18 Kasım 2010 Perşembe

İŞKENCECİ HANEFİ AVCI VE EMRİNDEKİLER 3


     
 Basında “Sorgulandığı emniyet müdürlüğünün beşinci katından kaçmaya çalışırken düştü öldü.” dediklerini gerçek mi sanıyorsunuz? Konuşmayanları atıyorlar beşinci kattan. Ya öldürüp atıyorlar, ya da attıkları için ölüyor sorgulanan insanlar.
      - Yapma delikanlı bu kadar kötü mü durum?
       - Anlattığım gibi hocam.  
 Daracık koğuşta kalem demeti gibi dizili olan herkes korkmuş, vücutları birbirine değdiği için mi bilmem ama herkes birbirinin kalp atışlarını kendi vücudunda hisseder gibiydi. Sanki saatler geçmek bilmiyor suskunluk birkaç saat sürmüş gibiydi ki: 
-Tamam! diye bağırdı hoca.
            - Ne tamam hocam? dedi çocuklardan birisi.
-Tamam! Buldum! Hem öyle bir şey buldum ki hepiniz Allahın izniyle kurtulacaksınız. 
-Yapma hocam! Allah aşkına yapma!  Umutlandırma boşuna cesaretlendirme bizi.
-İçinizde gerçekten herhangi bir bombalama, yaralama, yada çatışmaya giren var mı?
Hep bir ağızdan kimisi yemin ediyordu kimisi “Ben hiç bir şey yapmadım hocam!” diye sanki hoca onları dışarı salıverecekmiş gibi yalvarırcasına konuşuyorlardı. Hoca endişeliydi o somya gibi tümsekte yatan, işkenceden gelen çocuk da can kulağıyla dinliyordu onu ve toparlanmış divanın üzerine oturmuştu. Hoca onun yanına çıkıp    oturdu.                        
        -Hepiniz iyi dinleyin! Bu kardeşimiz yarın rahatsızlandım deyip hastaneye çıkması sağlanacak, hepinizle yarın konuşacağım.
Hoca yanına oturduğu delikanlının sırtını sıvazladı:
-Yarın sen çok rahatsızmış numarası yap hastaneye git ve tedavini yaptır. Sakın bugün burada konuşulanları kimseye anlatma. Ayrıca bahanen de hazır. Kendini çok kötü hissettiğin için sancılarla bir gece geçirdin ve bizimle doğru dürüst konuşamadın tamam mı? 
-Tamam. Dedi çocuk. Anlamıştı ki yanında konuşmayacaklardı.
    Gece saat hayli ilerlemişti nezaretin kapısının zincirleri açılıyordu herkes merakla kapıya döndü. Kapıdaki jandarma
– Hocam seni çağırıyorlar. Hoca korkmuştu.
-Kim ? diye bildi sessizce.Jandarma:
-Bi adam geldi seninle görüşmek ister. Bilmem. Komutan getir hocayı dedi!
-Tamam geldim. Dedi hoca amma ayakları titriyordu yinede. Çocuklar da hoca salimen geri gelse bari diye endişeyle bakıyorlardı jandarmayla giden hocanın ardından. Jandarma karakolunun bahçesine çıktıklarında Mut eşrafından Emir Ali Demirdağ, jandarma komutanını yanında oturuyordu. Hocayı görünce ayağa kalktı sarıldı hocaya:
– Hocam nasılsın iyi misin?
-İyiyim Ali abi. Siz nasılsınız?
-Biz de iyiyiz amma ben oğlum Salih’ten duydum seni almışlar, iki gündür de dışarıdaydım. Geldiğimde söylediler öğrenir öğrenmez de buraya geldim. Otur hele bakalım. Hoca jandarma komutanının gözüne baktı, onunda kafasını sallayarak oturmasını isteyince hoca oturdu sandalyeye. Hoca daha rahattı Ali abi onu rahatlatmak için
 – Komutan izin verdi görüşmemize sağolsun. Her akşam olmasa bile burası rahat olduğunda seninle görüşmeye geleceğim. Dedi.Komutan:
- Siz rahat konuşun Ali bey ben hocamı uzaktan tanıyorum. Okulunda bu güne kadar hiçbir olay olmadı. Sağcı solcu her öğrenci onun atölyelerine girebildi. Hani o çarşı esnafından B.C.’nin yeğeni vardı ya hatırlıyor musun? Dedi komutan. Ali Abi:
 -Hatırlamaz mıyım? Çocuğun soyadı “Başbuğ” dur ve sağcı diye onunla birlikte bir iki kişiyi daha okula almak istememişti solcu gençler. Hocam, o zaman olaya hakim olup her şeyi engelledi. ‘Benim okulumda asla böyle bir şey yaşanmayacak’ dedi ve hiçbir şey yaşanmadı.Komutan:
       -Ben buralardayım Ali bey siz rahat konuşun. Dedi ve hocayla Ali Bey’in yanından ayrıldı.  Tekrar sarıldılar Ali Bey ile hoca birbirlerine belli ki hoca Ali Abi’den yardım istiyordu.
       – Hocam bir isteğin var mı? Yapabileceğimiz bir şey var mı?
       –Ali Abi sakın ailemin haberi olmasın. Nasılsa birkaç gün sonra çıkarız dışarı.
-Tamam ancak kendini alıştırsan iyi edersin burası biraz uzun sürecek gibi,  gazeteci Sıtkı Soylu’yu sürgüne gönderdiler. Burada konuşturamadıklarını Mersin’e gönderiyorlar. Burada eskiden görev yapan Hanefi AVCI var ya, onun ekibi sorgulama yapıyormuş Mersin’de.
-Olsun abi suçumuz olmayınca ne yaparlar ki?
-Bak hocam! Önemli olan oraya gitmeden dışarı çıkabilmek. İnşallah oraya gitmeden seni dışarı alabiliriz.
-İnşallah Ali Abi, inşallah. O  HANEFİ AVCI  işkencecisinden içerideki çocuklar da çok korkuyorlar.
-Korkulmayacak gibi mi kardeşim! Söylentiler öyle bir noktaya ulaştı ki adam işkenceye aldıklarını ya öldürüyormuş ya konuşturuyormuş!
-Ali Abi kimse bir şey yapamayacak mı? Buna dur diyen yok mu?
-Abim bak! Yerel gazetecileri bile sürgüne göndermeye başladılar kimsenin gıkı çıkmıyor!
Allah kahretsin Abi be! Bu gençler ille de HANEFİ AVCI’nın işkence tezgahından  geçecek mi ?     
               (Not: Engellenmezse devam edecek)           Mehmet KIZILASLAN  

AYSEL-EMİR ALİ DEMİRDAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder