10 Ekim 2012 Çarşamba

YAĞDANLIKLARIN ÜZERİNE GAZETECİ YAZARLARDI


   

                YAĞDANLIK LARIN ÜZERİNE GAZETECİ YAZARLARDI
  Ankara daki internet gazetenin sahibi Ali Erturan, her hafta nın yazısını cumartesiden göndermemi istedi. Gönderilen yazıların her pazartesi yayınlanacağını duyurdu. O andan beri ne yazacağımı düşünüyorum.
     “ Bu günlerde o kadar çok yazılacak konu varken, yazacak konu mu bulamadın Mehmet bey?” Demeyin.
    Evet bulamıyorum.
     Dış politikadan yazdığım eleştirilerimizi okuyan, bazı çevreler bana düşman oluyor.
     Neden mi?
   Yaklaşık 35 yılda 35 bin şehit vermemize sebep olan PKK ya karşı savaşımız, hep sınırlı oldu. Neredeyse onlar saldırmadıkça karşılık vermedik. “Deprem barakalarından bile, kötü karakollarda, askerlerimize saldırmalarını ve öldürmelerini bekledik” dediğimde, celallendiler.     
  Bu karakolları yenilemeniz gerekli, kale gibi olmalar gerekli diye yazarken; Hükümetlerden ödenek istediniz de vermediler mi? Silah alınması lazım dediniz de almadılar mı?  Diye sorduğumuzda, hem askerler, hem de hükümetler kendilerine karşı olduğumuzu zannettiler.

     Daha dün Millet Vekillerimizin de içinde olacağı söylenen, ama onların gitmesinin engellendiği, Mavi Marmara gemimize saldıran 9 vatandaşımızı, Dünyanın gözü önünde öldüren İsrail’e hiç savaş açamadık. ( savaş açılmasını istediğimi zannetmeyiniz sakın.) Savaş açmayı bırakınız, ticari ilişkilerimizi bile donduramadık. İşbirliği anlaşmalarımızı bile iptal edemedik.
    Vatandaşımıza, sanki İsrail e düşmanmışız gibi ve hatta neredeyse savaşacakmışız gibi mesajlar verdik. Bunları yazdığımızda hükümetler kendilerine düşman olduğumuzu zannettiler.
    Yerel politikalardan bahsettiğimizde ve eleştirilerimizi yazdığımızda ilave olarak çözümleri de yazdığımızda, yerel politikacılarımızı gücendirdik. Onlar da selamlarını kestiler. Çok mu ihtiyacımız vardı selamlarına? Hayır, ama bizim onlara iyilik yaptığımızı bile anlayamadılar.
    Suriye ile ilgili gelişmeleri endişeyle izlerken, komşu ülkelerimizle ticaretimizin neredeyse sıfıra indiğini çiftçimizin bu yüzden çok güç durumda olduğunu yazdığımda aldığım eleştirilerin en yumuşağı, aşağıda yazdığım gibiydi.
    “ Bizim, Türkiye olarak, Suriye ye savaş açmamıza bile gerek yok. Tanklarımızın 10 u sınırı geçse, Esat teslim olur. Orada kalmamıza da gerek yok. Müslüman bir yöneticiye Suriye ye yönetici olarak teslim ettiğimizde, demokrasi geldiğinde bizimle ticareti de ilişkileri de düzelecektir” 
    Demokrasi dediğiniz şey, bir ülkeye getirileceğinde, o ülkenin muhaliflerine, silah ve eğitim desteğiyle ne zaman dan beri ihraç edilmeye başlamıştır acaba?
   Bunun örneği ABD nin İslam ülkelerine demokrasi ihracını yaptığı gibi mi oluyor, onu mu kastediyorsunuz? Demiyorum diyemiyorum.

    Nazilli Gazeteciler Cemiyeti yönetim kurulu üyeliğini, hasbelkader gazeteci sayıldığım günden beri yapıyorum. Artık istifa ediyorum bu görevden. Neden mi? Bu cemiyete üye gazete sahiplerinin gazetelerinde bile köşe yazılarım yayınlanamıyorsa, artık gazeteci olmama ve bir cemiyete kayıtlı olmamın gerektiğine inanmıyorum. O yüzden istifa ediyorum.

   Yazılarımı yayınlamaktan çekinmeyen, - www starhaber.tv - Aydın 24  - www.edipler.com – www.aydıngüzelhisar. Gazeteleri yazılarımı yayınlıyorlar. www.nazillihaber.org- canı isterse yayınlıyor. Hepsine hasseten teşekkür ediyorum. Bazı ilimiz internet gazeteleri de yayınlıyorlardı, yayınlamaz oldular. Onlara da teşekkür ederim. İleride hiç birisi yayınlayamayacak olurlarsa, yazılarımı; – (  demirfikir.blogspot.com    ) adlı blogumdan takip edebilirsiniz.
    Ayrıca takip edeceksiniz de ne olacak kardeşim? Sizlerin bilmediğiniz şeyleri yazmıyorum ki.  Bildiklerinizi ama söyleyemediklerinizi yazmaya çalışıyorum.

    Bir susa bilseydim, hayatım daha değişik olurdu bunu çok iyi biliyorum.
      Yazılarımı, yayınlayanlara da, yayınlamayanlara da, okuyanlara da, okumayanlara da. Yayınlatanlara da, Yayınlatmayıp engel olanlara da saygılarımı sunuyorum.
     Bu dünya Hazreti Süleyman’ a  kalmamış, sizlere kalacağını sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu ne basit bir yanılgı ki her güçlü olduğunu zanneden bu tuzağa düşüyor.
      Hiç padişahım çok yaşa demeyi öğrenemedim. Çünkü padişahların görevi insanına, tebasına hizmet etmektir. “Padişahım büyüklenme, senden büyük Allah var” sözü, onlara benim yapabileceğim en büyük iyilikti.  Bu bana daha uygun geldi. Sanırım gazetecilik bu olmalı. Aksi halde yağdanlıkların üzerine gazeteci yazarlardı.  Saygılarımla.        
                                                                                 Mehmet KIZILASLAN2012-10-10
     










  
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder