1 Şubat 2011 Salı

MISIR TÜRKİYE VE BİTMEYEN SÖMÜRÜ

  
                     
    İslam ülkelerinde yönetimlere karşı tepkiler ve başkaldırılar oldukça geç gelişir. Bu yüzden beklenmedik zamanda gelişen Mısır ayaklanmasını değerlendirirken tarihe bakmak gerek.
     Bir zamanlar, Osmanlının tebaası olan, bugün ayaklanmaların olduğu Akdeniz ülkelerine sözüm ona bağımsızlık, Avrupa’nın sömürgeci ülkeleri tarafından verildi. Sözüm ona bağımsızlık dedim, çünkü oralarda kurulan sistemler, ortaçağın sömürü sistemleridir.
    Despot liderler, kendileri ve yandaşları bir hayli zengin olurlarken vatandaşları açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edilmişlerdir.
     Osmanlı tarafından sömürüldükleri iddia edilerek, sözüm ona bağımsızlıkları verilen bu eski Osmanlı tebaası ülkelere baktığınızda gerçek sömürü bağımsızlıklarını kazandıklarından sonra başlamıştır.
    Turizm gelirleri, yer altı ve yer üstü zenginlikleri Avrupa’nın sömürgeci ülkeleri tarafından sürekli götürülmüş olmasına rağmen, kendilerini bağımsız zanneden halk ayakta uyumuştur.
    Yöneticileri sözüm ona kendilerindendir, sözüm ona Müslüman dır, sözüm ona bağımsızlıklarını da kazanmışlardır. Halkın senelerce sesleri bu yüzden çıkmamıştır. Ta ki teknoloji ve iletişim gelişinceye kadar. Dünyanın öbür ucunda yaşananları aynı gün ekranlardan seyretmeye başlayan, Tevekkül olmaya alışık halk yavaş, yavaş olup bitenleri anlamaya başlamıştır. Tevekkül olmak da yanlış değerlendirilmiştir İslam ülkelerinde. Tevekkül olmak Allah’a güvenmek dayanmak anlamındadır. Halbuki İslam da Mücadelede şarttır, yanlışlara ve yanlış yapanlara karşı “Elinle, dilinle, yüreğinle mücadele etme mecburiyetin vardır,” Bu mücadeleden sonra “Ya Rap ben elimden geleni yaptım sana güveniyorum, bana yardım et bundan sonra ” demesi gerekir tevekkül olan zatı muhteremler. Onlar ise yattığı yerden hiç bir şey yapmamayı, susmayı, teslim olmayı tevekkül olmak zannetmişlerdir.
    Ne zamana kadar?
    İletişim teknolojisi gelişene kadar.    
   İslamiyet de bir de “ululu emre itaat” vardır. Devlet başkanına itaat, demektir bu. Bu itaat mantığı da İslam ülkelerinde tepkileri ve mücadele mantığını geciktirmektedir.
   Devlet başkanları onlara göre İslam dır!
   Onlardandır!
   Kendilerinin haklarını korur!
   Ona itaat etmek gerekir!
   Bu mantıkta çöktü. Ne zaman?
   İletişim teknolojisi gelişince.
   Sömürülen, açlığa terk edilen, günlük kazancı 2-3 dolar olan, halklar ayaklanmaya başladı.
   Kime karşı? Kendilerinden zannettikleri! teslim oldukları! tevekkül oldukları! sömürgeci ülkelerin uşaklarına, işbirlikçilerine, kendi devlet yöneticilerine karşı.
   İnsanoğlunun, geliştirdiği teknoloji, kendi sömürülerinin bile sonunu hazırlamaya başladı.
   Gelişmiş ülkelerin insanları, bu sömürülen gelişmemiş ülkelerin insanlarının alın terleriyle beslenmektedir. Bunu öğrenmeye başlayan, ezilen halklar kıpırdamaya yeni başladılar.
     Diğer yandan sosyalist dünyada sömürü daha farklı şekilde gelişmedi. Dünya işçi kardeşliği diye yola çıkanlarda, Gelişmemiş ülkelerin işçi sınıfının kazançlarını, gelişmiş ülkelerin işçi sınıfına aktardıkları için ayakta kaldılar.
     Her tarafta sömürülen geri kalmış ülkelerin çalışanları, üretenleri ve o ülkelerin kaynakları olmuştur.
     Bugün Akdeniz e sahili olan ve eski Osmanlı tebaası olan ülkeler çok geçte olsa kıpırdanmaya başladılar. Onları artık silahlı güçler ve baskılar durduramayacak belki. Diktatörler gidecek ama sömürü duracak mı? Bilinmez.  Tahmin etmek gerekirse bize bakarak tahmin etmek gerekir.
    Bizde bittimi sömürü?
    Sizler benden daha iyi biliyorsunuz.
    Bizde de Diktatörler gitti ama, senelerce demokrasi taklidi yönetimler geldi, gelir düzeyimiz artırıldı, yaşam standardımız geliştirildi. Teknolojik gelişmelerden yararlanmamız artırıldı. Ülkenin kaynakları, daha çok gelişmiş sömürgeci ülkelere akmaya devam etti.
   Biz direnebildik mi?
   Yaşam standardı yükselen toplumlarda rehavet artar. Mücadele biter. Direnç kırılır. Daha çok Milli kaynaklar yabancıların eline geçer. İnsanların artık kaybedebilecekleri bir şeyleri vardır. Onun için mücadeleden kaçarlar. Korkarlar.
   Göreceksiniz Mısır bundan böyle daha büyük sömürülere ve yağmalamalara maruz olacaktır. Ama onlar demokrasi geldiğini ve daha iyi haklara sahip olduklarını zannedecekler. Kapitalist ülkeler işlerini yine bilecekler yandaşlarını görev başına getirmek isteyecekler.
   Dilerim bu yeni gelenler, kalplere hükmedecek bir sistem inşa ederler. Kalplere hükmedecek sistemlerde, asla insanlığı sömürmez.
       Saygılarımla.                   Mehmet KIZILASLAN 2011-02-01
     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder