“Dünyanın ilk su savaşları,
Türkiye, Suriye, İsrail, Lübnan, arasında olacak.” Diyorlardı, kâhinler ve
bilim adamları. Başladı savaş ve ne gariptir ki oldukça geç başlamasını
sağlamak zorundayken oltaya, sazanlar gibi takıldık. Erken başlamasına sebep
olduk.
Neyimize gerekti Suriye’nin iç
işlerine karışmak?
Neyimize yarardı ABD nin lafı ile,
tatillere çıktığımız, Esat’ı devirmeye kalkmak?
Yola çıktığımız ABD daha ilk
dönemeçte sattı bizi.
Biz, kahraman ve sözünde duran
bir milletiz ya, direndik, direniyoruz.
Esat’ı devireceğiz ha, ille de
devireceğiz.
Bu burnumuzun dibinde müdahil olduğumuz ve topraklarımızda yaşadığımız
savaş, aslında, Dünya Su Savaşlarının başladığının resmidir.
Olaylara tekdüze bakmak, ve o baktığımız
yerden kendimizi haklı çıkarmamız her zaman doğru olmaz.
Her hata yapan ve suç işleyene
sorunuz. Haklı bir sebebi ve yanı vardır muhakkak. Ama sonuç, onun çoğu zaman yararına
olmayabiliyor ki, suçlu yada hatalı diyoruz.
Kendi penceremizden baktığımızda;
ABD nin Ortadoğu’daki sınırları değiştirme harekatı, Stratejik ortaklığımız ve
Büyük Orta Doğu nun eş başkanı olmamız nedeni ile, ülkemizin oldukça çok
zararına olmaya başladı. Farkında değiliz.
Birçoklarımız, Savaşmamızın sebebinin vatanın bölünmez bütünlüğü için
olduğunu, savuna duralım. Vatanın bölünmez bütünlüğü ancak, oyunlara gelmemek
ve savaşa girmemekle mümkündür çoğu zaman.
Gücünüz zayıflamaz.
Zayıf yönlerinizi kimse görmez.
İçerideki dostluk ve kardeşlik
kuvvetlendirilir.
Refah düzeyi ve hizmetlerin
artırılması ile kaynaklarınız doğru yerlere harcanır.
Gelelim asıl meselemiz Dünya Su savaşlarına.
Girdiğimiz kaos içinde, şöyle bir
kayıplarımıza bakmadan evvel, bölgenin su kaynaklarına bir bakalım. Neredeyse
hepsi bizim topraklarımızda.
Diğer yandan Yok olan bütün
medeniyetlere de bir bakalım. Büyüme dönemlerinde, işgal ettikleri ülkelerin
kaynaklarına ve insan gücüne el koymalarındandır.
Büyüme sonsuz değildir.
İşgal edilen ülkelerdeki
kaynaklar yetersiz olmaya başladığında, adaletsiz paylaşımlara, en yakınlarınız
da, yandaşlarınızda karşı çıkmaya başlar.
Parçalanma başlar.
O medeniyetlerin, Çöküş ve yok
oluş sebeplerine baktığınızda, Genellikle susuzluğun verdiği üretimsizlikler
olduğunu görürsünüz.
Ortadoğu da ki savaşın içine bizi çekenlerin asıl amaçları; Esat’ı
korumak ya da devirmek değildir. Ülkelerinde ki teknolojilere rağmen Su
kaynaklarının halen temiz olduğu ülkemize çökmektir.
Bizim ülke olarak, çevremizde
bize hazırlanan tuzaklara düşmek yerine, Vatan topraklarına sahip çıkmamız
olmalıdır. Su kaynaklarımızı hoyratça harcamamak olmalıdır.
Bu toprakların İsrail’in eline geçmesi, İsrail’in kurucusu olan
İngiltere’nin ve Babalığını yapan ABD’nin asıl hedefidir.
Biz son dış siyasetimizle o sona yaklaşmayı
kolaylaştırır durumdayız.
Bu mantık ileri görüşlü devlet
adamlığının mantığı değildir.
Lütfen çöken medeniyetlere bir
bakınız. Mesela maya medeniyetine bir bakınız. Son liderlerinin çok savaşçı bir
lider olduğunu görürsünüz. Ormanları yok edişlerinin sebepleri taş yontulara,
alçı kaplama gibi bir mantığın oluşu. Ormanları alçı elde etmek için
kestiklerini görürsünüz. Ormanlar kesildiğinde su kaynaklarını kaybettiklerini
görürsünüz.
Diğer yanda her yok olan, ileri medeniyetin kalıntılarında korkunç
obruklar (toprak çökmesi) ve çatlaklara rastlarsınız. Bu da onların yer altı
sularını bile bitirdiklerini ve susuzluktan yok olduklarının delilleridir.
Başarmanın ve uzun süre ayakta
kalmanın tek sırrı ne teknolojidir. Nede savaş silahlarına sahip olmaktır. Su
kaynaklarına sahip olmak ve onları korumaktır.
Uzun ömürlü devlet ve medeniyet
olmak istiyorsak, bence su kaynaklarımızı korumamız ve adaletli kullanmayı
sağlamamız gerekir.
Diğer yandan Sanayi
kuruluşlarımızın atıklarının akarsularımıza bırakılması ise, içeride su
savaşlarının kaybetmemiz demektir.
Sonumuzu hızlandırmamız demektir.
Öyle bir gün gelecek ki bütün devletler biriktirdikleri teknolojilerle
ve altınlarla, bozdukları doğal dengeyi ve kirlettikleri su kaynaklarını
temizleyemeyeceklerdir. Mehmet
Kızılaslan 2016-03-10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder