Ankara'nın kalbine kondu bu sefer
bomba.
Üzgünüz, içimiz kan ağlıyor.
Ya ateş düştüğü yeri ne yaptı?
Cehenneme çevirdi haberimiz var
mı?
Ölenlere Allah'tan rahmet
diliyorum. Yakınlarına, akrabalarına, ve Milletime baş sağlığı, metanet, sabır
diliyorum.
İşin garip tarafı ne biliyor
musunuz? Nasıl şehit haberlerine kanıksadık ve artık gelmediğinde şaşırıyorsak;
Ankara'nın kalbinde yapılan terör eylemlerine de kanıksamaya başlayacağız pek
yakında, ona üzülüyorum.
Ateşin kendisine dokunmadığı
insanlarımızın hamasi nutuk atmaları çok kolaydır.
Bu nedenledir ki, toplumumuzun
Yüzde 98 i hamasi nutuk atıyoruz, yada atanlara alkış tutuyoruz.
Geri kalan yüzde ikisi, ya bu
terör olaylarının mağdurları olduklarından, fikirlerini bile söylemekten çoğu
zaman tedirgin oluyorlar ya da susuyorlar.
Sana mı düştü onların fikirlerini
söylemek? Diyorsunuz. Evet banma ve benim gibi cesur insanlara düşer onların
söyleyemediklerini söylemek ve yazmak.
Efendiler bu yol yanlış. Bu metot
yanlış. Belki hepinize oturduğunuz yerden, öldürmek, yok etmek çok kolay
gelebilir. Öldürülen, suçsuz yere katledilen, acaba bizim yakınımız, bizim
çocuklarımız, bizim tanıdıklarımız olsalardı nasıl olurdu?
Hangimiz, son katliamda,
Ankara’da ki yakınlarımızı tek, tek aramadık?
Hangimizin yüreği, o yakınımız,
telefona cevap verinceye kadar gümbür, gümbür atmadı? Telefonumuza cevap
verdiğinde “Şükürler olsun Rabbim sevdiğim, yakınım, orada değilmiş” demedik.
Peki ya aradıklarında, telefona
cevap veremeyen, yakınları orada ölenleri hiç düşündünüz mü? Allah onların
yerinde bırakmasın bizi. Onların tattıkları acıları tattırmasın, hiç birimizi.
Gelelim çözümlere, terörün önüne
geçmeye.
Yok saydığınız, öldürmekle
tüketebileceğimiz bir kesimin varlığından bahsediyoruz. Ne yazık ki kendilerini
de yok edebilecek inanışa sahip olan birilerinden bahsediyoruz. Eğitilmiş.
İşlenmiş, inandırılmış birilerinden. Ne kadar bizler tarafından beyinleri
yıkanmış olarak tanımlansa da, inanmadıkları bir dava için ölürler mi insanlar?
Hiçbir kimse inanmadığı bir dava
için ölümü göze alamaz.
O halde biz, onlara bakarken
neden öylece, basit düşünen, aldatılmış beyni yıkanmış, cahil birileri diye
bakarız? Öncelikle bu mantığımızda bir yanlışlık var bunu düzeltme
mecburiyetimiz olmalı. Barışın bütün yollarını denemeden, çözüm sürecinde
samimiyetsiz davranarak savaş da savaş dedik. Tanklarla toplarla kendi
şehirlerimize girdik.
Savaş alanlarından fakı kalmadı
şehirlerimizin.
Orada kalanların ve Askerimize
polisimize karşı mücadeleye devam edenlerin içinde hiç beyin takımından
birilerinin olduğunu zannediyor musunuz? Ben zannetmiyorum. Ben orada
kalanların ve ölenlerin, inandırılmış, eğitilmiş ve savaş için ölümü göze
almış, davasına ölümüne sahip çıkan, bizim Türkiye Cumhuriyetinin samimiyetine
inandıramadığımız, eğitemediğimiz, kardeşliğimizi anlatamadığımız, insanlar
olduğuna inanıyorum.
Kızılay’ın göbeğinde katliam
yapanların da aynı şekilde Türk insanına düşman edilmiş, ama kendi davasına
ölümüne inanan, Öldüğü zaman, Kürt kahramanı olacağına inandırılmış insanlıktan
çıkarılmış kimselerin olduğuna inanıyorum.
Bu da bizim suçumuz. Yanlış
okumadınız, bu durum bizim yanlış mücadelemizin sonucu. Burada yazamadığım ve
yetkililerin üst kademelerindekilerin hepsinin çok iyi bildikleri başka yöntemler
var.
Terör öncelikle, terörist olma
ihtimallerinin ve yollarının kapatılması ile önlenir.
İnsanların hak arama yollarının
açık tutulması, kapatılmaması ile önlenir.
Adaletin her kesimde adil olarak
uygulanması ile önlenir.
Tankla, topla, düzenli ordularla
şehirlere yürümekle önlenmez.
Zannetmeyin bazı gazetelerin
yazdıkları gibi, hezimete uğradıkları için şehirlere indiler. Etkisiz hale
getirdiğimiz 1500 kişi bile değil. Ama bu arada dağa gidenlerin sayısı 5-6000 i
bulduğu söyleniyor.
Bütün komşularımızla savaş
halindeyiz. Suriye ve Rusya ile birlikte İran’ın boş duracağını mı
zannediyorsunuz?
Terörden bu mantıkla önlenmez.
Öncelikle savaş halinde olduğumuz tüm ülkelerle yeniden barışı sağlama
mecburiyetimiz var. Dostumuz zannettiğimiz ülkelerle de ilişkilerimizi meydan
okumalarla değil, asgari müştereklerde birleşerek, ortak çıkarlarımızı
belirlemekle olur.
Bizim nüfus cüzdanımızı taşıyan
her ferde, laf olsun diye değil samimi olarak dinlemeye başlamamız lazım.
Bilmem, anlata biliyor muyum.
Yeniden başımız sağ olsun.
Ölenlere rahmet, kalanlara sabır selamet diliyorum.
Mehmet Kızılaslan 2016-03-14
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder