18 Kasım 2010 Perşembe

İŞKENCECİ HANEFİ AVCI VE EMRİNDEKİLER 1


Genç adam çok yorgundu, sanki sırtında taş taşımış gibiydi. Belli ki gelirken hırpalamışlardı. Ağlamıyordu ama dokunsalar dökülüverecekti yaşlar gözünden.
Dört metrekarelik Mut jandarma karakolunun nezaretine geldiğinde baktı ki tanıdıkları vardı. Asık suratı biraz olsun düzelmişti. On beş kişi kalemlerin demeti gibi yan yanaydılar ona da yer açıldı o nezarethanede.
Henüz kimse bir şey bilmiyor her yeni gelene sorular soruluyordu.
-          Nerede aldılar seni? İşkenceye götürdüler mi?
-          Henüz işkenceye götürmediler. Yolda gelirken hırpaladılar dövdüler. P..ç muzaffer baş komiser ve adamları aldı beni
-          Bir şey yakalattın mı?
-          Hayır, benim hiçbir şeyim yok.
-          Silah falan?
-          Abi ne silahı yahu, kalemden başka bir şey mi tuttu bu eller.
-          Kardeş senin suçun da Meydan mahallesinde oturmak. Bak hocamızda burada. Hoca diğer 8 kişi gibi Jandarma nezarethanesindeki çamurdan yapılmış ve badana yapılmış somya gibi tümsekte oturuyordu. Kendisinden söz edildiğini ve kendisine bakıldığını görünce daha dikkatli ve yeni gelen gence moral verircesine gülümseyerek baktı.
  -    Hocam Allah aşkına seni neden aldılar?
-          Seni neden aldılarsa beni de o nedenle aldılar delikanlı, ben de bilmiyorum kardeşim dedi hoca. Diğer taraftan birisi Sıtkı (Soylu) amcayı sürgüne gönderecekler mi, göndermişler mi ne böyle bir söylenti dolaşıyor Mut’ta dedi.
-          Bari onlara işkence yapmasınlar.
-          Büyük bir ihtimal yapmazlar ama düşünen ve düşündüklerini söyleyen herkesin başına olmadık şeyler gelecek gençler. Dik durmak ve güçlü olmak lazım.
-          Hocam öyle diyorsun da gözaltı süresini 3 aya çıkarmışlar.
-          Olsun çocuklar bakın burası jandarma nezareti istediğimiz zaman banyo yapabiliyoruz ziyaretçilerimiz gelebiliyor. Askerlerle arkadaş olduk. Komutanların hepsi efendi. Sözü gençlerden birisi alır hocanın ağzından.
-          Öyle diyorsun da hocam, Hani bizim Mut’ta daha önce çalışan Hanefi Avcı var ya O varmış Akdeniz bölgesindeki sorgulamanın başında.
-          Olsun ne yazar çocuklar onun olması?
-          Hocam, herkes işkenceden geçiyormuş. Mut’ta komiser P..ç Muzaffer , Mersinde HANEFİ AVCI. İşkence etmedik genç bırakmıyorlarmış.
-          Gençler suçunuz yoksa korkmayın hiçbir şey yapamazlar. Sadece biraz dayak yersiniz ona da dayanacaksınız.
-          Hocam dayak olsa neyse ancak elektrik veriyorlarmış dayanmak mümkün değil.
-          Sakin olun bakalım, vardır her şeyin bir çaresi. Daha bu konuşmaların üzerinden dört saat geçmişti ki, Mut ilçesinin dışında kurs binası olarak yapılan 3 katlı binadan işkence yaptıkları gençlerden birisini getirdiler Jandarma nezaretine. Büyük bir ihtimal buradaki gençlerin psikolojilerinin çökmesi ve çözülmeleri için yapmışlardı. Bu çocuk birazda işkencenin ağırlığından olsa gerek bir hayli zayıf düşmüş ve çocukların bildikleri her şeyi söylemelerini, dayanmalarının mümkün olmadığını anlatıyordu. Korkunç bir göktaşı düşmüştü sanki jandarma nezaretine. İşkenceden halsiz düşmüş çocuğu o çamurdan yapılmış ranza gibi tümsekliğe yatırdılar, artık orada oturulacak yerde kalmamıştı çocuk yattığı yerden yaşadıkları işkenceleri anlatıyor nezarettekiler pür dikkat onu dinliyorlardı. Dışarıdan şimdiye kadar duyulmayan bir ses tonuyla
-          Susun lan şerefsizler. Gelen komiser P..ç Muzaffer idi, nezaret hanenin penceresinden göründü ve devam etti
-          Hoca nerdesin?
-          Sesini zorladı hoca. Buradayım komiserim.
-          Senin geleceğin iki dudağımın arasında biliyor musun?
-          Doğrudur komiserim.
-          Bu gençlerin hepsi bitsin seninle de görüşeceğiz.
-          Sağlık olsun görüşelim komiserim.
-          Sağlık mı olur ölüm mü bilmem ama görüşeceğiz. Diyerek sırtını dönüp giderken sanki Mut Jandarma nezarethanesinde bir korku sinmişti ki ne nezaretindekilerin nede ortadan kaybolan jandarmaların sesi çıkıyordu...

Not: (engellenmezse devam edecek)    Mehmet KIZILASLAN  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder