Siyasiler
erken seçimin sebebini konuşuyorlar.
Kimileri,
İyi partinin seçime girmesini engellemek için, kimileri, ekonomik durumun
sürdürülemez olduğu için, kaçınılmaz olduğunu söylüyorlar.
Birinci
sebebi incelediğimizde, İyi partinin ülke dengelerini değiştirecek şekilde,
siyasi ortama temel atmaya başladığını gördüğümüzde, bu partinin, ille de kendi
adı altında seçime girmesinin önemli olmadığını düşünüyorum.
Kendilerinin deyimi ile A-B-C planlarının
olduğunu, ve seçmenlerinin, kendilerini her ortamda destekleyeceklerini
biliyorlar.
Bu birinci sebepten dolayı Koskoca
hükümetin, devletin, cumhurun başı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve yardımcısı,
Büyük devlet adamı, Devlet Bahçelinin İyi Partiden korkarak, dengeleri
değiştireceğini düşünerek, baskın seçim kararı alabileceklerine inanmak
istemiyorum.
İkinci sebep, yani ekonominin sürdürülemez
hale gelmesi, daha olası bir durum.
Bu vahim duruma nasıl gelindi?
On
beş yıldır bu ekonomiyi kim bu hale getirdi?
Atatürk’ün
Karma ekonomik sisteminden, son kalan fabrikaları da satarak, üretimden tamamen
uzaklaşan, tüketimle, ülkenin büyüyeceğine inanan, Kendi içlerinden gelen, süper
ekonomistlerin, Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’in uyarılarını da hiçe sayarak
ekonomimizi bu hale getirenler kim?
Gerçekten,
ikinci sebebin doğru olması hali, yani ekonomimiz son hızla çıkmaza giderken,
duvara çarpmadan ve sonuçlarını seçim öncesi, vatandaşımızın görmesini önlemek
için, erken seçime gidiliyorsa, bu durum ülkem için en vahim durumdur.
Erken seçim haberinden yaklaşık bir saat önce gazetelere
gönderdiğim “felaket tellallığı yapmayacağım” başlıklı yazımda, Sayın Ali
Babacan’ın ve Sayın Mehmet Şimşeğin Cumhurbaşkanımızla neden ayrı
düşündüklerini anlatmıştım.
Ülkem
hovardaca, kaynaklarını sattı. Üç kuruş gelir temin etmek ve bu giderleri
karşılamak için satacak hiç bir şeyimiz kalmadı. Üretim ekonomisi yerine,
tüketim hovardalığı yapıldı. Borçla kalkınmanın olabileceği zannedildi. Reel sektörün
lüks malları ithal etmesi için dolar baskı altına alındı. İthalatçıların borçlarına
kefil olundu. Bu lüks mallar tüketilsin diye vatandaşa alabildiğince krediler verildi.
Vatandaşımızda ödeyemeyeceği borçlar altına sokuldu.
Şimdide bu borçları ödeyebilme imkânı kalmadı.
Çözüm ne?
Erken
seçim çözüm mü?
Hayır, erken seçim olsa da, olmasa
da, bu sonuç, bu çıkmaz, sürdürülemez, hovarda ekonomik durum, çözüm değil.
Çözüm
yeniden üretim seferberliğidir.
Çözüm, SGK primlerini devletin
ödemesinden geçiyor.
Yeni bir, ödenebilir
ve kaçak sız, vergi sistemi getirilmesi. Sadece satın alan Yüzde on öder,
şeklinde, başka hiçbir vergi olmayacak, duruma getirmekten geçiyor.
Yeni bir milat tayin edip,
vatandaşımızın borçlarını kayıt altına alıp, kazancının sadece Yüzde Yirmisi
kadar taksitler halinde ödenmesinden geçiyor.
Milletin icra, haciz ve almış olduğu mallarını
kaybetme korkusunu ortadan kaldırmak gerekir.
Hangi düşünceyle, erken seçim
kararı alınmış olursa olsun; Ülkemde 15 yıldır hoyratça harcanan kaynaklar
bitti. Sıkıntılar, seçimleri kim kazanırsa kazansın, en az 5 yıl ve en çok 10
yılda çözülebilir.
Vatandaşımız
seçim atmosferi içinde vaat edilenlerin birçoğuna aldanmasın. Aynı tas aynı
hamam ekonomik sistemle gidilme şansımız yok artık. Bu biline. Bu yanlış yoldan
dönmek gerek.
Üretmeden, çalışmadan kazanma
yollarını alışkanlık haline getirmiş Milletlerin sonu, geleceklerini ve
bağımsızlıklarını kaybetmektir.
Yapacağımız
tek şey üretimin önündeki tüm engeller kalkacak ve herkes tekrar üretime
dönecek. Çalışmadan tüketmek yok. Teşvik yok. Sadece üretene ürettiği miktarda
prim verilebilir.
Millete ait kaynaklar yandaşlara
peşkeş çekilmeyecek. Birde İnşaat sektörü ile kalkınmış bir ülke gösterin bana
o zaman bizimkilerin ellerini değil ayaklarını öpeyim.
Korkarım O müteahhitlerin,
kazancının yarısını seçimlere fon olarak aktarması da, çözüm olmaz ülkemizin
kurtuluşuna. Saygılarımla.
Mehmet Kızılaslan 2018-04-19
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder