Bazı insanlar,
yaşanabilecek her şeyin, en acılarını yaşadıkları için, hiçbir şeyden korkmaz
hale geldiler.
Onların,
bizim kuşağımızdan olanları, işkenceden tutunuzda, her türlü darbe ve ekonomik
krizleri yaşamış olduklarından olsa gerek, özellikle, emrivakilere ve
zorlamalara karşı çok hırçın ve acımasızdırlar.
Onlara, zorlama,
emrivaki ve kazara şantaj yapmaya kalkarsanız, hayatınıza mal olabilir. Doludurlar
onlar her yönden. Adam olan ve onları tanıyanlar, bunun farkına varmak
zorundadır.
O insanlar hiçbir şeyden korkmazlar,
kendilerine yapılan iyiliklerin altında kalmaktan korktukları kadar. Tek korktukları,
kul hakkıyla ölmektir.
Emanete
ihanetten tutunuz da, dost zannettiklerinin sırtlarından vurmalarına kadar, her
şeyi yaşayan bu insanlar, inanıyor gibi yapan münafık ve yeni din yaratıcıların,
ticari kaygılarla uşaklığını yapanlarında, pislik ve oyunlarını çok iyi
bilirler.
Daha önceki
darbelerde, ispiyonlarla, birçok kimsenin hapishanelerde süründüğünü
gördüklerinden, bunların ispiyonculuk ve ihbar yapmaya karşıda bir alerjileri
vardır. Bu ağır durumu da kendilerine yediremez beklerler. Allaha havale
ederler onları. Çünkü Onların Allaha güvenleri sonsuzdur.
Oysaki hayatın anlamını kaybeden insanlar
ölü gibidirler. Adaletten, haktan, hukuktan uzak olan insanlardır bunlar.
Bunlar inanıyor gibi yapsalar da, namaz kılsalar da, yanlış insanlardır. Bunlar,
Allah’ın MAUN Suresinde anlattıklarıdır. İyi insanların bu insanlara karşı
ölümcül nefretleri vardır.
Dürüst ve
namuslu insanlar, vakit namazlarında görünmek gibi bir telaşları yoktur.
Milletin sırtından kurban kesenlere, Devlet
ve kurumlarının kasasından, hayır yaparak, kedisi yapıyormuş gibi görünenlere, Milletin parası ile yaptıkları hizmetlerin
üzerine adlarını yazdıranlara, yoksulun ve fakirin haklarını yandaşlarına
peşkeş çekenlere ve buna rağmen Müslüman
görünüp, vatan millet Sakarya nutukları atan; birey, yönetici, idareci,
müdür, belediye başkanları, oda başkanları, müsveddelerine karşı nefret
doludurlar. (bunların temiz, dürüst,
vatan sevdalısı, gerçekten kelle koltukta mücadele edenlerini tenzih ediyorum.
Çünkü onların ellerine su dökemeyeceğim şahsiyette olanları da vardır.)
Eline fırsat
geçmemiş insanların, dürüstlük gibi, kul hakkı gibi, insanı insan yapan
meziyetler konusunda atıp tutmalarını da inanmıyor artık insanlarımız. Ellerine
fırsat geçmediği için, birçok insanın, yirmi yıl yanlarında yaşasalar da,
dürüst görünmeleri, fırsat geçtiğinde pislik yüzlerini sergilemeleri onları şaşırtmıyor.
Sadece üzüntülerini artırıyor.
Bu yazıyı niye
yazdım?
Ülke insanımın,
dengeleri bozuldu. Ellerine fırsat geçtiği halde dürüst kalan insanımız, çok
azaldı. Fakir fukara gariban ekmek derdine düştü. Şeref sadece bir erkek ismi
olarak algılanır oldu.
Kuran, birçok insan için, kendisinden başka herkesin uyması gereken bir
kitap oldu. Emanet gasp edilmesi, yenmesi helal bir lokma oldu. Adalet,
onun durumunu benden çok daha iyi biliyorsunuz. Toplumumuz yanlış yollara
sürüklenmeye, arayışa başladı.
Yoksulluktan
mı? İnançsızlıktan mı?
Cevabını siz
verin diye yazdım dostlarım.
Ama kaybedeceği hiçbir şeyleri
kalmayan insanlar çoğaldıkça, hırsızlar, soysuzlar, kul hakkı yiyenler, çalıp
çırpanlar, emanetlere ihanet edenlerin hayatları tehlikededir. Onları inanıyormuş gibi göründükleri,
Allah da korumayacaktır.
Namuslu, dürüst, inanan insanlar için hayat
bir sınavdır. Onlar için ölüm, güzel bir sonsuzluğun kapısını aralayıp, usulüne uygun geçmektir. Susmak ise dilsiz şeytan olmaktır.
Uyarıyorum, namussuzları,
kul hakkı yiyenleri, milletin hakkını, yandaşa, peşkeş çekenleri, hırsızları,
soysuzları, emanete el uzatarak ihanet edenleri, uyarıyorum.
Saygılarım,
sevgilerim her şeye rağmen dürüst kalanlara, güzel inançla, insanca yaşayanlaradır.
Öyleymiş gibi
yapanlara değil.
Mehmet Kızılaslan 2018-02-07
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder