26 Aralık 2010 Pazar

PARANIN KAZANDIRDIĞI SEÇİMLERDE SUÇLU KİM? - 3

              

    Kara parayla kazanılan seçimler normal değil de, kayıtlara geçmiş paralarla kazanılan seçimler normal mi? Hayır onlarda normal değil, onlarda doğru değil.      
    İnsanını seçimden seçime hatırlayan ve onlara seçim öncesi şaşalı propaganda döneminde hediyelerle aldatan, mantıkta normal bir mantık değil. Sadece seçimlerden hemen önce hatırlanan vatandaşlar ve onların giderilen basit ihtiyaçları, haksız rekabetin insana saygısızlığın ta kendisi.
     “Bakınız ben sizin gözünüzün içine baka, baka size hakaret ediyorum. Sizlerin gözlerinizi boyuyorum, sizleri aldatıyorum. Şu hediyemi alınız bana oyunuzu veriniz. Bu harcadığım paralar içinde üzülmeyiniz, nasıl olsa ben, bunu sizlerin sırtınızdan ileriki günlerde çıkarırım.” Mantığı ile dağıtılan hediyeler. Meyhanelerde içki sofraları, ziyafetler ve ikramlar. Bunu yapanların mantığı ne kadar yanlış ve seviyesiz ise, bunları kabul eden bizlerinde mantığımız, sorgulanacak ve yargılanacak kadar kötü değil mi?
       Sadece suçlu olanlar seçim öncesi bizlere hediyelere ve rüşvete boğanlar mı?
       Bu hediyeleri ve rüşveti kabul eden bizler çok mu temiziz? Hiç birimiz masum değiliz diye bir şarkı var ya hani, hoş bir cümlesi bu “hiç birimiz masum değiliz.” Ama söylemesi de zor, kabullenmesi de zor, masum olmadığımızı duymak daha zor.
       Diğer yandan parti genel merkezlerine teklif edilen rakamlar var. “Beni seçilebilecek bir sıraya yerleştirirseniz eski parayla Bir Trilyon, yeni parayla Bir Milyon ya da Birkaç milyon genel merkeze vereceğim.”
      Bu teklifi yapanlara genel merkezler nasıl bakıyor dersiniz? Aslında genel merkezlerin bu teklife şu cevabı vermesi gerekmez mi “ Efendi, efendi sen hangi yüzle bu teklifi bize söylersin? Bunun karşılığında seçildikten sonra bu parayı sen nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsun? Hangi yolsuzluğunla bizi ve partimizi lekeleyeceksin?” demesi gerekmez mi? Evet gerekir.
     Bakın bunları ben iddia etmiyorum. Bunların doğru olduğunu da söylemiyorum. İçimden bir ses “acaba bunlar oluyor mudur” diyor. İçimdeki bu ses bana çok kötü şeyler düşündürüyor biliyor musunuz? “Ne kadar art niyetlisin” diyorum kendi kendime. İnşallah bunlar benim yanlış düşüncelerimdir. Belki de hiçbir yerde bunlar olmuyordur. Bunlar benim kuruntularımdır. Benim böylece harcayacak param yok ya belki olanları kıskanıyorumdur. Ne malum?  Bir ayet var ki kitabımızda rüşvete dair, onu okuyunca “ Bu ayeti onlarda okumuşlardır, yapmazlar, bu Allahın emrine karşı gelmez onlar” diyorum. Bu sefer de kızıyorum kendi kendime.     
    “Çok kötüsün Mehmet Kızılaslan çok” diyorum.
     Onların okumuş olduğuna ve benden iyi bildiklerine inandığım ayet, Bakara suresinin 188. ayeti bakın ne diyor: “Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (idarecilere veya mahkeme hakimlerine) vermeyin” diyor.
      Seçim dönemlerinde ki hakimler, mahkeme hakimleri değil, seçim sonucunu belirleyecek seçmenlerin her birisidir. Siz seçmenlere ya da seçimde sıranızı belirleyecek delegelere ya da genel merkezdekilere etkilemek için harcadığınız her kuruş, rüşvettir ve bu ayete karşı yaptığınız haramdır, günahtır.
      Diğer taraftan rüşvet vermekte, almakta Türk Ceza kanunlarına göre suç tur. Kardeşim bu ne cesaret, bu ne cüret, hem Türk Ceza kanununa göre, hem de Allahın kanunlarına göre suç işleyeceksin, sonrada bir hizmet makamına Milletin Vekili olarak onun işlerini yapmaya seçileceksin.
     Bu nasıl bir iş ki Asıl olan, Milletin işlerini angaryalarını yapmaya, vekil olmaya talip olacaksın. Onun bütün problemlerini çözmeye yemin edeceksin, diğerlerinden daha iyi hizmetkarlık yapacağına söz vere, vere vaatler de buluna, buluna yol kat edeceksin; birde cebinden dünyanın parasını harcayacaksın.  Bunu hiç anlayamadım, sizler anlaya biliyor musunuz Millet?
        Birde hepimizin vergilerinden ayrılan ve sistemin istediği özellikleri taşıyan partilere verilen paraların hoyratça harcanmasına tahammül edemiyorum.
        Şimdi siz bu milletin, TV kanallarındaki açık oturumlarda, gazetelerdeki yazılardan edindiği bilgiler yetmez. Birde her caddeye, her meydana, her parti binasına bayraklarla flamalarla balonlarla süsleyelim. Konvoylarla gözünü boyayalım. Ne kadar çok para harcarsak o kadar güçlü olduğumuz belli olur, kazanma şansımız artar mı diyorsunuz? Hayır demeyin çünkü yaptığınız bu “İsraf haram” efendiler. Bu memleket de daha evine asgari ücret girmeyen binlerce aile var. Şunu diye biliyor musunuz, “ Bu seçimlerde devlet bütçesinden partimize ayrılan parayı İşsizliği önlemek için ayırıyoruz, şu yoksul bölgelerde şu fabrikaların kurulması için harcıyoruz. Şu kadar insanımıza iş sağlıyoruz.” Diye biliyor musunuz?
        “Birileriniz partiler fabrika kuramaz” dedi duydum. Kur fabrikayı devret o fabrikaların çalışanlarına. Kur fabrikayı devret özel idareye, kur fabrikaları devret o bölgeni mülki amirlerine.
         Sen yeter ki iste, işsizliği ve israfı önlemeyi, çare çok dostlarım çare çok.

         Devam edecek.                                          Mehmet KIZILASLAN  2010-12-26     
        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder