Vaatlerin birbirine karıştığı,
ama kafaların netleşmeye başladığı şu son günlerde, seçime dair düşüncelerimi
yazmamak için oldukça zorlandım.
Fakat dayanamadım yine yazdım
efendiler.
Bulunduğumuz şehrin büyük bölümü tarım alanıdır.
İnsanları çok çalışkan ve
gayretlidir.
Toprakları deseniz, eğer biraz
sıkı çalışırsanız, üç değil dört ürün alma şansınızın olduğu bereketli
topraklardır.
Karpuzu yersiniz, çekirdeği yere düşer ve sezon bitmeden o çekirdekten
tekrar karpuz yeme şansınız olur.
Kuranda bahsedilen ve üzerine
yemin edilen tüm meyveler, hurma hariç hepsi bu topraklarda yetişir.
Bu şehrin çiftçilerinin, köylülerinin, ürettikleri bütün meyve ve
sebzeler, büyük şehirlerde, köylümüzden alış fiyatının, en az beş katına
satılır.
Topraklarımız, antik çağdan beri
ticaret yollarının geçtiği, kesiştiği, kervanların ya da nakil vasıtalarının en
kolay ulaşım sağladığı güzergahın orta yerindedir.
Yetiştirilen ürünlerin bir çoğunda hormon kullanma imkanı bile yoktur.
Bütün bu güzel özelliklere rağmen
hiç düşündüğünüz oldu mu seçime giren Millet vekili adaylarımız ve siyasi
partiler; Aydın Nazilli arasında bulunan
araziler üzerine en az yirmi satılık levhası neden konulmuştur?
Hiç düşündüğünüz oldu mu, Aydın
ilinde yetişen ürünlerin köylü çıkış fiyatıyla, büyük şehirlerdeki tüketici
vatandaşımıza ulaşan fiyat arasında, neden en az beş kat fiyat farkı vardır?
Hiç merak ettiniz mi, Bu arazilerini satışa çıkaran insanlar üretimden
neden vazgeçiyorlar. Bu verimli topraklarını neden satışa çıkarıyorlar?
Hiç merak ettiniz mi devlet
verilerine göre ülkemizde Belçika’nın yüz ölçümü kadar ya da anlayacağınız
dilden söyleyeyim, Konya ovası kadar bir alanın, artık ülkemizde, neden ekilip
biçilmediğini?
Hiç araştırdığınız oldu mu sayın yetkililer, köylümüze ait toprakların
ne kadarının yabancı bankaların ipoteği altına girdiğini?
Hiç öngörünüz oldu mu, böyle
giderse tarımın ne zaman biteceğini ve insanımızın kendi topraklarında maraba
olacağını?
Hiç çözüm için projeleriniz oldu
mu? Şehrimize geldiğinizde köylümüzün sorunlarını nasıl çözeceğinize dair
etkili kesin sonuç verecek projeleriniz oldu mu?
Olmadı efendiler olmadı, sizler,
istisnalarınız hariç, sadece koltuk sevdanız ve keseleriniz için
koşturuyorsunuz.
Sizin hiçbir etkili projenizi okumadım, duymadım. Duyduklarımda ne
yazık ki etkili ve çözüme ulaştıracak projeler değildi.
Alın size bir proje tarıma dair.
Öncelikle HAL YASASINI DEĞİŞTİRMENİZ gerek. Bu yasa bir mahsulün, köylüden çıkış fiyatı ile son tüketiciye ulaşan fiyat arasında
en fazla iki kat, fiyat farkı olabilir diye bir maddeyi de içinde
barındırmalıdır.
Köylü ürettiği malı, aracısız olarak her şehirde, istediği alanda ya da,
gösterilen alanlarda satabilmeli, diye bir maddeyi de içermelidir.
Köylümüz aracının tefecinin
elinden kurtarılmalıdır.
Ben o çalışkan köylümüz ve
çiftçimizin yerinde olsam, sizleri köy
kahvelerinden kovarım. Batışımıza, topraklarımızı satışımıza sebep
sizlersiniz diye yüzünüze haykırırım.
Ne yazık ki vatandaşımıza
üretmeden ha bire, bir şeyler vereceğinize dair, vaatlerde bulunuyorsunuz. Sizler bizim durumumuzu düzeltmek için; bu
güne kadar neredeydiniz diye sorardım.
Yağma hasanın böreği sanki, vaatler sıralıyorsunuz.
Üretimin bitişini
seyredeceksiniz.
Köylünün çiftçinin birilerinin
kucağına iteceksiniz.
Aracıyı, tefeciyi zengin edeceksiniz.
Benim köylüm, benim çiftçim diye
de kandırabileceğinizi zannedeceksiniz.
Yolun sonuna gelindi beyler.
Köylü üretmekten vazgeçti.
Topraklarını satışa çıkardı.
Sizlerde hala bir proje yok.
O tarımsal ve kırsal kalkınma kurumunuzda ne yazık ki, imar yasasından
dolayı çeyrek kapasiteyle bile çalışamıyor.
Ege bölgesinde bile, tarımla
uğraşan ailelerde, kişi başına düşen gelir 2000 doları geçmiyor.
Üretimin bittiği bir ülkede, bir müddet sonra Hürriyet biter efendiler.
Saygılarımla. 2015-05-25 Mehmet
Kızılaslan.
Not: bundan sonraki yazım sanayi
esnafının bittiğine dair olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder