Ekonomi
üzerine yazı yazmak öylesine zordur ki, rakamları bilmek, uygulanan
politikaları iyi takip etmek ve sonuçlarını çok iyi gözlemlemek gerekir.
Gönlüm
istiyor ki “elle gelen düğün bayram
deyip” çalınan davullar eşliğinde, ya halay çekmek, ya da harmandalı oynamalıyım.
Olmuyor yapamıyorum, beceremiyorum.
Dün, Sayın Recep
Tayyip Erdoğan’ın, kendi isteği, Abdullah Gül’ün ısrarıyla siyasete giren, Ali
Babacan gibi, zor yetişen bir ekonomisti n”
kurdaki baskının, Gezi değil ekonomideki kırılganlık olduğunu ima ettiği için;
araları açıldı.
Çünkü Her gelişmeyi, siyasi ikbaliyle
tartan, Sayın Erdoğan’ın, danışmanlarının düşünceleri, Babacanın düşüncelerine
ters düşmüştü.
Sayın
Ali Babacan, bürokrasinin, vekillerin ve saray çevresine kamp kuran
ihaleci/inşaatçı güruhun hedefi haline geldi.
Dünyaca
ünlü bu ekonomist, dürüst siyasetçimizin başı yenildi.
Bu gün ne
oluyor?
Bu gün de,
Fakir Batmanlı bir ailenin 9 çocuğundan biri, AÜ. Siyasal Bilgiler Fakültesi
İktisat mezunu, İngiltere Exeter Üniversitesi’nden yüksek lisanslı, New York ve
Londra’da ünlü finans kuruluşlarının ekonomisti, Emerging Markets dergisinin “Avrupa’da Yılın Maliye
Bakanı” ünvanlı Sayın Mehmet Şimşek’in sonu
da, korkarım Sayın Ali Babacandan farklı olmayacak.
O da,
bağıra çağıra konuşmadı ama rakamlarla derdini anlatırken bile ‘davaya’
bağlılığını yitirmedi. Ekonomik aklı tartışılsa da, iş dünyasındaki saygınlığı
yerindeydi, lakin bu saygınlığın hükümette karşılığı kalmamaya başladı. Dişlerine bir kere Babacan’ın kanı değen
saray danışmanlarının nezdinde Şimşek kolay lokmaydı. Trollerin rahatça
‘İngiliz Mehmet’ lakabını takması da bundandı.
Son Uludağ Ekonomi zirvesindeki konuşması,
bardağı taşıran son damla oldu. Basının
karşısına geçip reel sektörün ciddi döviz borcu olduğunu ve bunun da büyük
sıkıntılara yol açacağını söyledi. “Şu
anda ekonomiler büyüyor ama yağmur geliyor ve biz tedbir almalıyız!” dedi.
Muhaliflerin yüzüne, çarpılması gereken büyüme
rakamına rağmen, “kriz gelebilir” demek
affedilmez bir suçtu.
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Aramızdaki bazı arkadaşların ülkemizdeki ekonomik durumun sıkıntılı
olduğuna dair açıklamalar yapacak kadar yanlışın içine düştüklerini görmek,
bizi üzdü. Ülkenin bu psikolojik üstünlüğünü, uluslararası camiaya vermesi
gereken arkadaşlar bu tür yanlışı yaparlarsa affedilir yanı olamaz”
sözleri, Şimşek için sonun başlangıcı oldu kanısındayım.
Önce Sayın
Ali Babacan, şimdi de Sayın Mehmet Şimşek’in tasfiyesi, 2019 seçimine freni
boşalmış kamyon misali sürüklenen, Türkiye’nin kurumsal ekonomi idaresinin
tamamen tasfiyesi anlamına geldiği kanısındayım.
Sayın
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki öz evladını da devre dışı bırakırken, açıkça
mesajını veriyor. Bugün, kriz demek,
işlenebilecek günahların en kötüsüdür!
Ekonominin
dümeninde artık sadece, çift tabancalı mücahit Yiğit Bulut var. Ve Ekonomimiz
ona göre, çok düzgün gidiyor.
Yiğit
Bulut, 1972 yılında Edirne'nin Keşan ilçesinde doğmuştur. Orta eğitimini
Galatasaray Lisesinde tamamladı ve Bilkent Üniversitesi Bankacılık ve Finans bölümünden
mezunudur.
Bakalım Sayın Yiğit Bulut’un bilgileri,
üretimden uzaklaşan, kalkınmanın sadece inşaat sektörü ile olmayacağını gören
kamuoyunun, batan ekonomisini kurtarabilecek mi?
Görünen o ki, seçimler öne alınsa
da, baskın bir seçim yapılsa da, Olan ülke ekonomisine olacak. Mehmet Şimşeğin dediği gibi, Devletin kefil
olduğu reel sektörün dışarıya olan ciddi büyüklükteki borcunu biz, vatandaşlar ödeyeceğiz.
Ben
kriz demiyorum ve felaket tellallığı yapmıyorum. Diyorsa büyük ekonomistler
diyor. Demiyorsa Yiğit Bulut demiyor. Korkum
o ki üretim ve ihracat rakamları danışmanların anlattıkları gibi değil.
Üretim
ekonomisinden uzaklaşan, Üreten fabrikalarını satan, günlük çözümlerle giden,
sürdürülebilir olmayan, ülkemi çıkmaza sokan bu ekonomi hepimizi üzecek.
Üzülmememiz ve aldatılmamız dileğimle.
Mehmet Kızılaslan 2018-04-18
(Not: Bu
yazımda Bahadır Özgür’ün 2-nisan 2018 tarihli yazısından kısmi alıntı vardır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder