Bahsini yapacağım olaylar, Muz Padişahlığının bir sancağında cereyan
etmektedir. Bu günkü kurumlarla hiçbir alakası yoktur.
Uygun oluşu, sizin anlayışınızın güzelliğinden ve tevafukların sonucudur.
Hikaye bu ya bu, padişahlığın
sancak beyi, seçimle göreve gelirmiş. Seçmenleri onun, nereden geldiğini,
Anasını, Babasını, köyünü, mal varlığını çulunu, çulsuzluğunu çok iyi bildiği
için, Cibilliyet ve oba nutukları atışına hayran olmuş ve Padişahın düşüncesine
uygun olmamasına rağmen sancak beyi seçmişler.
Yine hikaye bu ya, sancağın
sınırları içinde, yol, sokak, kümes, cami, konak ve ev yapılabilmesi için,
sancak beyinin yanında sorumlu birisi görevliymiş. Ceberut mu ceberut, sinsi mi
sinsi, rüşvetçi mi rüşvetçi birisiymiş bu zatı muhterem.
Öyle şaşalı bir yaşamı varmış ki
bu, zatı muhteremin, Envayı çeşit koşu ve hızlı giden atları ve sancak beyininkinden,
daha değerli sarayları ve konakları olmaya başlamış.
Kendisine başını sokacak ev
yapmak isteyenlere, işyeri yapmak isteyenlere, çıkarılan güçlükler, sancak
beyinin ve mahiyetindeki diğer yardımcılarına şikayet olarak aktarıldığında;
sancak beyi ve yardımcıları bu rüşvetçi zat için “ aşamıyoruz bu aşağılık herifin kurallarını, mevzuatını” diyerek beceriksizliklerini anlatarak
mağdurları başlarından savarlarmış.
Bazen de, seçimle gelen sancak
beyi de, bu zatı aşamadığını söyleyip, mağdurlarla alay eder gibi davranırmış.
Olaylar bazen kadıya kadar
ulaştırıldığında, kadılarda ya belge eksikliği yüzünden işlem yapamaz, ya da iş yaptırmak isteyen insanların usulsüz
istekleri de para karşılığında yapıldığından, alan memnun, satan memnun durumu
oluşurmuş.
Muz devleti padişahı da, dış
devletlerde olup bitenlerden midir, yoksa nedendir bilinmez, sancak beylerinin yaptıklarını kontrol edemez
duruma gelmiş.
Kanunlar nizamlar sancak beyine
ve mahiyetindekilere işlemez olmuş. Sancak sınırları içinde Haklı mağdur, haksız güçlü, ulema suskun,
parası olan her türlü imtiyazı satın alır olmuş ve millet huzursuz olmaya
başlamış.
Milletin rahatsız olduğunu ve
dönen dolaplardan habersiz olduğunu zanneden ve seçimle gelen sancak beyi, iç
huzurunu sağlamak için umre ziyaretlerine ve dış gezilere çok gidip gelmeye
başlamış.
Yoldan, sokaklardan, yapılardan,
iş yeri yapılarından sorumlu olan zatı muhterem de, usulsüzlüklerinin
görünmemesi ve ahali tarafından dini
bütün görünmek için mi yoksa, iç huzurunu yakalaya bilmek için mi bilinmez,
oda umre ziyaretlerine koşmaya başlamış.
Hikaye bu ya umre ziyareti
yapmaya gittiği kutsal topraklarda, saçı sakalı ağarmış bir dede yanına
yaklaşmış,
-“ Oğul dinlersen sana birkaç söz söyleyeceğim. İç huzuru kazanman
için” demiş. Sıkıntıdan kurtulmak isteyip Dünya nimetlerinin cazibesine
kapılan, yapılaşmadan sorumlu zatı muhterem
- “Buyur amca lütfen yardım et bana” demiş.
-“ Oğul suç senin değil. Ta dedene kadar gidiyor senin namussuzluğun”
-“ Babanın namussuz oluşuna kadar gidiyor”
-“Ananın, babana misilleme yapışına kadar gidiyor”
-“Ablanın ahlaksızlığı da senin gibi onlardan geliyor”
Dede ne diyorsun sen, diyemeden dili tutulmuş, bizim
hırsızın. Dede devam etmiş.
-“ Oğlum eğer gerçekten günahların af olsun
istiyorsan; geri döndüğünde aldığın rüşvetleri, paylaştıklarından topla ve aldığın
şahıslara geri ver. O iyi idareci gibi görünüp, bütün suçları senin üzerine
atan, sancak beyi ve yardımcılarından da, paylaştıklarınızı geri al,
sahiplerine geri ver. Helalleş mağdur insanlarla. Ve bir daha yapma bu
yaptıklarını. Tövbe et. Aksi halde, ne Allah seni affedecek, nede haklarını
gasp ettiğin ahali.
Diğer yandan burada yaptığın yanına
kar kalabilir ama, öbür dünyada seni çaldıkların, gasp ettiklerin, helal yolla
kazanmadıkların, koruyamayacak oğul” demiş
Eğer bu
dediklerimi yapmazsan, bu bildiklerimi sizin sancağınızdaki Allahtan başka
hiçbir şeyden korkmayanlara anlatacağım. Onlarda bütün aleme rezil eder seni.
Hem bu
dünyada, hem öbür dünyada kurtulmak istiyorsan dediklerimi yap oğul” demiş ve
ortadan bir anda kaybolmuş.
Umrede,
yaptıkları pisliklerin günahlarından kurtulacağını zanneden, gasp ettiklerinin
ve rüşvet olarak aldıklarının, yanına kar kalacağını hayal eden, haramzade kara,
kara düşünmeye başlamış.
Yok parasına,
(Beleş denecek rakamlara) gasp ettikleri arsaların karlarını paylaştıkları,
aldığı rüşvetleri paylaştıkları, döndürdükleri dolapların ardından elde
ettiklerini paylaştıkları, hırsızlar da verecek miydi bakalım geriye haksız
kazançlarını?
Bütün bu
çalmalara, çırpmalara rağmen, umre ya da hacla günahını sıfırlayabileceğini
zanneden bu zatı muhterem, şoka girmiş kara, kara düşünmeye başlamış.
Saygılarımla, bu hikayeler devam
edecek zannediyorum; Muz ülkesindeki zulüm ve sancaklardaki yolsuzluklar bitene
kadar.
Mehmet
KIZILASLAN 2013-07-08
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder