde bulunduranlar, acaba Allah'ın emrettiklerini zaman, zaman çiğnemiyorlar mı?
Onun, yapma dediklerini yapmıyorlar mı? Onun, dost edinmeyin dedikleri ile dost olmuyorlar mı?
Peygamberimiz dönemindeki inananlar gibi davranıyorlar mı?
 Diyeceksiniz ki, “Sadede gel kardeşim.” Geliyorum.
 O günün yöneticiler ve idarecileri hükmettikleri sürece, mal varlıklarından eksilmeler olurken; bugünün idarecilerinin, yöneticilerinin, hükmettikleri, sürece mal varlıkları neden artar.
O günün yöneticileri, yönetime ve idareye talip olmazlar ken, kendilerine zorla verilirken; bugünün yöneticiler ve idarecileri ölümleri pahasına, neden yönetime ve idareye sahip olmaya kalkarlar ve her yolu  mübah sayarlar. Ayrıca ölünceye kadar da, mümkünse, görevde kalmak isterler.
Görevde kaldıkları sürece, Allahın emrettikleri ile hükmetmezler

Saygı değer okuyucularım; zamanın firavunu, en büyük zenginliklere sahip olma noktasında iken, Allah’a itaatsizliği yüzünden; ibreti alem için, secde etmiş halde, günümüze kadar korunmuş olarak bizlerin gözlerimizin önüne serilmiştir.    
Günümüzün firavunlarına, “haşa biz tanrılık iddia etmiyoruz” diye ağızlarıyla söyledikleri halde tağut’a tapanlara sesleniyorum: Sizleri, şan, şöhret, makam, mevki, kadın, kız, iktidar, güç para, altın, servet, tagutlarınız, Tanrılarınız, kurtaramayacak. Sizleri kurtarsa, kurtarsa sadece Yüce Allah kurtarabilir.
Dönün ona, dönün onun emrettiklerine, kurtarın kendinizi de, insanlığı da. Aksi halde sizin sonunuz Firavundan daha kötü olacak.
Her kelimeyi şaha


adet getirdiğinizde imzaladığınız, Allah la aranızdaki akitleriniz aklınıza gelsin. Bu sözleşmenin neresindeyim sözümde duruyor muyum acaba diye, kendinize sorunuz.
 Bu sorununuzun cevabı inşallah hep olumlu olur. Saygılarımla. Ayrıca bu resimlerdeki Firavunda bizim kıssadan hisse almamızı sağlar inşallah.
                                        Mehmet KIZILASLAN 2013-05-20 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder